Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
29 AĞUSTOS 2004 / SAYI 961 Sürat çağımızın hastalığı Televizyonu seviyor musunuz? Hayır, sevmiyorum. Çünkü kırlendiğini düşunüyorum. Etrafımdaki erkekler spastik gibi dolaşıyorlar. Başka bir ekol yerleşti. Koltuğunun altında iki karpuz varmış gibi duruyorlar. Kadınlar tuhaf bir televole ağzıyla konuşuyorlar. lyi oyunculann televizyonda varoluş nedeninin de tamatnen yaşamlarını sürdürebilmek olduğunu düşünüyorum. Dizilerin çoğu kötü, pop star yanşmalannda çocukları kandırıyorlar, bilmem ne yarışmasından yıldız çıkarmaya çalışıyorlar. Sonuçta da hiçbirinden bir şey çıkmıyor. Hızla tüketiyoruz, sürat çağımızın hastalığı gibi.. Ama "halk bunu istiyormuş!"... Ne demek halk bunu istiyor. Halk bunu istemiyordu önceleri. Ne zaman istemeye başladı. Oynamak psikolojik bir sorun Sumru Yavrucuk, yeni bir televizyon dizisinin çekimlerine başlıyor. Konu Türk ve Yunan iki ailenin dostluğu. Rol aldığı diğer dizi "Mars Kapıdan Baktırır" sessiz sedasız yayından kaldırılan Yavrucuk "Televizyonu sevmiyorum" diyor. îpek Özbey 1. Sayfanın devamı Leenane'nin Giizellik Kraliçesi uzun soluklu bir oyun oldu ve seyirci için oldukça yorucuydu, sizin için nasıldı? Böyle bir oyun, oyuncuyu ancak motıve edebilir diye düşünüyorum. Çünkü bir oyuncu, bütün bu dramatik yükü hayatına taşırsa, uzun süre ayakta kalması, bu mesleği yapması mümkün değil. O yüzden, bu tarz roller gerçek anlamda hayatla seni çakıştırmak için ciddi bir motivasyon olarak görülmeli. Yani en azından benim hayatımda böyle yaşandı bu süreç. Burada en büyük handikap uzun süre aynı oyunu oynamak. Çünkü her yıl oyunla mesafe kat edersiniz. Bir oyunu sabit bir noktada tutup hayatınıza katmazsanız, ona yeni bir şey katmanıza da olanak yok. Hayatımda yaşadığım her şeyi hâlâ oyunuma katabiliyorum. Türk seyircisi hırpalanmaktan pek hoşlanmaz gibi, çekinceleriniz oldu mu? Pek çok kişinin bu projeyi okurken çekinceleri bu yöndcydi. Tabii Türk seyircisinin Reha Muhtar'ı gün ortalamasında en çok izlenen yaptığı bir dönemde bu oyunu devreye sokmak zordu. Benim için çarpıcı olması çok önemli. Artık dünyada söylenmemiş kelime kalmadı ki. •Bu oyun söylemneyeni mi söyledi? Hayır, ama söyleniş tarzı farklı. Bundan sonra artık nasıl anlatıldığı ilgilendiriyor beni. Seyirciyi sarsan oyunlan seviyorum. Türk halkı neden sevdi diyorduk... 5 yıldır dolu salona oynuyoruz bu oyunu. Ve ben ilk kez bir tiyatro oyununun fanatik izleyicileri olduğunu gördüm. Bu kadar sert bir Irlanda yapısında, kadınerkek, annekız ilişkilerini kendilerini gorduler, ekonominin insanlara yansımasını izlediler. Kendi evlerinde tutsak gibi yaşayan ınsanları gorduler, biz de burada öyle değil miyiz? Ruhsal problemleri olan bir kadını canlandınyorsunuz. Rolle nasıl ilişki kuruyorsunuz? Bir kere hayatımla ilişkimi kesiyorum. Bu benim tercihim değil. Ama öyle zengin bir şey ki, bir rol bir hayat. Onun bilmecesine düştüğünüzde yapacak o kadar çok iş var ki; Bu kadın nasıl biridir. Hangi tür müziği dinler, eviyle ilişkisi nasıldır, bakışlan nasddır, annesiyle nasıl ilişki kurar? Prova sürecinde düşündüğüm tüm bu sorular yerine oturursa, iş tamam demektir. BİR VAZO ROLÜ YETER... Aynı dönem içinde 34 ayrı role konsantre olmanız gerektiğinde bu biraz karmaşık bir hal almıyor mu? Zaten mesleki bir zaafımız, bir deformasyonumuz var. Tiyatrocu olmak başlı baştna psikolojik bir sorun diye düşünüyorum. Prova aşamasında bir oyuna girerken başka bir ışe başlamam söz konusu değil. Kendimi kesinlikle o kadar yetenekli gormüyorum. Mesela "Fay Hattını" kabul etme nedenim, diğer oyunun 4. yılıydı ve artık çoktan oturmuştu. Yapanların da doğru yaptıklarını sanmıyorum.Sanatla sürat çok ayrı şeyler. Ekranlarda elde ettikleri popülariteyi tiyatroya taşımak isteyenler var. Ama ülkemizde tiyatronun münbit bir arazi olmadığını bir sezon içinde anlıyorlar. Yani televizyon tiyatroya seyirci taşımıyor mu? Ben seyirci kazandırdığma inanmıyorum. Zaten televizyon seyircisi var ve bu seyirci genellikle başka bir şey izlemiyor. Yani hiçbir zaman popüler bir insanı seyretmek için tiyatroya gidip, bilet alıp, iki saat patates cipsi yemeden o insanı izleyemiyorlar. Fay Hattı'yla ilk kez bir özel tiyatroda çalıştınız, sizi çeken neydi? Pefferı Devlet Tiyatrosu'nda da oynanmas duşunuldü ancak "henüz depremin iro nismi yapmak için erken" gerekçesiyl< edebi kuruldan geçmedi. Oysa, ironimı zi kendi içimizle çatıştırmazsak ve samaı altı yaparsak, yüzleşmezsek, hiçbir dalga yı aşacak kuvvetı bulamayız. Neden Fa; Hattı'nı oynadığıma gelınce, bu işe gönü verdiğimden bu yana hayallenm çok yük seklerde değildi, "Cüneyt Gokçer'in oy nadığı bir oyunda bana vazo rolu veriJ sin; Işık Yenersu'nun oynadığı oyundi sağdan sola geçeyim, yeter" derdim. Bı yüzden Genco Erkal'la aynı sahneyi pay laşmak benim için çok önemliydi. Peki depretn bölgelerinde Fay Hat tı'nı oynadınız. Bu ironiyi nasıl karşıla dılar? Depremin en çok vurduğu yerlerde oy nadık. Çok güzel reaksiyonlar aldık Çunkü bu aynı zamanda çok akıllıca ya zılmış bir komedi. Hatırlayın, deprem za manı hepimiz senarist ve deprem uzma nı olmuştuk. Ne palavralara inandık. Di rekt buna yaklaşan bir yapısı var oyunun Bence bu oyun, yapması gerekeni yaptı Bir vazo rolü ya da sağdan sola geç mekle yetinmekten söz ettiniz. Siziı oyunculuğunuzun çıkış noktası neydi? Galiba hayata karşı rövanş almak içü oyuncu olmak istedim ve oynayarak al maya başladım. Çok ciddi amaçlarm yoktu, sadece sürüklendim. Hani "bü tun yaratıcılık yoksunluktan doğar" der ler ya gerçekten oyle. SENİ SEVİYORUM ROSA... Seni Seviyorum Rosafilmiylepek çol ödül aldınız. Arada birkaç fılm daha çek tiniz, sonra sinemayla aranızdaki ba| koptu gibi, ne oldu? Senı Seviyorum Rosa önemliydi, on dan sonrakileri hatırlamak bile istemiyo rum. Seni Seviyorum Rosa'da papağan la aynı fiyata anlaşmışım. Ben bu piyasa ya niye film yapayım ki? Medyayla hep bir mesafe içindesiniz bir süre önce sizinle ilgili yazılanlara ce vap bile vertnediniz... tnsanlar sizi rınge çekmek istiyor. N< o; birilerinin iştahı kabaracak, benim < çalışmadan "üç tane dizi" kapmak gib bir durumum olacak. Peki benim yıllar ca Sumru'ya yaptığım yatınm ne olacaki Yeni projenin adı çıktı mı? Yavuz Turgul'la bir televizyon dizisui( başlıyorum. Henüz adıyla ilgili kesin biı karara varılmadı. Bir sevgi hikâyesi. Türl ve Yunan iki ailenin kaynaşmasını konı alıyor. • İDİL FIRAT Oyuncu En büyük hatanız nedir? Büyük bir hata yaptığımı düşünmüyorum. Bir insanın başına gelebilecek en kötü şey sizce nedir? insanın sevdiklerini kaybetmesi ve yalnız kalması. Hayattaki en büyük keyfiniz nedir? Tüm sorunları unutmamı sağlayan dalış sporu. En sevdiğiniz yazar kim? Gabrial Garcia Marquez, Murathan Mungan. En sevdiğiniz Blm/yönetmen? Fight Club David En büyük aşk hikâyesi kimlerinki? Gerçekte yaşananları bilmem ama benim için en güzeli "Rüzgarlı Bayır"daki Catherine ve Heatcliff'in aşkı. Sizi en çok güldüren şey nedir? Hayvanlar. Beğendiğiniz, takdir ettiğiniz siyasi karakter kim? (geçmişten de olabilir) Atatürk. Bir hayvan olsaydınız, ne olurdunuz? Yunus. En çok yaşamak istediğiniz şehir? îstanbul. Güncel olaylar içinde yakın zamanda sizi en çok üzen olay nedir? Her geçen gün yenisinin eklendiği can acıtan olaylardan hangisini söyleyebilirim bilmiyorum.