01 Haziran 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

4 20 Mart 2021 Cumartesi Daha Melike Şahin “Patriyarka canavarıyla mücadelemiz bitmedi” diyor… yolumuz Online PENCERE Yavuz KOÇ Oyun Atölyesi’nin sahnelediği, Haluk Bilginer, Esra Bezen Bilgin ve Kürşat Demir’in rol aldığı oyun, geçen günlerde online olarak sahnelendi. David Hare tarafından yazılan oyunda çeviri Haluk Bilginer’e, sahne tasarım Gamze Kuş’a, müzik Çağrı Beklen’e, ışık tasarım Kemal Yiğitcan’a ait. Oyunun yönetmen koltuğunda ise başarılı isim Birkan Uz’u görüyoruz. “Tom ve Kyra... Farklı dünya görüşleri olan bir kadın ve bir adam... İlişkilerinin bitmesinden üç yıl sonra Tom’un Kyra’yı ziyaret etmeye karar verdiği o soğuk gecede, tüm yargılarından kurtulup yeni bir hayat kurabilecekler mi?” Tom (Haluk Bilginer) sahibi olduğu restoranda başka ülkeden yeni bir hayat kurmak için gelen 18 yaşındaki Kyra’yı ( Esra Bezen Bilgin ) garson olarak işe alır. Kısa bir süre sonra ikili arasında yakınlaşma başlar. Bu yakınlaşma sonucunda uzun bir süre birliktelik yaşarlar ve fırtınalı bir şekilde ayrılırlar. Yıllar sonra bir araya geldiklerinde ilişkileri odağında yüzleştiklerine şahit oluruz. Ayrıldıkları gün gibi tartışmaya kaldıkları yerden devam ederler. Aslında her ikisi de ne gidebilmiştir ne de kalabilmiş... DOMİNANT GÖRÜNÜYOR AMA... Haluk Bilginer dominant, kibirli, güçlü görüntüsünün altında ürkek ve yalnız yapamayan, hayatındaki kadınlara yaptıklarından dolayı suçluluk duygusu duyan bir karakteri canlandırıyor. Haluk Bilginer’in usta oyunculuğu, karakteri başarı ile çözümlemesi izleyiciyi kendine hayran bırakıyor. Performansı ve sahne hâkimiyeti ile izleyenleri kısa sürede oyunun içine çekmeyi başarıyor. Sahnede izlemekten her zaman büyük keyif aldığım usta oyuncu yer aldığı her oyunda olduğu gibi bu oyunda da ilk sırada kendinden söz ettirmeyi başarıyor. Duygu iniş çıkışları ve duygu değişimleri ile görülmeye değer performanslarına bir yenisini eklemiş. OYNAMIYOR, YAŞIYOR Esra Bezen Bilgin, kırgın, seven ama gitmek zorunda kalan bir kadını canlandırıyor. Birçok oyununu izlediğim Bilgin’i diğer meslektaşlarından ayırdığım en büyük özelliğinin karakteri oynamayıp yaşaması olduğunu söyleyebilirim. Sahnede oyuncu görmüyorsunuz, o hikâyeyi gerçekten yaşayan kişiyi görüyorsunuz. Bu oyunda da benzer bir performans sahneliyor. Başarılı oyuncu her türlü övgüyü hak ediyor. Edward karakterini canlandıran Kürşat Demir üzerine düşen görevi başarıyla yerine getirmiş. Yönetmen Birkan Uz, metne büyük oranda sadık kalarak yerinde ve doğru reji tercihleriyle performansların ön planda olmasına yardımcı olmuş. Reji genel anlamda başarılıydı. KIRGIN KADININ KARARLILIĞI Sahne tasarımda Gamze Kuş, Bilgin’in (Kyra) evinde geçen oyunda, karakterin maddi gücünü ve toplumsal sınıfını yansıtacak şekilde yaptığı seçimler oldukça başarılıydı. Oyuna hizmet eden seçimlerinden dolayı kendisini tebrik ederim. Çağrı Beklen oyunun temposunu ayarlayan, karakterlerin ruh halini ve ortamın ruhunu yansıtan başarılı müzik seçimlerinden dolayı övgüyü hak ediyor. Kadınerkek çatışmasının dile getirildiği, ikili ilişkilerde gerçeklerle yüzleştiğimiz, yerinde politik ve siyasi eleştirilerin olduğu, karakterlerin birbirlerini toplumsal sınıfları üzerinden eleştirdiği, kırgın kadının kararlılığını ve affedici olamayacağını, bilgisizlerin bilgilileri alt tabakada bırakma isteğini, toplum ve kadın haklarına değinilen, zengin ve fakirin hayata bakış açısını irdeleyen, zenginin kendini acındırma çabasını eleştiren, iniş çıkışları ile fırtınalı bir aşk öyküsünün anlatıldığı izlemeye değer bir oyun olmuş, Pencere... Başta, yıllardır kaliteli oyunlar izlememize vesile olan Haluk Bilginer’i, canlandırdığı karakterleri heyecanla takip ettiğim Esra Bezen Bilgin’i ve bu oyunun izleyici ile buluşmasını sağlayan tüm ekibi kutlarım... Alkışınız bol olsun... uzun Melike Şahin uzun bir süredir müzikle yaşıyor, hayatımızı sesiyle güzelleştiriyor ama ilk albümünün çıkışı 2021’i buldu. “Geç olsun güç olmasın” derler, kavuştuk ya… “Merhem” adını verdiği bu ilk albümünde Melike Şahin’in 10 şarkısı yer alıyor. Şarkıların hepsinin sözleri Melike Şahin’e ait, sadece “Nasır”ı Mabel Matiz ile birlikte yazmış (müziği de Matiz’e ait). Başka güçlü isimler de var albüme destek çıkan; bir parçada (Öpmem Lazım) Can Güngör geri vokalde örneğin, bir başkasında (Hançer) Gülinler. Emre Malikler albümün yaratıcı ekibi içinde bir hayli önemli rol üstlenirken, Melike Şahin bu ilk albümünün yapımcılığını kendisi üstlenmiş. Uzatmayalım, Melika Şahin ile Cumhuriyet Cumartesi için yazılı bir söyleşi yaptık ve “Merhem”den girip Boğaziçi Direnişi’nden, kadınlara uygulanan baskıdan çıktık. u Neden “Merhem”? Hangi yaralara ya da acılara merhem diye de sorabiliriz… Müzik dinleme pratiklerinin aşırı değişmekte olduğu bu çağda albüm yapma kararı almak zaten deli işiydi. Bu kararı aldıysam hakkını vermeliyim diye düşündüm. Ne anlatmak istiyorum, bu albümün teması ne olacak diye düşünürken çeşitli kadın sanatçıların yaşam öykülerinden de ilhamla, bir iyileşme ihtimalini araştırmaya karar verdim bu albümde. Herkesin yarası, acısı kendi içinde saklı kutularda durur, o acıların ne olduğundansa, onlarla nasıl yaşıyoruz, ilacımız nerde? Biraz bu soruları araştırıyorum bu albümde. Yazarak iyileştim, yazdıklarımla iyileştirmek mümkün olursa ne mutlu bana. u Akdeniz arabesk tanımı size mi ait ve bunu nasıl tarif ediyorsunuz? Menajerim Ahmetcan Taşdemir bulmuştu bu tanımı yıllar önce. O zamanlar müzik olarak içi dolu değildi, geleceğe dönük bir fikir gibiydi. Bu albümle içini doldurduğumuzu düşünüyorum. Müzikal olarak da referanslarını bir şekilde o coğrafyadan alıyor. O dinginlik ve güçlü dalgaları albüm boyunca hissediyoruz. Akdeniz arabesk, aslında “Merhem”le açtığım deneEmrah KOLUKISA yim alanının ismi gibi. Sadece müzikle sınırlı değil. Sahnelere geri dönünce daha da anlaşılacak ne demek istediğim. u Dinleyici tepkileri nasıl? En çok hangi şarkı dinlendi, sosyal medyada hangi şarkılarla ilgili paylaşımlar yapıldı? Şu anda “Hepsi Geçti” çıkış şarkısı olduğu için haliyle üst sıralarda geziyor. Onu “Nasır”, “Gönlüm Durur Orda”, “Samatya’da İlk Rakı” takip ediyor. Zaten tahmin etmiştim böyle akacağını. Bahar sonu da “Öpmem Lazım” şahlanır diye düşünüyorum. u Siz de bir Boğaziçi mezunusunuz ve iki aydır ciddi bir direniş var okulda.. Bu konuda hatta müzisyenlerden de bir destek metni geldi. Siz ne düşünüyorsunuz bir Boğaziçili olarak? Yıllar sonra dahi hatırlanacak bu direnişin halkası olan tüm öğrenci arkadaşlarıma kalbimin orta yerinden sevgilerimi yolluyorum. Bu hareketin Boğaziçi’nde başlaması tesadüf değil elbette. u Kadın sanatçılar Türkiye’deki kadın cinayetleri ve kadın hakları gibi konularda ön planda. Bu konuda neden Türkiye’de olumlu bir yol alınamıyor hâlâ? Daha yolumuz uzun, tarih boyu herke“En çok okumaktan besleniyorum. Nurdan Gürbilek’in ‘İkinci Hayat’ adlı kitabı bana çok ilham vermiştir bu albümde misal. Dizi olarak da ‘I May Destroy You’ çok kafamı açtı. “ sin kanına işlemiş kanıksanmış bir patriyarka canavarıyla mücadele ediyoruz. Herkes bu mücadelenin çetin ve uzun süreceğinin farkında zaten. Sırf Türkiye değil tüm dünyanın tartıştığı bir konu, ne acı. Yorulduğum her an 8 Mart Gece Yürüyüşlerini ve kız kardeşlerimle haykırışlarımızı hatırlatıyorum kendime: “Topla saçlarını Rapunzel, deyyus merdivenleri kullansın.” u Toplumdaki muhafazakârlık baskısı en çok kadınlar üzerinden uygulanıyor. Bu durum sizi etkiliyor mu? Ben ezelden beri üstümde baskı hissettiğim an çok fena tetikleniyorum ve kontraataklarım başlıyor, kamçılanıyorum. Böyle bir huyum var. Üstüne gidesim, üstüne yazasım geliyor. Sadece kadınlar değil, LGBTİ+ bireyler, üniversite öğrencileri bu baskıyı iliklerinde hisseden herkesin, hepimizin biraz ferah bir nefes almaya ihtiyacı var. Hayat zaten zor, onu daha da zorlaştırmanın kime ne faydası var anlamıyorum. Neden insanı olduğu haliyle kabul etmek, sevmek yerine, onu bir tehdit unsuruna çevirip yok etmeye çalışıyoruz? Bunlar bile romantik sorular kalıyor artık çektiklerimizin yanında. Birbirimizi bırakmamamız lazım. En ‘mit’ dizimiz: Teşkilat Elif Aktuğ Arka Pencere Aksiyonlara müthiş ilgim var, ben öyle bol gözyaşı akıtılan, aşklı meşkli, kavuşamamalı işlere mesafeliyim. Çok baba oyuncular varsa ancak izlerim melodramları; aksiyon da ender çekilen işlerden ya memlekette, heyecanla bekliyordum Teşkilat’ı. Beklediğime değdi mi, henüz karar veremedim. Şurası muhakkak, vurdulu kırdılı sahneler, bombalar, patlamalar başarılı, kırsalda geçen sahneler görsel olarak çok etkileyici, Ankara plato olarak çok zengin, hikâye zaten herkesin her zaman merak ettiği istihbarat etrafında dönüyor, orada da sıkıntı yok. altı ajan ‘ölüyor’ İstihbarat filmlerini CIA’dan KGB’den MOSSAD’dan, MI6’den biliyoruz, bir ajan nasıldır, ne yapar ne eder? Biliyoruz dediysem, Hollywood ne kadar öğrettiyse o kadar biliyoruz yani ve haliyle gerçeği de filmdekiler gibi belledik. Erkek ajan, bomba yapımından her türlü silah kullanımına dek her şeyi becerir, fiziksel üstünlüğü vardır, dövüş sanatlarında uzmandır, birçok yabancı dil bilir, asla yenilmez, ülkesini satmaz, davasından vazgeçmez. Kadın ajan tüm bunların ötesinde bir de cillop gibidir, gün içinde elinde belinde silahla çöllerde terörist avlar, gece dedin mi saçını topuz yapar, beline kadar yırtmaçlı elbisesini giyer, silahını jartiyerine takar ve operaya gider. MİT konusuna sinemada pek yanaşılmadı, ucundan kıyısından bir miktar konu edildi, o kadar. En son Kurtlar Vadisi’nde, bir devlet ajanı mafyanın içine sokulmuştu, takipçisi hatırlar; benim de senaryo ekibinde görev aldığım sıkı bir diziydi. Ajanın mafya içinde yükselmesi ve devletle işbirliği içinde mafyayı bitirmesiydi konu. Teşkilat’ı izlerken ister istemez Kurtlar Vadisi’ni hatırladım. Polat Alemdar, istihbarat tarafından görevlendirilmişti, öldüğü söylenerek adı değiştirilmiş, devleti uğruna tüm sevdiklerinden ve gerçek kimliğinden vazgeçerek, çok zor bir göreve atanmıştı. Teşkilat’ta da aynı şey yapılmış; konularında uzman altı ajan öldü gösterilip özel ve çok önemli bir devlet görevi için bir araya getirildi. Klişeler yoruyor Birinci bölümde sıkıntı sadece diyaloglarda göze çarpıyordu Teşkilat’ta, fazla didaktik, fazla sıkıcıydı. İlla öğretici ve had bildiren cümleler kuruyor kahramanlar, konu neyse artık illa insanın gözüne sokuyorlar. Seyirci bir devlet ajanının çocuğunu, ailesini geride bırakıp, kendini devlete adadığını görüp takdir ediyor zaten, neden illa gözyaşı ve dramatik sahneler abartılıyor, uzatılıyor, “Anayım ben ana” gibi klişeler kullanılıyor, anlamadım gitti. Mesut Akusta gibi izlemeye doyulmaz oyuncular da var ekipte bir ajan olarak ne kadar inandırıcı olabileceklerinden emin olmadığım kadın oyuncular da var. Erkek cast’ı çok daha başarılı bulduğumu söylemeliyim, genç ve güzel kadın kontenjanından bir gıdımcık feragat edilmeli artık. Dizide üç kadın oyuncu vardı başrol diyebileceğimiz ilk bölüm itibarıyla, elbette hepsi de iyi oyunculardır, ona sözüm yok ama bari bir tanesi orta yaşta falan olamaz mıydı? Nikita’da takılıp kaldı sanki senaristler, yapımcılar. tamam, anladık Operasyon yöneten ajan mesela, saçı fönlü, pırıl pırıl cildiyle, sabaha dek süren hayati bir kovalamacayı yönetirken asla buruşmayan gömleğiyle, topuklu ayakkabısıyla, aklı evinde yavrucağında kalan bir anne/ajan olarak inandırıcı geldi mi size? Bana gelmedi, böh desen korkudan bayılacak kadar nahif bir genç kadın gördüm orada çünkü. Kılık değiştirme konusunda yetenekli diye müsteşarın ekibe aldığı ajan, kırklarında olsaydı ya; birçok yabancı dil bildiği ve farklı kültürlere aşina olduğu söylense daha etkili olmaz mıydı? Kahramanlara zamanla alışıyor insan, ilerleyen bölümlerde mutlaka kanı kaynar seyircinin, severim ben de kadın ajanları, konu zaten devlet meselesi, zaten her cümlede insanın tüylerini diken diken edecek mesajlar veriliyor. Kalkıp kalkıp alkışlamak istiyor insan diziyi izlerken, öyle ya bayrak devlet memleket söz konusu, çekirdek çitleyerek izleyemiyorsunuz ki. Ha bir de müsteşarın yüzüğünün üstünde ayyıldız var, yedi yüz kez falan yakın plan gördük anladık, yönetmen anlamadığımızı düşünüyor olabilir diye, belirtmek istedim…
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle