02 Haziran 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Cesaret, delilik ve yaşamak... Türkel Minibaş iktisat profesörü, köşe yazarı... Dikbaşlı bir kadın, okur da yazılarını “sert” buluyor. Oysa sertlik dedikleri safının netliğinden kaynaklanıyor; işsizlerden, yoksullardan, gençlerden ve örgütlenmelerinden yana. Yaşanan krizin Türkiye’yi çok fazla etkilemeyeceğini düşünüyor ama işsizliği kaçınılmaz görüyor. Her şeye rağmen neşeli ve iyimser. Kadınlara cadılığı, erkeklere iktidarla ilişkilerini sorgulamalarını öneriyor.... Röportaj: Berat Günçıkan Fotoğraf: Uğur Demir esur mu, deli mi? Belki de yakılmayı umursamayan bir cadı! Eğer cadıysa da bir sınıfı var, hayatı sınıflar üzerinden okuyor. Dik başlı. Neşeli bir asi. Bildiğini yazıyor, bildiğini okuyor. Tek kafa karıştıran yanı ismi, onu yazılarından tanıyanlar erkek sanıyor. Gerçek ortaya çıkınca düşüncenin ve yazının erkeğin tekelinden çıkma hali kadınları için için sevindiriyor, ihtimal erkekleri kıskandırıyor. Oysa onun erkeklerle bir rekabeti yok, sadece varoluşunu yaşıyor… Şimdilerde, en çok ekonomik krizden nasıl ve ne kadar etkileneceğini hesaplayarak korkanların ona ihtiyacı var. O iyimser… Belli ki bu iyimserlikte kaybedecek hiçbir şeyi olmayanlardan yana tuttuğu safın cesareti var… Haydi, adını söyleyelim artık, Türkel Minibaş… Profesör. İktisatçı. Köşe yazarı. Bu röportajda, ekonomiye, politikaya ilişkin düşünceleri de var, ama en çok bir cadı olmanın hikâyesi anlatılacak… İyi de nereden başlamalı? Fatih Şehir Tiyatrosu’nun sahnesi. Çocuk Tiyatrosu için seçimler yapılıyor. Semtteki bütün ilkokullara salınan haber yerini bulmuş olmalı, kuyruk uzun mu uzun. Sıra dokuz on yaşlarındaki sarışın kız çocuğuna geliyor. Herkes gibi o da şiir okuyacak. Sahne bu, sular gibi bildiği Ziya Gökalp’in “Kızıl Elma”sını unutuveriyor. Susuyor. Gözleri kulise, kulisin karanlığına takılıyor. Bir kulise, bir ön sırada kendisini izleyen yaşlılara bakıyor. O an anlıyor ki, eğer şimdi o karanlığa dalarsa bir daha çıkamayacak. “Ben” diyor “Size bir türkü söyleyebilir miyim”? Yaşlı bir ses “Söylesin” komutunu veriyor, çocuk “Arpa buğday geç olur”la ront yapmaya başlıyor. Cesareti sahnede kalmasını sağlıyor, iki yıl başrol oynuyor. Yaşlı sesin sahibi ise Muhsin Ertuğrul. Başrollerinden birinde sahne arkadaşları konservatuvar öğrencileri Müjdat Gezen ve Savaş Dinçel. Yetişkinler onları, çocuklar ise Türkel’i izlemeye geliyor. İyi de bu kız oyuncu mu olacak? Elbette hayır! Kızılay’ın kurucularından Ali Bey’in torunu o. Hadi o okumuş bir adam ama karısı, karısının ailesi muhafazakâr mı muhafazakâr. Baba İhsan Minibaş’ı da büyüten o anne işte, hayat yenilgisinin gazabını oğullarından çıkaran bir kadın. Türkel sahneden indiriliyor, Cibali Kız Ortaokulu’na veriliyor. Devamı 67. sayfalarda YIL 22 SAYI 1179 / 26 EKİM 2008 İstanbul’un sokak ‘sinek’leri Sokak sanatçısı Fly Propaganda’nın sinek stencilleri bir isyanın ürünü. Piyasalaşmanın sembolleri üzerinde uçuşuyorlar, reklam panoları, atm’ler, bankalar... O, bir reklamcı, ama kendi işlerine de saldırıyor, hem de büyük keyifle. C ONLARIN OMZUNDA ŞİMDİ KRİZ VAR... İşadamları, ekonomistler, siyasiler ekonomik krizi değerlendiriyor, oysa kriz işçisinden işsizine kadar herkesi etkiliyor. Eminönü’ndeki hamalların payına düşen ise gün boyu taşınacak mal bekleyip eve ancak bir kilo zeytin parasıyla dönebilmek. Söz onlarda... Sayfa 2 Mahmut Hamsici Sayfa 5 Remo Salvadori’nin İstanbul deneyimi Avrupa sanatında iz bırakan isimlerden Remo Salvadori İstanbul’daydı. Sanatçı, sırf sanatı değil, hayatın her anını bir deneyim olarak görüyor. Yani bu ziyaret onun için iyi bir fırsat. Bu deneyimlemeden kalanları ileride göreceğiz. C MY B Esra Açıkgöz Deniz Ülkütekin Sayfa 7 C M Y B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle