Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
Hayat Fatih Türkmenoğlu ggeüziznecle fatih@fatihturkmenoglu.com Daha yapacak çok şey var Donan bir denizin ortasında Laponya Burası Laponya. Aslında bir ülke değil, bölgenin ismi. “Lapon halkının yaşadığı İsveç, Norveç ve Finlandiya’nın en kuzeyi”. Kuzey dediysem, bayağı kuzey. Kışları kısacık günler, bitmek bilmeyen geceler var. Yılın yedi ayı falan her yer bembeyaz. Yazları da malum, o hiç gelmeyen karanlık. Şimdi tam zamanıydı, şartylar uygun olsaydı... İki kez ziyaret ettim bu bölgeyi. Ne şanslıyım, bazen kendi kendime nazarım değecek diye korkuyorum… Bu da ne fena bir şartlanmadır laf aramızda. Laponya’ya yaptığım son geziden notlar. Birkaç sene evveldi, durmadan gezdiğimiz, hatta neredeyse her gün uçtuğumuz dönemlerdi. Laponya, ondan sonra o kadar popüler oldu ki, İstanbul’dan direkt uçak seferleri bile kondu. Ah ben yetişemedim. Aktararak, durarak uçak değiştirerek ulaştım her seferinde. İnsan gerçeklerle savaşmak için bazen hayallere dalar. Gündelik hayatın akışını bozmadığı, şiddet barındırmadığı sürece de son derece sağlıklıdır bu. İşte benim hayallerimde hep rengeyiklerinin çektiği kızaklı faytonlarla seyahat edişim var. Beni en çok rahatlatan, tüm anıları silen, beynimin bütün kıvrımlarını temizleyen yer, orası. SON LAPONYA GEZISINDEN IZLENIMLER Aslında Norveç ve İsveç arasında dolaşıp duruyorum son günlerde. Sınırlar da kalkmış ya artık, rehber söylemezse, hangi ülkede olduğumun farkında bile değilim. Yerel halk, “sami ırkı”, son derece ürkek, sakin, çok içki içen, sevimli, biraz çekik gözlü ve toprağına çok bağlı. Yani böylesi genellemeleri pek sevmesem de kaba hatlarıyla diyelim. Rengeyikleri, haski cinsi köpeklerle çekilen kızaklar, Noel Baba’nın evi, Buzdan Kale, Buz Otel; çok sayıda görecek şey, deneyimleyecek aktivite var. Şanslıysanız hava artı 2, 3 derece; bazen eksi 10’larda. Ama garip bir şekilde alışılıyor. Artık nem olmadığından mıdır, yoksa psikolojik midir, bilemem. Geyik çiftliğinde geçmiş bütün bir günüm. Muhteşemler. O yavru geyikleri sevip besleyip sonra da öğlen yemeğinde geyik etinden yapılma bir tür gulaş yediğim için kendimden nefret ediyorum. Hatta yanında ayı eti de. Çok da lezzetliydi hepsi. İğrencim. Ama burası soğuk. Burada insan sürekli koşturuyor. O geyiklerin çektiği kızaklarda dengede durabilmek, sonrasında iki saat kartopu oynamak, küçük tepecikten kızakla ve kayaklarla kaymak, o ağır kıyafetleri giyip çıkarmak, her gün onlarca kilometre yok kat etmek… Enerji lazım, iyi beslenmek şart. Doğal koşullar ne sunuyorsa, onları kabullenmek gerekiyor. Roma’da bir Romalı gibi davran demişler. Laponya’da da bir “Lapiş” gibi... Sahi, küresel ısınmaya inat, burası buzul çağında neredeyse, her yer bembeyaz. Çoğu yerde yollar bile. Bir tek zincirli araç görseydim keşke. Yok yok, adamlar Türk şoförü gibi atarlı değil ya, sinirleri alınmış ya, buz üstünde yaşamaya alışmışlar ya... Okullar açık, hastanelerde ameliyatlar yapılıyor, sinemalarda filmler oynatılıyor, spor salonları ağzına kadar dolu, fabrikalarda üretim devam ediyor. Onlar doğayla savaşmamayı öğrenmişler çoktan. Kaderlerine boyun eğmişler, “olayımız budur” demişler. Kurallara uyarak doğru yaşamayı seçmişler. Of, çok konuştum. Sosyolog olacaktım neredeyse. Yarın sabah erkenden “buzkıran gemisi” ile yolculuğa çıkacağım. Kemi şehri, buraya bir saatlik otobüs yolculuğunda. Bütün gün gemide kalacağım. Biraz film takılıp uyumak en iyisi herhalde. Buzlar çözülmeden, karlar erimeden, örtü kalkmadan... Ben hiç bitmesini istemediğim bir hayaldeyim. Gerçeği ne yapayım? Buzlar çözülene dek buradayım. Son yıllarda birçok turizm acentası, Laponya gezileri düzenlemeye başladı. Ben ilkinde kendim, ikinci gezimde de ETS ile gittim ve çok memnun kaldım. Dolu dolu bir turdu. Her yıl yeniden bambaşka bir tema ile inşa edilen Buzdan Kale’den çok etkilendim. Buradaki Buz Otel’de konaklama imkânı da var, birkaç saat geçirdik. Bir de “Noel Baba Evi” müthiş. Noel Baba’nın kuzey kutbundaki evi, resmi olarak Laponya’da inşa edilmiş. Özel bir postane, alışveriş yapılacak birkaç dükkân, kafeteryalar var. Çalışanların hepsi elf kılığında. Günün belli saatlerinde Noel Baba da dolaşıyor. Çalışanların geçit törenini de kaçırmamak lazım… Köpekler ve rengeyikleri, zaten bu bölgenin vazgeçilmezi. Çiftlikleri mutlaka gezeceksiniz, o köpeklerin kendi rollerini kabullenişlerine hayret edeceksiniz. En önde çok güçlü, dişi bir köpek sonra onun yaverleri. Hepsi birbirini kolluyor. Dizi dizi kızaklar, buzların üzerinden kayıveriyor. Önde de bir köpek ordusu. Gerçekten inanılmaz. Bir de “kuzey ışıkları” olayı var. Ne yazık ki az görebildim, geceler biraz bulutlu, kapalıydı. Kuzey kutbu gezisine de gittim sonra, o ayrı bir yazı konusu. Yine göremedim; hâlâ içimde uktedir. Fotoğraflara baktım da, enfesmiş. Sırf kuzey ışıklarını görmek için bir kez daha gidebilirim oralara. Yeşil, sarı, kırmızı, eflatun bir gökyüzü... İşte, bir masal daha. Beyaz, ipek gibi yağdı kar “Bırakın, beyaz ipek gibi yağan karın altında Hayallerimiz olsun. Yaşayalım. Özgür, Güzel, Düşünceli. Anlatalım düşündüklerimizi birbirimize. Sevinç egemen olsun her yerde, İnsanca bir kaygı. Beyaz, ipek gibi yağdı kar. Yağsın. Dünya daha güzel olacak İnanıyorum buna. Bir insan kalbinin güzelliğine Çocukluğuna Sonsuz cesaretine, olanaklılığına İnandığım kadar…” Ataol Behramoğlu’nun en sevdiğim şiirinden aklımda kalan son kısmı, burada hep dilimde. Bir de nedense, “Buzlar Çözülmeden” oyunu. Cemal Fehmi Başkut muydu? İşte, geçmiş hep benimle. Rüyalarım hep İstanbul, hep çocukluğum, kitaplarım. Gel de Kavafis’i anma. “Nereye gidersen git, bu şehir arkandan gelecektir!” Ah babam, annem, Tarabya… Yok, “şimdide” ve “buradayım”. Kemi şehrinin limanına geldik bile. Bineceğimiz buz kıran gemisinin ismi “Sampo”. 1960’larda inşa edilmiş, 1980’lerin ortalarına kadar da körfezdeki ticaretin kış aylarında sorunsuz yapılabilmesi için var gücüyle çalışmış. Ticaret gemileri limana yanaşabilmiş, alışveriş Sampo sayesinde devam edebilmiş. Sonraları daha bir teknolojik, daha hızlı çalışan başka tür deniz araçları yapılmış. Bizim Sampo tam jilet fabrikasına yollanacakken aklı ileri birkaç kişi “Durun” demiş. Durmuşlar. Aklı ileri “akiller” anlatmışlar, teker teker, yavaş yavaş: “Biz bu gemiyi yok etmeyelim, onun yerine bakımını yaptıralım, motoru en cillobundan tamir edelim, içine bir mutfak, birkaç sıra koltuk atıverelim ve bu bölgeye gelen turistlere eğlence yaratalım. Hem para kazanalım, hem de, bizim de işimize yarayacak bir eğlence yaratmış olalım!” orhun.atmis@gmail.com TADINA BAK Orhun ATMIŞ Balığın burgeri de olur... Balığın faydalarını sürekli duyarız, sağlıklıdır, omega 3 kaynağıdır, hatta çocuklarda zekâyı geliştirdiği iddia edilir... Bizde balık, ekmek arası yenir, ama neden değişiklik olmasın? Balık burger de ilgi gören lezzetlerden. Dardenia Fish & Sushi, İstanbul’da birçok ilçede ve Çanakkale’de hizmet veriyor. Ayrıca İstanbul’da Akatlar Balıkçısı da eve sipariş getiren yerler arasında. Hatta donuk olarak sipariş verebileceğiniz yerler de mevcut. Zihinsel hapishanenizden çıkın... Esra Özkalkan’ın yeni kitabı “Sera’dan Süreyya’ya” DoOKU ğan Kitap’tan yayımlandı. Özkalkan, yeni kitabıyla roman kurgusu içinde okuyucularını zihinsel hapishanelerinden, kendi ördükleri duvarların ötesine geçmek için bir yolculuğa davet ediyor. Ajanda İZLE Uzunarslan’ın ikinci albümü... DİNLE Başarılı keman virtüözü ve solist Melisa Uzunarslan tüm söz, müzik ve düzenlemeleri kendisine ait olan ikinci albümü “Büyük Buhran”ı DMC etiketiyle dijital platformlarda müzikseverlerle buluşturdu. Melankolik bir havaya ve akustik tınılara sahip olan albümde keman, akustik gitar, piyano enstrümanlarının hâkimiyeti dikkat çekiyor. 6 şarkıdan oluşan albümün prodüktörlüğünü de genç sanatçı üstlendi. “Öksüz”, “Hadi Dön”, “Kıpır”, “Süheyla”, “Bırakıp Gitme” ve “Palavra” adlı 6 şarkıdan oluşan albümü Uzunarslan; “özlediğim, kızdığım, korktuğum her şeyi yazdım” diye anlatıyor. Kış sporu denince... Soğuğu ve kışı sevmeyenler bile mutlaka kar ve buzun üstünde keyifli vakit geçiriyordur. Kışın yapılan adrenalin ve eğlenceli sporlar arasında akla ilk gelen elbette kayak oluyor. Üstelik her yaştan insanın yapabileceği bir spor. Bu sporun serbest stil kayak, Alp disiplini, kuzey kombine, DENE kayakla atlama gibi farklı branşları bulunuyor. Bugüne kadar denemediyseniz bir şans verin... Yeni yıl konserleri sürüyor... l Şişli Belediyesi’nin her yıl açık havada düzenlediği geleneksel yılbaşı konserleri, bu yıl Covid19 salgını nedeniyle “çevrimiçi” oldu. Leman Sam, Vedat Sakman, Mazlum Çimen ve Dolunay Obruk’un verdiği konserler belediyenin “https://www.youtube.com/user/sislibelediyesi” adresinden yayımlanıyor. l İKSV tarafından düzenlenen İstanbul Film Festivali’nin yılın ilk üç ayına yayılacak dopdolu çevrimiçi gösterim programı festivalin çevrimiçi platformu filmonline.iksv. org’da dün başladı. İlk gösterim, François Ozon’un son filmi “85 Yazı” oldu. Bu akşam saat 21.00’de ise Berlin Film Festivali’nde En İyi Senaryo ödülünü kazanan “Çirkin Masallar” filmi gösterime girecek.