02 Haziran 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

R PAZAR 4 18/1/07 16:25 Page 1 PAZAR EKİ 4 CMYK 4 PAZARIN PENCERESİNDEN 21 OCAK 2007 / SAYI 1087 Pazar sayfamızı kim yapsın? Selçuk Erez Tangonun popüler yüzü Tango, aşkın ve tutkunun müziği... O yüzden de her ülkede karşılık buluyor, hatta popülerleşiyor. Adını tangonun Arjantin argosunda söyleniş şeklinden alan Gotan Project de bu müziğin daha geniş kitlelere ulaşmasının peşinde. Grup, 26 Ocak’ta İstanbul’da. Yazılar: Zekeriya S. Şen ango etkileşme ve keşfetme temaları üzerine yapılandırılan bir müzik türü. Bundan dolayı bu türde üretilen en iyi parçalar dostluk ve cilve üzerinedir, öte yandan türün en anılmaya layık parçaları ise müzik işbirliğinden doğmuştur. Tango elbette sofistike bir kesim tarafından tarih boyunca sevildi, ancak 2001 yılında ortaya çıkan Gotan Project ile popülerliğe ulaştı. İki kişiyle yapılan tangoyu kitlelere ulaştıran grup, herkesi tutkuyla kendine bağladı. Yeni parçalarıyla, bir kez daha İstanbul’a tango yapmaya gelen Gotan Project’in 26 Ocak akşamı Tophanei Âmire’deki gösterisinin biletleri tükendi bile... Paris’e göç eden Arjantinli şarkıcı ve gitarist Eduardo Makaroff, 1999’da İsviçreli DJ Christoph H Müller ve yapımcıbesteci Philippe Cohen Solal’a tango müziğini geniş kitlelere ulaştırmak gibi meydan okuyucu bir öneriyle gitti. Ortak zevklere film müziği, reklam ve televizyon sahip bu üçlü, özellikle Arjantin folklor müziğine olan tutkularıyla kolları sıvadı. Tango bilgisi sadece Astor Piazolla ile sınırlı olan Avrupalıların karşısına farklı bir akımla çıkmayı amaçladı. Böylece isimlerini, Buenos Aires’in argo dilinde tangoya karşılık gelen Gotan sözcüğünden alan topluluk doğdu. Bu avantajlı birleşimden, 2006’da çıkan ikinci stüdyo albümleri “Lunatico”ya kadar geçen sürede çok şey oldu. Grup ilk 45’likleri “El Capitalismo Foraneo/Vuelvo al Sur”u mütevazı davranıp sadece bin tane bastırdı ancak, Ekim 2001’de çıkan ilk albümleri “La Revancha del tango”, Tel Aviv’den Tokyo’ya kadar uzanarak bir milyondan fazla sattı. Gotan Project’in zaferi inanılmaz oldu ve ilk albümlerinin adı gibi tango, intikamını çok acı aldı. Adeta ekip, tangoyu kulüp jenerasyonu için yeniden yarattı. O zamandan beri grubun müziği kokteyl barların, filmlerin, dizilerin ve reklamların vazgeçilmez bir unsuru oldu. Kırsal tangonun çarpıcı ezgilerini, büyüleyici ritmler, Latin Amerika ezgileri, folklorik temalar ve elektronik tınılar ile süsleyip adeta güncelleyen ve yeni bir tarz yaratan ekip, her müzikseverin bilinçaltını uyandırmayı başardı. Herkes, sanki bu müzikte kendinden bir parça buldu ve bunu hiç çekinmeden kucakladı. Tango ve elektronik müziğe getirdiği yeni boyutlarla milyonlara ulaşan grup, bu başarının meyvesini “BBC Awards For World Music 2003”te en iyi çıkış yapan topluluk ödülüyle aldı. Grup, tüm bu başarıya rağmen özellikle Portekiz, İtalya, Norveç, Avusturya ve Polonya’da altın plağa ulaştı ikinci çalışmalarını F ikir parlak! Keşke bunu biri aklıma beşon sene önce getirseydi de her hafta sonumu “Bu hafta ne demeli” güç sorusunun cevabını vermeye çalışmakla geçirmeseydim. Bu parlak düşünceden ben de esinlenip sayfamı bundan böyle her pazar başka bir ünlüye hazırlatacağım. Bu hafta, ricalarımızı reddetmeyen Sanat Güneşimiz Mahmut Hanım’ın lütfettikleri makaleyle başlıyoruz: “Buş Beyefendi Irak’ta ne yapıyorsunuz? Ben aslında sizi tanıyorum: Nevyork’ta yıllar önce bir kez Madison Square Garden’in orada dolaşırken size ve ondan iki üç yıl sonra da Teksas’da Chanel dükkânından alışveriş yaparken yine size ve zevceniz Lora’ya rastlamıştım ama hatırlamayabilirsiniz... Muhterem Buş Beyefendi, aslında beni buralarda tanımayan vatandaş ve kıskanmayan ses sanatkârı yoktur ama Ortadoğu’da olup bitenlerin tam manasıyla farkında olmadığınızı anladığımdan kendimi size tarif etmek mecburiyetini hissediyorum: Ben aslında sizinkinden daha büyük ve mufassal bir Ortadoğu projesiyim! Bendeki Allah vergisi oktavlar sadece burada değil sizin oralarda bile kimsede bulunmaz: Hem çökertme söyleyebilirim, hem de Dede Efendi! Bir kez dahi detone olduğu duyulmamış muazzam bir sesin sahibi olan bu yazar, musiki tarihindeki mevkiine Ortadoğu’nun en tanınmış üstadlarının rahlei tedrisinden geçe geçe gelmiştir. T aceleye getirmedi. Kötü söylentileri ortadan kaldırmak için 2004'te Peter Kruder, Calexico, Astor Piazzolla, Chet Baker, AntiPop Consortium, Anibal Troilo ve Prisca Lobjoy gibi sanatçıların bestelerinin yeni versiyonlarının yer aldığı “InspiracionEspiracion”u çıkardı. Yine de yeni albümleri için dans müziğinin yanı sıra kendi öz tarzlarını bulmak için işi ağırdan aldılar. Ünlü bestecilerin müziklerini alıp uyarlamaktan öte, kendi sesini bulmayı hedefleyen Gotan Project, bu dönemi akıllıca ve çalışarak geçirdi. Her şeyi bir sonraki seviyeye çıkardıkları uzun süren gebelik sürecinden sonra, adını tango kralı Carlos Gardel’in, 30’larda şampiyon olan yarış atından alan, ikinci stüdyo albümleri “Lunatico”, Mart 2006’da geldi. Katalan solist Cristina Villalonga, bandeónista Nina Flores, viyolonist Line Kruse ve Arjantinli piyanistbesteci Gustavo Beytelmann’ın yer aldığı bu çalışma, ilkine kıyasla çok geniş bir duygusallık görkemine sahip. Ruhsal durumun değişkenliğini ele alan albüm, tangonun organik köklerine bir geri dönüş. Eleştirmenler tarafından en beğenilen albüm olmayı da hak etti. Folklorun teknolojinin, orijinalliğin ise hilekâr düzenlemelerin ne kadar üstünde olduğunu gösteren kusursuz müzik estetiğine sahip albüm, tüm bekleyişin stresini ilk dinlemede yok edecek kuvvette. Bilhassa “Diferente”, “Lunatico” ve “La Viguela” adlı parçaları dinlemek ayrı bir keyif. Sahnede kalp krizi geçirip hayata gözlerini yuman Domingo Cura’nın anısına ithaf edilen “Lunatico”, “tangolaşma”nın ne olduğunu tüm dünyaya gösterdi. Müziklerindeki büyünün yanı sıra canlı performanslarıyla da adından söz ettiren grup, sahneye son derece hâkim. Albümlerinde çalınan her enstrümanı canlı olarak sahneye taşımaya özen gösteren Geton Project, seyirci ile müzik arasında çok başarılı bir katalizör. Audi, Redbull Music Academy Radio ve Lounge 102’nin katkılarıyla gerçekleşecek 26 Ocak konseri şimdiden unutulmazlar listesinde yer alacak gibi. Önceki buluşmaları kaçıranlara için bu randevuya sadık kalmaları önerilir… Ondan söylediklerimi lütfen can kulağıyla dinleyin ve ciddiye alın muhterem efendim. Geçenlerde bir yarışmada jürisinde bulunduğum yağız bir delikanlı bana son seçimlerde partinizin eskisinden az oy aldığını ve bu yüzden oldukça müşkül bir durumda kaldığınızı söyledi: Emin olun çok üzüldüm ve hatta ağladım. Keder buyurmayın. Zira tecrübeyle sabittir: Ben buralarda reyting kaybetmekte olan politikacılara bir söz attım mı, bir yasaklı devre anımı basında açıkladım mı onları Evelallah en kısa bir zeman içinde gündemin başına getiriveririm! Irak’tan çıkarsanız size de aynı iyiliği yapmakta emin olunasla tereddüt etmeyeceğim. Şu Irak’a yeniden bir sürü asker göndereceğinizi söylüyorlar. Aslında sizin hiçbir günahınızın olmadığını, aklınızı hep o Arap kızının çeldiğini biliyorum. Bu kupkuru kız böyle sıska haliyle sizi nasıl kandırıyor anlamıyorum! Lütfen ona söyleyin: Bu mecrada çalışmaya son verdiği takdirde gardırobumda geçen yıl diktirdiğim ama bu sene içlerine sığamadığım tam on adet payetliboncuklu rengârenk elbisem ve bunlarla asorti gözlüklerim var; hepsini kendisine hibe edeceğim! Bütün bu söylediklerime belki hiddetleneceksiniz: Ondan müsadenizle önce işaret edeceğiniz muteber bir günde Beyaz Sarayınızın Oval kısmına telefon ederek, Kemani Ali Ağa’nın Muhayyer Kürdili şarkısını okuyacağım: “Cana tesir etmişti yareler.” Bu şarkı, benim geçen gün televizyonda gördüğüm Irak manzaraları karşısında duyduğum elemleri size anlatacaktır. Malumu âliniz Kemani Ali Ağa, Hazine Başçavuşuyken bir Ramazan günü serseriyane gezmiş ve padişah tarafından görülerek saraydan kovulmuştu. Ancak sonradan araya girenlerin ricasıyle sanatı nedeniyle bağışlanmış ve soğancıbaşılığa tayin olunmuştu. Bana da söylediklerim yüzünden kızarsanız lütfen sanatıma binaen bu sürçü lisanımın kusuruna bakmamanızı rica eder, bu vesileyle hörmetlerimi takdim ederim efendim!” Akdeniz üzerindeki müzik köprüsü... G ünümüz Filistini’ndeki tüm kargaşa, baskı, belirsizlik ve kaosa rağmen müzik bir şekilde yaşamayı başarıyor. Her şeye rağmen ülkelerini terk etmeyen yetenekli Filistinliler Ulusal Müzik Konservatuvarı sayesinde müziklerini yaşatıyor, The Chehadé Brothers gibi gruplarla gecikmeli de olsa dünya müziğinde kendilerine bir yer ediniyorlar. Eylemci bir ruha sahip grup, 24 Ocak Çarşamba akşamı ilk defa Babylon’da Türk seyircisi karşısına çıkacak. Filistinli ArapHıristiyan bir aileden gelen 1975 doğumlu Farid ile 1976 doğumlu Rami Chehadé kardeşlerin evi, kuşaklar boyunca unutulmaya yüz tutan gazel, taksim ve hicaz gibi makamların şair ve müzisyenler tarafından yaşatıldığı bir buluşma noktası olmuş. İki kardeş bu ortam ve gayri resmi müzik eğitimleri sayesinde çok kısa sürede her türlü Arap müzik enstrümanını çalmayı öğrenmiş, müziksel etkileşimlerini sokaktan almış ve müzisyen olmaya karar vermişler. Önce Filistin’de düzenlenen, sonra da uluslararası festivallere katılan kardeşler Filistin müziğinin önde gelen temsilcileri oldular, ancak hedefleri milli, devrimsel ve kültürel sınırların dışına çıkmak, daha geniş bir kariyer edinmekti. 90’ların sonunda Beyrut’a gittiler ve politik eylemci, müzisyen ve yapımcı Yunan Michel Elefteriades’in kurduğu Oriental Roots Orkestrasına dâhil oldular. Bu grubun hedefi Arap dünyasının en iyi müzisyenlerini bir çatı altında toplamaktı. Bu işbirliği sonucunda, 2004’te Michel Elefteriades yönetiminde ilk ve tek solo albümleri “A Bridge Over The Mediterranean”ı çıkarttılar. Farid ve Rami tarafından yazılan bestelere sözü şair Elia Azar yazdı, düzenlemeyi Michel Elefteriades yaptı ve kısaca Taraab olarak bilinen Osmanlı, Hıristiyan ve Musevi ezgilerini etkileyici bir biçimde bir araya getirmeyi başardı. Ulaşılmaz bir sadelik yakalayan kardeşler olgun bir virtüözlük sergilediler. On iki parçalık albümün yakaladığı atmosfer o kadar etkili oldu ki The Chehadé Brothers 2005’te BBC Radio 3 tarafında verilen Dünya Müziği Ödülleri’ne OrtadoğuKuzey Afrika kategorisinden aday gösterildi. Khaled, Yasmin Levy Dede ve Souad Massi ile yarışan kardeşler her ne kadar ödülü Khaled’e kaptırsalar da bu adaylık sayesinde istedikleri ilgiyi yakaladılar, dünya çapında bir dinleyici kitlesi kazandılar. FİLİSTİN KÜLTÜRÜNÜ TANITMAK... Müziklerinin yanı sıra solist Rami’nin maça şeklindeki sakalı, kıvrım kıvrım bıyığı, kardeşi Farid’in siyah bir külah gibi çenesine yapışan uzun sakalı, grubun ilginç görselliğini yansıtıyor. Kanun, keman, kontrbas, çello, chabbabeh, ut, ney, tabla ve katem gibi Arap kültürü ile özleşen çalgı aletlerini çalan Rami ve buzuki çalan Farid’e yaklaşık 20 sanatçı eşlik ediyor, arka vokaller büyüleyici bir atmosfer yaratıyor. Burada Michel Elefteriades’in katkısı büyük. Bu yüzden olmalı, albüm kapağında The Chehadé Brothers’ın yanı sıra prodüktörün de adı yazıyor. “Al Nashal” (cep hırsızlarının dilenci oldukları gün) ve “Niyal Albou” (şanslı adam) oldukça ses getiren parçalar... Beyrut’un renkli ve egzotik eğlence müziğini Yunan, Balkan ve Türk geleneksel ezgilerini bir arada eriten grup Ortadoğu’nun önemli bir topluluğu. Filistin kültürünü tanıtma misyonuna kuşanan kardeşlerin aynı coşkuyu İstanbul’a taşıyacağına kuşku yok. Geleneksel müziğe bağlı, yeniliklere açık her müzikseverin görmesi gereken bir performans… [email protected] The Chehadé Brothers, Filistinli bir müzik grubu. Beyrut’un eğlence müziği ile Yunan, Balkan ve Türk geleneksel ezgilerini birleştiriyor. Albümlerine 20 sanatçının eşlik ettiği, vokallerinin büyülediği grup, 24 Ocak’ta Babylon’da.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle