Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
10 Thisbe ve Pyramus, Romeo ve Juliet gibi kavuşamayan iki âşık. Rivayet bu ya, umutsuz aşkları karadut ağacında sonsuzluğa ulaşıyor. Karadut deyip geçmeyin, 6 AĞUSTOS 2006 / SAYI 1063 Karadut şarabı Karadut suyu, Adana’nın şalgam suyu gibi rakının yanında çok iyi gidiyor. Votka ya da Cin ile bire bir karıştırılarak buz dolabına konulur. İçileceği zaman ağzına değin buz dolu bardağa boşaltılıp 510 damla limon damlatılır. Özellikle yaz sıcağının bu ideal içkisi gereğinde yine buz dolu bardağa bir ölçü votka (ya da cin) ve bir ölçü karadut suyu konulup limon damlaları ile karıştırılarak hazırlanabilir. Tekel kalktığına göre, boğma rakı yapar gibi anasonsuz, imbikte karadut rakısı da damıtılabilir. Son bir gelişme, Kutman şarapları bu yıl ilk kez Cambazlı’dan karadut alımı yaparak Selçuk Şirince’nin karadut şarabı ile rekabete hazırlanıyor. Karadut şarabı, geleneksel yöntemle bir küp içinde, karanlıkta, sabit sıcaklıkta, oksijensiz ortamda mayalandırılıyor. Birinci mayalanmadan sonra süzülerek ikinci mayalanmaya bırakılıyor. Eğer alkolü 1112 derece olursa karadut şarabı, 1718 derece olursa bir çeşit karadut likörü elde ediliyor. daha çok İzmir Tire ve Kahramanmaraş’ta yetişen bu meyve, sağlıklı ve lezzetli. Ayrıca kök boya yapımında ve marangozlukta da kullanılıyor... Asmakasma yöntemi... (Fotoğraf: Okan Dağdelen) Reçel, şurup, şerbet... Hasan Doğan’ın “karadut”la yaptığı tarifler de var, işte birkaçı... Dut pekmezi: Geniş fıçıda ezilip, suyu kireç içeren pekmez toprağı ile kaynatılarak yapılır. Koyu kıvamlıdır. Dut pestili: Aynı biçimde kaynatıldıktan sonra tahta ya da örtü üzerinde ince bir tabaka halinde yayılıp güneşte kurutulur. Pestilden hoşaf da yapılabilir. Karadut şerbeti: İzmir Kemeraltı Sokağında yazların vazgeçilmez içeceği şerbet, şurubun 8 katı suyla güneşte bekletilmesi ile elde edilir, soğutularak içilir. Karadut reçeli: Karadut şurup gibi bire bir şekerle kaynatılıp en az 20 gün güneşte bekletiliyor. Karadut ekşisi: Ermemiş karadut kurutulup havanda dövüldükten sonra bu toz güneşte on beş gün bekletilir. Sonra salataya karadut ekşisi olarak döküldüğünde nar ekşisinden farklı, güzel bir tat verir. Karadut lor tatlısı: Bir kilo tuzsuz lor, 100 gram bal, yumuşatacak kadar az süt, karadut şurubu ile “öğütücü”de karıştırıldıktan sonra üzerine karadut reçeli ve ceviz konuluyor. Bunu yapacak olanağınız yoksa tuzsuz lor üzerine karadut reçeli döküp afiyetle yiyebilirsiniz. Karadut şurubu: Bidonlara konulan karadutun salgıladığı tortu suyu ayrılıp bire bir şekerle kaynatılır. En az 20 gün güneşte bekletilir. Ne kadar çok güneş, o kadar iyi şurup! Karadut dondurması: Arife tarif, ne gerek! Karadut pastası: Çikolatalı pasta üzerine karadut, çilek ve frambuazdan daha iyi yakışıyor. KARADUT ZAMANI Özgen Acar Y aklaşık iki bin yıl önce Orta İtalyalı ozan Naso Ovidius Anadolu’dan geçerek Mezopotamya’ya yaptığı gezi sonrasında yazdığı şiiri ile William Shakespeare’in “RomeoJuliet” yapıtına esin kaynağı olacağını bilmiyordu! Efesli öykü yazarı Ksenofon’un bir öyküsünden etkilenen Ovidus’un şiiri şöyle özetlenebilir: “Dut, oldum olası aktı! Yörenin ‘en güzel kızı’ Thisbe ile ‘en yakışıklı delikanlı’ Pyramus komşuydular. Bir kerpiç duvar, komşuluklarını ayırsa da sevgilerini birleştiriyordu. Aileleri, iki gencin sevgilerine karşıydılar. Duvarda, bir delik vardı. O delikten konuşmakla kalmıyor, birbirlerine değmese de dudakları ile öpücükler gönderiyor, sevgilerini fısıldıyorlardı. Seven iki yüreğin bütünleştiği bir gece evlerinden kaçıp bir dut ağacı altında birleşmeye karar verdiler. Thisbe, dut ağacına vardığında Pyramus henüz gelmemişti. Genç kız, kaygıyla sevgilisini beklerken, bir aslan kükremesi ile sarsıldı. Bir anda, karnını yeni doyurmuş; ağzı burnu kan içinde yaklaşan bir aslan gördü. Güzel kız korkup kaçarken, baş örtüsünü düşürdü. Aslan, başörtüyü parçalamak istedi, beğenmemiş olacak ki bırakıp su kaynağına yöneldi. Vildan Soylu karadut toplarken... Az sonra beyaz dut ağacına gelen yakışıklı Pyramus, sevgilisinin kanlar içinde, paramparça olmuş başörtüsünün yanında aslanın pençe izlerini de gördü. Kahroldu! Başörtüsünü eline aldı, “Benim yüzümden öldün!” diyerek, hançerini çekip beyaz dut ağacına yaslandı. Dut ağacına, “Şimdi sen, benim kanımı içeceksin!” diye haykırdıktan sonra, hançerini göğsüne sapladı. Acılı yüreğinden fışkıran kanlar bir anda ağacın dutlarını kızıla çevirdi. Thisbe, aslanın uzaklaştığını algılayınca sığındığı yerden çıkıp ağaca döndüğünde beyaz dutun yerinde, o ana değin hiç görmediği bir kızıl dut ağacı vardı. Dikkatli bakınca ağacın dibinde kanlar içinde yatan Pyramus’u, elinde tuttuğu kanlı baş örtüsüyle görünce gerçeği anladı. Juliet’in, tıpkı Romeo’ya yaptığı gibi sevgilisini kucaklayıp kolları arasına aldı. Jüliet’in, Romeo’yu öptüğü gibi, Pyramus’u uzun uzun öptükten sonra haykırdı: “Pyramus, bak bana! Ben geldim. Ben, sevgilin Thisbe!” Pyramus, gözlerini araladı, sevgilisine umutsuzca baktı, başı omzuna düştü. Thisbe, sevgilisinin hançerini aldı, tıpkı Juliet gibi var gücüyle kendi yüreğine sapladı. Onun kanları ile ağacın dutları daha da morardı. Pişman aileler, çocuklarının küllerini bir kaba koyarken, o günden sonra tanrılar bu acı öykünün, sevenleri ayırmaya kalkanlara ders olması için, karadutu Anadolu’da da yetiştirir oldular! Bu öykü, iki bin yıl sonra, Aydın Dağı çevresinde “sultan kızı” ile “çobanın” karadut ağacına dönüşen umutsuz aşkları olarak da günümüze kadar ulaştı. KARADUTUN “ERMESİ”... İlişkiler, alışveriş ve kaygılar Aylin Kotil H issettiklerimizi eklemeler, çıkartmalar yapmadan söylemek ne kadar doğru diye düşünüyordum. Düşüncelerim karşımdakini kırıyorsa acaba eğip bükmeli, kırılacak diye yumuşatıp olduğundan farklı mı söylemeliyim diye kendi kendime tartışıyordum. Ama oynanmamalı, bir başkası üzülecek diye acıtsa da doğru neyse söylenmeli... Bazen de hiç oynamadığımız halde, o an ne gerektiriyorsa onu yaptığımız için oynuyor damgası da yiyebiliyoruz. Gerçekte o an ne hissediyorsak onu aksettiriyoruzdur. Farklı ortamlar, farklı şartlar, farklı hissetmemizi sağlar. Aynı olaya farklı şartlarda yakalanınca bile aynı tepkileri veremeyebiliriz. Şartlar bizi sürükler. Ve biz hissettiğimiz gibi yaşadığımızdan farklı davranışlar sergiliyormuş gibi gözükerek oynuyor damgasını yiyebiliyoruz. Bütün bunlar ev alışverişi yaparken aklımdan geçiyordu. Yıllardır gittiğim bakkalım, bana çocuğumu, ben ise ona eşini sorarken... Oradan çıkıp yıllardır gittiğim fırının sahibi kadın bugün beni dalgın gördüğünü söylediğinde... Tüm bunları düşünürken ve yaşarken koca koca marketleri de neden pek sevmediğimi anladım. Beni bakkalıma, manavıma, fırınıma alışverişe sürükleyen durum, oradaki insanlarla yaptığım ayak üstü sohbetlerdi. Bu sohbetler bazen iş çıkışına denk gelir rahatlamama sebep olur, bazen sabahın çok erken saatine denk gelir güne iyi başlamama yardımcı olur. Ben büyük marketlere farkında olarak ya da olmayarak direnirken bir de nokta nokta com’lar çıktı alışveriş yapılan. Tamamen temastan, sohbetten, göz göze gelmekten uzak yapılan alışverişler. Bugün iyi ya da kötü gözüküyorsunuz değerlendirmesini yapamayacak ve bana oğlumun nasıl olduğunu soramayacak alışveriş siteleri... Başkalarını üzmemek için oynamak mı gerekir diye düşünürken ya da bakkaldan, fırından bir şeyler almak neden keyifli diye keşfetmişken Ortadoğu’da yaşayan insanlar da geldi birden aklıma. Ve bu kaygılarımın günümüzde lükse dönüşmeye başladığını fark ettim. İnsani duygularımı kaybetmeme savaşını verirken oradaki insanlar hiç onlara sorulmadan insan olma haklarını ellerinden yitiriyordu. Değil özgürce yaşamak, değil kaliteli yaşamak... Ve işin acısı bu haklarının ellerinden alınma sebebi medeniyetler ittifakı olarak gösteriliyordu... aylin@kotilsarigul.com Beyaz dutun anavatanı, ipeğin de vatanı olan Çin’dir. Dut, Anadolu’ya 12. yy’da geldi. Karadutun (Latince: Morus Nigra) anavatanı ise İranMezopotamya arası kabul ediliyor. Kuzey yarım kürenin, ılıman bölgelerinde yetişen, uzun ömürlü dut ağacı, kışın yapraklarını döküyor. Anadolu’da çeşitli yörelerde tek tük rastlansa da en güzel karadut İzmir’in Tire ilçesinde, hatta Cambazlı köyünde ve Kahramanmaraş’ta. Cambazlı, püfür püfür esen 680 m yükseklikte dağ havası, bol dönemeçli yolu olan, 85 evlik bir köy. 400 nüfuslu köy halkının “ek geçim kaynağı” dut değil, karadut. Yolunuzu Cambazlı köyüne haziran sonu ile ağustos ortası arasında düşürmeye bakın. Boyları, 10 metreyi bulan karadut ağaçlarında genciyaşlısı, kadınıerkeği ile insanların dallar arasında karadut toplayışlarına tanık olursunuz. Karadut, bir anda tümden morarmaz ya da Cambazlıların deyimiyle “ermez”. Bu nedenle “yediveren” de derler. Karadut, sarımsıpembe, ardından pembemsikırmızı, sonuçta da kızılımsımor renklere dönüşerek olgunlaşır, yani erer. Olgunlaşma sürecindeki bu farklılık toplayıcılara büyük kolaylık sağlar. Bir gün “ermişler” toplanır. Birkaç gün sonra sıra yeni “erenlere” gelir. Böylece karadut, 22.5 ay boyunca değişik günlerde toplanarak, işçilik açısından insanların iki ayağını bir pabuca sokmaz. Ağaçların alt dallarındaki dutlar ulaşıldığı yere kadar parmakların ucuyla toplanır, üst dallarda ise “asmakasma” denilen bir yöntem kullanılır. Toplayıcı ağaca tırmanır, ürünü toplanacak dalın ucuna urganla kova asılır. Dal ulaşılabilecek bir düzeye kadar kasılarak aşağıya doğru çekilir. Kan rengine dönen kol, bilek, el ve parmakların özenli hareketiyle çok nazik olan karaduta zarar vermeden tek tek toplanıp dalın ucundaki kovaya bırakılır. Köyün üreticilerinden VildanHüseyin Soylu çifti, karadutun özelliklerini anlata anlata bitiremiyor. Çift, ürünlerini Tire pazarına, köyün karadut kooperatifine veriyor. Çift, “Bu yaz rüzgâr denizden estiği için, ürün çok hızla erdi” diyor. Eskiden üretici, malını İzmir’e alıcının ayağına götürüp kilosu 1 YTL’nin altında güç bela satıyordu. Ancak, iki Hüseyin Soylu... (Fotoğraflar: Handan Türkeli) yıl önce köyün becerikli muhtarı Esat Eryılmaz’ın girişimiyle, İzmir Valiliğinin “Köylerde Yaşam Kalitesini Arttırma Tasarımı”ndan 117 bin YTL yardım alarak, ürünü eksi 40 derecede ani olarak dondurup 100 tonluk saklama gücünde bir tesis kuruldu. Alıcı, köye gelip kilosu 3 YTL’den karadut almaya başladı. Fiyatı artık üretici belirliyor. Köye yalnızca 70 ton karaduttan giren para şimdilik 200 bin YTL. Yeni dikilen ağaçların ürün vermesiyle on yıl sonra köyün karadut ürünü 70’ten 350 tona çıkarken, getirisi de 1 milyon YTL’yi bulacak. Kooperatif başkanı Hasan Kaya, reçel ve karadut ürünlerinin yapılıp dış satıma yönelecek bir fabrikanın hedeflendiğini söylüyor. 100 ton ceviz, 250 ton kestane de köyün öteki ek gelirleri. Ayrıca, çok dallı karadut ağacı marangozlukta sanata yönelik kakma işlerinde, morumsu gövdesi, güzel tını veren müzik araçlarının yapımında kullanılıyor. Tire’de “biyoloji” öğretmenliğinden emekli Hasan Doğan bir karadut uzmanı. Doğan, karadut gargarasının ağızda pamukçuk, boğazdiş etleri iltihabının yanı sıra mide ve barsak ülserine de olumlu etkisine dikkati çekiyor. Doğal tıp kitaplarına göre karadutta bulunan (tartariksitrik) gibi organik asitler, sağlık için yararlı. Kitaplar, kökü ya da kök kabuğunun müshil ve tenya düşürücü etkisinin olduğunu, yapraklarının şeker hastalığında kullanıldığını da yazıyor. Karadutun renkli suyu kök boya yapımında kullanılıyor. Karadut lekesinin elden sıcak değil, soğuk suyla çıktığı biliniyor. Karadut yaprağı ile ovulan eldeki kızılmor renkli lekesi çıkarken, Thisbe ile Pyramus’un sonsuzlukta mutluluğa erdiklerine de inanılıyor! CUMHURİYET 10 CMYK