Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
26 Eylül 2020 Cumartesi 3 Çocuklar gibi Farah Zeynep Abdullah: duygularımı açık ederim “Koyu bir konunun içinde yanan o güçlü umut ışığından, hastalıktan çok, bir iyileşme ve iyileştirme hikâyesi olmasından ve karakterlerin derinlemesine işlenmiş olmalarından çok etkilendim.” Özenle yürümeye çalışıyorum u Sinirli bir tipin yok senin bence. Genç yaşta bir olgunluğa erişmiş gibisin. Öyle mi? Değil. Yer yer sinirlendiğim oluyor tabii ki. Ama olgunluk hiçbir şeye sinirlenmemekse eğer öyle bir olgunluğa erişmiş gibi hissetmiyorum, umarım da hissetmem. Hayatı olduğu gibi, açıkça ve cesurca yaşamayı seviyorum. Bu yüzden çocuklar gibi duygularımı açık ederek yaşarım. u Nereye hayat yolculuğun? Aslında bu soruya çok sevdiğim bir alıntıyla cevap vereyim: Yollar yürümek içindir. Fakat şu gerçeği de unutma; yürümekle varılmaz, lakin varanlar yürüyenlerdir, demiş Halil Cibran, ben bu metni çok severim. Açıkçası dile getirmek istediğim bir “yolun sonu” yok. Sadece özenle yürümeye çalışıyorum. İİlk gördüğümde Cem Yılmaz’ın Arif V 216 filmindeydi. Ajda Pekkan’ı oynuyordu, müthişti. Ajda’dan daha Ajda’ydı. Sonra başa sardım. Unutursam Fısılda, Ekşi Elmalar, Kelebeğin Rüyası ve en son da Şampiyon’u seyrettim. Bayılarak. Neyine? Neden? Bilmiyorum. Farah Zeynep Abdullah’ın duru güzelliği, hiç abartmadan içini açtığı oyunculuğu, yumuşacık gerçekliği vurdu sanırım. Kızın gözlerindeki ışık çok parlaktı. Gencecik yaşına rağmen hayatı bilmiş, çözmüş gibiydi. Geçen hafta Masumlar Apartmanı ile evlerimize Fatih TÜRKMENOĞLU çok etkilendim. u Zorluyor mu seni? Herhangi bir şeyi iyi yapmaya çalıştığınızda, sanırım biraz zorlar. Ama bu yorucu ve yıpratıcı bir zorluktan ziyade besleyen ve geliştiren bir zorluk. u Nasıl çalışıyorsun karaktere? Benim için bu hiçbir zaman cevaplarinden birini kariyerimin hiçbir döneminde seçmedim, seçmek de istemem. u Sürekli çalıştığın bir koçun vardır herhalde. Hayır, yok. Özellikle bu “koçluk” kavramının iyi anlaşıldığını düşünmüyorum. Daha önce pek çok kere etrafımdaki insanlardan şahit olduğum bir sürü istismar söz konusu bu konuda. İnsanların duygularını ve psikolojilerini kötü yönde etkileyen ve bu iş için kalifiye olmayan “koç”lar gördüm. Maddi, manevi bir sömürü vardı şahit olduklarımda. Elbette ki hakkıyla yapan vardır. Ama çok dikkatli olunması gereken bir konu. Tiyatrodan geldiğim için, her alanda yönetmenle kafa kafaya verip çalışıyorum. konuk oldu, ama o gönüllerimizde taht kurmuştu, çoktan. u Öncelikle “sen” diyeceğim, çünkü öyle geçiyor içimden. Olur mu? Bu röportaja gelmeden evvel neler konuşuruz diye düşünmüştün? Ben de “sen”i tercih ederim, bu samimiyeti seviyorum. İlk olarak Masumlar Apartmanı’ndan konuşuruz diye düşündüm, hatta sadece onu düşündüm çünkü benim de şu sıralar tek gündemim bu. Ben şahsen sizin bana bakınca ne merak ettiğinizi merak ediyorum. ması kolay bir soru olmadı çünkü bence anlatılması gereken bir karakterden çok, hikâyenin kendisidir, durumlar zaten bize karakterleri anlatır. Senaryoya, senaryodaki verilere ve anlatılmak istenene odaklanıyorum, benim oynadığım karakterin oyundaki hangi piyon, hangi hamle olduğunu algılayıp içgüdülerimle hareket ediyorum; bunun dışında karaktere çalışmakla ilgili özel veya genel bir tarifim var diyemem. KOÇLUK KAVRAMI SIKINTILI u İnsan kendi içinde neler keşfeder acaba? O karakterin katmanları soyuBENİM İÇİN YOL ÖNEMLİ u Güzelliğin ciddi avantaj olduğu bir sektör. Belki dezavantaj da… Güzellik algısıyla ilgili kafalar çok karışık. Neyin, kime göre ve nasıl güzel göründüğü tartışmaya çok açık bir konuyken medya baskısıyla dayatılan bir “güzellik” algısı var. Bence uzun vadede işinizi hakkıyla yaptığınızda bu estetik kaygılar ve dayatılan güzellik kavramı kendiliğinden kayboluyor. Zamanla tamamen yok olacağını da görmeyi umuyorum çünkü herkes kendini nasıl iyi ve güzel hissediyorsa, öyle kalmak gibi bir özgürlüğe sahip olduğunu hatırlamalı. Sırf Sırf medyanın güzel diye dayattığı “görüntü” yüzünden öyle medyanın güzel diye dayattığı “görünolmak veya öyle görünmek zorunda değiliz. Oyunculuk ise kişinin tü” yüzünden öykendi güzelliğinden çok, karakterin nasıl görünmesi gerektiğiyle le olmak veya öyle ilgili, keşke bu daha iyi yansıtılsa ve anlaşılsa artık. görünmek zorunda değiliz. Oyunculuk ise kişinin kendi güu Evet, dizi... Nasıl bir set, nasıl bir karakter? Masumlar Apartmanı teklifi geldiği an neler hissettin? Maşallahla başlamak istiyorum çünkü gerçekten çok güzel bir ekip ve kadro. Yönetmenlerimiz Çağrı Lostuvalı ve Çiğdem Bozali şahane iki insan. Onların sıcacık, hâkim ve heyecan dolu tavırları ekibe de yansıyor. Oyuncu kadrosu zaten daha iyisini hayal edemeyeceğim bir kadro. Hem oyunculuk olarak hem de karakter olarak herkes birbirinden etkileyici. Ben ocak ayı gibi gelen teklifi programımdan ötürü kabul lurken, sende neler oluyor? İnsan bir film izler, bir kitap okur ondan da kendine dair keşifler yapar. Böylesine zaman verdiğin, emek harcadığın bir meslekte bilinçaltımda mutlaka bir şeyler oluyordur. Ama çok kurcalamıyorum veya paylaşmayı sevmiyorum da diyebilirim. Çünkü derin mevzular bu yolculuklar. u İki tür oyuncu varmış: A) “Beni seyredin, bana bakın, beni sevin” diye her anını sahnedeymiş gibi yaşayanlar B) Ben aslında utangaç bir insanım, bu zelliğinden çok, karakterin nasıl görünmesi gerektiğiyle ilgili, keşke bu daha iyi yansıtılsa ve anlaşılsa artık. u Duruşun, eğitimin, hatta bakışların, ailen, fazlaca kalburüstü. Kötü anlamda değil, çok hoşuma gittiği için söylüyorum. Amaca giden her yol mubahtır diyen bir güruh da var. Nasıl böyle durmayı sürdürüyorsun? Öncelikle pozitif yaklaşımın için teşekkürler. Bence nasılsam öyleyim. Şöhret yüzünden olmadığım biri gibi gözükme niyetim olmadı hiç. Başka bir mesleği yapıyor olsaydım da aynı kiedememiştim, malum salgın falan yok lafları söyleyen, bunları yapan canlan şi olacaktım. Kendime ve çevreme saytu ve başka projelerim söz konusuydırdığım karakter. Hangisisin? gı duyarak büyüdüm. Şanslıyım ki iyi du. Ağustosta tesadüf eseri yapımcımız Bu tanımlar oyunculuğu çok basitleş bir eğitim alma fırsatım da oldu. Amaca Onur Güvenatam’la karşılaştık ve tekli tiriyor bence. Ben üzülüyorum böyle giden her yol mubahtır diyenlerin nefi bir daha düşünmemi istediğini söyle şeyler duyduğumda. Şu an mesleğin bu ler yaşadığını, nelerden kaçtıklarını vedi. Bunun bir tesadüften fazlası olduğu kadar popüler olmasından ötürü oyun ya yaralarını bilmediğim için yargılayanu hissettik, ben de düşündüm ve kabul cuyu belli kalıplara oturtma çabasını ve mam, ama benim için önemli olan zaten ettim. Bu kadar koyu bir konunun için telaşını da anlıyorum herkesin, ama ina yol olduğu için hiçbir zaman o kadar de yanan o güçlü umut ışığından, has nın oyunculuk dendiğinde içinde kos sert düşünmedim. Yastığa başımı koytalıktan çok, bir iyileşme ve iyileştirme koca bir tarih, disiplin ve teori bulundu duğumda, en kendimle kaldığım anda hikâyesi olmasından ve karakterlerin ran köklü bir meslekten bahsediyoruz vicdanımın rahat olmasından başka bir derinlemesine işlenmiş olmalarından aslında. Bu yüzden A veya B seçenekle duam yok. YOL ARKADAŞI OLSUNLAR Hiç tanımadığım insanlar bazen öyle şeyler yazıyorlar ki benden daha iyi tanıyorlarmış gibi beni. Adana’da, takipçim olan Bihter’le tanışmıştım. Çok gençti, “evlendim” demişti. Ben de “çok genç değil misin evlenmek için” diye sormuştum. O da bana, heyecanla “Merak etme, çalışıyorum da iş de kurdum kendime. Sen hep öyle diyorsun ya, ‘bir kişinin bile hayatına dokunabilsem mutlu olurum’ diye, benimkine dokundun…” Masumlar Apartmanı u Sana çok benzettiğim bir kızım var. Pierre Loti Fransız Lisesi’nde okuyor. Fransa veya Amerika’da oyunculuk okumak istiyor. Ben baba olarak tırnaklarımı koltuğa geçirip duruyorum. Ne yapayım? Sen babana ne dedin? Ne güzelmiş, umarım kızınız hayallerine kavuşur. Ben üniversite tercihlerimi yaparken Fransızca ve tiyatro çift anadalı yapacağıma karar vermiştim. Babama ise bunu böyle söyledim. O da “tamam” dedi. Açıkçası bir baba olarak destek olmaktan başka bir şey yapabileceğinizi söyleyemem. Zaten bu konuda genel fikrim şöyle: Çocukların ebeveynlerinden, daha doğrusu bakım veren her kimse, kendilerinden ayrı bir birey olduklarını unutmamaları gerekiyor. Destek yerine köstek olduğunuzda işler sarpa sarabilir, inada binebilir, daha kötü sonuçlar doğurabilir. Bu yüzden her ebeveynin çocuklarına sadece yol arkadaşı olmasını dilerim. BAŞKA BİR YOL... u Ya bu kadar çaba bir yere varmazsa? Ya o kalabalıkta kaybolursa? O kalabalıkta kaybolursa, sadece kalabalıkta kaybolmuş olmaz; farklı tecrübeler edinmiş ve belki kendini daha iyi keşfetmiş olur. Belki bambaşka bir yolu seçmenin ilk adımlarını da öyle atacaktır. Ve kimse bilemez başka bir yolun daha güvenli olup olmadığını veya nereye çıkacağını.