29 Haziran 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

g KAPAK BLUES Tarlalardan barlara... Afrika'da kendi topraklarındaydılar, Amerika'da köle. Hem başkaldırmanın hem de özlemi dindirmenin yolunu müzikte, yani blues'da buldular. "Beyaz adam" bu müziği dünyaya pazarladı. îstanbul Film Festivali'nin blues bölümü işte bu öyküyü anlatıyor. Zihni Alptekin 1. Sayfanın devamı Daha itaatkârolmalarıamacıyla kendi külturlerine ait her şey elinden alınmış; dinleri, müzikleri yasaklanmış, kimi zaman aileleri bile dağıtılmıştı.Beyazların köleleriniitaatkârkılmak için seçtiği diğer bir yol olan Hıristiyanlık ve müzik siyahların yaşamında acılarından kaçış sağlayan iki önemli unsur olmuştu. Dans ve müzik, kendilerine ait bir kültür yaratmaya çalışan siyahlar için zaten Afrika'daki yaşamlannın önemli bir parçasıydı; dın ise boşIukhissetmelerini engelliyor, kendilerini içine oturtabilecekleri bir yapı sağlıyordu. Böylece dini toplantıları bir çeşıt ayine dönüştüren zenci ilahileri doğmuştu. Kölelik yıllarının sonlarına doğrıı beyazlar arasında siyahların kültürüne karşı birmerakuyandı. Ancak işinkomiktarafı siyah müziğini ilk popüler kılanlar siyahların kendileri değil zenci taklidi yapan ve "halk ozanları/Minstrels" olarak anılan beyazlardı. Repertuarlarında zenci ilahilerine ve anonimleşmiş zenci şarkılarına yer veren ve zaman içinde acımasız biralaycıIığabürünen"Ozan"gösterileri bugüne kadar gelen bir siyahi müzik imajını da yarattı. Oakley kölelik dönemini anlatırken beyaz yazarlara ait çeşitli gezi notlanndan, kitaplardan ve gazete yazılarından örnekler de vererek dönetnin detayl bir tablosunu sunuyor. KÖLELİĞİN SONU... lç savaşın ardından 1863 yıIında Ozgürlük Bildirgesi'nin duyurulmasıyla siyahlar resmi anlamda özgürlüklerini kazandılarsa da bu yaşamlarına elle tutulur hiçbir şey katmadı, hatta onları daha büyük bir boşluğun ortasında bıraktı. Haklarında her türlü kararın büyük çiftlik sahipleri tarafından alındığı kölelik döneminin sonrasında kendilerine ait yeni bir yaşam biçimi oluşturmaya çalışan siyahlar karşılarında bu sefer de aynmcılık dııvarını buldular. Okullardan taşıma araçlarına, eğlenceden hastaneye hatta mezarlıklara kadar aynmcılık peşlerini bırakmamıştı. Çiftliklerdeveçalışmakamplarındave bunların yakınlarındakı şehirlerde oluşmaya başlayan yeni yaşam biçimi, siyahlara ait yeni müzik tarzlarını da doğurdu: Ragtime, blues vecaz . Siyahların içinde bulunduğu boşluk duygusunun sonuçlarından birisi de sürekli yer değiştınne ısteğıydı. Çihlikleri terk eden,aralarında birçok blues müzisyenidebulunansayısızsıyah trenlere.nehir gemilerıne ve bulabildıklerı dığer araçlara atlayıp oradan oraya gezinmeye başlamıştı. Yolculukları sırasında karşılaştıklarında bilgi ve tecrübelerinı birbirlerine aktardılar. Bu sayede farklı tarzlar ve teknikler birbirine karışarak blues daha daolgunlaşıprenklendı. Bukarışımın en yoğıın olarak yaşandığı yer, siyah nüfusunoıa nının dığer bolgele re göre en yükClint Easrvvood, yönettiği, oynadığı ve piyano çaldığı Piano Blues'da Jay McShann'le... sek olduğu, onıı çevreleyen coğrafi sınırların bir üçgen oluşturması nedeniyle delta olarak anılan Mississippi Deltasıydı. Güneydekiekonominin iyicetıkanması, ortakçılık sistemınin siyahlar açısından hiçbir kazanç getirmediğinin artık iyice anlaşdması bunun yanında siyahlara karşı aynmcılık ve kotü muamelelerin devam etmesi onların gözünü daha sanayileşmiş, ekonomisi daha güçlü olan ve belli sınırlar içinde özgürolabilecekleriKuzeyeyaletlerine çevirmesine neden olmuştu. Ancak, şehirdeki yeni ve hızlı yaşam haklı olarak bir güvensizlik duygusuna yol açıyordu. Koskoca blokların arasında, kendisine nasıl davranacağınıkestiremedikleri Kuzeyli beyazların karşısında bir kaybolmuşluk duygusu yaşıyorlardı. VE BLUES PAZARI... Müzisyen Perry Bradford iştebıı insanları iyi bir tüketıci olarak gördü ve Okeh Plak şirketini ikna etti. Böylece ırk plaklan olarak adlandınlan pazar doğdu. Mamie Smith'in "That Thing Called Love" şarkısıyla açılan pazar kısa sürede büyüyerek Ma Rainey ve Bessie Smith gibi gerçek anlamdaki ilk siyah starları yarattı. Kadın müzisyenlere dayanan, Klasik Blues olarak adlandınlan bu dönemin canlıveneşeliparçaları hem şehirlı siyahların güneydeki evlerıne duyduklarıözlemdııygusunudindirdihemde yeni yaşamlarına sarılmaları için cesaret aşıladı. Irk plakları pazarındaki anı büyümesiyle plak şirketlerinin dikkati siyah > müziğineyöneldi. Siyah müziğe ait ellerine ne geçerse kaydetme yoluna gittiler. Kırsal bölgelere yetenek avcıları göndererek, buralarda seyyar stüdyolar kıırarak birçok erkek kırsal blues şarkıcısını kayda aldılar. Böylece, kadınların yanı sıra, içe dönük, duygusal blueslarıyla erkek blues şarkıcıları da seslerini duyurmaya başladı. Birinci Dünya Savaşı sonrası Amerika'da ekonomik açıdan ciddi bir büyüme yaşanmıştı. Ancak bu büyümenin gelir dağılımına yansıtılmaması, gelecek olan ekonomik çöküşün en büyük sebebi oldu. Seri üretime ve tüketime dayalı bir ekonomide alım gücünün üretime yetişememesiyle yapı iskambil kâğıtları gibi ardı ardına hızla yıkıldı. Daha kimse ne olduğunu anlayamadan yüzlerce şirket ve fabrika kapandı, milyonlarca insan işsiz kaldı. Bu darbeden en çok etkilenenler tabii ki siyahlardı. Bir işyerinde işten çıkanlmalar başladığında ilk sırada onlar yer alırken işe alınma sırasında en sonlardaydılar. Hükümetin ilk şoku atlattıktan sonra başlattığı yetersiz sosyal yardımlardan yine en son siyahlar yararlanıyordu. Ekonomik bunalımın getirdiği zor yaşam koşulları Klasik Blues döneminin de sonunu getirdi. Bu dönem in neşeli kaygı sız şarkıları artık şehirli insanlar hitap etmiyordu. Plak endüstrisi de çökiiş için deydi. Müzikli gösterilerin yapıldığı büyük tiyatrolar ise sesli filmlerle rekabet edemediklerindenbirerbirerkapanmaya başlamıştı. Bu ortamda blues kendine yeni bir çıkışnoktasıbuldu. Kiracılar, kiralarını karşılayabilmek için davet edilenlerden para topladıklan, bir çeşit toplumsal yardımlaşma olan ev partileri düzenliyorlardı. Bu partilerin can damarı isedanstı. Bu sebeple blues müzisyenleri dansa uyguncanlıbirtarzgeliştirdiler:boogiewoogıe. Tazeenerjisi,gettoinsanınınüzerinde biriken gerılım ve saldırganlığı dans aracılığıylaboşaltıyordu. Ev partileri sayesinde bir toplumsal paylaşım ruhu da oluşuyordu. Boogiewoogie'nin yanında ortaya çıkan diğer bir tarz da bunalım döneminin sıkıntılarından uzaklaşmak istercesine basit, açık saçık sözlere sahip, canlı, neşeli bir havası olan, küçükgrupların çaldığı blues'du. Plak kayıtlarıyla kira partilerinin yoğunluğu nedeniyle, Chicago şehir blues'unun merkezi olmuştu. Bunalımdan çıkışı sağlayan Ikinci Dünya Savaşı'nın patlak vermesiydi. Birdenbıre devleşen savaş endüstrisi birçok işsize iş imkânı sağlarken ülkeye önemli miktarda para da akmaya başlamıştı. SAVAŞ SONRASI BLUES Savaş sonrasının en büyük özelliği büyük orkestraların kurulması, müziğin daha gürültülü çalınmasıydı. Büyük swing orkestraları ve elektrogitarın güçlü sesi ve üflemelılerin özellikle de saksofonun çıg" lıkları bu dönemin en çok öne çıkan un • surlarıydı. Blues da bu döneme hemen uyum gösterdi. Kalabalık blues orkestraları kuruldu, gruplarda elektrogitar ve saksofon ön plana çıktı. Ortaya çıkan tüm \ yeni blues tarzları hatta blues dışındakij bazı tarzlar da Rhythm and Blues adı alJJ tında toplandı.Bu tüm siyah müziği tanımlamakta kullanılan bir terim gibiydi. 50'li yılların ortalarında R & B yerini Rock'nRoll'a daha sonra da Soul'a bırakıp, blues artık yavaş yavaş unutulup bir^ kenara terk edilirken, 60'h yılların başın \ damüziklerinintemeliniMuddyWaters " • gibi blues sanatçılarından alan gruplar ortaya çıktı. Beatles, Rolling Stones, Yardbirds gibi Ingiliz grupları ünlendikten sonra blues'dan gelen köklerini işaret edince, Muddy Waters, B.B. King, John Lee Hooker gibi blues sanatçıları Amerika'da olmasa da uluslararası alanda büyük ünekavuştular. Af roAmerikalıların yaşam biçimlerinde savaş sonrasında ortaya çıkan büyük değişimleri, bir çağın sona erişini ve bunun müziğe yansımasını bir radyo DJ'inin kitapta yer alan şu sözleri çok iyi özetliyor: " Eski bl ues şarkıcılarının söylediği şuydu: Dünya bana nasıl davranırsa davran sın, dünyanın aklımı karıştırmasına, ruhumun direncini kırmasına ne kadar izin verirsem vereyim, direnmeye devam edeceğim, bir şekilde yaşantımı sürdüreceğim. Bir blues şarkıcısı daima, kendisiyle ilgili şarkı söyler. Yeni neslin, blues insanlarının yerine geçen soul insanlarının hâlâ ruhları var, ama benim dediğim, yeni nesil, onlar da bu beraberlikten söz ediyor, çünkü şimdi onlar daha fazla uyum içindeler. Yıllar önce onlar bireylerdi ve bireysel tavırlan vardı. Şimdi biz yuvarlanıp gidiyoruz, zorlamaya devam edeceğiz, becereceğiz, diyorlar. Buberaberliktir. Sanırım bu bir hareket." 70'LERDEN BUGÜNE... Oakley, kitabın 1996yılındakibaskısına yeni bir bölüm ekleyerek blues'un öyküsunü bugüne kadar getirip,hiphopve house gibi yeni müzik türlerinin blues'a uzanan köklerini incelemiş ve Amerikan hükümetlerinin blues'a kültürel bir miras olarak bakmaları sonucunda yaşanan gelişmeleri aktarmış. # Blues TanhıŞeytan 'ın Müzığı, Gıles Oakley, Çev Ayrıntt Yayınlan, 2004 İstanbul Film Festivali'nin Blues filmleri 23. Uluslararası tstanbul Film Festivali'nde bir bölüm de Blues filmlerine ayrıldı. Martin Scorsese'nin yapımcılığını üstlendiği yedı filmlık Blues dizisi, blues'ıın özünü yakalarken, dünyanın dört bir yanındaki insanları nasıl etkilediğini de araştırıyor. Bir Idasik koleksiyon da oluşturan diziden aşağıdaki filmleri izlemenız mümkün: Şeytanın Ateşiyle Isınmak: Charles Bumett'in yönettiği film 1950'lerde Missisippi'de küçiik bir çocuğun ailesiyle karşı karşıya gelerek çatışması ve gospel'in semavi nağmeleri ile blues'un şeytani inlemeleri arasındaki kıışakJar arası gerilim üzerine bir öykıi anlatıyor. Gösterim tarihi: Bugiin 11.00. Atlas Sineması. Babalar ve Oğulları: Yönetmen Marc Levın, hiphop'un efsane ismi Chuck D (Pııblic Enemy iiyesi) ve Marshall Chess (Leonard Chess'in oğlıı ve Chess Plak Şirketi'nin mirasının varisi) ile Chicago Blues'un altın çağını araştırıyor. Yönetmen ve müzisyenler, bir nesli daha blues'a döndürme çabası içindeki filmde, emektar bluesçularla, güniımüz hıp hop müzisyenleriyle bir araya getirmeyi hedefleyen bir albüm için işbirliği yapıyorlar. Gösterim tarihi: Bugün 13.30 Atlas Sineması. 20 Nisan Salı 19.00. Beyoğlu Sineması. Kırmızı, Beyaz ve Blues: Yönetmen Mike Figgis, filminde, Van Morrison, Eric Clapton, Jeff Beck ve Tom Jones gibi müzısyenlere katılıp onlarla beraber çalıyor ve 6O'lı yılların başında blues sound'unu Amerika'ya yeniden tanıtan Ingiliz istilası hakkında konuşuyor. Gösterim tarihi: Bugün 16.00. Atlas Sineması, 21 Nisan Çarşamba 19.00. Beyoğlu Sineması. Piano Blues: Clint Eastwood, yönetmenliğıni, oyunculuğunu ve piyanistliğini yaptığı bu filmde, zor bulunur arşiv göriıntülerinden, söyleşilerden, Pinetop Perkins ve Jay McShann'in yanı sıra Dave Brubeck ve Marcia Ball gibi yaşayan efsanelerin performanslarından oluşan bir hazineden faydalanarak, hayatı boyunca tutkuyla bağlı olduğu piyano blues'unu araştırıyor. Gösterim tarihi: Yarın, 19.00. Beyoğlu Sineması. Hiphop'ın efsane ismi Chuck D. (Filmin adı: Babalar ve Oğulları)
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle