Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
R PAZAR 10 18/1/07 16:29 Page 1 PAZAR EKİ 10 CMYK 10 Dermatoloji ‘neştersiz güzellik’in emrinde Aslı Delikara B ütün kozmetikler bize gençliği vaat ediyor. Bu, insan ömrünün uzamasının bir sonucu. Doğal mı, değil mi, tartışılıyor elbette ama, kişi kendi kararını alıyor sonunda, bazen iç rahatlığıyla bazen çelişkiyi göze alarak… Dermatolog Hayat Öz, ise sağlıktan ayırmıyor estetiği… İşte sorular ve yanıtlar: Estetik bir hayli yol aldı, arkasında bir sürü tartışma bıraktı, bugünün moda deyimi ise “neştersiz güzellik”. Bu ne kadar mümkün? Siz hiç saç ekimi yapılırken gördünüz mü? Bunu doktor olmayan bir kişinin asla yapmaması gerekir. Çok kanlı bir işlemdir. Kurs adı altında verilen kısa eğitimlerle de yapılacak şeyler değil bu işlemler. Aslında bu konu kanunda da açık olarak belirtilmiş. Üstelik konu sağlık olunca bu uygulamaların sadece uzman doktorlar tarafından yapılması gerekiyor. Gün geçmiyor ki yeni bir gençlik güzellik ya da anti aging ürünü/uygulaması “yılın mucizesi” olarak önümüze gelmesin. Bu işlemleri yaptırmak isteyenler nelere dikkat etmeliler? O kadar çok ürün çıktı ki biz bile zor takip ediyoruz . En çok kim reklam yaparsa, pazar payı onun oluyor. Onun için tüketicinin çok dikkatli olması gerekiyor. Kozmetiklerde ciddi firmaların lanse ettiği dermakozmetik ürünler, mineral/doğal içerikli makyaj malzemeleri kullanmalılar. Yaptıracakları işlemlerde de yine sağlık ve güzelliği beraber götüren, yelpazesi geniş, FDA onayı almış sağlıklı ürünler (Restylane, Botox gibi) ve ışık, lazer, radyo frekans kullanan, başında uzman doktorların bulunduğu büyük merkezleri seçmelerini tavsiye ederim. Kanser tedavisinde kullanılan ışık terapisi, gelişen teknoloji sayesinde şimdi de kozmetik alanında kullanılıyor. Dermatolog Hayat Öz, ameliyatsız da genç bir görünüme ulaşılabileceğini söylüyor... (Fotoğraf: Serkan Yıldız) Işın terapisi tedavisi nedir açıklar mısınız? Bir düzeltme yapmak istiyorum. Bizim yaptığımız ışın değil, ışık tedavisidir. Işık; dalgaboylarına göre isimlendirilir ve kullanılır. Lazerler de bir ışıktır. Derinin kaybolan kollejenini uyarmak, lekelerini gidermek, aktif sivilceler ve sivilce izlerini gidermek, kılcal damarları yok etmek için kullanılan bir tekniktir. Işık tedavisi son yıllardaki yeni bir trend olup bazı dermatolojik hastaların tedavisi yanı sıra kozmetik amaçlı olarak da kullanılıyor. Tıpta genelde bir hastalığın tedavisi esnasında başka bir rahatsızlığı da iyileştiren bir yöntem keşfedilir. Işık terapisinin böyle bir hikâyesi var mı? Işık terapisi; kanser hastalıklarında kullanılan bir tedaviydi ve halen de kullanılıyor. Ultraviole ışınları tekniğin bu kadar ilerlemediği zamanlarda birçok cilt hastalıklarında uygulanırdı, ama teknik o kadar çok ilerledi ki, “mavi ışık”, “kırmızı ışık”, “sarı ışık” tedavileri (Omnilux), lazer ışığı, I.P.L. (kesintili ışık) gibi birçok ışığı hayatımıza soktu ve kozmetik alanda çok iyi neticeler alınıyor. Bu tür tedavilerin antibiyotikler gibi bir tarafıyla iyileştirirken, bir taraftan da zarar veren, bağışıklık sistemini zayıflatan etkileri var mı? 50 yaşına kadar genç görünen insan birden çökebilir mi örneğin? Hayır. Bu ışıklar güneş ışığından bile daha tehlikesiz, ama uzman ellerde olmadığı zaman, üzücü sonuçlarla karşılaşılabilir. Bizde yapılan ışık tedavileri, dolgular (Restylane, Botox gibi kırışıklık giderici iğneler) cildin kollejenini ve hyalüronik asitini artıran injeksiyonlar (Restylane vital gibi), ışık ve lazer tedavileri neticesinde elde ettiğimiz güzellik, hiçbir zaman balon gibi sönmez. Çünkü bunlarda hep derinin kendisini yenilemesi söz konusu olduğu için, yaşlanma da normal süreç içerisinde olur. Yani geri dönüş yavaş yavaş olur. Botox ehil olmayan ellerde bir felakete yol açabilir bildiğimiz kadarıyla. Kırışıklığa yol açan sinirlerin bir süreliğine felç edilmesi söz konusu. Bu konuda daha risksiz tedavi mümkün değil mi? Dediğiniz gibi Botox ehil ellerde yapılması gereken bir uygulama. Botox, kırışıklık giderici bir uygulama değil. Yüzün üst kısmında kasların hareketi ile oluşan kırışıklıkların, kaslardaki hareketin durdurularak engellenmesi söz konusu. Esas kırışıklıkların görünmesinin engellenmesi ve dudak dolgunlaştırmak hyalüronik asit denilen (Restylane, Perlane) vücutta da bulunan bir dolgu maddesi ile yapılıyor. Bu madde deride kırışıklık oluşmaması için destekleme ve cildi nemlendirme görevi yapıyor. Artık ameliyat yapılmadan, küçük dokunuşlarla çok iyi neticeler alabiliyoruz, teknoloji bu konuda hizmetimizde. Küçük bir enjeksiyonla, lazerlerle, ışıklarla veya radyo frekansla yapılan uygulamalarda iyi neticeler alınıyor. Neştersiz güzelliğin bu kadar popüler olmasının sebebi, ameliyat gibi kalıcı ve ciddi bir işleme gerek olmadan hastanın birçok beklentisinin karşılanabilmesi. Bir ara, tıp eğitimi almamış ve güzellik uzmanı sıfatı taşıyanların saç ekmesi, lazer epilasyon vb. yapması tartışıldı. Tartışma neye bağlandı? SOFRA Aylin Öney Tan Hamsisiz hamsin ir zamanlar yeni yılın en heyecanlı anlarından biri Saatli Maarif Takvimi’nin eskisini indirip, yenisini duvardaki çiviye asmaktı.Hiç bitmeyecekmiş gibi duran takvim sayfalarının şişkin tomarı merak uyandırır, çocuklar günlerin arkasında yazılanları okumak için sabırsızlanırlardı. Yeni yılın ilk günleri dışarıda soğuğun hâkim olduğu zemheri günlerine rastlar, evlere kapanılırdı. Bu karakış günlerinde bahar pek uzakta gözükür, zaman geçmek bilmezdi. Bu günler, 21 Aralık’tan 31 Ocak’a kadar sürer, ancak kış bir türlü bitmezdi. Zemheri günleri aynı zamanda Arapça kırk sözcüğünden kaynaklanan “Erbain günleri” olarak anılır, kışın en soğuk kırk günü anlamına gelirdi. Zemheri zamanı bahar günlerine, baharla bütünleşen aşka duyulan özlem artar, dizelere konu olurdu: “Kırk düğüm atmışlar sevda üstüne, / Yoluna çıkarsa çöz getir bana, / Zemheri ayında güller açtırdın, / Gönlümün kışında yaz getir bana.” Zemheri baharı özletirken, arkasından bu kez de elli gün sürecek olan hamsin günleri gelir, zemherinin zehir soğuğunu aratırdı. Takvim yaprakları koparıldıkça bahar yaklaşacağına uzaklaşır, hamsin günleri uzadıkça uzardı. B Arapça “Elli” anlamına gelen “Hamsin”, 31 Ocak’tan başlayarak 21 Mart’a kadar sürer, Nevruz’la birlikte son bulurdu. Bu dönemde de kış hükmünü sürdürür, gelen gideni aratır, manasında türlü deyişlere vesile olurdu. Kıştan bıkan halk sızlanmaya başlar, “Hamsin, zemheriden kemsin” diye dertlenirdi. Mart ayına gelince gene umutlar boşa çıkar, “Mart kapıdan baktırır, kazma kürek yaktırır” deyişi sık sık anılırdı. Kışın son evresini oluşturan “hamsin” dönemi aynı zamanda hamsi zamanıydı. Suyun en soğuk olduğu bu günlerde hamsi bol ve lezzetli olurdu. Bir rivayete göre hamsi kelimesi de bu dönemde seller gibi ağlara akan küçük balığa münasip görülmüştü. Şimdilerde bütün bunlar Saatli Maarif Takvimi’ne duyulan heyecan kadar uzaklarda gözüküyor. Çocukların koparılan takvim yapraklarını merakla beklediği, yaşlıların ise her takvim yaprağı ile derin bir iç çektiği günler pek uzaklarda. Hamsiler de hamsin günlerinden hızla uzaklaşıyor. Küresel ısınmayla birlikte mevsimler şaşıyor, soğuk suları arayan hamsiler yönünü şaşırıyor. Yaz aylarında Karadeniz’in kuzeyinde Azak denizinde yumurtlayan hamsi balığı, kışın Doğu Karadeniz’e doğru iniyor ve bahar yaklaşınca kuzeye, Ukrayna kıyılarına doğru çıkıyor. Bu yıl hamsi avı mevsiminin başlamasıyla bitmesi neredeyse bir oldu. Sıcaklığın mevsim normalleri üstünde seyretmesiyle şaşıran hamsiler Ukrayna’ya doğru yollandılar bile. Eskiler “Hamsinin tadı kulağına kar suyu kaçtıktan sonra çıkar” derlerdi. Trabzonlu olan Divan Edebiyatı’nın “Divan Sahibi Son Şairi” Hammamizade İhsan Bey 1928’de “Hamsiname” adlı eserinde söyle yazmıştı: “Bir başkası, hamsi kuşudur adı, / Soğuk su başında çıkarmış tadı, / Gerçek kuştur ama yoktur kanadı / Nasıl tatlı yenir, ol can mübarek” Anlaşılan hamsilerin de kar tanelerini beklemekten tadı kaçtı, hepsi karlı sulara doğru kuzeye doğru kanatlandı! Hamsi büsbütün kaçmadan, takvim yaprakları solmadan tadına varın. aylinoneytan@yahoo.com Doktor Bedriye Hanım Tabip hanımlarımızdan Maarif Vekâleti Hıfzısıhha Mütehassısı Doktor Bedriye Necmettin Hanım, Maarif Vekâleti tarafından prevantoryumun hazırlıklarını ve İstanbul mekteplerinin sıhhi durumunu yakından tetkik ve teftiş etmek üzere İstanbul’a gönderilmişti. Bedriye Hanım İstanbul’daki ilk, orta ve yüksek mekteplerin sıhhi durumunu yakından tetkik ve teftişlerini hususi mekteplere kadar teşmil eylemiş (genişletmiş) ve tetkik ve teftişlerinin neticelerinden memnun olarak evvelki gün Ankara’ya dönmüştür. Bedriye Hanım’ın hazırlıklarını tetkik ettiği prevantoryum, Maarif Vekâleti’nce Kızıltoprak'ta Sultan Murat Köşkü'nde küşadına (açılmasına) karar verilen istirahat ve tedavi yurdudur. Bu münasebetle kıymetli tabibimizin kısa bir tercümei hâlini Dr. Bedriye Necmettin Hanım. (özgeçmişini) veriyoruz; Doktor Bedriye Necmettin Hanım İstanbul’da Amerikan Koleji’ni aliyyülâla (en iyi) derecede ikmal ettikten (tamamladıktan) sonra Maarif Vekâleti tarafından tıp tahsili için Almanya’ya gönderilmiştir. 1918’de Münih Darülfünunu Tıp Fakültesi’ne devamla bütün tahsil müddeti esnasında profesörlerin takdirine mazhar olarak muvaffakiyetle doktorasını yapmıştır. Bilahare Münih’te çeşitli hastanelerde çalıştıktan sonra Paris’e gitmiş, orada da Hasta Çocuklar Hastanesi’nde Profesör Le Roble’un yanında çocuk hastalıklarından ihtisasını ikmal etmiştir. Vatana dönüşünde Maarif Vekâleti’nin Hıfzısıhha mütehassıslığına tayin edilmiş ve bu suretle resmi hayata ilk defa olarak atılan ikinci kadın tabibimiz Doktor Bedriye Necmettin Hanım olmuştur. 11 Ocak 1927 Salı Fırında Hamsi Mücveri Bu hamsi tarifi son zamanlarda çevremde çok denenen ve övgüyle bahsedilen yemeklerden biri oldu. Herkese bu tarifi nakleden sevgili arkadaşımız Ayşe, kayınvalidesi Melâhat Gençer’in yemeğini öyle bir anlattı ki herkes hamsi almaya koştu. Taze otların katkısıyla evi hamsi kokusuna boğmayan bu fırın mücveri, en seveceğiniz hamsili tariflerden biri olabilir. 1 kg. hamsi, 1 demet maydanoz, 1 demet dereotu, 1 demet taze soğanın yeşil kısımları, 3 dolu çorba kaşığı un, 2 veya 3 yumurta (büyüklüğüne göre), 1.5 tatlı kaşığı tuz, 1/2 tatlı kaşığı karabiber, tepsinin altını ve mücverin üstünü yağlamak için sıvıyağ Hamsilerin kafa, kılçık ve kuyruklarını ayıklayın. Sol elinizle hamsiyi tutup, sağ elinizle boyun kısmını hafifçe bükerek sıkın ve karın tarafına doğru yana çekin. İnce kılçıkları ve kuyruk da beraber çıkacaktır. Daha da kolayı ayıklanmış hamsi alın. Bu tarif için hamsilerin düzgün ayıklanması gerekmiyor çünkü zaten hamsi parçalanarak kullanılıyor. Ayıklanmış hamsileri kabaca parçalara ayırın. Tüm yeşillikleri ince doğrayın. Hamsi, yeşil soğan, dereotu ve maydanozu birlikte harmanlayın ve tuzlayın. Yumurtaları bir kapta kabaca çırpın, unla birlikte hamsi karışımına karıştırın, biberini ekleyin. Cam veya emaye yuvarlak bir börek tepsisini iyice yağlayın. İstediğiniz sıvı yağı hatta tereyağı bile kullanabilirsiniz. Karadeniz ruhuna uygun olarak fındık yağı da kullanılabilir. Hamsili karışımı tepsiye dökün ve üstünü düzleyin. Hamsi mücverinin yüzüne de iyice kızarması için biraz yağ sürün. Önceden 180 dereceye kızdırılmış fırında 35 dakika kadar üstü pembeleşene dek pişirin. Sıcak sıcak servis yapın.