24 Kasım 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

2 Ocak 2021 Cumartesi 5 2021’in merakla beklenen filmleri Başak BIÇAK basakbicak@gmail.com Yüzyılı aşkın bir süredir varlığını sürdüren sinema, 2020 yılında tarihinde eşine az rastlanır türden bir kuraklıkla karşı karşıya kaldı. Savaş yıllarında dahi, ünlü yönetmenlerin ellerinde kameralarla savaşa katılıp üretmeye devam edebildiği göz önünde bulundurulduğunda, 2020 yılının sinema dünyası için ne denli büyük bir gerilemeye ve dönüşüme yol açacağını önümüzdeki birkaç yıl içerisinde daha net görmeye başlayacağız. Ev sinemasının “zorunlu” yükselişiyle birlikte, pandemi öncesi süreçte salonlara egemen olan çizgi roman uyarlamalarının kan kaybedeceğini tahmin etmek ve daha önce çektikleri filmler “film olarak bile kabul edilmeyen” dijital platformların bu yılın mutlak hâkimi haline gelmesinin, sinemayı nasıl bir değişime sürükleyeceğini öngörmek zor değil. Sinema, son birkaç yıldır zaten bahsi geçen bu gelişmelerle geri dönülmesi zor bir evrim sürecine girmişti fakat yüzyılın salgını, hayatlarımızı ve dolayısıyla bizleri tümüyle değiştirdiği gibi, sinemanın doğal evrimine de ivme kazandıracak gibi görünüyor. Sinemalar kapalı olduğu için vizyon tarihleri ertelenen filmler, hayata geçirilemeyen projeler, salonların ve yapımcıların yaşadıkları maddi sıkıntılar sebebiyle yeni yılı şimdiden pas geçen yapımlar… İşte 2020’nin üzerimizde yarattığı çöl etkisine rağmen, 2021’de vaha gibi beklediğimiz filmler… No Time To Die Dune Bilimkurgu türünün en iyi romanlarından biri olarak kabul gören Frank Herbert imzalı Dune, sinemaya yeniden uyarlanacağı haberiyle büyük bir heyecan yarattı. Zira daha önce 1984 yılında, David Lynch tarafından peliküle aktarılan fakat beğenilmeyen eser, 2000’li yılların başında iki kez dizi haline getirilmiş, hatta Alejandro Jodorowsky’nin romanın üzerine yıllarca çalıştığı halde neden çekemediğini anlattığı bir belgeselle de adından söz ettirmişti. Nihayetinde beklenen haber geldi ve yıllardır iyi bir filme sahip olamayan Dune’un yeni uyarlamasının yönetmen koltuğuna Arrival (2016), Blade Runner 2049 (2017) ile bilimkurgu türünde rüşdünü ispat eden Denis Villeneuve’ün oturduğu açıklandı. Dinden siyasete, felsefeden psikolojiye çok katmanlı bir hikâye barındıran ve iki bölüm halinde tasarlanan film, Warner Bros’un diğer filmleriyle birlikte aynı anda dijital platformlarda da yerini alacak. Lana ve Lilly Wachowski kardeşlerin, 1999 yılında The Matrix ismiyle başlattıkları ve 2003 yılında birbirinin peşi sıra gelen Matrix Reloaded ile Matrix Revolutions halkalarıyla sona erdirdikleri üçleme, yıllar sonra gelen bir devam filmiyle canlandırılıyor. Sinema tarihinin ve bilhassa bilimkurgu türünün en mühim örnekleri arasına giren Matrix serisini klasikleştiren ve muadillerinden ayıran yönü hiç şüphesiz gerçekliği ele alış şekli ve bunu yaparken başvurduğu kavramların derinlikli yapısıydı. Makineler ve insanlar arasındaki ilişki, yapay zekâ, üretim araçları ve bunların iktidara olan yansımaları bakımından distopik ve siberpunk bir anlatı sunan Matrix’in, yeni filmiyle inşa ettiği bu dünyayı nasıl ele alacağı ise merak konusu… Filmin başrolünde yine, Neo ve Trinity karakterleriyle tanıdığımız Keanu Reeves ve CarrieAnne Moss yer alıyor. Nomadland Songs My Brothers Taught Me (2015) ve The Rider (2018) isimli filmleriyle ses getiren yönetmen Chloe Zhao’nun, Venedik Film Festivali’nde prömiyerini yapan ve Altın Aslan’a layık görülen üçüncü uzun metraj filmi Nomadland de 2021’nin merakla beklenen yapımları arasında... Jessica Bruder’ın aynı adlı kitabından beyazperdeye uyarlanan film, 60’lı yaşlarındaki bir kadının, ekonomik buhran sebebiyle her şeyini kaybetmesinin ardından modern bir göçebeye dönüşmesini, belgesel türüne göz kırpan bir anlatıyla işliyor. Başrolündeki Frances McDormand ismiyle heyecanımızı katlayan film, üzerinde temellendiği öykünün gerçeklik duygusunu desteklemek amacıyla bu yaşam şeklini benimseyen gerçek kişileri de kadrosuna dahil ediyor. Övgülere boğulan filmin Oscar sezonunun da öne çıkan yapımlarından biri olacağına şüphe yok. A Quiet Place II Ian Fleming’in meşhur ajanı James Bond, 25. kez sinema perdesinde boy gösterecek… İlk olarak 1962 yılında Sean Connery’nin canlandırdığı karakter ile hayatımıza giren ve yıllar içinde sinema tarihinin en ünlü ajanlarından birine dönüşen 007’ye altıncı ve son kez Daniel Craig hayat veriyor. 2020 yılında vizyona girmesi planlanan ve bu sebeple Billie Ellish tarafından bestelenen No Time To Die isimli şarkısı önceden piyasaya sürülen ancak pandemi sebebiyle beş kez vizyonu ertelenen film, nihayet 2021 yılında seyircisiyle buluşabilecek. Cary Joji Fukunaga imzalı bu en uzun James Bond filminde, kötü adamı ise bu kez Rami Malek canlandırıyor. John Krasinski’nin, 2018’de gösterime girdiğinde büyük ses getiren postapokaliptik korku filmi A Quiet Place, devam halkasıyla karşımızda… 2020 tarihli pek çok film gibi gösterim tarihi salgın nedeniyle ertelenen yapım, insan hayatını tehdit eden yaratıklardan korunmak için sessizliğe gömülen bir ailenin yaşadıklarını neredeyse hiç diyalog kullanmadan yarattığı atmosferle ele almış ve hikâyesine etkileyici bir giriş yapmıştı. İkinci film ise bu yaratıkların ortaya çıktığı döneme geri dönüş yapıyor ve kıyametin nedenleriyle birlikte öykünün geçmişini aydınlatmayı deniyor. Emily Blunt ile Noah Jupe gibi isimlerin başrolünde yer aldığı film, 2021 yılının sinemasal yolculuğunda korku türüne yeni bir soluk getirecek gibi görünüyor. The Matrix 4 Bonus: 2021’nin en önemli sinema/dizi olaylarından biri haline gelecek The Lord of The Rings dizisinin yanı sıra, Killers of The Flower Moon (Martin Scorsese), The French Dispatch (Wes Anderson), Don’t Look Up (Adam McKay), Decision To Leave (Park ChanWook), Blossoms (Wong KarWai), Benedetta (Paul Verhoeven), Annette (Leox Carax), Babylon (Damien Chazelle) gibi filmler de gelecek yılın öne çıkan yapımları arasında anılabilir. Arka Pencere Elif Aktuğ Program değil, dizi olmalılar! Tek dileğim var, mutlu olalım, gülelim yeter… Öyle böyle bir yıl değildi, herkes için; geldi geçti gitti şükür. Ekran ve medya adına 2020’de yaşananlarla alakalı bir ansiklopedi pekala yayınlanabilir, okullarda ders olarak anlatılabilir, “Korkunç korona yılında medyanın can çekişmesinin kaotik ve virütik açıklaması” başlığıyla. Öyle programlar var ki, bence artık dizi formatına geçilmeli, zaten izleyince görüyorsunuz ya, sunucusundan jüri üyesine, yarışmacısına, konuğuna, profesörüne kadar herkes başrolde! Herkes rol çalma derinde, eh zor tabii senaryo yok, doğaçlamayla da ancak bu kadar oluyor. Açık oturumlar, ana haber bültenleri, tartışma programları başlı başına birer başyapıt, onlar doğrudan sinemaya uyarlansın. Ahmet Hakan kardeşimizin başrolünde oynadığı bir Tarafsız Bölge’ye duyarsız kalabilir misiniz? Sanmıyorum... Duyarsız kalırsanız o sizin eksikliğiniz olur benden söylemesi. İZLEYEN NE ZANNEDER? Tüm samimiyetimle soruyorum, programı daha önce izlememiş biri, o ana denk gelse ne zanneder? Ekranda hıçkırarak ağlayan dört takdimci var, jüri üyesi ya da program sunucuları da diyebiliriz. Kitch kavramının dibine vuran bir iş, TV8’in Doya Doya Moda’sı. Kemal Doğulu, yeni bir programa başlayacağı için programdan ayrılacağını açıklıyor ve stüdyoda herkes salya sümük ağlıyor. Şaka gibi, psikiyatrik bir çözümlemeye ihtiyacı olan, açıklanamayan his bulutu! Aslında tüm program bu tuhaf duygu çalkalanmaları üzerine kurulu, yoksa birkaç kadının giyip çıkardıkları kıyafete puan verilmesi nasıl bu kadar konuşulur? Ölümcül bir hastalık haberi, ölüm haberi falan gelir insanın aklına, o ağlama anına denk gelirse. Sunuculardan biri, yani Kemal Doğulu çok daha şahane bir işe başlayacak diye koca koca kadınlarla amcalar ne diye ağlasın? Ha mesela ben ağlasam geçerli bir sebebi olan herhangi bir durum üzerine, waterproof rimellerim boynuma kadar akar inanın, burnum kıpkırmızı olur, üç gün insan içine çıkamam. Kadın sunucuların makyajlarının ve dahi güzelliklerinin bozulmaması nasıl açıklanır peki? Program dizi formatında olmalı, zaten her şey hazır; entrika, ihanet, kıskançlık, güzellik, çekişme, kıyasıya birincilik savaşı, acımasızlık, elbette bol gözyaşı. Daha ne gerek? AİLE BAĞLARI Her şey aşk için, her şey aşktan, her şeyin sebebi aşk! “Emmimin kaynı, babamın dünürünün sevgilisiyle kaçtı”. İşte bu cümleyi hafızalara kazıyan ve bizim neslin naif zihnini havuz problemlerinin ötesinde bir yere taşıyan televizyonculuk anlayışını seviyorum. Yo şaka değil, cidden seviyorum en azından emminin kaynı kim, dünür kim, bacanak nedir layıkıyla anlamış oluyoruz, bilen var bilmeyen var... Kesinlikle "Müge Anlı ve Tatlı Sert" dizi olmalı 2021’de. Aşk hikâyesi dört dörtlük mevcut, hayal edilemeyecek derecede hem de bir şekilde aşk yaşamayan yok, hatta aşk yaşamayanı dövüyorlar, burada bir miktar sadakat eksik ama zaten sadakat peşinde olan kim? FİLTRESİZ… l Sinemasever başrolünde Gary Oldman’ın oynadığı “Mank”a bayıldı deniyor; ama ben Seven, Gone Girl, Fight Club, Panic Room, Zodiac gibi unutulmaz filmlerin yönetmeni David Fincher imzalı film (senaryosunu da babası Jack Fincher yazmış) acaba genç izleyici için ne ifade ediyor, cidden merak ediyorum? Filmi Ertuğrul Özkök amcamız övdü, Hıncal Uluç dayımız övdü ama gerçekten filmde anlatılan hikâyeyi, bahsi geçenleri, buhran dönemini, Yurttaş Kane’i yazan alkolik ve sosyalist olduğu için sektörde dışlanan senarist Mank’ı kim umursayacak? Netflix’in David Fincher’a filmi çekmesi için ödediği para, hasılat olarak geri alınabilecek mi? İyi film seyircisini bulur ama yine de bilemedim... Film güzel mi, ondan da emin değilim. Kimse kusura bakmasın. l Yok, 2020’de değişmedi, 2021’de de değişmeyecek. Mesela iş insanı Hacı Sabancı’nın nişanlısı Nazlı Kayı için “sosyetik güzel” yazıyorlar inatla. Seksist söylemler bitmeyecek medyada, özellikle magazin medyasında. Aman ben yıldım, böyle devam edin, “Hacı Sabancı’dan aşk yaşadığı sosyetik güzelle görkemli yılbaşı kaçamağı”, alın size hazır manşet! Her kimden bahsederlerse bahsetsinler, adının başına “ünlü” yazmaktan vazgeçmeyecekler, bu da kesinleşti. Ünlü şarkıcı Tarkan demeye ne gerek var, anlamadım gitti. Haberin ünlülükle bir alakası olsa anlarım, “ünlü şarkıcı Tarkan artık ünlü değil” gibi mesela. Ben de artık beklentilerimi sıfırlıyorum, belki de haklılardır, aa kesinlikle haklılar; neticede ben de ünlü bir gazeteciyim. Sizler de birer ünlü okuyucumsunuz… cumartesi@cumhuriyet.com.tr cumhuriyetcumartesi 2 OCAK 2021 SAYI: 16 İmtiyaz Sahibi: CUMHURİYET VAKFI adına ALEV COŞKUN Genel Yayın Yönetmeni AYKUT KÜÇÜKKAYA Sorumlu Müdür OLCAY BÜYÜKTAŞ AKÇA n Yayın Danışmanı İPEK ÖZBEY n Görsel Yönetmen ELİF TOKBAY n Sayfa Tasarım ECE KURTULUŞ DURSUN n Reklam Genel Müdürü AYLA ATAMER TÖRÜN Reklam Yönetimi: Yenigün Haber Ajansı Basın ve Yayıncılık AŞ. Prof. Nurettin Mazhar Öktel Sk. No: 2 34381 Şişli/İstanbul Tel: (0212) 343 72 74 (20 hat) Faks: (0212) 251 98 68 eposta: reklam@ cumhuriyet.com.tr Baskı: İleri Basım Mat. Amb. Reklam Tanıtım Yay. ve Teknik Hiz. Tic. A.Ş. Yenibosna Mah. 29 Ekim Cad. No:11A/41 Bahçelievler İstanbul Dağıtım: Turkuvaz Dağıtım Pazarlama A.Ş. Yaygın süreli yayın
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle