01 Haziran 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

20 Şubat 2021 Cumartesi FOTOĞRAF: Kurtuluş Arı 3 Elif Aktuğ Arka Pencere Azıcık Arya Stark azıcık Türkân Sultan Uzayı boşver önce ayağın yere bassın ‘Şimdi bir de uzaya gideceğiz ya, tam ‘cambaza bak’ meselesi! Ayça HAN Tecrübeli oyuncu Gülsen Tuncer, Berrin karakterine hayat verdiği ‘Sol Yanım’ dizisinin set ekibinde iki üniversite mezunu bir gencin şoförlük yaptığını belirterek Türkiye’nin uzay gündemini eleştirdi: “Şimdi biz bir de uzaya gideceğiz ya, tam ‘cambaza bak’ meselesi.. ‘Cambaza bak’ derler sonra insanların ceplerinden paralarını alırlar.” Bol kedili, çok kitaplı bir Galata evinde, yol arkadaşı yönetmen Engin Ayça ile mütevazı bir yaşam sürdürüyor Gülsen Tuncer. Evin kapısından içeriye adım attığınızda, bir müzenin kapısını araladığınızı sanıyorsunuz. Duvarların tamamı fotoğraflar, duvar halıları ve resimlerle dolu... Şimdilerde İstanbul’u terk etme hazırlığındalar. Galata’nın o eski Galata olmadığını, o yüzden İzmir’de, bahçesinde 300 yaşında zeytin ağacının olduğu evlerinde yaşamak üzere toplandıklarını söylüyorlar, tüm kedileriyle birlikte. Gülsen Tuncer, “Sol Yanım” isimli televizyon dizisinde hayat verdiği Berrin karakteriyle tekrar ekranlarda. Soğuk bir İstanbul gününde yaptığımız bu röportajda odağımız, dizi setinde çalışan gençlerin sorunları ve Türkiye gündemine dair eleştirileri üzerine: “Ne olacak bu gençlerin hali?” ‘DEHŞET VERİCİ BİR ŞEY BU!’ “Ben iki yıldır çalışmıyorum, bu diziye girince Yedi Uyurlar’a döndüm” sözleriyle anlatıyor Gülsen Tuncer şaşkınlığını. Dizi setinde şoför olarak çalışan gencin iki üniversite mezunu olduğunu öğrenmesi ile yaşadığı sarsıntıyı şu sözlerle ifade ediyor: “Ne kadar dehşet verici bir şey bu! Hadi anladım yönetmen vs. üniversitede bölümünü bitirmiş olsun, ama pardon, beni sete götürüp getiren şoför iki üniversite bitirmiş ise ben durup bakarım. Dur arkadaşım uzaya gitmeyelim, bu çocukların çoğu kredi borçlarını ödemek için çalışıyorlar, durup bunu düşünmeye başlayalım. ‘Biz 68 kuşağı olarak maddi manevi çok sıkıntı çektik’ diyoruz, ki tamam çok sıkıntı çektik ama politika yapabildik, bu çocukların ne öyle bir zamanları ne de öyle bir nosyonları var. Ahmet İsvan’ın danışmanlığını yaptım ben, alan vardı çünkü. Bu çocukların böyle bir alanı yok, kariyer olarak kendilerini geliştirme şansları yok.” İKİ ÜNİVERSİTE BİTİRMİŞ Gençlerin yüzde 76’sının yurtdışında yaşamak istediğini hatırlatan Tuncer, bu durumdan acı duyduğunu söylüyor ve ekliyor: “Aman nereye gitmesin çocuk? İki üniversite bitirmiş çocuk şimdi beni sete getirip götürüyor. Uzayı boşver arkadaş sen, önce ayağın yere bassın. Bu gençlere nasıl istihdam sağlayacaksın? Hele ki bu pandemi döneminde, bu kredi borçlarını bırak ertelemeyi sileceksin. Bak, dizinin sayfasını çevirdiğimiz zaman altından böyle bir fotoğraf çıkıyor. Kimler ne riskler altında, ne kadar ağır şartlar altında çalışıyor. Şimdi bu dizi de bitiyor, reyting alamadı. Oyuncular için ayrı dram, kamera arkasında çalışanlar için ayrı dram. Hadi ben emekli insanım, evim var, isteklerim gençlere göre daha keyfe keder şeyler, seyahatlerimi yapmışım. Ama bu çocuklar hiçbir yere gitmedi, görmedi.” Gülsen Tuncer 40 kediyle birlikte yaşıyor. Onlardan biri de KG. Namı diğer Kendi Gelen... ‘SOKAKTA DONARAK ÖLENLERİ TANIYOR MUYUZ?’ BAHRİYE ÜÇOK ANISINA Ülkedeki sorunların sağlıklı muhalefet kanadının olmamasıyla da bağlantılı olduğunu ifade eden sanatçı, “Demokrasinin, insan haklarının sağlıklı yürümesi için muhalefetin çok kuvvetli olması, kendi içinde demokrasisini çözmüş olması gerekiyor. Böyle sadece bağırıp çağırmakla olmaz” diyor. Hem iktidar kanadının, hem de muhalefet kanadının gençleri tanımadığını belirten Tuncer, şöyle devam ediyor: “Sadece gençleri değil, en yoksulu ve en zengini de tanımıyoruz. En yoksulu, en dipte yaşayanları tanıyor muyuz? Sur dibinde yaşayanları, sokakta donarak ölenleri tanıyor muyuz? Ya da çok zengin olanları... Bir Türkiye Cumhuriyeti vatandaşının 5 ay Miami’de yaşıyor olması çok enteresan değil mi? Garajda da Ferrari’sini bırakıp gidiyor. Biz bunları da tanımıyoruz. Peki, politikacılar? Gençlerin ne yaşadığını, ne yapacağını biliyorlar mı? Bir sürü işsiz çocuk ne yapacak?” “Sol Yanım” dizisinde çalıştığı ekibin olağanüstü olduğunu ifade eden Gülsen Tuncer, sıradaki oyun projesinden de bahsediyor. Tuncer, Elfin Tataroğlu’nun, Atatürk aydınlanmasının savunucusu, Cumhuriyet gazetesi yazarı Doç. Dr. Bahriye Üçok’un yaşamını anlatan “Bahriye” isimli romanından uyarlanan oyuna dair şunları söylüyor: “Tansu Bele’nin yazdığı bir oyunla ilgili bir çalışmamız olacak. Tataroğlu’nu da kutluyorum bu konuda bir kitap yazdığı için. Bahriye Üçok benim idollerimden biri, belki ben oynarım bilemiyorum, ya da bir okuma tiyatrosu olabilir, kitabın okuması olabilir. Bahriye Üçok’a çok önem veriyorum, bizim için büyük bir idol ve onun tekrar değerlendirilmesi benim için çok büyük bir onur.” İMARETHANE YOK, SARAY VAR AKP’li Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın Marmaris’e yaptırdığı “yazlık saray”ı da eleştiren Tuncer, “Kaç aile biliyorum yiyecek ekmekleri yok, böyle bir zamanda bir de saray yapmaktan, uzaya çıkmaktan bahsediyoruz. Lafı geldiğinde ‘Bizim geçmişimiz Osmanlı’ya dayanıyor’ diyor, Osmanlı’da imarethaneler vardı, senin kaç imarethanen var? Kendi evine gidecek zamanın yok, neye lazım ‘yazlık saray’? Acı verici şeyler bunlar” diyor. DÜNYAYI TERK ETMEDEN… Biraz da yapmak istediklerinden konuşuyoruz Gülsen Tuncer’le. Arkeolojiye çok meraklı, mimar arkeolog Mustafa Uz denetiminde İzmirTeos antik şehir kazısında iki sezon kazı yöneticiliği yapmışlığı da var, “Yine çağırsalar, hiçbir şey talep etmeden giderim, arkeoloji delirtiyor beni, o kadar seviyorum” diyor. Bu dünyayı terk etmeden yapmak istediklerinden ilki de bir Etnografya Müzesi açmak. 68’den beri oya, bakır, resim gibi eserler topluyorlar Engin Ayça ile birlikte. İkincisi bir kütüphane açmak, 3 katlı evlerinin her yanını sarıyor kitapları, “Çok kitap var evde. Çocuğumuz yok, olsa bile ona bu yükü bırakmak istemezdim” diyor. Üçüncüsü “Irkçılığa Hayır” Müzesi. Yaklaşık 8 yıldır Afrika eserleri topluyor Tuncer ve Ayça, evlerinin her yanında ahşap, bronz ve demir heykeller var. Bütçelerinin çok sarsıldığını ama tek lükslerinin de bu olduğunu söylüyor: “Pandemi dönemi olmasaydı bir belediye başkanı ile ne yapabileceğimiz üzerine konuşmak istiyordum. Çünkü ırkçılık korkunç bir şey ve bir de kim olursak olalım tüm insanlığın Afrikalılara çok büyük bir özür borcu olduğunu düşünüyorum.” Dördüncüsü ise “Türk edebiyatı için çok büyük bir imza, benim için de çok büyük bir dost” dediği usta şair Ülkü Tamer adına bir kitaplık açmak: “Ama Antep’te açılması gerekiyor, çünkü o bir Antep âşığı.” İlla birilerini birilerine benzetme huyum vardır. Merve Dizdar’ı Vatanım Sensin’de izlediğimde, ki inanılmaz başarılıydı tüm kadro gibi, şahane bir diziydi; Merve’yi Game of Thrones’un Arya’sına benzetmiştim. İlginç/farklı/eşsiz bir güzelliğe sahip Merve, kocaman ama kocaman gözleriyle kimi zaman Gülriz Sururi’yi kimi zaman Türkan Şoray’ı çağrıştırıyor. Ne oyununu izlerken sıkılıyorsunuz ne yüzüne bakarken. Masumlar Apartmanı’nın açık ara en sevilen karakteri Gülben’i canlandırıyor ve seyircinin uzun zamandır hasret kaldığı, karakterin “gerçek”miş hissini yaşamasına neden oluyor. Yani sanki Gülben diye biri var ve onu izliyoruz çaktırmadan, Merve Dizdar diye bir oyuncu yok o an akıllarda, sadece Gülben var, gerilimleri, üzüntüleri, sıkıntıları, utançları, dertleri, gözyaşları ve hınzır planlarıyla Gülben... Seyircinin mutlu olsun diye dua ettiği Gülben. Cast direktörlüğü her şeydir, senaryo kadar önemlidir, hatta kimi zaman sadece oyuncusu için sıkıcı bir filmi, diziyi izler insan, Masumlar Apartmanı’nda Merve’nin rol almasını çok önemsiyorum. Ezgi Mola gibi bir kabiliyetin karşısında hem onun kadar güçlü hem de farklı argümanları olan bir oyuncu yer alabilirdi. 90’ların efsane tenisçileri Andre AgassiBoris Becker maçlarını hatırlar mısınız? (Genç okuyucu için FedererNadal demeliydim belki de) Nefessiz izlerdik maçlarını, tenis sevseniz de sevmeseniz de büyülerdi iki oyuncu sahadayken sizi, İşte Ezgi ve Merve de aynı şeyi yapıyor, sahnede karşılıklı döktürüyor, paslaşıyor, gözleriyle anlaşıyor ve başarılı senaryoyu yükselttikçe yükseltiyor. Karşıyaka kızı Merve, Afife Jale ödüllü bir tiyatro oyuncusu, 2017’de Yutmak ile almıştı ödülü, sonrasında Alice ile büyük bir başarı yakaladı. Sanırım Alice müzikalinde Ezgi ile birlikte oynamaları, onları herkesin birbirine benzetmesi, Masumlar’da kardeş oynamalarının yolunu açtı. Alice müzikalinde Ezgi Mola’nın annesi Merve sahneye çıktığı zaman Ezgi zannetmiş, öyle bir “birbirini andırır” havaları var… Geçen hafta yayımlanan İbrahim Selim ile Bu Gece’yi ilk kez baştan sona izledim Merve hatırına, İbrahim gerçekten de keyifli program yapıyormuş bu arada, en kısa zamanda eski şovlarını da izleyeceğim. Şu kadarını söyleyeyim, Nuri Bilge Ceylan’ın yeni çekeceği filmde oynayacağı söylenmişti Merve Dizdar’ın. Merve oynasın ve Cannes film festivali oyuncu görsün diyorum, büyük konuşuyorum, çok severim büyük konuşmayı. Bu defa karşımda büyük bir oyuncu var, işim kolay yani. Altın Palmiye Merve’ye gitmesin de kime gitsin? CAST HER ŞEYDİR DEMİŞKEN Sadakatsiz’in kazandığı popülariteyi anlamış değilim (aslında anlıyorum, karısını aldatan erkeğin hikâyesi elbette bizde sevilecekti), BBC’de 2015’te yayımlanan orijinalini (Doctor Foster) izlemiştim dolayısıyla bana bizim versiyon bir miktar sıkıcı geldi, yaya yaya oynanıyor bizde, süre uzun, bakışmalar bakışmalar, içim bayılıyor. Her neyse dizide en büyük eleştiriyi Cansu Dere’nin canlandırdığı Asya’nın oğlunu oynayan Alp Akar aldı. 2005 doğumlu Alp maalesef ergenliğe giren her erkek çocuk gibi; öyledir ya ergen erkek çocukları, iki erkek kardeşim var, biliyorum ne yetişkin ne çocuk, ne sevimli ne sevimsiz. Yaşını göstermeyen bir çocuk seçilmeliydi belki de sesi henüz kalınlaşmaya başlamayan bir çocuk olmalıydı, Doctor Foster’daki Tom karakterini canlandıran Tom Taylor tam dediğim gibi, al bağrına bas. Çok sevimli, çok tatlı. Alp umarım yara almaz bu diziden sonra, zira onun değil cast’ı yapanların büyük hatası bence… Dizinin en can alıcı oyuncusu için daha fazla titiz davranmaları gerekirdi. Alp bir büyüsün, ne canlar yakacak göreceksiniz…
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle