Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
R PAZAR 10 27/12/07 15:42 Page 1 PAZAR EKİ 10 CMYK 10 30 ARALIK 2007 / SAYI 1136 Kadınlara dair her şey için Amargi Kadın Dergisi’nin okurları bilirler, amaç feminist teoriyle eylemi buluşturmaktı… Eyleme bir yenisi daha eklendi, kitabevi… Feminist Kitabevi hem kadın yazarları destekleyecek hem de feminist araştırmaları yaygınlaştıracak. Kadınlardan beklenen bol öneri, bol eleştiri ve bol katkı… Fotoğraf: Özge Özgüner Zaten Amargi Feminist Dergi’sini sadece Amargili kadınlar değil, farklı örgütlerde yer alan ya da bağımsız feminist kadınlar birlikte çıkarıyor. Bu nedenle zengin yazar profilimiz var ve çok geniş çevrelerde okunuyoruz. Bu, bizim için güçlü bir paylaşım zemini yaratıyor. Dergi yazılarının ardından önemli tartışmalar başlıyor ve bunlar bize geri donuyor. Yani dergi aracılığıyla, çok farklı kadınlarla birlikte, politikalarımızı sorguluyor, yolumuzu birlikte açıyoruz. Kitabevi bu yolu biraz daha büyütmeyi hedefliyor. Farklılıklar arası tartışmalar düşünsel derinleşmeyi ve hayatı değiştirme gücünü geliştirir. Tabii bu tartışmayı, düşünsel bir zeminde yapmak önemli. Yoksa düzeysizleşmesi ve şiddete dönüşmesi kaçınılmaz. Kitabevi bir imecenin sonucu, kimlerden, ne kadar kitap çıktı, yayınevleri size ne kadar ilgi gösterdi? Sermayesiz ve dayanaksız yola çıktık, ama üç ay önce bu fikri ortaya attığımızda, bizi de şaşırtan kuvvetli bir ilgiyle karşılaştık. Bu çağda unuttuğumuz bir dayanışma deneyimi yaşadık. Herkes fikri sahiplendi. Herkes ne verebilirse ortaya attı. Sadece yakın çevremizden değil, birçok kadın örgütünden, tanıdığımıztanımadığımız birçok kadın ve erkekten destek geldi. Bir baktık ki hayalimiz gerçek oldu. Hem de çok kısa bir sürede. Kendimizi kitabevimizin duvarlarını boyarken, raflarını dizerken bulduk. Çevremizdeki esnaf bile bu enerjiden etkilendi. Tüpçü, elektrikçi, herkes bu dayanışma ağının içine girdi. Tüm zorluklara rağmen gördük ki sevginin, dayanışmanın güçlü olduğu bir ortamda mutlaka engeller aşılıyor. Yayınevleri de feminist bir kitabevinin var oluşuna destek verdi. Ancak kitap satışı Türkiye’de pek kâr getirmeyen bir alan olduğu için, bazı yayınevleri haklı olarak çeşitli kurallarla çalışıyor, bazıları da çok ticari yaklaşıyor. Bu nedenle, tüm yayınları raflarımızda barındıramıyoruz. Tabii gelince göreceksiniz, raflarımız çok zengin. Feministlerden kitabevine ilişkin talebiniz ya da talepleriniz nedir? Bol öneri, bol eleştiri, bol katkı talep ediyoruz. Zaman kaybetme lüksümüz yok. Gerçekten ihtiyacı karşılamak için emek harcıyoruz. Bu nedenle, fikre, öneriye çok ihtiyacımız var. Dayanışmayı fazlasıyla yaşıyoruz. Sahaf bölümümüz üç günde bağış kitaplarla doldu taştı. Herkes elinden gelen katkıyı sunmaya çalışıyor... Açılışımız sadece insan seli değil, duygu seliydi. Bu enerjinin, bu dayanışmanın sürmesini istiyoruz. Tabii, bu bize bağlı... Berat Günçıkan u kitabevi diğerlerine pek benzemiyor. Vitrinine bakanlar da, içeriye girip alışveriş yapanlar da daha çok kadın, çünkü bu kitabevinin adı gibi, içi de “Feminist”… İmece yöntemiyle oluşturulan kitabevi, hem giderek daha da kurumsallaşan feminist hareketi izlemeyi, hem de ona yön vermeyi hedefliyor… Kitabevinin kurucularından Pınar Selek’le konuştuk… Feminist bir kitabevi açma fikri nasıl oluştu, neler hedefliyorsunuz? Bu fikir, birdenbire ortaya çıkmadı. Uzun süredir feminist analizi ve politikayı geliştirmeye çalışıyoruz. Türkiye’de seksenlerden sonra başlayan feminist hareket belli bir noktaya geldi ve kadınlar eskisi gibi değil. Bu nedenle, zorluklara rağmen, yaptıklarımızın büyük bir ilgiyle karşılandığını görerek yolumuza devam ettik. Özellikle iki senedir çıkardığımız Amargi Feminist Dergi’nin başarısı bize bu adımı atma cesareti verdi. Gördük ki Türkiye’de teori, hem de B feminist teori dergisi en az iki bin satabiliyor. Bize sürekli yazı yağıyor. Tartışmaya, birlikte iş yapmaya onlarca kadın geliyor. Demek ki düşünmeye, analiz etmeye ve aydınlanmaya olan ihtiyaç bitmemiş. Düşünceyi güdükleştiren tüm gelişmelere rağmen, kadınlar derinleşmek istiyor. Dergi, bu ihtiyacın küçük bir kısmını karşılayabiliyordu. Gittikçe artan ilgi karşısında, sadece kendi yayınlarımızı değil, bütün tarihsel, toplumsal, politik ve edebi birikimleri değerlendirmenin vakti geldi, dedik. İnsanlığın birikimlerine feminizm penceresinden birlikte bakalım, üzerine konuşalım, aktif bir okuryazaryayıncı ilişkisi geliştirelim, istedik. Ayrıca kadın yazarların desteklenmeye, feminist araştırmaların yaygınlaşmaya ihtiyacı var. Kitabevimiz bu ihtiyaçlar üzerine kuruldu. Sadece ticari bir yer olarak değil, okumaların, tartışmaların, buluşmaların sağlanacağı bir mekân yaratmayı hedefliyoruz. Dünyada benzer örnekler var mı? Dünyadaki benzer oluşumlarla benzer, feminist hareketin kazanımlarından beslenerek oluşmuş, feminist yayıncılığın, feminist ağların daha kurumsallaştığı alanlar var. Almanya’da, Fransa’da, İspanya’da… Buralar bize güç veriyor, çünkü görüyoruz ki bu mekânlar kendi ağını yaratıyor, on yıllarca ayakta kalabiliyor ve feminizm açısından etkili bir ses haline geliyor. Bir kitabevinin de olması, sizce, Türkiye’de feminist hareketin yerine ilişkin nereyi işaret ediyor? Kendimize çok büyük anlamlar yüklemiyoruz, ama kadın hareketinin Türkiye’nin en dinamik ve etkili toplumsal gücü olduğunu kabul etmeliyiz. Tüm farklılıklarına rağmen, ülkede irili ufaklı yapılarla örgütlenmiş kadın hareketi birçok konuda ortak hareket edebiliyor. Örneğin TCK sürecinde, kadınlar dışında hiçbir toplumsal grup örgütlü irade gösteremedi. Amargi Feminist Kitabevi de bu hareketten beslenerek kuruldu. Türkiye’de, hayatın, politikanın içinde pişen, düşünsel gücünü arttıran küçümsenemez bir hareket var. Feminizm kavramsal meselelerini de tartışa tartışa yol alıyor, Amargi Feminist Kitabevi, bu meselenin neresinde duracak, farklı feminist yapılarla nasıl bir dil kuracak? SOFRA Aylin Öney Tan Baharatlı Votkalar Artık piyasada her türlü aromalı votka bulunuyor. Meyve aromalı votkalar kadar çeşitli baharatlarla birbirinden değişik votkalar yapmak da mümkün. Vanilyalı votka son zamanların popüler çeşitlerinden. İyi bir vanilyalı votka yapmak için Mısır çarşısı, Balık Pazarı veya iyi bir aktardan mümkün olduğunca kurumamış, hala hafif nemli olan bir çubuk vanilya almanız gerekiyor. Vanilya çubuğunu keskin ve sivri uçlu bir bıçakla boyuna yarın ve şişenin içine sallandırın. Dilerseniz birkaç adet hafif dövülmüş kişniş tanesi veya bir adet yıldız anason da katabilirsiniz. Aslında acı kırmızı biberden sakıza kadar pek çok yakıştırdığınız lezzeti votkaları çeşitlendirmekte kullanabilirsiniz. Deneyin ve için! Yeni yıl şerefine! Himayei Etfal Neşriyatından Heidi En meşhur aile ve çocuk romanı. Bütün dünya lisanlarına tercüme edilmiştir. Heidi romanını medeni dünyada okumayan, okuyup zevk duymayan aile ve çocuk kalmamış gibidir. HEİDİ, Çocuk hissiyatına Çocuk safvetine (saflığına) parlak bir numunedir. Ciltlisinin fiyatı 75, ciltlisi 100 kuruş olup her kitapçıda bulunur. Umumi tevzi (dağıtım) mahalli, Ankara’da Himayei Etfal Cemiyeti Merkezi Umumisi’dir. Rus servisi R us servisi deyimi gizli bir istihbarat servisi çağrışımı da yapsa, gerçekte Rus mutfağının dünyaya armağan ettiği bir sofra adabı. “Service à la Russe” yani “Rus usulü Servis” denilen bu sistem Batı dünyasının yeme düzenini temelden değiştirir. Rus servisi yemeklerin sofraya sırayla belirli bir düzen içinde gelmesi demek oluyor. Bu düzen ilk kez 1800’lü yılların başında Rus Prensi Alexander Kurakin döneminde uygulandı. Daha önce hâkim olan ortaçağ Avrupası’ndan beri uygulanan Fransız usulü servis yönteminde yemeklerin sofrada toplu halde sergilenmesi ve isteyenin dilediği yemekten dilediği kadar alması sistemine dayanıyordu. Ortaçağ düzeninde ve Fransız ekolünde ziyafetler bir gösteri gibiydi. Gösteriş ve zenginlik sergileyen yiyecekler sofrada bir arada sergilenir, soğuksıcak ayırımı gözetilmezdi. Bu yemek sergileme merakı lezzetten yana talihsiz bir sonuç doğuruyordu. Sıcak yenmesi gereken yemekler asla sıcak yenemiyor, yarı donmuş, tatları kaçmış olarak konukların tabağında son buluyordu. Bir nevi açık büfe gibi olan sofralar, gösterişiyle büyülüyor, ancak ilgi odağı yemeğin lezzetinden çok görüntüsü üzerine oluyordu. Rus servisinde ise konuklar yiyeceklerle dolu bir sofra yerine boş tabaklar ve tuzluk biberlikten ibaret bir sofrayla karşılanıyordu. Yemekler sırayla konuklara tek tek servis yapılırken her bir yemeğe ve dolayısıyla lezzetine odaklanmak mümkün oluyordu. Ancak büyük ziyafet sofralarında tüm misafirleri eşzamanlı ağırlayabilmek için adeta bir garsonlar ordusuna ihtiyaç vardı. İhtişam artık servisin kendisindeydi. Bu yeni düzenin temellerini sağlamlaştıran ise bir anlamda Rusya’nın da yaratıcısı olan Çar 1. Petro. Bizde Deli Petro olarak anılan Rusların efsanevi çarı yeme ve içmeye düşkünlüğüyle de tanınıyor. Rusya’yı emperyal bir güç haline getirmeyi başaran ve dolayısıyla dünya tarihini de sonsuza dek etkilemiş olan hükümdar ülkesine pek çok yenilik getirmiş. Petersburg’da inşa ettirdiği yazlık ve kışlık saraylarda verdiği bitmez tükenmez ziyafetlerde getirdiği pek çok yenilik Rus mutfağına damgasını vurmuş. Himayei Etfal Neşriyatından Annelerle Hasbihal Himayei Etfal Cemiyeti Merkezi Umumisi’nin neşretmekte olduğu “Aile ve Çocuk” külliyatının ikinci numerosunu teşkil eden Annelerle Hasbihal (dertleşme) kitabı da intişar etti (yayımlandı). Annelerle Hasbihal kitabı, “Evde Mektep” unvanlı bir serinin ilk kitabıdır. “Evde Mektep”, henüz mektebe girmeyen küçük çocuklara evde neler öğretilebileceğini gösteren bir anne rehberidir. “Evde Mektep” serisinin ilk kitabı olan Annelerle Hasbihal kitabı, tecrübeli muallimler tarafından, yavrularına hakiki bir rehber ve mürebbi (eğitici) olmak isteyen annelere yardım maksadıyla vücuda getirilmiştir. Fiyatı, ciltsizi 100, ciltlisi 125 kuruştur. Bütün kitapçılarda bulunur. Umumi tevzi merkezi Ankara’da Himayei Etfal Cemiyeti Merkezi Umumisi’dir. Telefon: 11591 Limonnaya Bizde Rus lokantalarında sarı votka olarak servis yapılan limonlu votkayı evde yapmak son derece kolay. İki limonun sadece sarı kabuğunu incecik spiral şeklinde soyun. Bir şişe votkaya limon kabuklarını, limon kabuğuna sürttüğünüz iki kesme şekeri ve 810 adet karabiber tanesini ekleyin. Birkaç gün ya da bir hafta içinde limon aroması iyice çıkacak ve votka içmeye hazır hale gelecektir. Mor Mersinli Votka Mor mersin piyasada satılmıyor. Yerel pazarlarda bu mevsim beyaz mersin bulunuyor. Eğer doğada mor mersine rastlarsanız ya da benim gibi bir arkadaşınızın bahçesinde bulursanız hemen bir kâse kadar toplayın ve bir şişe votkaya ekleyin. Yarattığı mor renk ve acımsı aromatik tadı ile gerçekten denemeye değer bir votkanız olacak. 20 Aralık 1927 Salı Darra Goldstein “Büyük Petro Döneminde Gastronomik Reformlar” yazısında I. Petro döneminde verilen ziyafetlerde soğuk yiyeceklerden oluşan bir dizi yemek çeşidinin ana yemekten önce servis yapıldığını anlatır. Goldstein’a göre bu uygulama bugün Rus sofrasının alameti farikası haline gelen “Zakuski”nin ilk örneğini teşkil eder. “Zakuski”nin sözcük anlamı “Küçük Lokmalar” demek. Tipik bir “Zakuski” sofrasında füme balıklar, mayonezli soğuk somon, ringa, mersin balıkları, havyar, balık yumurtası, soğuk etler, turşular gibi soğuk yiyecekler hâkim. Bunların yanı sıra domates, salatalık ve turp gibi tazelikler ve bizde “Rus Salatası” olarak bilinen Rusların adlandırmasıyla “Salade Olivier” yer alabiliyor. Ayrıca sofraya sıcak “Zakuzka”lar da gelebiliyor. Lezzet olarak olmasa da düzen olarak bir nebze bizim meze sofrasına benzetilebilecek “Zakuski” sunumunda “ara sıcak”lara da yer var. Bizim bir zamanlar her yılbaşı yemeğinin açılışı olan “ordövr tabağı”nda da “zakuski” izini sürmek mümkün. Zira yüzyıl başında Sovyet Devrimi ile ülkeyi terk ederek İstanbul’a sığınan Beyaz Ruslarla birlikte İstanbul lokanta adabının da çehresi değişmiş. Ruslar sayesinde pek çok yeni lezzet İstanbul sofralarına katılmış. Bütün bu yeniliklerle gelen bir lezzet ise “Zakuski Sofrası”nın tartışmasız eşlikçisi votka. Rusçada “Küçük Su” anlamına gelen buz gibi soğutulmuş votka, zakuski yanında su gibi gidiyor. Yılbaşı gecesi için Sibirya soğuklarında bile içinize kor düşürecek bir atımlık votkalarınızı çeşitli lezzetlerde hazırlayabilirsiniz. Yeni yılın şerefine: Na Zdorovye! aylinoneytan@yahoo.com