Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
R PAZAR 10 14/12/06 16:42 Page 1 PAZAR EKİ 10 CMYK 10 17 ARALIK 2006 / SAYI 1082 Türkiye’ye rakı, Rusya’ya votka! Ali Deniz Uslu EKEL’in özelleştirilmesiyle alkollü içecekler sektöründe rekabet arttı. Rakı ise bu rekabetin en önemli halkası. Rakı pazarı hızla büyürken yerli firmalar likör ve votka gibi farklı ürünlerle yelpazelerini genişletti. Pazara 2004’te giren Burgaz Rakı ise önce Burgaz, sonra da Ata Rakı’yı üretti. Burgaz Rakı, şu an pazarın yüzde beşine sahip. Diğer ürünlerde de pazar payı giderek artıyor. Lüleburgaz fabrikasında üretilen “İstanblue” votkasını ise dünyanın en lüks votkası sınıfında ve votkanın anavatanı Rusya’ya bile ihraç ediliyor. Burgaz Alkollü İçkiler San. Tic. AŞ Genel Müdürü Tacettin Akma ile “Burgaz”ı ve sektörü konuştuk... T YENİ ÜRÜNLER Yılın en iyi hediyesi Boyner Estee Lauder standlarından yapılacak 100 ml.’lik parfüm alışverişlerinde 95 YTL’ye, içinde Deluxe Pure Color Far Paleti, Deluxe AllOver Allık Paleti, 2 Pure Color Long Lasting Ruj, Pure Color Crystal Ruj, 2 Pure Color Glosses, Pure Color Oje, Magnascopic (Maximum Volume Mascara) ve makyaj fırçası koleksiyonu bulunan profesyonel makyaj çantasına sahip olabilirsiniz. Bu fırsat 24 Kasım15 Aralık tarihleri arasında Boyner Estee Lauder stantlarında sizleri bekliyor. Deniz ürünleri Pınar, sofralarınız için pratik çözümler getiriyor. Deniz ürünlerini sevenler ve sofrasını zenginleştirmek isteyenler için Pınar Kokteyl Deniz hem leziz hem de çok pratik: Paketi açın, ürünü çözdürün, yağ ve limon ekleyin 5 dakikada hazır. Ağırlıklı olarak ahtapot ve karidesten oluşan Pınar Kokteyl Deniz ürünleri kalamar, iç midye, yeşil zeytin ve biberle zenginleştirilmiş. 18 derecede 12 ay süresince saklayabileceğiniz Pınar Kokteyl Deniz ürünleri yüzde yüz doğal ve katkısız, aynı zamanda da protein kaynağı... Burgaz Rakı alkollü içki pazarına girdiğinden bu yana nasıl bir süreç yaşadı? Bugüne kadar sürekli bir büyüme ile geldik. Ürün yelpazemizi genişlettik, çeşitliliğimizi artırdık. Değişik tatta rakılar yaptık ve bunları insanlara sevdirdik. Likör çeşitlerimizi ise 21’e çıkardık. Türkiye pazarında neredesiniz? Rakıda yüzde beş, likör gruplarında ki bunlara ithaller de dahil yüzde 45’lerdeyiz. Votkada yüzde 15, cinde ise yüzde 20’ye yakın bir pazar payına ulaştık. Cin ve likörü son altı ayda piyasaya sürdüğümüzü düşünürsek bunlar gayet iyi rakamlar. Özellikle ürünlerinizin şişe tasarımları dikkat çekici... Şişelerimizi Marmara Cam, dizaynlarını ise Orhan Irmak yapıyor. Burgaz Rakı ve İstanblue Votka, ilk üretildiklerinde farklı şişelerdeydi. Yıl sonuna doğru şişelerin şekillerini değiştirme kararı verdik. Şimdi çok doğru bir karar verdiğimizi görüyoruz. Zaten ürün ne kadar iyi olursa olsun, ambalaj ve görsel gerçekten çok önemli. Şişelerde yaptığımız bu değişiklik raftaki hareketi hızlandırdı. Şu an ise likör için yeni bir tasarım üstünde çalışıyoruz. Votka yurtdışı pazarında çok tutuldu. Hatta votkanın anavatanı Rusya’ya bile votka ihraç ediyorsunuz. Bunu nasıl başardınız? Biz kendi alkolümüzü üretebiliyoruz. Bu gerçekten çok önemli bir avantaj. ArGe çalışmalarına da çok önem veriyoruz. Fazla distile etmeye gerek kalmadan, hatta tek distilde kaliteli alkol üretebiliyoruz. Distile, zararlı maddelerden arındırma işlemidir ve bu bir alkolde ne kadar az tekrarlanırsa o alkol o kadar kalitelidir anlamına gelir. Bu standart kalite anlayışıyla birinci litredeki tadımızı bininci litremizde de korumuş oluyoruz. Yapılan tüm ürünlerde alkolün kalitesinden yüzde yüz eminiz. Biz, bu avantaj ile hiçbir pazarlama yatırımı yapmadan “İstanblue Votka”yı yarattık. Zaten “İstanblue”, uluslararası analizlere göre en lüks votka sınıfında. Tadı, içimi ve dizaynı ile kendi pazarını açtı. Hangi ülkelere neler ihraç ediyorsunuz? Afrika’ya likör, Almanya’ya rakı ve votka. Rakı, özellikle Türklerin yaşadığı Avrupa ülkelerinden yoğun talep alıyor. Rakı gibi müdavimlerinin çok özen gösterdiği bir içkiye pazar açmak biraz riskli olsa gerek? Her işte bir risk vardır, ama dünyanın hiçbir yerinde tek marka ve tek hâkimiyet yoktur. Dolayısıyla müteşebbis o riski almalıdır, almak zorundadır. Daha iyisini ürettiğinize inanıyorsanız ve belgeleyebiliyorsanız bunun verdiği güven size yeter. Reklam kampanyanızda “40 yıllık rakımı aldattım” söylemi ses getirmişti… Tacettin Akma... Fotoğraf: Vedat Arık Burgaz Rakı, içimi kolay ve kesinlikle ertesi gün sendromu yaratmayan bir rakı. Yani baş ağrısı yapmaz. Bizim için önemli olan rakımızı tattırmamızdı, sonra gerisi gelecekti. Tüm bunları düşünerek “aldatma” fikri üzerinden yola çıktık. Yani bir kaçamak yapmaktı Burgaz tatmak, ama bu fikir sonra yanlış yerlere gitti. Kurumsal internet sitemize aldatma hikâyeleri geldi. İşin boyutu amacını aştı. Biz de bunun pazarlama stratejimize zarar verebileceğini düşündüğümüz için bu söylemden vazgeçtik. Şu an alkolümüzü kendimiz üretiyoruz söylemine yoğunlaştık. Yeni hedefler ve projeler neler? Likör çeşitlerimizi artıracağız. Votka için yeni projelerimiz var. Liköre ağırlık vermemizin sebebi aslında ithal içkilere olan bağımlılığı azaltmak ve her türlü içkinin Türkiye’de yapılabildiğini göstermek. Biz işimizi çok severek ve inanarak yapıyoruz. Zaten biz rakıyı severiz! Kadife gibi bir rakı yarattık ve hedeflediğimiz pazar payına doğru gidiyoruz. Burgaz Rakı ve İstanblue Votka, hareketlenen alkollü içecekler pazarının yeni tatlarından. Bu tatların üreticisi Burgaz Alkollü İçkiler San. Tic. AŞ’nin Genel Müdürü Tacettin Akma, “Biz rakıyı severiz, kadife gibi bir rakı yarattık” diyor ve ekliyor “Rusya’ya bile votka ihraç ediyoruz.” SOFRA Aylin Öney Tan Matbahta pişmek B ugün düğün günü. Mevlevi inancına göre ölüm aynı zamanda bir düğün. 5 Cemâziyelâhır 672 tarihinde yani 17 Aralık 1273 günü vefat eden Mevlâna Celâleddin Rumî’nin ölüm yıldönümü her yıl 17 Aralık’ta kutlanıyor. Ölümü kutlamak ters bir kavram gibi gözükebilir, ancak ölüm aynı zamanda Allah’a kavuşma olarak kabul ediliyor. Her yıl 17 Aralık’ta yapılan bu kutlamalar Şebi Arus olarak anılıyor. Şebi Arus tam olarak “Gelin Gecesi” anlamına geliyor. “Şeb/Gece” ile “Arus/Gelin” kelimelerinin birleşmesi Allah ile birleşmeyi simgeliyor. Ruhun göğe yükselmesiyle Tanrı’yla buluşma gerçekleşiyor. Mevlâna 66 yıllık ömrünü şu şekilde özetlemiş: “Ömrümün mahsulü üç sözdür hemân; Hâm idim, pişdim, yandım el'âman”. Mevlevilerin piştiği yani olgunluğa erdiği yer mutfaktır. Mevlevi dergâhında en önemli mekânlardan biri olan “Matbah” yani “Mutfak”ın sembolik anlamı büyüktür. Mevlevilikte mutfak sadece yemek pişirilen ve yenen bir aşhane olmaktan çok bir eğitim yeridir. Mutfakta Mevleviliğin ilk terbiyesi ve öğretimi alınır. Tekkeye girmeye aday olanlar ilk yeterlilik sınavlarını mutfak hizmetinde verir. Konya’daki Mevlâna Dergâhı’ndaki “Mutfak” bölümü son devir Osmanlı döneminde büyük ölçüde elden geçmiş. Mevlâna döneminden kalan ilk mutfağa ek olarak Sultan 3. Murat döneminde, 1584 yılında yeni hücrelerle birlikte ikinci bir mutfak yapılmış. Ateşin yandığı, kazanların kaynadığı “Ocakbaşı” bir anlamda dergâhın kalbini oluşturur. Diğer mekânlara da buradan ulaşılır. Giriş dehlizinin üstünde yer alan “Canlar Odası”na çıkan ahşap merdivenin altında ise “Saka Postu” yer alır. Adayların terbiyelerinin sınandığı ilk yer burasıdır. “Ocakbaşı”ndaki görevlerini eksiksiz tamamlayabilen adaylar terakki ederek “Hücrenişîn” olma hakkına erişirler. Ocakbaşından dört basamakla yemek yenen “Somatlık”a geçilir. Bu, aynı zamanda talim yeridir. Mekânın ahşap zemininde yere çakılan çiviyi parmak arasına alarak çıplak ayakla “Semâ” talimi yapmış olan adayların oluşturduğu izler görülür. Dergâhta yemek başlı başına bir ritüeldir. “Somatlık”ta kurulan sofrada yani somatta yemek belirli bir âdâp çerçevesinde yenir. Rabindranath Tagore şehrimizde Âlemşümul bir şöhrete sahip olan Hint büyük filozofu Rabindranath Tagore dün şehrimize geldi. Eserleri yeryüzünde medeni kavimlerin bütün lisanına tercüme edilmiş olan şair, İstanbul’da çok kalacak değildir. Hatta şehre bile çıkmıyor. Dün saat 14’te limanımıza vasıl olduğu vapurla bugün saat 14’te Mısır’a müteveccihen hareket edecektir. ...Muvakkat (geçici) bir zaman için de olsa, Romen vapurunun kamarası, bir şairin haclegâhı (gelin odası) manzarasını almıştı. Vapur rıhtıma yanaşmıştı; fakat Tagore’un kamarası öbür cihette (tarafta) idi ve pencereden yeşil Kandilli sırtları, Üsküdar sahilleri ve Karacaahmet’in sayısız servileri görünüyordu. ...Hind’in büyük şairi burada biraz durdu ve sözüne tekrar şöyle devam etti; R. Tagore (18611941) “ Avrupa'da harpten sonra büyük değişiklik görmedim. Evet bu feci harplerden sonra da insanlar maalesef değişmemişler!” “ İnsaniyetin istikbâli hakkında ne düşünüyorsunuz?” “ İnsanlar birbirlerine müsavi nazarlarla (eşit bakışlarla) ve her nevi tahakküm (egemenlik) hislerinden âzâde olarak bakmaya başladıkları zaman beşeriyetin (insanlığın) mesut istikbâlinden emin olabiliriz.” Rabindranath Tagore, bundan sonra memleketimiz hakkındaki düşüncelerini şöyle izah etti; “ Türkiye’de fikri ve ictimai (toplumsal) büyük inkılaplar olmuştur. Şark milletleri şimdiye kadar dini taassup yüzünden geri kalmışlardı. Türkiye reisicumhuru, fikri ve ictimai inkılaplarla da medeniyet yolunu gösterdi. Garp milletleri de, ancak bu yolda yürümek suretiyle bugünkü mesut hayatlarını temin edebilmişlerdir. Bu itibarla Türkiye’nin yaptığı inkılaplar, yalnız Türk milleti için değil, bilumum şark milletleri için de memnuniyet yaratan neticeler verecektir.” Filozofa, şehrimizde de bir konferans verseydi, hürmetkârlarının pek ziyade memnun kalacaklarını söyledik; “Görüyorsunuz rahatsızım, hastalığıma sebep de hemen her şehirde verdiğim konferanslardır diyebilirim” cevabını verdi. 23 Kasım 1926 Salı AŞK OLSUN! Yemeğe davet Kazancı dedenin kazan kapağını açması ve canlar ile gülbank çekmesi ile başlar: “Tabhı şîrîn ola, Hak berekâtın vere, demi Hazreti Mevlânâ, sırrı Ateşbâzı Velî Hu diyelim” Hücrelere doğru hu çekilerek “Huu. Somata salâââ” diye seslenilerek yemek vakti haber verilir. “Somat”a saygı esastır. Bu yüzden mekâna baş kesilerek yani eğilip selam verilerek girilir. Sofrada herkes yerini aldıktan sonra önce şahadet parmağına banılan tuz tadılır, ardından yemeğe geçilir. Ters konan kaşığını alan canlar ortadan tek bir kaptan yemeği paylaşırlar. “Somat” sessizdir, konuşulmaz. Ancak su isteyen olur ise su içenin hakkını yememek için herkes durur bekler ve su içene “Afiyet olsun” anlamına “Aşk Olsun!” denir. Yemek tekrar tuz tadılarak ve dua edilerek bitirilir. Bu yılki ölüm günü bir başka mutlu olaya işaret ediyor, 800. doğum yıldönümünün kutlanacağı “Mevlâna Yılı” başlıyor. Siz de kutlamak için helva yapın, ağzınıza tat gelsin, tüm yıl düğün gecesi gibi geçsin. aylinoneytan@yahoo.com Bu bölüm 19. yüzyılda yenilenmiş ve bugünkü şeklini almış. Konya Dergâhı’nda mutfağın yapısını izlemek Mevlevihanenin işleyişini de ortaya koyar. Dergâha giren ilk adaylar dergâh kapısının ardındaki dehlizden yemek pişen kazanların bulunduğu “Ocakbaşı”na alınırlar. Pekmezli topak helva 125 gr. tereyağı, 200 gr. (2 bardak un), 2’şer çorba kaşığı dolmalık fıstık, kırılmış ceviz ve susam, 1 çorba kaşığı mahlep, 1 tatlı kaşığı tarçın, 1 portakalın kabuğu, 400 ml. (2 bardak) pekmez, 200 ml. (1 bardak) su Tereyağını tencerede eritin. Fıstık, ceviz, susam ve unu ekleyin ve tahta bir kaşığın tersiyle eze eze sararıncaya kadar kavurun. Pekmez ve suyu karıştırın. Kullandığınız pekmezin tadının keskinliğine göre su ile yarı yarıya karıştırmayı da tercih edebilirsiniz. Keçiboynuzu pekmezi gibi görece az tatlı bir pekmez kullanıyorsanız birkaç kaşık bal ekleyerek tadını dengeleyebilirsiniz. Sulandırılmış pekmeze portakal rendesini ekleyerek kaynama noktasına gelene kadar ısıtın. Kavrulan una mahlep ve tarçını ekleyip bir kez altüst edin ve pekmezli karışımı bir kerede üstüne boşaltın. Helva kendini çekerek toparlanıp tencerenin kenarlarından ayrılana kadar hızla karıştırın. Hamur gibi top haline gelen helva biraz ılınınca iki çorba kaşığı yardımıyla kaşık şeklinde yuvarlayın ve bir tepsiye sıra sıra dizin. “Afiyet” ve “Aşk” ile yiyin!