13 Haziran 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Hayat Fatih Türkmenoğlu ggeüziznecle [email protected] Gerçekleşemeyen seyahatler Bu dönem en çok konuşulan konulardan biri, gerçekleşemeyen seyahatler. Sen nereye gitmek isterdin, nasıl bir tatil hayal ederdin, en çok nereleri özledin gibi ilkokul anket defteri sorularıyla renklendiriyoruz akşam sohbetlerimizi, görüştüğümüz üç beş dostumuzla. Sanalda takılıyoruz her birimiz. Savunma mekanizmalarının fantazi başlığına sığınıp rüyalarda yaşıyoruz. Bol bol anılardan yiyoruz. Durmadan avutuyoruz kendimizi, yakın gelecekteki masal tadındaki yolculuklarla ısınıyoruz. Büyük bir sıkıntım yok; ama yurtdışı yolculuklarını özledim işin doğrusu. Hayatı boyunca bir yerden diğerine gitmiş, her şehirde ve ülkede değişik konuların peşine takılmış bir televizyoncunun oturması pek de kolay değil hani. Artık açılmak, saçılmak, koşturmak, uçak kaçırmamak için alelacele hazırlanmaya çalışmak için gün sayıyorum... Brugge’ün çikolatacıları meşhur. Bir masal dünyası: Brugge Patlıcan kızartması kokusu Aslında kışın bu günlerinde, bana göre Batı Avrupa zamanı. Hava bizim buralardan daha bir serince tabii, ama olsun varsın. Kuru soğuk, insan ona da alışıyor. Arada yağmur atıştırıyor, kar yağıyor, akşam erkenden grileşen meydanlarda, dükkânların ışıkları göz alıcı menevişlerle parlıyor. Her yer önce kuru yapraklarla, derken yapraksız kalmış dallarla kaplanmış. Sanki sepya renkler ve nazlanan güneşle, dünya hafif kızılımsı bir kahverengiye ve koyu griye bürünmüş... Aslında her seferinde anlarım ki, kısacık geçen yaz mevsimi sonrasında, bu şehirler zaten kış için tasarlanmış... Evet evet, kesinlikle bu mevsimde bir adet Batı Avrupa yapmak lazım. Daha doğrusu lazım – dı! Büyük şehirleri her gezen az buçuk biliyor artık. Paris’i, Londra’yı, Roma’yı anlatmaya hacet yok. Hepsinin havası, antikacısı, tiyatrosu, müzesi listelerimizde. Herkes meşhur birkaç lokantanın adresini biliyor, alışveriş merkezlerinin ve vitamin mağazalarının neye benzediğini hatırlıyor. Artık Avrupa’da bir büyük şehir gezisinde yaşanabilecek en büyük macera, yeni açılan bir mekân keşfetmek ya da en olmadık yerde okul arkadaşımıza rastlamak. Ama ya küçük şehirler öyle mi? Gerçek keşif, gerçek seyahat, gerçek yok oluş. Tabii internet siteleriyle görülecek tüm adresler avucumuzun içinde; ama hâlâ bu bilinmez, popüler olmayan bir yerde olmanın yarattığı turistim duygusunun tadı bambaşka. İşte bu aralarda, bu tatta bir seyahat için içimden geçen bir şehir var: Brugge. Hayali bile beni benden aldı. Oradaki bütün anılarım gözümde canlandı, burnumda waffle ve çikolata kokusu tüttü. BrugGE’ün çikolatacıları Brugge, Brüksel’e trenle çok yakın; ama o bir saatlik yolculuk sonrasında başka bir dünyaya, bir masal şehrine ineceksiniz. Ortaçağdan kalma bir masal şehri. Zaten “In Brugge” filmini, Colin Farrell’ı seyrettiyseniz, ne demek istediğimi çok iyi anlayacaksınız. Başka türlü bir yer burası... “Kuzeyin Venediği” diyorlar, çok da haklılar. Göller, kanallar, envai çeşit çiçek, böcek, kuğu, kuş var etrafta... Şehrin ortasındaki büyük gölün adı “Aşk Gölü”. Kanallarda tekne gezintisinin tadı bir başka. Donmuş sular çözülünce tabii. Hele bir de “bembeyaz kar yorganıyla örtülmüş şatolar arasında fayton gezintisi” desem? Romantizm dorukta. Bu sene kış nasıl oldu oralarda, bilmiyorum. Eğer yapılabiliyorsa, öyle bir tekne gezintisi yaparsınız ki, bence gondoldan daha özel. Bağıran çağıran kimseler yok burada. Ses yok. İki kuş öter, üç tane yaprak yeri yalar, siz nefes alırsınız; o kadar. Bir çift at nalı “dıgıdık dıgıdık” geçer yanınızdan, burnunuza buram buram çikolata kokusu da gelmesin mi? Aşkın kokusu nedir ki? İflah olmaz romantiklerin şehri neresidir ki? AŞKIN ŞEHRİ Tabii ki Brugge. Aşkın şehri. O göle atılan her bozukla bir daha gelinen Brugge. N’olur yanlış anlamayın. Size asla bir Ege kasabası, bir Akdeniz esintisi vaat etmiyorum. O ayrı; mutluluğun resmi bana göre. Ama “Bir ortaçağ masalı, hele bu mevsimde biraz da karanlık bir masal yaşarsınız” diyorum. Kuleler, şatolar, küçük evler, masal kitaplarının canlandırmalarına benzer sokaklar görürsünüz diyorum. Michalengelo’nun heykellerini saatlerle seyredersiniz, Place du Bourg’da zaman ve insan ilişkisini yeniden gözden geçirirsiniz diyorum. Dantellerden ve dantelcilerden geçip, beş kuşaktır çikolata işi yapan 20 metrekarelik bir dükkânda da iyice kaybolursunuz diyorum. Hemen vitrinin yanındaki tezgâhta o yaşlı adam büyük kazanı nasıl bir titizlikle karıştırır, o kakao karışımını nasıl bir hünerle kalıplara döker, sonra da envai çikolata nasıl olur da sadece bir hafta içinde tüketilecek şekilde üretilirpaketlenirsatılır; kırmızı biber çikolataya bu kadar mı yakışır, şuncacık dükkân ne cüretle dünyanın “en iyi çikolata adresleri”nden biri olarak listeye girer ve buradan çıkan çikolata paketleri nasıl olur da dünya starlarının evlerine postalanır; işte bütün bunlara şaşırır kalırsınız diyorum... Yüzyıllardır değişmeyen adresler, posta kutuları, elektrik direkleri, arnavutkaldırımları, meydanlar, oturulan apartmanlar, kalakalmış bir hayatın, bir zamanın içinde eriyip gidersiniz diyorum. Şehir Meclisi binası, bahçeler, faytonlar, dantellerle, beş yüz yıl öncenin “şeytan icadı” çikolatanın kokusuyla kendimden geçiyorum adeta. İlkbahara az biraz zaman kalmış, ama Ege’ye hâlâ çok varmış; güler geçerim. Ben “In Brugge”deyim. Biraz film, biraz hayallerdeyim. Biraz karamel, biraz siyah çikolata sürülmüş waffle’ımı yiyerek meydanda yitmişim. Bir kesekâğıdı da ev yapımı mayonez dökülmüş patates kızartması olsun hadi. Ortaçağ üzerinden masalların en derinine çoktan girmişim... Hayallerimde her zaman hep güneş, deniz vardır, o ayrı mevzu. Şöyle sıcacık bir öğleden sonra, lacivert bir deniz ve uzaktan kulağıma çalınan müzik sesi vardır. Biraz da börtü böcek hışırtısı karışsın içine. Dar sokaklarda dolaşayım, evlerin mutfaklarından patlıcan kızartması kokusu yayılsın her yana. Sokağın başında bir hayır lokması kamyonetinden dua edip lokma alayım. Bir çınarın altındaki kahvede oturup etrafa bakayım... ege’yi değişmem Beyaz kireçle “öylesine” sıvanmış amorf duvarları, Ege’nin kendine has gururlu ve soğuk mavisini, mor begonvilleri, yusufçukların sesini, tenimde denizin tuzunu bu dünyada hiçbir şeye değişmem. Atın beni bir Ege kasabasına, biraz balık, bolca deniz, üçbeş dost; tamamdır işim. Yıllar yılları kovalar; ömür geçer, valla anlamam. Geçen koca yaz da böyle geçti, söylemesi ayıp. Tam istediğim gibi. Çoğunlukla Ege’deydim, bana göre hep cennettdeydim. Çanakkale’den Bodrum’a, dolaştım. Ama insan cennette de olsa, hayal de kursa, aynı gün geliyor aynı manzaradan sıkılıyor işte. “Hadi biraz da öbür tarafları göreyim” diyor. Nasıl ki balığın üstüne helva, Orhan Pamuk’un yanına Tenten, bazen ayran bazen çaysa; Ege’nin üstüne de bir adet Batı Avrupa lazım. Sanalda, rüyada olsa bile. nasılsa yaz gelir İnsanın kendine “yaz bitti” demesi lazım bir yerde. Bir türlü yazla vedalaşamam ben. Kasım ayında denize girmeye devam ederim, üstüme mont almamaya direttiğim için her sonbahar mutlaka hasta olurum. Eldekini bırakamama, vedalaşamama, değişen koşullara ayak uydurumama durumu. Oysa her şey akar, her şey değişir. İnsanlar, bakışlar, ses tonları bile. Belki de son bir denizli geziden sonra, karanlık günlere girişin mevsimine de alışmak lazım. Dolaptan ince montlar, sweatshirtler, çoraplarla işe başlamak lazım. Birden ağırlaşmak, birden melankoliye dalmak lazım. Nasıl ki şimdi karanlık kıştan bahara doğru gideceğiz yavaş yavaş. Sonrası ise yine güneş, deniz, kahkaha. Bu değişimleri hayallerimde bile hızlıca yapamam ben. Olsun; öyle böyle yaz gelir gene nasılsa. Bakarsınız görürüz birbirimizi yine; bol bol eğleniriz; yeriz, içeriz. Yarını kestiremeyiz. Hele bu dönemde, ne olacağının hiç öngörüsü yok. “Şimdi”ye bakalım; hayatı sanal manal, yakalayalım. [email protected] Meksika’nın dürümü! Bizlere yabancı gelmeyecek bir Meksika yemeği: burrito. Dürüme benzeyen “tortilla” içine et, tavuk, peynir giTADINA BAK bi malzemelerle hazırlanıyor. İstanbul’da Ranchero, Burrito Shop, Fireroom, Los Altos gibi mekânlar eve sipariş getiren yerler arasında. Dolu dolu malzemelerle ve Meksika soslarıyla yapılan bu “dürümü” denemediyseniz mutlaka deneyin! Orhun Atmış Ajanda Kadın temalı tiyatro festivali seyircili olacak! izle Türkiye’nin ilk kadın temalı tiyatro festivali olan Kadın Oyunları Festivali, mart ayında dört ayrı yerde sanatseverler ile buluşuyor. Ankara Sanat Tiyatrosu sanat yönetmenliğinde ve Atölye Kültür Sanat organizasyonu ile seyircili olarak yapılacak festival 15 Mart tarihleri arasında Bandırma Belediyesi ev sahipliğinde Barış Manço Kültür Merkezi’nde başlayacak ve 411 Mart tarihleri arasında Ankara’da AST Bilkent Sahne’de devam edecek. 2327 Mart tarihlerinde ise Ayvalık Belediyesi’nin ev sahipliğinde Vural Sineması Nejat Uygur sahnesinde yine seyircili olarak sahnelecek olan festival oyunlarının dijital gösterimi ise Çanakkale Belediyesi aracılığı ile belediyenin sosyal medya hesaplarından 817 Mart tarihleri arasında tüm Türkiye’den izlenebilecek. Bu masallar ilk kez Türkçede VakıfBank Kültür Yayınları, Latin Amerika edeoku biyatının Boomer kuşağı yazarlarından Augusto Monterroso’nun “Kara Koyun ve Diğer Masallar” isimli kitabını Türkçede ilk kez yayımlıyor. Üçlemenin sonuncusu olan ve 40 öykünün yer aldığı bu kitapta, toplumsal düzendeki çarpıklıkları hicveden Monterroso, yaşadığı kültürün inceliklerini ortaya seriyor. DİNLE Selin Sümbültepe bu kez ‘Ben Estim Sen Esme’ diyor Selin Sümbültepe 2017 tarihli ilk albümü “Cızgan”ın ve 2019 yılından beri yayımladığı teklilerin ardından, ikinci albümü “Ben Estim Sen Esme” ile bir kez daha dinleyicisiyle buluştu. Albüme adını veren “Ben Estim Sen Esme” dahil olmak üzere dört şarkının prodüktörlüğünü Bora Çifterler üstlenirken, akustik çalışmalarda ise Eylül Biçer imzası var. Yeni şarkıların yanı sıra ilk albümün ardından yayımlanan teklilerin yer aldığı “Ben Estim Sen Esme”de 90lar’dan bir yeniden yorum şarkı da bulunuyor. Çocuklara özel atölyeler! Sabancı Üniveryut sa katıl sitesi Sakıp Sanat, bibancı Müzesi Öğlim, doğa, paleontorenme Programlaloji gibi farklı temarı, 512 yaş grular içeren 10 farkbuna çocuklara lı atölyeden oluşuyor. yönelik eğitici ve Hafta sonları 12.00eğlenceli etkinlik13.00 saatleri aralerine devam ediyor. Şubat ve sında Zoom servisi üzerinden mart boyunca hafta sonları ya yapılacak çevrimiçi dersler Sapılacak çevrimiçi atölyeler, hey kıp Sakıp Müzesi web sitesi üzekel, mitoloji, resim okuma, so rinden satın alınabilecek.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle