22 Aralık 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

R PAZAR 5 14/12/06 16:38 Page 1 PAZAR EKİ 5 CMYK 17 ARALIK 2006 / SAYI 1082 5 Ezilmişlikten vatandaşlığa... Volkan Aran rof. Gayatri Chakravorty Spivak, dünyaca ünlü edebiyat eleştirmeni ve kuramcısı. İsmi, Edward Said’le birlikte sömürgecilik sonrası incelemeler alanının kurucuları arasında geçiyor. Kalküta, Hindistan doğumlu olan Prof. Spivak halen ABD’de Kolombiya Üniversitesi Karşılaştırmalı Edebiyat Bölümü direktörü. Said’le yakın arkadaş olan, onun “Oryantalizm” kitabını “iç yolculuğunun sonucuydu” diye tanımlayan Spivak, geçen hafta İstanbul’daydı. İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin Edward Said anısına düzenlediği “Uluslararası Oryantalizm Sempozyumu”nun açılış konferansını verdi... “Bugün çok daha farklı bir dünyadayız” dedi “Hareket kabiliyeti, hızlı iletişim, insanların daha fazla birbirine karışması yerel uygulamalarda yeni bir prensip bulmamızı gerekli kılıyor. Bu, öyle bir prensip ki dini söylemleri genel kabul haline getirmemeli, dinsel uygunluk ve laik hoşgörü diye bir ayrım doğmasını engellemeli; eşitlik, hoşgörü gibi”... Spivak sorularımızı şöyle yanıtladı: 30 yıldan sonra Edward Said’in “Oryantalizm”ini ve Said’in bu çalışmasını bu denli önemli kılanın ne olduğunu değerlendirebilir misiniz? Edward Said’in eksik bıraktığı ya da daha ileri götürülmesi gereken bir taraf varsa sizce nedir? Onu bu kadar popüler yapan, İngilizce yazınsal eleştiri kapsamında –ki bu onun ve benim mesleğimizdir hiç kimsenin daha önce fark etmediği böyle bir fenomeni ortaya çıkarmış oluşuydu. Gücü buradan geliyor. İleri taşınması gereken konu ise, ya da size daha ileri götürülmemesi gerekeni söyleyeyim: tüm “ötekileştirme” süreçlerini oryantalizm olarak tanımlayarak Edward Said’i ileri götüremeyiz. Bugün Irak’ın işgalini de bu kapsamda tanımlayanlar var, oysa bu işgal petrol içindi. Oryantalizm bu işgale destek veren kültürün bir yan unsurudur yalnızca, nasıl ana unsur diyebiliriz! Büyük yankı uyandıran “Madun (Ezilen) Konuşabilir mi?” makalenizde Hintli dul kadınların yakılması olaylarına atıfla bu alanda çalışan Batılıların, ezilen adına konuşmaktansa, onlara kendi konuşacakları bir yapı hazırlamanın daha önemli olduğunu söylüyorsunuz. Sizce bir entelektüelin kendi topraklarında ya da kendi topraklarının dışında ezilene karşı ahlaki sorumluluğu nedir? Önce şunu söyleyeyim, makalem üzerine girişilen tüm Edward Said... özetlemeler yanlış yapıldı. Makale, Hindu uygulaması üzerine bir eleştiriydi. Ben İngiliz reformistlerinin Hindu üst sınıflarda bazen görülen dul kadınların yakılması uygulamasını ortadan kaldırmak için giriştikleri çabayı takdir ettim, buna nasıl karşı çıkabilirim, ama bu kadınların zihinleriyle temas etmeden bunu yapmaya çalıştıklarını söyledim. Reformun tepeden inmeci olması yüzünden kalıcı olmadığını söyledim. Nitekim öyle oldu. Bence bir entelektüelin sorumluluğu, ezilenlerin dirençlerinin tanınabileceği, anlaşılabileceği bir altyapı oluşturmaktır. Ezilenin sesi çıkmıyor diye bir durum yok, ama konuşuyor olması, karşısında birisinin olmasına bağlı. Konuşmak ancak iki kişi arasında olur. Dinleyici yoksa konuşmuş olmazsınız, ancak ses çıkarırsınız, söz söylersiniz. Bu sesin duyulması için iki yol vardır. Birincisi eğitimdir. Eğitim sisteminin temellerine inip, bu sesin önündeki engellemeleri kaldırırsınız. İkincisi de maduniyetin ortadan kaldırılmasıdır. Maduna, kamusal alana dair şu sezgiyi vermek önemlidir: devletin hizmetleri ona aittir, devlet madun içindir. Bu sezgi onu vatandaşa dönüştürecektir, ama bunun önündeki engellerden biri de DoğuBatı tartışmalarından değil yaşadığı toplumun içinden gelir. Daha üst sınıflar, örneğin kırsal orta sınıf, madunun gelişme kaydetmesini istemez. Bu konuda da çok fazla şey yapılmalı. Konuşmanızda Orhan Pamuk’tan ve onun çok değerli bir yazar olduğundan bahsettiniz. Kar adlı romanında anlatıcının Romancı Orhan’ın sözleriyle size şunu sorabilir miyim: “Bizden daha derin acılar, yokluklar, eziklikler içinde yaşayanları ne kadar anlayabiliriz?” Hayal gücünü eğiterek. Yazınsal hayal gücünün bunda rolü ne? Aslında tüm rol onda. Hayal gücü pek çok şekilde geliştirilebilir. Eskiden bunun daha farklı yolları vardı, ama o zamanlar kamusal alan çok kısıtlıydı. Bugün ise dünyada kamusal alan –belli bir sınıfla sınırlı olsa da neredeyse tüm dünya ülkeleri ve bu alanda hayal gücünü geliştirmenin tek yolu insani bilimlerde eğitim. Yeniden Edward Said’e dönersek, konuşmanızda Oryantalizm’e değil Said’in son çalışması olan “Hümanizm ve Demokratik Eleştiri”ye vurgu yapmayı düşünüyordunuz. Yapamadım. Peki, hümanizm bugünkü dünyanın çatışmalarına karşı bir öğreti olarak nasıl yorumlanmalı? Hümanizm genişleyen anlamıyla ulaşması gereken noktaya ulaşmadı. Hümanizmi aynen oryantalizmde olduğu gibi ırksal sorunlara karşı gelişmiş bir anlayış olarak konuştuk, ama cinsiyet ve sınıfsal sorunlara karşı hümanizmi geliştirmedikçe, hiçbir işe yaramayacaktır. Avrupa Birliği’ni ve Türkiye’nin bunun bir parçası olup olamayacağını nasıl değerlendirirsiniz? Buna Avrupa Birliği karar verecek, açıkçası benim sorunum değil, ama Avrupa Birliği sadece ekonomik bir birlik değil, Avrupa anayasasında da yazılan ideolojik temelleri var ve ortak bir tarihsel vizyon üzerine kurulmuştur. Hint asıllı edebiyat eleştirmeni ve kuramcısı Prof. Gayatri Chakravorty Spivak, Edward Said’le birlikte sömürgecilik sonrası incelemeler alanını kurdu. Spivak’a göre entelektüelin sorumluluğu ezilenlerin dirençlerinin anlaşılabileceği bir altyapı oluşturmak... Prof. Gayatri Chakravorty Spivak... P
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle