02 Haziran 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

6 21 EKİM 2007 / SAYI 1126 7 YENİ BİR ELİTİZM RÜZGÂRI... DEMİRHAN BAYLAN (müzisyen) dayanan bir sanatın, demokrasi gibi ortalama zekâ düzeyi ve sıradanlığa indirgenmesini anlıyorum. Ve bu soruya cevabım “evet” olacaktır. Yeni tarz müzik paylaşımı mutlaka üretim sürecini etkileyecek ve daha "demokratik" olarak sıradanlığın, sıkıcılığın zirvelerine yükselmemize olanak sağlayacaktır. Ancak mutlaka kendi içinde çok, ama çok az kişinin fark ettiği yeni oluşumlar müziğin geleceğini şekillendirmeye devam edecektir. Çoğunluk, nasıl demokraside bir oy veriyoruz diye sistemi etkilediğimizi sanıyorsa, bu yeni düzende de bir şarkı dinleyerek sanatçısına destek verdiğini sanacaktır. Evet demokratik olacak! Peki ya sanatçılar nasıl etkileniyor/etkilenecek? Kısa vaadeli çözüm canlı müzikte. Zira internet ortamı kayıtlı müziği halihazırda doygunluk noktasına ulaştırdı denebilir. Sanatçıların bir an önce kayıtlı müziğin etkisinden kurtulup canlı performanslarda daha önce yapılmamış, vizyon açıcı şeylere cesaret etmeleri gerekiyor. Bunu böyle söyleyince de zekâ küpü sanatçılar hemen “görsellik” kullanımını anlıyorlar. Böyle olunca da canlı müzik dünyası da “tatil animasyonu”na dönüşme tehlikesi yaşıyor. Genel olarak müzik kavramının yeniden tanımlanmaya ihtiyacı var. İnternetin sistemde bir gedik açmış olması iyi değerlendirilirse müzik, müzisyenler ve müzikseverler kazanacak. Yok eğer eskisi gibi tüccar kafalar bu yeni sistemde hâkimiyetlerini kurarlarsa her zaman olduğu gibi Kramp’ın şarkısındaki gibi “Lan ne oldu bee?” diyerek birbirimize bakacağız. İnternetin hâlâ bakir olan tarafları da yok değil. Sanatçılar kendi çevrelerini kısmen kapalı tutmaya, şöhret yarışından çok, gizli dünyalarında değer üretmeye devam edebilirler. Ancak böyle bir organizasyona girişen arkadaşlara aralarına tüccar sokmamalarını, hatta bundan onlara hiç bahsetmemelerini öneririm. Belki halihazırda bunlar yaşanıyordur, ormanda bir ağaç devrilse ve televizyonlar, gazeteler bundan hiç bahsetmezse, o ağaç ses çıkarmış sayılır mı? Ağaca sormak lazım… Müziğin teknolojiyle sınavı HAYAL ETTİ, OLDU... İREM YAĞCI (müzisyen) İrem Yağcı, “Hayal Et Sevgilim” adlı şarkısıyla, hiç beklemediği bir anda üne kavuştu. Cep telefonuna kaydedilmiş bu şarkının, bir arkadaşı tarafından internete yüklenip kısa bir süre içinde tüm Türkiye’ye yayılması ona albüm kapılarını açtı. İnternet sayesinde tanındınız, sizce internetin müzik üzerine etkisi ne? İnternet birçok insan için öncelikle iletişim ve bilgilenme aracı, hele de benim gibi bir hukukçu için! İnternet bana, Yargıtay kararlarından tutun da bilimsel araştırmalara kadar araştırıp ulaşması zahmetli olan türlü türlü belgeye kolaylıkla erişebilme imkânı sunuyor; bu, müzik açısından da geçerli. İnternet sadece Türk müziğinin değil tüm dünya müziklerinin büyük kitlelere ulaşması, duyulması ve gelişmesi için çok büyük bir avantaj. Benim bestelerim internet sayesinde öyle geniş kitlelere ulaştı ki şu anda Kolombiya’dan bile dinleyicilerim var ve bana mail yoluyla ulaşıyorlar. Buradaki nüans da, bana ulaşabiliyor olmaları. İnternet, müziğin hızla hiç ummadığımız yerlere kadar ulaşmasını sağlıyor. Gelecekte bu daha da gelişecek, belki de yapılan albümler sadece internet üzerinden satışa çıkacak, daha uygun fiyatları sayesinde de daha geniş kitlelere ulaşacak. Albüm mü, internet mi size daha çok kapı açtı? İnternet, albüm yolunu açtı desek daha doğru olur. Albümden sonra ne değişti? Önceleri tanıştığım insanlar bana “A o sen misin?” diye şaşırarak bakmıyor artık! Her ortamda daha farklı bir ilgi görüyorum. Sonuç itibarıyla hukuk öğrencisi olmamın yanı sıra bir de albümüm var. Önceleri bana şaka gibi geliyordu, tanıdığım insanlara da öyle. İki yıldır her gün onlarca mail alıyorum, hâlâ sıkılmadan atmaya devam ediyorlar, konserlerim doluyor ve hep bir ağızdan benim bestelediğim şarkıları söylüyor insanlar. Müziğe devam edecek misiniz? Müzik, hayatımdan hiçbir zaman çıkmayacak! Albüm yapsam da yapmasam da bestelerime devam ediyorum, canım sıkıldığında da hâlâ gitarımı alıp bir şeyler tıngırdatıyorum. Mükemmel bir dinleyiciyim, Elimden geldiğince caz festivallerini takip etmeye çalışıyorum, aslında caz, blues ve soul müzik hayranıyım, onlar da ayrı bir yerden müziğe bağlıyor beni. Örneğin okulumda bir müzik grubu kurduk, hem çalıyor, hem eğleniyoruz. Müziği seviyorum. Dermirhan Baylan belki de Türkiye’nin en “kuşkucu” müzisyeni, Wolpadinga (2006) adında, bu kanıyı güçlendiren bir de kitap yazan Baylan, yedinci solo albümü Deli Fatma’nın Bilmeceleri’ni (2005) de internet üzerinden yayınladı. Albümünüzü neden internetten yayınlamaya karar verdiniz? Çaresizlikten, yeni oluşumları takip etme hevesimden, piyasa sistemine olan gıcıklığımdan, deney arzumdan, rahatlıktan ve/veya genel olarak şartlardan dolayı diyerek çok yönlü bir cevap verebilirim. Her kişi bunlardan birini doğru kabul etme lüksüne sahiptir. Albüm devri kapanıyor mu? “Kapanıyor mu?”dan ziyade “kapatılıyor mu?” diye sormak daha doğru olur, sanırım. Bütün müzik piyasasını ticari bir ortam olarak ele aldığımızda, bu sektör, senelerden beri “albüm” adını verdiğimiz şarkı koleksiyonlarından para kazanan kişilerin elinden yavaş yavaş kayıp, başka insanların eline geçmeye başladı. Geleneksel olarak kadın bağı, narenciye ve teflon tencere satma prensipleriyle neredeyse aynı işleyen sistem bundan sonra yerini kontör, plugin ve sıkıntı ticaretine bırakacak. Yani işi başka insanlar devralacaklar. Büyük ölçekte baktığımızda bu işin başını Amerika’nın demokrat kanadında yer alan, çevreye, eşcinsel haklarına ve yapayalnızlığa saygılı, geleneksel askeri sistemlere kaygılı insanlar çekiyor denebilir. Elbette ki bunun Türkiye uzantısı da tıpatıp aynıdır. Yeni bir tuhaf elitizm rüzgârı geliyor (geldi) denebilir. İnternetten herkesin istediği müziği dinleyebilmesi, indirebilmesi müziğin demokratikleşmesi anlamına gelir mi? Müziğin demokratikleşmesi? Bu ilginç kavramdan, özü itibarıyla yeteneğe, yaratıcılığa, yani sıradışılığa Fotoğraflar: Vedat Arık CD ÇALAR YERİNE IPOD Murat Sağlam (21 yaşında, öğrenci, müzik dinleyicisi) En son ne zaman CD aldığımı hatırlamıyorum. CD’ler ilk çıktığında da pahalıydı şimdi de pahalı. Üstelik internette istediğin her şarkıyı, albümü bulabiliyorsun. Bizim müzik dükkânlarımızda sadece çok çok popüler olan isimlerin CD’leri bulunabiliyor, onları da radyolardan dinleyebiliyor veya kliplerini televizyondan izleyebiliyoruz. İnternetle birlikte müzik hızlı yayılıyor, hızlı tüketiliyor, sürekli yeni bir şeyler ortaya çıkıyor, albüm şirketleri bu yenilikleri yakalayamıyor. Zaten bizim neslimiz çabuk sıkılan, çabuk tüketen bir nesil... Tüm bunların yanı sıra artık CD çalar veya Walkman devri de geçti, herkesin elinde ipod ya da mp3 player var artık. Eğer ki para diye bir şey olmasa, müzisyenler için internetten iyisi yok, çünkü onun sayesinde seslerini tüm dünyaya duyurma imkânına sahipler, kısa zamanda üne de kavuşabilirler. Örnek mi? Myspace sitesinin çok tıklananı Cenkhan Alkaya’yı dünyanın her köşesinden on binlerce kişi tanıyor, dinliyor, ama albümü yok! Bu müzik dünyasındaki dengeleri alt üst eden bir durum, plak şirketleri bu yeni pazara uyum sağlamaya çalışıyor... Deniz Yavaşoğulları DUBAİ’DEN KONSER TEKLİFİ VAR, TÜRKİYE’DEN ALBÜM TEKLİFİ YOK KASETTEN CD’YE, CD’DEN DE İNTERNETE... Delvin Doğrular (Pasaj Müzik ve Pafil.com) Delvin Doğrular, pafil.com’un yaratıcılarından. Pafil.com Pasaj Müzik bünyesinde kurulmuş, myspace formatında bir site, Türkiye için de bir ilk. Dinleyiciler, albümlü ve albümsüz müzisyenler üye olabiliyor, müziklerini site vasıtasıyla tanıtabiliyor... Pafil.com gibi bir site oluşturmaya nasıl karar verdiniz? Nasıl plaktan kasete, kasetten de CD’ye geçildiyse artık CD’den de internete ciddi bir geçiş var, biz de bir plak şirketi olarak internetle savaşmak yerine “Bu iş madem internete kayıyor, biz de teknolojiden faydalanalım” dedik. Aslında internetin birçok olumlu tarafı da var. Mesela CDalbümde olduğu gibi plastik işin içine girince, aracı bir dağıtım şirketi olması gerekiyor ve her yere ulaşamayabiliyor. İnternet öyle değil, her yere ulaşabiliyor, hem de hızla. Türkiye’de de böyle bir sitenin eksikliği hissediliyordu. Siteyi biraz anlatır mısınız? Sitede üç tip üye olacak, kurumsal üyeler, sanatçılar ve dinleyiciler, ayrıca sitenin arkasında Pasaj Müzik olsa da, diğer plak şirketlerinin de burada sayfalarının olmasını istiyoruz, çünkü asıl amaç, müzik tüketicisi ve üreticisi herkesi bir araya getirmek. Sanatçılar arasında albümlülerin yanı sıra noname diye tabir ettiğimiz, albümleri çıkmamış, ama eserleri olanlar da yer alabilecek. Bu sitenin noname’ler için de birçok getirisi var. Ne gibi getiriler? Noname bir müzisyen, sayfasını oluşturduktan sonra, sitede bulunan başvuru dokümanlarının çıktısını alıp, şarkılarını noterden tasdiklettirip bana gönderiyor, ben de cep melodilerde satışını açıyorum, bunun da onlara hem parasal açıdan hem de şarkılarını duyurabilmeleri açısından getirisi oluyor. Kredi kartından da satış altyapımız var, ama kredi kartıyla alışveriş güvenirliliği oturana kadar cep telefonundan satış yapmaya devam edeceğiz. Peki, albüm yapma şansları var mı? Kesinlikle! Pasaj Müzik olarak amacımız yetenek avcılığı... İrem veya yurtdışından bir örnek verirsek Arctic Monkeys gibi, internetle üne kavuşmuş yetenekleri bulabilmek, ki onlar kadar başarılı olan başkaları illa ki vardır. Üstelik koydukları müzikleri, ilk olarak ben dinleyeceğim, yani bu site onlara, ulaşmak istedikleri yere direkt ulaşım sağlıyor. Myspace vb. sitelerden farkı da bu. Planlarımız arasında her ay toplama bir pafil albümü ve yarışmalar yapmak, yetenekli “noname”lerle albümlü sanatçılara düet yapma şansı tanımak da var. Siteye üye olmak için herhangi bir kriter var mı? Yok, ister pop, ister rock, herkese açığız, site şu an açık, isteyen herkes hemen üye olabilir. CENKHAN ALKAYA (Müzisyen) Cenkhan Alkaya Myspace sitesinin en ünlü müzisyenlerinden. Müzikal geçmişinizi anlatır mısınız? Müzik kariyerime davulcu olarak atıldım, 2000 yılından itibaren şarkı söylemeye ve beste yapmaya başladım, o zamandan beri de albüm için çabalıyorum. Rahmetli opera sanatçısı Nuri Candaş’tan şan eğitimi aldım, bir “cover” grubu olan Sodapop’la birçok bar ve kulüpte şarkı söyledim. Neden çıkmadı albümünüz? Albüm çıkartmak, hele benim gibi alternatif rock sound’lu albüm yapmak, kasetlerin çok sattığı, internetin piyasayı darmadağın etmediği günlerde çok kolay değildi. Müzik piyasası maalesef müzikten bihaber, vizyon sahibi olmayan, bir kutu CD’yi bir kasa limondan farklı görmeyen yapımcılarla doluydu. Gerçi artık bu kişiler yerlerini daha düzgün kişilere bırakıyorlar, bu da umut verici. Myspace’teki sayfanızı ne zaman oluşturdunuz? 2007’nin başında. İlk günler günde 1520 kişi ziyaret ederken zamanla bu sayı günde 300400’e yükseldi. 810 ay içinde 6000 yorum, 20 bine yakın özel mesaj aldım. Nerdeyse hepsi güzel ve motive ediciydi. Arada tabii, eleştiriler de oluyor ki onlara da kulak veriyorum, ama şu ana kadar moral bozacak hiçbir eleştiri almadım. Mesajların çoğunda “Albüm ne zaman çıkıyor?” gibi sorularla karşılaşıyorum. Dikkatimi çeken bir diğer nokta da yabancıların “Şarkıları satın alabileceğimiz bir site var mı?” , Türklerin ise “Şarkıları nereden indirebiliriz?” diye sormaları. Dubai’den, Kanada’dan konser teklifi aldım, Fransa ve İngiltere’de şarkılarım bazı yerel radyolarda çalıyor ve Singapur’dan bir TV kanalı klibimi yollamamı istedi, adamlara “Klibim de albümüm de, bu şarkılar demo” dediğimde şaşırdılar. Tabii tüm bunlar manevi kazançtan başka bir şey getirmedi. Gerçi bu işi neden yapıyorsun diye soracak olsan, “Manevi haz her şeyden önde geliyor” derim yine. Myspace’teki bu ilgiden sonra albüm yapma süreciniz hızlandı mı? Hayır, albüm Myspace’ten bağımsız ilerliyor. Şirketlerin de durumunu göz önüne alarak, demoyu alıp kapı kapı BU KÜÇÜK ÇAPLI BİR SAPOTAJ! HALİL TURHANLI (yazar/radyo programcısı) Halil Turhanlı “Meleklerin Düştüğü Yer”, “Müzik ve Muhalefet”, “Bir Erdem Olarak Sapkınlık”, “Anarşik Armoni”, “Kâhinler ve Müjdeciler” gibi kitaplara imza atmış bir alt kültür bilirkişisi, “alternatif” bir yazar, radyo programcısı. Müzik, müzisyenler ve dinleyiciler açısından internet ne ifade ediyor? İnternet ve müzik ilişkisi müzisyenler kadar müzik dinleyicilerini de ilgilendiriyor. Çalışmalarını internette paylaşıma açan müzisyenler genelde popüler müziğin içinde alternatif arayış içinde olanlar. İnterneti de müzik endüstrisine (genelde kültür endüstrisine) alternatif bir alan olarak görüyorlar. Onlar için internet, alternatif arayışlarını sürdürdükleri, geliştirdikleri bir uzam. Bazılarının yeni CD’lerini daha piyasaya çıkmadan internette (kısmen de olsa) dinlemek mümkün olabiliyor. Bu onların dinleyicileriyle kurdukları anlamlı bir ilişki, dinleyicilerini birer tüketici olarak görmüyorlar. Onların çalışmalarını yayımlayan şirketler de genelde alternatif kültürün içindeki yapılanmalar. Bazı müzisyenler çalışmalarının kendi küçük şirketlerinin etiketleriyle yayımlıyorlar. Sonuçta, internet üzerinden bu tür bir paylaşmanın alternatif kültür açısından önemi inkâr edilemez. Fakat ben bu müzisyen ya da toplulukların müziğine zihinsel ve duygusal olarak bağlı insanların da eğer maddi açıdan çok darda değillerse, onların CD’lerini satın alma konusunda etik bir yükümlülükleri olduğunu düşünüyorum, müzisyen ile dinleyicisi arasında bir dayanışma, bir mütekabiliyet ilişkisi olmalı. Alternatif müziğin çok önemli isimlerinden biri olan Chris Cutler aynı zamanda Recommended Records (kısaca, ReR) adlı şirketin sahibidir. Bu etiket altında kâr amacı gütmeksizin kendi gibi avantgard müzisyenlerin çalışmalarını yayınlar. Yayınladığı CD’lerin çok satma şansı yok. Beri yandan Cutler şirketin neredeyse her işini, aldığı küçük siparişleri paketleme ve postalama da dahil, kendi yapıyor. Şirketini ayakta tutması bakımdan bunları yapmaya mecbur. Ama aynı zamanda yayınladığı CD’lerden bir miktar satması da gerekiyor. İşte bu nedenle ben ReRe etiketiyle yayımlanmış hiçbir CD’yi internetten indirmem. Başkalarına da ReRe etiketini taşıyan CD’leri indirmek yerine bunları satın almalarını tavsiye ederim. Bu tavrım sadece ReRe açısından söz konusu değil, dar bütçeli bütün küçük şirketleri kapsıyor. Peki onların dışındakiler için tavrınız ne? İlgilendiğim, dinlediğim çoğu müziği istesem de internetten indiremem, çünkü çoğunu internette bulmam mümkün değil. Bunu uç müziklerin dinleyicisi olduğumu söylemek için değil, bütün alternatif müzisyenlerin eserlerini internete koymadıklarını ya da onları dinleyenlerin ellerindeki CD’leri internette dolaşıma sokmadıklarını belirtmek için söylüyorum. Onlar da bu konuda benim gibi düşünüyor olabilirler. Ayrıca, avantgard CD’lerini satın almak bu tür müzik satan bağımsız dükkânları ayakta tutabilmek açısından da önemli. Avantgard müzik CD’leri bulunabilecek dükkânlara girmek ve orada CD’leri karıştırmak, seçmek de benim için başlı başına bir doyum kaynağı... Amoeba (SF), Other Music (NYC), Down Town Gallery (NYC), Jazz Smart (Chicago), Rough Trade (Chicago) gibi dükkânlarda CD’lerin içine gömülmek bana büyük bir haz veriyor, çünkü o dükkânlarda kendimi müzik endüstrisinin çoğalttığı bir metayı satın alan bir tüketici olarak görmüyorum. Adını andığım dükkânlar Virgin Records’a ya da Tower Records’a hiç benzemiyorlar. Kaldı ki, alternatif müzik dükkânlarında dahi her istediğimi bulamıyorum. Örneğin, Amoeba’da Ramon Sender ve Jerry Hunt CD’lerini bulamadım. Diğer yandan internetten müzik indirmek fotokopilerle kütüphane oluşturmaya benziyor. İnternetteki Halil Turhanlı’ya göre müzisyenle dinleyici dayanışmalı... paylaşım müzik endüstrisini tedirgin ediyor. Onların yayımladıkları müzikler internette dolaşıma girmeli ve olabildiğince çok sayıda insan bunlara ücret ödemeden ulaşabilmeli. Bunun endüstriye yönelik küçük çapta bir sabotaj olduğu da söylenebilir. Şirketler reklam amaçlı olarak internetten yararlanıyorlar, internet üzerinden satış yapmayı da seviyorlar. Fakat kârları tehlikeye girdiğinde internette kullanımına sınırlama getirilmesini istiyorlar. Genç müzisyenlerin albüm yapma isteği neye dayanıyor sizce? Genç müzisyenlerin CD yapma konusunda çok hevesli olmalarının asıl nedeni endüstri ile bağ kurma ve endüstriye dahil olma isteği. Birçok genç müzisyen size ticari kaygılardan uzak olduğunu söylüyorlar, ama kısa süre sonra onların, bir an önce bir pop yıldızı olmak için olmadık ödünler verdiklerini görüyorsunuz. dolaşacağıma, albümü kaydedip kapılarını çalmaya karar verdim. Artık insanlar, albüm satın almaktansa, mp3 indirmeyi ya da parçaları Myspace gibi sitelerden dinlemeyi tercih ediyor, bu durumda albüm yapmanın getirisi ne? Bu çok acı bir soru, bütün mesele de burada tıkanıyor; insanlar albüm almıyorlar, bu kadar emek, yılların çabası, acısı, üç dakikada hunharca tüketiliyor. Mp3’e, internetten müzik dinlemeye karşı değilim, ben müziği, internetten radyo mantığında dinliyorum ve beğenirsem de CD’sini mutlaka ediniyorum, insanlar da böyle olmalı. Albüm yapmanın getirisi ise şu; albüm yapmazsan var olamazsın. Bu kadar basit. İnternetten çıkan albümler hakkında ne düşünüyorsunuz? Çaresizlikten çıkmış olduklarına inanıyorum, layığı bu değil. Bir albüm yapmak, o albümü bastırmak o kadar zor ki... “Neden içtiğimiz suya para veriyoruz” diye sorgulamazken “Neden müziğe para verelim?” diye sorgular hale gelmek çok acı, ama umutsuz değilim. Şu an bir geçiş dönemi yaşanıyor. Taşlar yerine elbet oturacak, müziksiz bir hayat olmayacağına göre, iyi müzik her zaman layığını bulacak. Böyle düşünerek elimden gelen en iyi müziği yapmaya çalışıyorum.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle