22 Aralık 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

R PAZAR 9 20/9/07 15:14 Page 1 PAZAR EKİ 9 CMYK 23 EYLÜL 2007 / SAYI 1122 9 başta, kadınların, kadınlığın bu toplumlardaki öncü yerinin bulunduğundan kuşku duymuyorum... Türkiye karanlıklara doğru yol almaktayken, kadınlık değerlerinin türbana ve çok yakın bir gelecekte de bütünüyle kara çarşafa kapanarak boğulması bu gün artık bir korku olmanın da ötesinde elle tutulur bir gerçeklikken, Batı sınırlarımızdan çıktığınız anda kadınlık değerlerinin ışıltısıyla karşılaşıyorsunuz. Bu artık yadsınamayacak bir gerçekliktir ve Batı dünyası Türkiye’nin Batı sınırlarında kesinkes sona ermektedir… Zihnimde bu duygularla ve ayağımın tozuyla geldiğim gazetede, beşinci kattaki yazarlar salonunda masalarımızın yan yana olduğu sevgili çizer arkadaşım Kâmil Masaracı, kısa süre önce yaptığı Ankaraİstanbul tren yolculuğundan söz ederek zihnimde iz bırakan şu etkili cümleyi söyledi: “SincanSapanca arasında sanki yeni bir tiyatro oyunu için bir dekor değişikliğine tanık oldum…” Ve devam etti: “İstasyonlar tümüyle türbanlılar ve çarşaflılarla doluydu… Ve onon beş kadın entarileriyle göle girmişlerdi ve mutluydular… Bizim tanıdığımız, bildiğimiz Türkiye değil bu…” Masaracı, aynı zamanda da, kapkara bir bağnazlıkla kopkoyu bir yoksulluğun bir arada bulunuşuna ilişkin gözlemini dile getirdi… Böylece iki Balkan, bir Orta Avrupa ve bir kuzey Avrupa ülkesindeki yolculuklardan bende kalan ışıltılı izlenimler, kapkara bir karamsarlıkla yer değiştirdi… Ama buna zaten hazırdım… Arkadaşımın sözlerinde benim için asıl etkileyici olan ise, “yeni oyun” ve “dekor” benzetmeleriydi… SincanSapanca hattında sahneye koyan oyun, aslında bütün Türkiye sahnesi için tasarlanmıştır ve çoktan uygulanmaya konuldu bile… Son ışıltılar da söndükten sonra, Türkiye’nin Batı sınırları Avrupa’nın devam ettiği değil kesinkes sona erdiği sınır çizgileri olarak dünya haritasındaki yerini almış olacaktır… ataolb@cumhuriyet.com.tr PAZAR SÖYLEŞİLERİ Kural koyucu... Aylin Kotil eni eğitim ve öğretim yılı başlarken yazılı ve görsel basında eğitimdeki eksiklikler mutlaka gündeme gelir. Liderler Doğu ile Batı’yı aynı seviyeye getirdik deyiverince de bu gündem ister istemez biraz daha uzar. Peki günümüzde çekirdek ailede eğitimle ilgili durum nasıldır? Yani maddi imkânsızlıkların dışında… Çok değil 12 kuşak öncesine göre değişen değerler var aslında aile yapısında. Bizler diyeyim bu kuşağa, bizler ailemizin söylediklerini uygulardık ya da uygulamaya çalışırdık. Evde kural koyucu onlardı. Oysa şimdilerde aileler, hareket ve davranışlarını çocuklarına göre düzenliyorlar. Hatta akraba ve dost ziyaretlerini bile. Çocuk yemek mi yemiyor, tepsiyle peşinden koşturuluyor. Hatta abartılıp çocuk parklarına yemek taşınıyor. Ailecek bir masanın etrafında çocukla birlikte yemek yemenin aslında çocuğa ne SincanSapanca hattında Ataol Behramoğlu ulgaristan’ın Şumnu ve Varna kentlerinde özel bir geziye, Makedonya’nın StrugaPrilepÜsküp kentlerindeki şiir şölenlerine katıldıktan sonra yolum Slovenya’ya ve hemen oradan da Letonya’ya düştü… Slovenya’nın başkenti Ljubljana’nın yakınlarında sayılabilecek Vilenitsa’da da, tıpkı Makedonya’nın Struga’sındaki gibi, yıllardır düzenli sürmekte olan uluslararası şiiri şölenleri düzenlenmekte… Letonya’da ise, başkent Riga’ya yaklaşık iki yüz kilometre mesafede, Baltık Denizi kıyısındaki Ventspıls kentinde yine bir şiir toplantısına katıldıktan sonra Riga’da düzenlenen Türk Şiiri Akşamı’nda Enver Ercan’la şiirlerimizi okuduk. Bütün bu dinletilerde katılımcı şairlerin kendi dillerinde okudukları şiirlerinin yanı sıra bu şiirlerin İngilizce ve bulunulan ülkelerin dilindeki çevirileri de okundu… Yolculukların ayrıntılarına girmeyeceğim… B Ancak, Struga Şiir Akşamımdaki özel Türk Şiiri Gecesi’ne ve Üsküp’teki toplantıya katılma gereğini duymayan ve önceden verilmiş söze karşın Festival Komitesinin çabalarına en ufak bir katkıda bulunmayan Türkiye’nin Makedonya Büyük Elçiliği yetkililerini, Kültür Bakanlığı’nın ilgili dairesini ve konuyla ilgili başkaca kuruluşları oradaki konuşmalarımda eleştirdiğim gibi burada da açıkça kınıyorum... Buna karşılık Vilenitsa’daki dinletileri izleyen Slovenya Büyük Elçimiz bayan Sina Baydur, orada çağdaş Türkiye’yi, çağdaş şiirimizin yanı başında onurla temsil etti ve Slovenya’lı şiir severlerin içten alkışlarıyla karşılandı… Riga’daki toplantıya bir açış konuşmasıyla katılan Letonya Büyük Elçimiz Sayın Duray Polat için de aynı değerlendirmeyi yapacağım… Bütün bu gezilerden bende en çok kalan, en derin iz bırakan şey, çok kısa bir zaman önce büyük sıkıntılardan geçmiş, şu anda da bu sıkıntıları tümüyle aşamamış olmakla birlikte, bütün bu ülkelerdeki çağdaşlık ışıltısı oldu... Ve bu ışıltının kaynağında da, en Y kadar faydalı olduğu unutuluyor. “Yemek yemek istemiyor musun, olsun yavrucum gerekirse ben tek el üzerinde amuda kalkarım, sen kendini üzme. Yeter ki ye” deniyor. Yemek yediğinde çocuk üzülecek sanılıyor ve hiç üzmeden çocuk büyütme çabasına giriliyor. Tabii ki kimsenin çocuğu üzülmesin ve mutsuz büyümesin, ama bunun da bir sınırı olmalı. Pazar günleri çocuk dışarı çıkmak istemez, çıkılmaz. 2. derece akrabalar ya da dostlarla çocuk görüşmek istemez, görüşülmez. Annebaba adeta çocuğun gözünün içine bakar ve her an emrini bekler yavrusunun. Sözle söylemese de bütün beden dili bu sinyalleri verir. Ufacık çocuk her yaptığının ve aldığı her kararın kural olduğunu düşünerek büyümeye başlar. Kural koyucu kendisidir artık. Yeni öğretim yılında eksiklikler çoktur mutlaka, ancak eğitimdeki bu aksaklık sanırım daha çok annebaba eğitimi kursları açarak ve seminerler düzenleyerek giderilebilir. İyi pazarlar... aylin@kotilsarigul.com
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle