25 Aralık 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

26 Eylül 2020 Cumartesi 5 Esas olan direk değil Elif tokbay kadın dayanışması Burada nasıl göründüğünün, yağ oranının, selülitlerinin, çatlaklarının hiçbir önemi yok. Önemli olan o bedenin neler yapabildiği. Kadınlar arasındasın. En kırılgan, en güçlü, en çıplak, en deforme halini gösterebilirsin. Dayanıklılık, güç, performans ve esnekliği bütün olarak kullanan ve arttıran direk dansı sporunu yapan kadınlara bir dokunduk, bin ah işittik. Kimi “Baştan çıkarmak için mi gidiyorsun?” sorusuyla karşılaşmış, kimine “Dejenere misin sen?” demişler. Özgür ve önyargısız bir alan Anlamak için izlemek gerek Direk dansı, Uluslararası Direk Sporları Federasyonu Başkanı Katie Coates’in çabalarıyla Uluslararası Spor Birliği tarafından 2017’de resmen bir spor dalı olarak kabul edildi. Coates’in şimdiki hedefi direk dansını olimpiyat oyunlarına dahil ettirmek. Katie konuyla ilgili olarak, “2000’lerin başında insanlar direk dansını bir fitness sporu olarak yapmaya başladı ve bu artık seksi çağrıştıran bir uğraş olmaktan çıktı. Ben de böyle bir mücadeleye başladım. Direk dansı insanların düşündüğü gibi değil. Gerçekten bir spor. Onu anlamanız için izlemeniz gerek” diyor. FOTOĞRAF: Eray Kaşarcı Bastırmayanı görünce herkes tetikleniyor u Özge Uraz Kum (Direk dansı eğitmeni): Türkiye’de 2010’lardan itibaren pole dans eğitimi verilmeye başlandı. İlk zamanlarda ailelerden, iş arkadaşlarından gizlenerek yapılan, son derece kapalı gruplar ile paylaşılan bir aktivite idi. Şimdi talep giderek artıyor. Bu artışın en önemli nedenlerinden biri kadınların kendileri olabilecekleri, kendilerini ifade edebilecekleri özgür ve önyargısız bir alana giderek daha çok ihtiyaç duyması. Pole kültürü kadınlar için ihtiyaç duyulan bu güvenli alanlardan biri. Kadın bedeni, erkek tüketimine yönelik endüstrilerde kullanılıyorsa ciddi bir sorun olmuyor. Burada bizim yüzleştiğimiz asıl problem kadının bu kültür içerisinde eyleyen konumunda olması, kadınların ‘pole’u öncelikle ve temel olarak kendisi için yapması; bir diğer deyişle kendi bedenini, ruhunu, cinsiyetini ve cinselliğini sahiplenmesi. Bu durum pole kadınlarını hâkim söylemler için son derece tercih edilmeyen bir grup hale getiriyor. Özgürlük hareketi Bence bir cinsiyet, sistematik olarak değersizleştiriliyor ve şiddet eylemlerinin kurbanı durumuna getiriliyorsa o grubun yaptığı tüm eylemler özgürlük hareketlerinin bir parçası. Pole kültürü de kadın egemenliğinde bir alan olarak ya hâkim söylemleri pekiştirecek ya da bununla savaşacak. Bizler sanatın ve pole sanatının, bizlere biçilen rolleri reddedişiyle ve kendi söylemlerini oluşturuşuyla kadının güçlü ve özgür olabildiği bir dünya inşasında katkısı olacağına inanıyoruz. Simidiniz, göbeğiniz, selülitiniz olabilir; gücünüz sınırlı olabilir; fiziksel engelleriniz de olabilir, yine de pole kendi ruhunuzun ifadesi için bir mecra ve sizin yaptığınız pole, biricik, size özel ve değerli. Çok ciddi bir dayanıklılık ve güç antrenmanı olan pole dans, kadınlara aslında neler yapabileceklerini gösteriyor. Kendi vücut ağırlığını havada taşımak ve kendi gücüne şahit olmak inanılmaz bir güven kaynağı. Kendini aynada görmekten utanan, yardım istemeye çekinen pek çok öğrencimizin de kat ettikleri yolu gözlemlemek çok değerli. Belki de en önemlisi yıkıcı eleştirilerin olmadığı bir atmosferde her anlamda gelişimin mümkün hatta doğal olduğunu görmek. u Sevinç Gürmen Hall (Direk dansı eğitmeni): Direk dansı benim için dikey olarak duran bir metal direk etrafında yapılan dans. Bu kadar düz gerçekten! Kim nasıl dans etmek, direği nasıl kullanmak isterse kullanabilir. İster spor için yapar ister seksi dans eder! Ayrıca bir insanın direk dansına başlamak için çok “sığ” görünen ama aynı derecede değerli sebepleri de olabilir. Neden başladıklarındansa benim için başladıktan sonraki yolculuk ve dönüşüm daha kıymetli. Sonuç odaklı değil de süreç odaklı verilen, hataları başarısızlık gibi değil de öğrenmenin bir parçası gibi algılayan kapsayıcı bir pole eğitimi, öğrencilerin hayatının her yönüne çok pozitif bir katkıda bulunuyor. O zaman özgüvenleri ve farkındalık seviyeleri kendiliğinden artıyor zaten. Pole, bana kalırsa, yarı çıplak yapılması ve samimi ortamlarda, güven ilişkisinin üst seviyelerde olması gerekliliğinden dolayı eğitmenle kurulan ilişki olarak çok özel. Aslında ‘pole’ mu yoksa kadınlar arasındaki bu ilişki mi dönüştürüyor hayatımızı pek emin değilim, ikisi de birbirini etkiliyordur eminim. DİREK ARAÇ OLDU En çok eleştiri ve yargıyı “eğitimli” kesimden alıyoruz. Kadınların hayatında bastırılmış çok fazla şey var, dolayısıyla bastırmayan bir kadını görünce herkes tetikleniyor. Bedeninden aldığı keyfi çekinmeden paylaşmak insanlara garip geliyor, bunun eğitim seviyesiyle hiç alakası yok. Daha derinlere bakmak lazım. Hiçbir eleştiriyi kişisel algılamıyorum o yüzden. Özellikle işleri sebebiyle bu hobilerinin hoş karşılanmayacağını düşünen yüksek mevkili veya öğretim görevlisi kadınlar bunu saklıyorlar hâlâ, ama artık o kadar saklanan bir şey değil. Herkesin Instagram hesabı var ve videoları fotoğrafları görünüyor. Çok nadir çıkıyor ailesinin muhafazakâr yapısından dolayı saklayanlar, o da çok anlaşılır tabii ki. Türkiye’de ilk pole stüdyosunu açtığımda baskılanmaya tepki olarak kadınların güvende ve birbirlerine dayanabileceklerini hissedebilecekleri bir ortam sunmak istemiştim. Direk sadece araç oldu. Muhafazakârlığı da tepki göstermek gereken bir şey olarak görmüyorum, bu bana yine “bizden” olan muhafazakâr kadınlarımızı ötekileştirmek gibi geliyor. Orada bizi özgürleştiren ve kadın hareketi olan şey direk dansı değil, farklılıklarımızı saygıyla kabul edip yine de birbirimize destek olabileceğimizi hissettirebilmek. Yani esas olan şey pole değil kadın dayanışması. Orada ne yapıyorsunuz siz şimdi? u Gökçen Tokgöz (Diş hekimi): Pole dansla sosyal medya üzerinden tanıştım. En kötü bir iki ay denerim diye girdiğim stüdyo hayatımın kocaman bir parçası oldu. Başladığım zaman çoğu insan beceremeyip kısa sürede bırakacağımı düşündü. Genelde de “Orada ne yapıyorsunuz şimdi?” tarzında sorular geliyordu. Zaman geçtikçe ilerlememi takdir etmeye başladılar. Pole dansla birlikte ben öz saygımı kazanmaya başladım. Kendime karşı acımasız ve yargılayıcı olmayı bir kenara bırakıp çaba gösterdiğim her şeyi sevip saygı duymayı öğretiyor bana. Sanırım en çok da bu yüzden seviyorum. 2 yılda bedeniminden bambaşka bir beden yarattım. Yıllardır var olan duruş bozukluğum farkedilir biçimde düzeldi. İnanılmaz şekilde forma girdim ve hayatımda ilk defa bu kadar fit gözüken bir vücudum var! Bunların hiç biri olmasaydı da önemsemezdim, çünkü o bedenle yapabildiklerim bile onu sevmem için yeterli bir sebep. Ben gebermişim, sen ne diyorsun! u Ş.M. (Avukat): 35 yaşındayım. Pole dansa 3 yıl önce başladım. Çevrem, lisans ve yüksek lisans eğitim düzeyine sahip insanlarla dolu olmasına rağmen pole danstan bihaberdi. Kısaca pole dansı birini baştan çıkarmak için gidilecek bir dans olarak görüyorlardı. Pole dans hem içinde bir sürü tarzı barındıran bir dans hem de ağır bir spor aktivitesi. İsteyen egzotik kısmına yoğunlaşır, isteyen çağdaş pole dans yapar, isteyen akrobasi. Ben spor tarafındayım. Beni asıl rahatsız eden çevremde en çok ne olduğunu anlatmama ve videolarla göstermeme rağmen dinlemeden veya ilgilenmeden ama “sataşarak” direkt olmasa da küçümseme edasıyla bunu yorumlayanlar ve gizlenmesi gerektiğini savunanlar oldu. Açıkçası bu kesime sinirleniyorum çünkü bu hem bilmemek hem bilmek istememek. Ayrıca affedersin ben karın kasımla kendimi kaldırıyorum, gebermişim ve sen bana birini etkilemek için yaptığımı nasıl söyleyebiliyorsun? Kara mizah! Bu bir tutku. Artık öğrendim, kimseyi takmıyorum, özel ilgilenen olmadıkça da kimseye bahsetmiyorum. Kendi içimde bu kadar güçlü olmanın tadı daha başkaymış. Stüdyolarımız kız kardeşlerimiz ile dolu gayet güvenli ortamlar. Hepimiz eğitimli insanlarız ve grup ruhuyla bir şeyleri başarmanın mutluluğunu her ders yaşıyoruz. İki elimiz kanda olsa da toplantıdan çıkıp koşuyoruz. Kendimde ruhen ve fiziksel olarak güçlü olduğumu hissediyorum. Bu camiada olmaktan çok mutluyum. Zorbalığa karşı bir dik duruş K.Ö. (Avukat): 2 yıl önce başladım. Uzak bir tanıdığım beni dejenere olmakla itham etmişti, epey de öfkeli bir tonla. Pek ciddiye almadım. Çoğu kişinin, ilk kez pole yapan biriyle karşılaştığında biraz önyargılı davrandığını söyleyebilirim. Birçok kişi ilk etapta gece hayatıyla bağdaştırıyor. Cinsiyet temelli bazı önyargılarla karşılaşabiliyoruz. Fakat bu aktivitenin yalnızca toplumda yerleşik algı ile sınırlı olduğunu varsaymak doğru değil. Pole tüm beden tiplerinin ve her tür kişiliğin kendine uygun bir stil bulabileceği, kapsamlı ve dinamik bir disiplin. Pole en başta bizi filtresiz bir şekilde, en yalın haliyle kendi bedenimizle yüzleştiriyor. Böylece aslında hem kendimizi kabul etmiş, hem de dayatılan beden algısı zorbalığına karşı dik bir duruş geliştirmiş oluyoruz. Önce annesi başladı, sonra kızı da sevdi... Artık vücuduna pozitif bakıyor u N.A. (38 yaşında, yönetici): Pole ile bir tatilde otelin akşam şovunda karşılaştık ve “Ben buna çıkmalıyım” dedim. Destekleyenler de oldu, önyargılı bakanlar da ama bu benim hayatım! Başladıktan sonra kendime güvenimin arttığını, pozitif taraflarımın daha ön plana çıktığını, kendimi daha iyi tanımaya başladığımı fark ettim. Kızım da 1.5 yıl önce 15 yaşındayken başladı. Eğlendiği, okul stresini atabildiği ve özellikle ergenlik döneminde kendine çok daha pozitif bakmasını ve kendini tanımasını sağladığı için ‘pole’a başlaması beni de çok mutlu ediyor
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle