02 Haziran 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

12 YAŞAM 6 HAZÎRAN 2004 / SAYI 9 PAZARIN PENCERESİNDEN Hasta hakları... Selçuk Erez SUDA DOĞUM îlk Rusya'da denendi. Kısa sürede Batılı ülkelerde de uygulanmaya başlandı. Ama suda doğumu deneyen kadınlara hep deli gözüyle bakıldı. Oysa onlar hallerinden memnundu... etmişlerin sonlarında kadınların büyük bir çoğunluğu gelişmiş doğum kliniklerinde, elektronik kalp denetçilerine bağlı yataklarda yan yatırıhp doğumbilimle ilgili bir yığın basmakalıp cerrahi uygulamalardan geçirilerek bebeklerini dünyaya getiriyorlardı. Kimi sorunlar söz konusu olduğunda bu tür çağdaş doğum yöntemlerinin var olması hiç kuşkusuz büyük bir nimetti. Ne varki, son birkaçyıldır bebeklerinyüzde 2025'inin sezaryenle doğduğu göz önüne alındığmda doğum sürecinin doğası ve buna uygun olarak kadınların nasıl bir ortama gereksinim duydukları konusunda yanlış birtakım anlaşmazkklar olduğu da bir gerçek. G eçen hafta, Adli Tıp Uzmanları Derneği'nin düzenlediği VI. Adli Bilimler Kongresi'ne katıldım. Tartışılanlar, değişmekte olan hekimhasta ilişkileri konusunda bir kez daha düşünmeme yol açtı: Istanbul Tabip Odası'nın Onur Kurulu'nda görevliyken dikkatimizi çekmişti: Belli bir yaşın üstünde olan hekimler, genellikle kendileriyle ilgili "malpractice" ithamı konusunda ifade vermek zorunda kaldıklarında bıınu çok yadırgıyor ve tepki gösteriyorlardı: Ben bunca yıl saçlarımı süpürge ettim ya da ağarttım binlerce hastayı iyileştirdim. Bazen para bile istemedim. Bir aksilik oldu diye beni nasıl böyle sorguya çekersiniz? Daha genç yaşta olan hekimlerse salt olayla ilgili ayrıntıya girmek ve kendilerini olayla ilgili olarak savunmakla yetiniyorlardı. Aradaki fark nedir? Hastaya bakışın zamanla değişmekte olduğunun belirtisidir: Hekimler giderek kendilerini, hastaları karşısında kulunun karşısında bir yarı tann, ya da koyun karşısında kasap gibi algılamamaktadır: Artık hastanın konumu, kendisininkine eşit, durdıığu yerse kendisiyle hemzemindir. Hekime eşit konumda duran hasta ise ona her soruyu sorabilir, yanlış bir şey Y Durum böyle olunca, tüm dünyada kadınların tıbbi doğuma başkaldırmaları da hiç şaşırtıcı olmasa gerek. 80'li yıllarda baş gösteren etkin doğum hareketi kadınların doğal doğum yapma haklarına yeniden sahip çıkmalarından ibaretti. Bu hareket zamanla doğum sürecinde bir değişime gidilmesine ve doğumun kadına devingenlik sağlayan çok daha doğal ortamlarda gerçekleştirilmesine yol açtı. Gelgelelim, bu değişimin bir sonucu olarak ortaya çıkan suda doğum konusunda birtakım kuşku ve anlaşmazlıklar bugün de geçerliğini koruyor. Peki neden? doğum süreciyle çok daha rahatlıkla baş edebildiğini gösteriyor. Suda doğum oldukça eskilere dayanan ve genellikle su kaynaklarına yakın yerlerde yaşayan topluluklarda sıkça rastlanan bir yöntem. Yeni Gine'de yaşayan Gahukalı kadınların ırmak boylarında doğum yaptıkları, su sesinin anneyi rahatlatarak sürece daha iyi odaklanmasınısağladığıbiliniyor. Afrika'da kimi kadınların karın zarını gevşetmek amacıyla buharlı sıcak kayaların üzerine çömeldikleri, ücra balıkçı köylerindeki Japon kadınların denizde, Finli kadınların da saunalarda doğum yaptıkları da bir gerçek. Suda doğum günümüzde bilinen biçimiyle 60'yıllarda Rus araştırmacıIgorTjarkovskitarafındangeliştirilen bir yöntem. Moskova'daki evine yerleştirdiği camdan dev su tankında doğum yapan kadınların yansıtıldığı soluk kesici fotoğraflar batılı ülkelerde yayımlandığında bu ülke kadınlarına da esin kaynağı oldu. tlk suda doğumlar genellikle çiftlerin oluşturdukları havuzlarda bağımsız ebelerin gözetimi altında gerçekleşti. Havuzlann yapımında çit, yalak, şişme oyun havuzları ve plastikle kaplı bahçe havuzlanndan yararlanıldı. HAVUZA RAĞBET... Ne var ki, doğum için bu tür yöntemlerden yararlanan kadınlara genellikle deli ya da budala gözüyle bakıldı. Tıp uzmanları bu tür girişimlerin mikrop kapma ya da bebeğin boğulması gibi birtakım çekinceleri de beraberinde getirebileceğine dikkat çekerek uygulamaya karşı çıktılar. Ancak 1999 yılında Çocuk Sağlığı Enstitüsü tarafından yaymlanan çok önemli bir araştırma suda doğuma "yeşil ışık" yakılmasında son derece etkili oldu. Araştırma suda doğumun karada doğumlara kıyasla daha Suda doğumun riskli olup olmadığı tartışmaları kırk yıldır süriiyor... DAHA AZ ACI... Suda doğumla ilgili olarak yapılan bir araştırma suda doğumun anne adaylarının sancılarını büyük ölçüde azaltarak bebeklerini çok daha rahat dünyaya getirmelerine yardımcı olduğunu ortaya koyuyor. Araştırmadan elde edilen bulgular söz konusu yöntem sayesinde annenin stres düzeylerinde de çarpıcı bir azalma meydana geldiğini ve böylece riskliolmadığını ortaya koyuyordu. Buaraştırmanın ışığındaBritanya'da doğum havuzlarının kullanımında büyük bir artış meydana geldi. Doğum havaızları şimdi hastane, doğum merkezleri ve evlerde çok yaygın olarak kullanılıyor. 2000 yılında Kraliyet Ebe Koleji tarafından yapılan bir araştırma, doğum birimlerinin yaklaşık yüzde50'sinde suda doğum olanaklarmın sağlanmasına karşın, bu yöntemi yeğleyen anne adaylarının yüzde 15 ile yüzde 60 oranında değiştiğini gösteriyor. Britanya hastane ve doğum merkezlerindeki havuz sayısının da yüzde 60'a ulaştığı bildiriliyor. Ne var ki, bu artış doğum havuzlarının tam anlamıyla kullamldığı ya da bunların her zaman kullanıma açık oldukları anlamınagelmiyor. Kadınların buyön temden soğutulmaya çalışıldıkları ya da eğitimli ebelerin bulunmadığıyönün gerekçeler sunuldıığuna sık sık taı olunuyor. Kimi zaman da suda doğur ilgili katı kurallar yöntemin uygulann sını kibitladığı gibi, anne adaylarında yıldırıcıbiretkiyaratıyor. Butiirsorunlarıngündemegetiriln sinin ve suda doğum olanaklarmın yontemi yeğleyen tüm kadınlara sun masının vakti çoktan geldi. Doğum limde günümüzün en büyük yenilik rinden biri olan suda doğumun artık; çici bir heves olmaktan çıkartılması j rekiyor. Sıcak su havuzlarının çok daha j venli bir yöntem olduğu ve bir beb dünyaya getirme sürecini çok daha ni likli bir deneyime dönüştürdüğü ar su götürmez bir gerçek.• l'heCıuardtan'u yaptığını düşündüğünde de hesap sorabilir. Bu gerçeğin ışığında önceden açıklayalım ve sonra da ayrıntısına girelim: Bu konuda mevzuat ne demektedir? 1998'de Resmi Gazete'de yayımlanmış olan "Hasta Hakları Yönetmeliği", "Hastanın, sağlık durumu, uygulanacak tıbbi işlemler, yararları ve sakıncaları... konularında bilgi isteme haklarının bulıınduğu"nu belirtir. Hekim, hastanın çeşitli nedenlerle soramadıkları ama aslında sorması gerekenleri de yanıtlamalıdır. Sağıtımda tutulacak yol konusunda hastanın onayının alınması gereklidir. Burada bazen konu tıbbın ötesine taşar... Örnekle açıklayalım..Yeni evli, hamile olan bir hasta ve eşi, bu gebeliğin zamansız çıkageldiğini söyleyerek ve kürtaj yaptırmak istediklerini belirterek başvurmuşlardı. Kadının ağladığını ve pek keyifsiz olduğunu gördüm. "Gidin birkaç gün daha düşünün, uygun gördüklerinize danışın" dedim. O çocuk doğdu ve o kadın beni her gördüğünde, "Gidin daha ayrıntılı düşünün!" dediğim için teşekkür borcu olduğunu söylüyor. Hekim bazen hastasıyla ilgili şu soruları da cevaplamak zorunda kalmaktadır: Hastada bu konuyla ilgili karar alma becerisi var mı? Yoksa, hekimin bu konuda kendisine yardımcı olabileceği bilincine sahip mi? Kendi kendine karar verme erkine sahip olmayanlar için olaya farklı bakış açılarından bakmasını sağlayarak kendisini görmesine yol açmak gerekir. "20 yıl sonra kendinizi nerede görmek istiyorsunuz? Çok çocuklu bir ailenin annesi olarak mı yoksa az çocuklu ve annelik dışında bir işi olan bir kadın olarak mı?" gibi sorular sorulmalıdır . Oyleyse ne yapılmalı? Mevzuaat, bu düşünceye uygun kılınmalı, Tabip Odaları bu konuda öncü bir rol üstlenmelidir. Hekim yetiştiren kurumlar da bu ilkeleri benimsemiş hekimler yetiştirecek girişimlerde bulunmalıdır. • Kadınlar ne ister? Ilişkide iki taraf için de yaşanmak istenen çok basittir; "Benim için farklısın" duygusu... Aylin Kotil payım yani, millete mi surat asayım ?'' Yok < nım, tabii ki bana as' demek gerekir be ama diyemeyiz. Oysa ilişkide iki taraf için de yaşanılmak tenen duygu çok basittir. Çiftler, farklı olı duygusunu, bu söylenmese bile 'benim iı, farklısın 'ı hissetmeyi hem karşılıklı yaşam ister, hem debirbirlerinden beklerler. Aslı da bazen iki taraf da birbirinden bekler, h " önce o" denir. Çiftlerden biri 'olsun ben 5 payım o nasıl olsa yapıla yapılayapmayı öğı nir' demez. ZORDUR TERK EDİŞLER Bazen debir tarai sürekli vericidir. Sevdi, ne özel olduğunu göstermekten ve hissett mekten sıkılmaz, bu durum ise bir müdc sonra tehlikeli bir hal almaya başlar, çünl bir yerden sonra artık ilişki sanki tek bir taı fın etrafında dönüyormuş gibi olur. Bir t onun dünyası ve bakış açısı vardır, size de l rol verilmiştir, onu oynarsınız. Tabii ki uyar na kadar. Bir gün bir şey olur ve'ya benim r yatım' sorusunu kendinize sorarsınız, hat daha ileri gider bir de ona sorarsınız.O i dünyanın kendi etrafında döndüğündı emin soruyu duymaz bile.Oysa bu bir kayb dişin başlangıcıdır. Son noktaya ne zaman % lindiği ve nasıl gelindiği artık önemini yi rir,çünküsüreçbaşlamıştır,taşankapmis, nerdetaştığımızı bile hatırlamayız.Karşı taı büyük bir şok yaşar.Terk etme sürecine gi lir.Bazen terk edişler zordur, yalnız kalm; duygusundan çok bu bir terk ediş değil ka bediştir.Üstelik bunun bedeli uzun yıllars hip olmak isteyip de sonunda aldığımız ev elimizden çıkmasından çok daha ağırdır. Tatminsiz ruhlarımız tüketime alıştığınd: beri hep her şeyin daha f azlasını arsızca iste ken elimizdekileri de yitirerek sonra da L daha yerine koyamayarak bir bedel öder Oysa çok basittir başımızı kaldırıp burnuın zun dibindekine 'benim için özelsin' c! mek.Yerden bir papatya koparıp vermek, 1 lefonda bir müzik dinletmek, el yazısıyla c bine küçük notlar bırakmak kadar basit.. < İ lişkileri olanlaryaşadıldarı ilişkiden, olmayanlar ise yaşayamadıklarından yakınırlar. Her birimiz bir memnuniyetsizlık havası içersinde yaşarız. Yalnızken hayatımızı biriyle paylaşmak isteriz, o kişiyi bulduğumuza inandığımızda önceleri herşey çokgüzeldir. Karşılıklı kusurlar mutlaka vardır. îlerde çoğu zaman 'sen çok değiştin' dir bunun adı, ama aslında karşı tarafın biraz kendini daha farklı gösterme çabasının yanı sıra bizim de aslında daha farldı görme isteğimizin bir sonucudur bu. tlişkinin ilk bölümünde bu farklı gözükme ve farklı gösterme aslında her iki tarafın ilişkiye verdiği özenin ve çabanın bir sonucudur. Karşı taraf henüz kazanılmamış bir kaledir. O yüzden gözümüzde büyür. Elde edemediğimiz bir çok şeyde de aynı durum söz konusudur. Işimizde terfi etmek, istediğimiz pozisyon ya da hedefimiz, hayalini kurduğumuz ev, araba... bunlar elde edilene kadar hep hayaldir.Elde ettiğimiz noktada ise artık 'benim' dir. Benim dediğimiz ise bir süre sonra mutlulukvermemeyebaşlar. Bu durum ilişkideyaşanılmaya başlandığında ise ortaya çıkan tatminsizlik, araba, ev, ya da işimizde yaşadığımızdan çok daha fazla olur. Bu noktada hiç geriye dönüp bakmayız. Karşılıklı özenmeler biter, çünkü neyapsam zaten benim dir mantığı vardır. îşinin en yoğun zamanında, zor şartlarda bizi arayan eşimiz artık işi çok yoğun olduğu için bizi arayamaz. Burada en hatalı cümle 'ama eskiden en sıkıştk zamanda bile anyordun'dur. Çünkü aynı kişi eve beş karış suratla gelir, bir arkadaşı arayana kadar bu hava esmeye devam eder. Arkadaşı ile ko nuşurken bir bakarsınız ki keyfi yerine gelmiştir, 'tamam' dersiniz 'geçti sıkıntısı'. Tam telefonu kapatır, birşey soracak olursunuz bir bakarsınız ki aynı soğuk maske gene takılmış. Korku filmi gibi, bir an acaba demin yanıldım mı, telefonda konuşurken gülmiiyor muydu, diye soracak olursunıız kendi kendinize. Ama bu uzun sürmez çünkü dayanamayıp ona sorarsımz.Cevap çok acıdır: 'Ne ya [email protected]
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle