02 Haziran 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

R PAZAR 12 15/11/07 15:37 Page 1 PAZAR EKİ 12 CMYK 12 18 KASIM 2007 / SAYI 1130 Ben şehir ormanından geliyorum... Avrupa’yı gezip geleneksel müziklerin izini süren Shantel, kişilikli bir pop kültürü yaratmanın peşinde. Yeni albümü “Disco Partizani” de bu anlayışın ürünü. Shantel “Ben isyanımı müzikle vermenin peşindeyim” diyor, “Çünkü ben şehir ormanından geliyorum”. Ali Deniz Uslu hantel yeni albümü “Disko Partizani”de Avrupa’daki geleneksel müziklerin peşinden gidiyor. Bulduklarını modern pop tınıları ile harmanlayarak da bir füzyon yaratıyor. Shantel’e yeni albümünde Baba Zula ve Selim Sesler ile birlikte duymaya alışık olduğumuz Brenna Mac Crimmon da eşlik ediyor. Vokallerde Vesna Petkovic ve Sorin Constantin’i de duymak mümkün. Shantel’in yeni albümüne adını veren “Disko Partizani!”nin klibi İstanbul’da çekildi. Shantel, İstanbul için “Avrupa’nın ruhunu veren şehirlerden biri” diyor. Balkan müzikleri karmadır. İstanbul’daki müzik de öyle. Zaten yeni klibiniz “Disco Partizani” de İstanbul’da çekildi. Balkan müziğinin köklerinde, harmonisinde Osmanlı’yı ve Anadolu’yu rahatlıkla görebilirsiniz. Yani Sırbistan’ın bir köyüne gidip yerel bir türküyü dinlediğinizde onun bu toprakların kardeşi olduğunu rahatlıkla anlayabilirsiniz. Burası çokkültürlü bir dünya, yalnızca bir şehir değil. Balkanlar kadar Anadolu’dan da besleniyor. Hisli ve ruhlu, Osmanlı zarafetini müziğinde taşıyor. Zaten İstanbul da Viyana ve Berlin gibi Avrupa’nın ruhunu veren şehirlerden biri. “Disco Partizani” de bir sembol. Evet, öyle. Barış söylemleriyle dolu. Ben isyanı, muhalefeti müzikle vermenin peşindeyim. Çünkü ben şehir ormanından geliyorum. Yalnızca müziğin gücü ile saldırıyorum. Ben müziğimle insanlara iyi bir gece yaşatıp, evine mutlu ve keyifli gitmelerini sağlamaya çalışıyorum. Yani benim politikam konserimden güler yüzle çıkan insanları görmek. Borat’ın yeni filmi “Borat: Cultural Learnings of America for Make Benefit Glorious Nation of Kazakhistan”ın film müziklerinde imzanız vardı. Fatih Akın’ın son filmi “Yaşamın Kıyısında”nın müziklerini de yaptınız. Film müziği işine nasıl bulaştınız? Fatih Akın’la İstanbul’da tanıştık. Babylon’da çok eğlenceli bir gece geçirdik. Daha sonra bana “Benimle çalışır mısın?” dedi. Daha önce de şarkılarım filmlerde kullanılmıştı, ama bu farklıydı. Ben de kabul ettim. Senaryoyu bana yolladı. Zaten film derdini iyi anlatıyordu. “Experience Russian Disco” konseptiyle 23 Kasım’da İstanbul’da bir konser vereceksiniz. Nasıl bir konser olacak bu? Bu farklı ve zıt elemanlardan oluşan bir parti olacak. Güneydoğu Avrupa’nın müziği, Rus rock müziği, Balkan melodileri, Makedonya havası, Yunan sırtakisi, Türkiye’den geleneksel tınılar ve sözler ile büyük bir aile yaratacağız. Bu bol baharatlı farklı tatları büyük bir tabağa koyup modern soslar ile unutulmaz bir tat yakalayacağımızı düşünüyorum. S Müzisyenler dünyadaki alternatif renkleri ararken Balkan müziklerini yeni keşfetmeye başladı. Ben de sizi üçüncü dünya ülkelerinin müziklerini keşfeden bir kâşif olarak görüyorum. Bu değişime ne zaman katıldınız? Bence Berlin Duvarı’nın yıkılması bir sinyaldi. Çünkü Doğu Avrupa’nın duvarlarını yıkması müziğe de kültürel bir açılım sağladı. İnsanlar kadar müzik de daha kolay seyahat etmeye başladı. Bunun yarattığı etkileşim dünya müziği açısından önemliydi. Benim ailem İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra Doğu Avrupa’ya göç etmiş. Yani biz, Romanya’nın bir parçası olan Bukovina adlı bir bölgeden geliyorduk. Shantel “Russian Disco” konsepti ile 23 Kasım’da İstanbul’da. “Bukovina” sizin için çok özel. Ödüllü albümünüzün adı da “Bucovina Club”dı. Nasıl bir yerdi orası? Bukovina, İkinci Dünya Savaşı öncesinde tüm kültürleri birarada yaşatan, zamanına göre fazlasıyla kozmopolit bir yermiş. Müslümanlar, Yahudiler, Hıristiyanlar birlikteymiş. Ulus olarak da Romanyalılar, Türkler, Ukraynalılar, Ruslar ve Almanlardan oluşuyormuş. Yani her açıdan zengin ve karışık bir coğrafyaymış Bukovina. Ben de küçükken büyüklerimin oraya dair anlattıkları hikâyeler ile büyüdüm. Berlin Duvarı yıkılınca orayı keşfe gittim. Orada ailemin eski evini buldum, ama bana anlatılanları bulamadım. Bukovina ruhu artık orada değildi. Bu hayal kırıklığından sonra ne yaptınız? Ben de oradan Yugoslav şehirlerini, Bulgaristan’ı, Romanya’yı ve Makedonya’yı gezdim. Müzik ile ilgili bilgiler ve hikâyeler topladım. Tüm bu Doğu Avrupa’dan topladıklarımla da müziğimi farklı bir yöne çevirmeye karar verdim. Müziği keşfetmek için bu yolculuğa çıktığınızda dostlarınızdan nasıl tepkiler aldınız? Sekiz, dokuz yıl önce dostlarım bana “kimse seni dinlemez, müziğin işe yaramaz” diyorlardı. Beni vazgeçirmek için epey çalıştılar, ama ben her şeyi göze aldım. Yıllar geçtikçe inandığım şeylerin doğruluğunu gördüm. Müziğim yaşıyordu, hayattaydı ve büyüyordu. Sonra da “Bucovina Club” gibi ödüllü bir albümü yarattınız. “Bucovina Club” genç kuşağa dünya müziğini sevdirdi. “Disco Partizani” de Avrupa kökenli bir pop kültürünün ürünü, ama sığ değil, kişilikli ve yaşanılmış. “Disco Partizani”de kimlikler değil, bir araya gelenler önemli. Bu albüm müzikal olarak da geleneklerin Batı’ya uyarlanmış hali. Tipik elektronik tekno, rock, caz... İçinde hepsi var. Modern ve geleneksel bir arada, ama birbirine üstün değil. Sözler ise her dilden. Politikacıların Avrupa dediği şeyi kimse bilmiyor, ama benim bildiğim, kültürel olarak çok eski ortak değerlere sahip olduğumuz.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle