24 Kasım 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

4 2 Ocak 2021 Cumartesi Hepimiz kendi lojmanımızdayız FOTOĞRAF: Vedat Arık Yazar Ebru Ojen ile sert, gerçekçi ve çarpıcı uslupta yazdığı yeni romanı “Lojman”ı konuştuk. Etkileyici bir yazar. Dünya üzerinde her toplumun bir şekilde anneliği mantık sınırları dışında kutsadığını düşünüyor. Bir yazar olarak asıl meselesinin yapı beden ilişkisi olduğunu söylüyor. Ebru Ojen anlatıyor. Yapılar duyguya, bedene etki eder. Bir adliye binasına girdiğimizde, ya da bir şekilde karakolda, okulda, hastanede olmak zorunda kaldığımızda, ilk andan itibaren fark ederiz. Onlarla temas içinde olmak duygusal alanımızdan düşüncelerimize kadar bizi etkiler. u Her konuğuma soruyorum. Nasıl yazıyorsunuz? Belli bir ritüelim yok. Ama yazmak için çok erken saatleri tercih ediyorum. Masa başında çalışamam, zorlanıyorum. Genelde bir yere yaslanıp uzanarak yazarım ve okurum. Yazarken kahve sigara vs gibi yardımcı unsurlar kullanmam. Sesizlik ve düzen benim için mühimdir. Yazma alanım düzenli, temiz değilse düzenler, temizler yazmaya öyle başlarım. u Yeni romanınız terleri yazarken, düLojman’da karlar içinşünmeler, okumalar, de küçük bir lojmanda deneyimler sonucunyaşayan bir ailenin hida ulaştığım açık gerkayesini anlatıyorsuçekte görüyorum ki nuz. Oldukça sert, cegündelik hayatın yasur ve geleneksel söyratımı da dahil cinlemlerin dışında bir anlatım. Hepimiz kendi lojmalarımızda nefessiz mi yaşıyoruz? Romanın bakış açıKitap, yemek ve biraz da hayat siyetlerin ve onlara yüklenenlerin (babalık, annelik gibi) durduğu yerin doğamıza ait nüveleri yok etsıyla evet. Bununla Ebru D. Dedeoğlu tiği. Bu kendince biilintili olarak lojman reysel, toplumsal dealegorik oluşunun dıformasyonlara sebep şında göründüğü gibidir de. Bir ku oluyor tabii ki. Samimiyetsizlik de runtu olmanın ötesine geçtiği hal bu bağlamda toplum ve birey için de yapıyı temsil eden öğelerin en önemsenecek boyutlardaki erozacımasızı en sinsisidir. Bir fanatizm yonlardan biri. simgesi olmakla kalmayarak sahteu Anneçocuk ilişkisi ne kadar kar yaratıcısının emirlesahici? rini harfi harfine yerine Bilmiyorum. Buna getirir. Lojman benzeri vakıf olmam zor. Heherhangi bir yapıdan dıle ki bugüne kadar şarı adımımızı attığımızdünyaya bir çocuk da fiziksel olarak dışarıgetirmemiş biri olaya çıkıyor olmamız tüm rak benim söyleyebenliğimizle ondan kopceklerim, konu üzemuş olduğumuz anlamırine fikir yürütmena gelmeyecektir. Biz arnin ötesine geçemez. tık ona, o artık bize buAma elbette düşünlaşmıştır. Yapı, ilk temasmek isteyeceğim! Butan itibaren bedenimizna yani düşünmeye de, ruhumuzda, düşüncesareti olan bir kimce sistemimizdedir. İlişse olarak ben, annekilerimizi bu şekilde örçocuk ilişkisini kişilegütler, yalnızlığımızı bile rin deneyimlerinden onun üzerinden kurarız. bağımsız ele aldığımda bu karanlık SAMİMİYETSİZLİK u Biz kadınlar üzerinde yüzmünasebetin sahiciliğini tartışacağım alanı açmış oluyorum. Bu tarafı işin neşe verici tarafı, iş “sahi” olana yıllardır varolan annelik baskısı gelince sanırım bu ilişki birçok kişi na da değiniyorsunuz. Anneliğin için yaralı, düğümlü bir problematikutsal olmadığını düşünüp savun ğe dönüşüyor. sak da yaşadığımız toplumda anu Sanal bir alemde yaşıyoruz ve nelik abartılan, hatta ilahi bir du bütün ilişkiler gerçekliğini kayrum. Herkes anne olmak zorunda betmiş durumda. Sadece pozitif değil ve bu bir görev de değil. An duygular barındıran, sürekli güneliğin kutsal ve ilahi olduğunu len, çizgi film karakterleri gibi düşünmek samimiyetsizliğe girmi davranılmamız bekleniyor. Halbuyor mu? ki gerçek negatifi ve acıyı da içinBu konu uzunca üzerine düşüde barındırıyor. Romanda da gernülmesi tartışılması gereken bir ko çek ve sanrı ayrımını görüyoruz. nu. Burada kısaca cevap vermek bi Duvarlarımızı yıkıp sanrılardan zi ne kadar tatmin eder bilemem kurtulup gerçek ve özgür olabileama şöyle ki; anneliğin kutsanması cek miyiz? gerçekleştiği sınırlar içerisinde deKeşke bununla ilgili bir öngörüm vamlılık arz eden organize bir kötü olsaydı. Yazık ki bunu bilme gücüm lüğün kokusunu ulaştırıyor burnu yok. Özgürlüğün anlamı ise herkes ma. Üstelik bu gerçek sadece bizim için değişkenlik gösterebilir. Bazen toplumumuza ait bir mesele değil. başka kültürlerden insanlarla tanışDünya üzerinde her toplum bir şe tığınızda davranışları, düşündüklekilde anneliği mantık sınırları dışın ri ile o güne kadar özgürlük kavrada kutsamış bulunuyor. Bunun bir mı üzerine düşünmediğiniz bir fikri çok nedeni elbette vardır ama bu yapısıyla karşınızda beliriverirler ve ayrı bir araştırma konusu. Bir yazar inandıklarınız bir anda yıkılıverir. olarak benim özellikle ilgimi çeken Özgürlük kavramı da diğer kavbir alan olmadığı için romanıma ça ramlar gibi çok boyutlu bir kavram lışırken de asıl meselem olan yapı ve tek başına düşünüldüğünde elibeden ilişkisi üzerine yoğunlaşarak mize çok fazla şey bırakmaz. M. D. araştırmalarımı sürdürdüm. Sade’ın Can çekişen ateist adlı kiKadınlık annelik üzerine özellik tabında geçen şu cümle kavramları le çalışmadım, genel olarak yazarlı tek başına düşündüğümüzde başığımda da ilgimi çeken, ilgilendiğim mıza gelecek olanı çok güzel açıklar konular arasında değildir. aslında “koca bir meyve hasadı yaAnnelik konusu romanımın temel pabilecekken çiçek toplamakla yekonusu olmamakla birlikte karak tinmiş oluruz.” ZEHİRLİ TARİFLER u Ekşi sözlükte sizin için tatlı, neşeli hatun yorumlarını okuyunca rahatladım gerçi… Sofralar bizi kendimize ve birbirimize yakınlaştıran, çözüme ulaştıran bir yer sanki. Dostlar sofranızı anlatır mısınız? Benim için kim neşeli demiş bilmiyorum ama teşekkür ederim, ince ruhlu bir kişiymiş. Oysa gerçek bu mu? Benimle uzun vakitler geçiren insanlara sormak gerek belki de. Bunu yazan kişinin benimle yakın bir ilişki içinde olmadığı aşikâr. Dostlar sofram ise yoktur. Misafir seven biri değilimdir. İnsanların birbirlerini çok kısa ziyaret etmesinden yanayım. u Philiph Roth hakkında bir makale okurken, Roth’un hayatında hiç yemek yapmadığını ve sadece güvendiği insanların yaptığı yemeği yediğini öğrendim. En sevdiğiniz yemek ve severek yaptığınız yemek? Yemek konusu bana rahatsızlık (olumsuz anlamda değil) veren bir konu. İkinci romanımda yazdığım ana karakter ile ilgili olarak birçok zehirli yemek tarifi vermiştim. Merak edenler okuyup o bölümü özellikle inceleyebilirler. u En sevdiğiniz yemek ve severek yaptığınız yemek? Özel olarak çok sevdiğim bir yemek yok aslında. Yemek konusu bana rahatsızlık (olumsuz anlamda değil) veren bir konu. İkinci romanımda yazdığım ana karakter ile ilgili olarak birçok zehirli yemek tarifi vermiştim. Merak edenler okuyup o bölümü özellikle inceleyebilirler. u Nasıl eğleniyorsunuz? Beni çok şey eğlendirebilir. Karikatürler, filmler, kitaplar, oyunlar, yakın arkadaşlarım. Özellikle kardeşim beni çok güldürür. Hayatımda hiç kimseye ona güldüğüm kadar gülmemişimdir. u Bu aralar ne okuyorsunuz? Ne izliyorsunuz? Gün içinde bir kaç kitap birden okuyorum aslında. Bu hafta başladığım bir roman var, Javier Cercas’ın Sahtekâr adlı kitabı. Film ise; en son gündelik yaşamı sinemaya müthiş bir lirizmle aktaran minimalist yönetmen Yasujiro Ozu’nun 1949 yapımı “Geç gelen bahar” filmini tekrar izledim. Kendisi o ekolden sevdiğim bir yönetmendir. ÇİZEN: Özge Ekmekçioğlu Alper Hasanoğlu de anima Merhamet “Hepimiz Gogol’ün ‘Palto’sundan çıktık,” der Dostoyevski. Gogol’ün ‘Palto’ adlı öyküsü 1842 yılında yayımlanır. Dostoyevski 21 yaşındadır. Henüz yazar olarak kaleme aldığı hiçbir şey yoktur ve despot babasının isteğiyle, bir meslek sahibi olabilsin diye mühendislik okuluna girmek zorunda kalmıştır. Hiçbir şeye vesile olmadıysa, Petersburg’un, hayatının başkenti olmasına sebep olmuştur bu okul yılları. Yalnızca çok şey başarmış kahramanların ve yazılmaya değer renkli, parlak hayatlar süren aristokratların anlatıldığı edebiyata sıradan insanı sokmuştur Palto. Herkesin kabul ettiği bir yargı vardır. Puşkin olmasaydı 19. yüzyıl Rus edebiyatı böyle olmazdı. 1830 yılında kaleme aldığı ‘Menzil Bekçisi’ –ki Dostoyevski henüz dokuz yaşındadır– ‘küçük insan’ın önemsiz hayatını öyle bir dille kaleme alır ki, kimse bu yaşananlar anlatılmaya değer mi diye aklından dahi geçirmez. Bu iki öyküdür Dostoyevski’nin içinşadığı derken, yaşı geçkin erkeklerin genç kadınları parayla ve şatafatlı bir hayatla kandırdıkları, cinsellik dışında hiçbir paylaşımın olmadığı –o da bir paylaşım olarak yaşanıyor mu pek emin değilim doğrusu– günümüz ilişkileri gelmesin aklımıza lütfen. Masasına mektup yazmak için oturduğunda genç kadının yoksul odasının penceresini gördüğü iğreti odasında, Makar Devuşkin’in kafasının içinde yaşanır bu aşk hikâyesi. Ancak ara ara birbirlerini görebildikleri, ilişki esas olarak birbirlerine yazdıkları mektuplarla ve yaşananın bir aşk olduğu asla itiraf edilmeden sürer gider. Ana konuları parasızlıkları ve yoksullukları yüzünden içine düştükleri durumdan nasıl çıkacakları, yoksul oldukları için toplum içinde nasıl aşağılandıkları, alaya alındıkları ve yok sayıldıkları üzerinedir. Birbirleri sayesinde ötekilere tahammül edebilirler, var olduklarını birbirlerinin farkına vararak anlayabilirler ancak. “Düşünün” diye yazar Makar deki yazarın tohumlarını atan. İlk kitabı ‘İnsancıklar’ bu iki kitapla birlikte Moskova’da doğup büyüdüğü yerde tanıklık ettiklerinden de doğar. Babası doktordur ve emekli olduktan sonra Moskova’da yoksulları ücretsiz tedavi eden bir düşkünler hastanesinde çalışmaya başlar. Aile de hastanenin arka bahçesinde devasa ıhlamur ağaçlarının çevrelediği derme çatma bir evde yaşar. Dedesinin adını alan Fyodor da bu evde doğar. Hasta ve yoksul insanların inlemelerine tanıklık ederek hastanenin bahçesinde kendi kendine oyunlar oynar Fyodor. Yalnız, duyarlı ve içe dönük bir çocuktur. Erkek kardeşiyle birlikte o sefil evde, kendilerine tahtalarla bölünerek yapılan küçücük bir odada durmadan okuyarak geçirirler zamanlarını. Hayat açlıklarını okuyarak doyurmak ister gibi… Babası yazar olmasın diye elinden geleni yapar ama genç Dostoyevski, Schiller ve Balzac çevirileriyle dolaylı da olsa edebiyat dünyasına girmiştir bile. Ve henüz 24 yaşındayken, 1845 yılında o küçük roman, ’İnsancıklar’ çıkar gün yüzüne. Dönemin sol görüşlü, toplumcu ve en etkili eleştirmeni Belinski, kitabın müsveddelerini okuduğunda büyük bir coşkuya kapılır; Dostoyevski’yi Rus edebiyatının ilk toplumcu eserini kaleme alan yazar olarak selamlar ve onu edebiyat çevrelerine sokarak çok hızlı bir üne kavuşturur. Ne midir, ‘İnsancıklar’? Yaşlı ve hayatı hiç mi hiç bilmeyen, büyük bir yoksulluk içinde küçücük bir odada yaşayan sıradan bir memurun uzaktan akrabası olan genç, fiziksel olarak sağlığı bozuk bir kadınla yaşadığı aşk hikâyesi. YaDevuşkin sevdiği genç kadına, Varvara Dobroselova’ya, “Siz olmasaydınız ben kime yazardım, benim önemim size yazabilmektir.” Bu büyük aşk hikâyesinin arka planında bize Batılılaşma çabası içindeki Rusya’nın hızla büyüyen kentlerinde, zengin ve yoksul arasındaki uçurumun yarattığı yeni sorunların ve ‘insancıklar’ın trajik hikâyeleri anlatılır. Yoksulluktan vereme yakalanmış entelektüel bir gencin acılar içinde ölümü, zimmetine para geçirmekle suçlanan namuslu bir memurun kendini aklama mücadelesi verirken ailesiyle birlikte yaşadıkları, parasızlıktan kendini bir hiç gibi hisseden bir babanın çevresi tarafından ölesiye aşağılanması bu trajik aşk hikâyesine eşlik eder. Zaten çok az olan gelirinin tamamını sevgili Varvaracığı için harcayan Makar Devuşkin’in Petersburg’un dondurucu ayazında yolda yürürken tabanı düşen çizmelerle işyerine gitmek zorunda kalması yetmezmiş gibi solgun bir güzelliğe sahip Varvara’ya bir de talip çıkar. Bıkor –Rusçada anlamı boğadır– insanlara en ufak bir empatisi olmayan zengin bir köylüdür. Bozkırdaki hayatına uygun bir eş arayan bu zorbanın evlenme teklifini kabul eder Varvara; âşık olduğu erkeği, Makar Devuşkin’i içine soktuğu durumdan kurtarabilmek için de üstelik… “Ah şu yoksulluk, insanı ne hallere düşürüyor!” diye isyan eder Devuşkin ama elinden hiçbir şey gelmez. Hayat yoksullar için yalnızca uzaktan izleyebildikleri ve hayalini kurma haklarının dahi olmadığı bir tiyatro sahnesidir… Merhamet bunun neresinde?
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle