16 Haziran 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

19 Aralık 2020 Cumartesi 7 ? Başarısız mı oldun Harika! Hayat akıp gidiyor. Uzun yaşayalım ancak yaşlanmayalım istiyoruz. Ne kadar uzun yaşarsak o kadar mutlu olacağımızı sanıyoruz. Hep mutlu olalım istiyoruz. Halbuki mutsuzluk da hayata dair değil mi? Acar Baltaş ile yeni kitabı “Hayatın Hakkını Vermek” üzerinden uzun uzun konuştuk. Tabii ki ağzımız tatlansın diye bir de tarif aldık.... Kitap, yemek ve biraz da hayat Ebru D. Dedeoğlu u “Hayatın Hakkını Vermek” adlı yeni kitabı zeyde eğitimi olan annebabaların insan sevgisi donız çıktı. Şansı bol olsun. En son aynı isimli Tedx lu, sorumluluk duygusuna sahip, disiplinli, vicdankonuşmanızı da izlemiştim. Hem kitabınızı oku lı ve hayatla mücadele eden çocuklar yetiştirdikleyan hem de sizi izleyen biri olarak sormak istiyo rini göreceksiniz. Çalıştığım yönetici düzeyinde inrum. Hayatın hakkını nasıl vereceğiz? Siz verebi sanlara baktığımda çoğunluğunun Anadolu’nun liyor musunuz? çiftçi, esnaf ve memur çocukları olduğunu görüyoBana göre; hakkı verilmiş bir hayat, kendini aşan rum. Bu çocuklar hayatın başından itibaren kendi bir amaca hizmet etmek ve bunu kendinden daha işlerini kendi yapan ve ailelerinin de hayatına kataz şanslı insanların hayatına değmekle mümkün. O kıda bulunan çocuklar. Aileler çocuklarının hayatıinsanların hayatında iz bırakmakla mümkün. Kişi nı kolaylaştırdıkça, onların hayatla mücadele etmesel olarak bana sorduğunuzda hayatın hakkını ver leri için gerekli olan, psikolojik bağışıklık sistemleridim diyebilir miyim? Yıllar sonra kitaplarımı okuni zayıflatmış oluyorlar. yan ya da toplantılarıma katılan insanlarla karşılaşu Esas mesele yeterlilikse neden düşmekten, tığım zaman toplantıdaki bir mesajın ya da kitapbaşarısız olmaktan bu kadar çok korkuyoruz? larımın insanların hayatlarında değişiklik yaptığıÇünkü başarıyla zehirliyoruz gençleri. “Başarılıynı söylediklerinde onlara “peki, ne?” diye sorarım sam değerliyim, iyiyim, doğruyum, güzelim, yakıve bir şey söylerler. Bu cevapları duymak boşa yaşıklıyım. Başarısızsam yanlış, değersiz, kötü hatta şamadığımı düşündürür ve mesleki bir doyum ya çirkin”. Bu düşünceye katlanmak zordur. Oysa başatır. Yoksa hayatın hakkını verdin mi sorusunun şarısızlık hayatın kaçınılmaz bir parçasıdır. Bir indoğru cevabı, son anda sorulabilir (gülüyor). san, “Hayatımda hiç başarısız olmadım, yaptığım EN ÇOK GÜVEN NARSİSLERDE her işte başarılı oldum” diyebilir mi? Böyle bir insan olabilir mi? Başarıyla zehirlediğimiz gençler hau Çocuklar ebeveynleri tarafından tek, biricik ta yaptıklarında sebebi dışarıda arıyorlar, ve harika olduklarına inandırılıçok kolay yalan söylüyorlar, fırsat varsa yor. Bunun sonucunda çocuklar hile yapıyorlar, yakalanırlarsa da utanda her şeyi yapabileceklerine, her mıyorlar. Kendi sınırlarını zorlayacakşey olabileceklerine ve en kötüsü ları işlere girmiyorlar. Daha güvenli taherşeye hakları olduğuna inanırafı seçiyorlar. Bu da potansiyellerini yor. Özgüvenli diye narsis bireyler keşfetmelerine ve bunu kullanmalarına mi yetiştiriyoruz? engel oluyor. Bu çok önemli bir nokta. Narsis ve mutsuz. İki boyutta ele “Başarı gurur verir, başarısızlık gelişalalım soruyu. Şu anda yaşamakta tirir.” Bunu anne babaların ve eğitimolduğumuz pandemi en büyük zacilerin bilinçlerinin altına yerleştirmerarı yetişmekte olan genç kuşağa vemiz lazım. recektir. Çünkü gençler daralan iş “Başarısız mı oldun? Harika!” Bekimkânları, artan işgücü arzı sebepleyin duygusu yatışsın, sonra şu soruleriyle iş bulmakta zorluk çekecek. yu soralım: “Ne öğrendin? Bir dahaBuldukları işte de düşük ücretlere raki sefer aynı durum başına gelirse, ne zı olmak zorunda kalacaklar. Dolayaparsan durum değişir?” Konu bu. yısıyla şişirilmiş egolarla çıktıkları u Bizim ezberimizde; çok çalışın, dünyada hayal kırıklığına uğramaları acele edin, koşun, sınıf atlayın, bayüksek ihtimal. Birinci cephesi bu. şarılı olun o vakit mutlu olacaksınız İkinci cephesi ise nasıl bir çocuk/genç insan yevardı. Ancak başarı, zenginlik bize mutluluk getiştirmek istersiniz sorusuna aldığım cevap “muttirmedi. Hayat kariyerle, sınıf atlamakla övünülelaka özgüveni yüksek olsun ama benim sözümden cek ya da harcanacak bir yer değil sanki. de çıkmasın” oluyor. (gülüyor) Nasıl olacaksa? En Bir kere bu vaatlerin hiçbiri doğru çıkmadı. Bunyüksek güven narsislerde, manyaklarda ve piskodan 25 yıl öncesine kadar, eğitim sisteminin ve patlarda vardır. Bu insanların özelliği; sahip olmadıkları özelliklere sahip oldukla u Günümüzde sadakat ne kadar gerçek? rını düşünmek, sahip oldukları özellikleri Değerler bedel ödetir. Değerleriyle yaşayan de abartmak. Kendine güvenin bu kadar abartılması bize Amerikan psikolojisinin hediyesi. Sosyal medyadaki gelişmeler de bunu destekliyor. Mesela sosyal ikilem insanlar için sadakat hayatın bir parçasıdır. Haz peşinde yaşayan insanlar için fırsatlar her zaman değerlendirilmeyi bekler. belgeseli. Tristan Harris diyor ki “Biz ‘Beğen’ tuşunu insanları birbirine yaklaştırmak, mutlu etmek için koyduk ancak bugün insanların mutsuz “büyük”lerin, bizim zihinlerimize işlediği mesaj luğuna sebep olduğunu görüyoruz”. Böyle bir soşuydu: “Sıkı çalışırsan başarılı olursun… Yabanrun var. Özellikle anneler bir ölçüde de babalar ço cı dil öğren, yüksek tahsil yap… Üniversiteyi bitir, cuklarının her şeye hakları olduğuna inanıyorlar. iş sahibi ol. Böylece geleceğin garanti olur ve sayÇocuklarının önündeki engelleri kaldırmak için ge gın bir hayat yaşarsın.” Günümüzde gençler hakreksiz bir müdahale ve mücadele içindeler. Engelle lı olarak, geleceğe giden yolda bir üniversite diplori kaldırma mücadelesi de çocukların psikolojik ba masının işe yarayacağına ve diploma sahibi olmağışıklık sisteminin gelişmesini engelliyor. nın kendilerine saygın bir yaşam sunacak bir işi gaANADOLU’DAN DERSLER ranti edeceğine inanmıyorlar. Ayrıca diploma sahibi olmaya giden yolun, onları kendilerine ilginç geu Çocuklarımız neden mutsuz? len konulardan uzaklaştırdığını yaşayarak görüyor Çocuklar dünyanın kendileri etraflarında dönve bunlardan vazgeçmek için katlanacakları özvedüğüne ve her şeyin hakları olduğuna inanıyorlar. rinin de elde edecekleri sonuca değmeyeceğini göKarşılaştıkları zorluklar da anneleribabaları tararüyorlar. Ebrucuğum bugün öğretilenlerin hepsinin fından çözülüyor. geçerliliği en iyimser 10 yıl. Bu çocuklar 1520 yıl Buna karşılık diğer grup ise başka yoksunluksonrasındaki bir hayata hazırlanıyorlar. On yıl içinlar içinde büyüyor. Bir kere şunu kabul etmemiz la de bambaşka bir dünya olacak. Dolayısıyla elli yıl zım: Hayatla mücadele edecek, potansiyelini hayata içinde insan soyunun değişme ihtimali var. Biz buyansıtan çocuklar yetiştirmek için eğitimli bir anne gün insanlık tarihindeki en büyük transformasyona baba olmak orta ile az derecede önemli. Hani anne tanık olurken belki bu çocuklar çok daha büyük bir ninbabanın eğitimli olması şart falan ya! Hiç buna dönüşümü yaşayacaklar. Yapay zekânın da insanlıinanmıyorum. Anadolu’ya bakarsanız en temel dü ğa ne getireceğini henüz çok iyi bilmiyoruz. MUTSUZLUK ÖĞRETİR u Kapitalist düzende mutluluk kavramı bir pazarlama materyali olarak üzerimizde etkin şekilde kullanılıyor. Mutlu olmak için harca, daha çok harca. Gerçekte ise mutluluk sadece bir durum değil mi? Mutluluğu, sıkıntı çekmemek, hep iyi şeyler yaşamak olarak algılıyoruz. Haz düzeyinde düşünüyoruz. Olumsuz duygu yaşamak kötü gibi yanlış gibi bir algı var. Halbuki olumsuz duygular insanları geliştirir. İnsanın depresyonundan, mutsuzluğundan öğrenecekleri var. Nietzsche’nin üstün insan (Übermensch) kavramı çok yanlış anlaşılmıştır. Anlamlı amacı uğruna acı çeken insandır üstün insan. İnsan acı çekerek de mutlu olabilir ve bu mazoşist olduğu anlamına gelmez. Çünkü “değerler” hayatı sınırlar. Değerler bireysel olarak hazzımızın, çıkarımızın, keyfimizin önünde engeldir. Bedel ödemediğiniz değere sahip olduğunuzu iddia edemezsiniz. Onun için de mutluluğun hazla sınırlı olmadığını ve eylem içinde olduğunu anlamak gerekir. Kitap okurken, müzik dinlerken, sohbet ederken, spor yaparken, sevdiğiniz işi yaparken zamanın akıp gitmesidir eylem içindeki mutluluk. Bunun için de beyninize ve bedeninize yatırım yapmanız gerekir. u Vicdanımızı egomuza mı kaptırdık? Ego dediğiniz şey kendi gözümüzde kendimize atfettiğimiz önemdir. Biraz okur yazar olan ve düşünen bir kişi, koca evrendeki yerinin toz hükmünde bile olmadığını bilir. Kendini, unvanını önemsemek ne demek? Bundan daha komik bir şey olabilir mi? Geçen gün TV’de bir program izliyordum. Sunucu soruyor karşısındakine “Size kibirli diyorlar. Ne dersiniz?” Kişi de “ben kibirli değilim, bu beni böyle görenlerin problemi” İşte kibrin tam olarak tarifi budur. Bundan sonra tüm toplantılarımda “kibir”i böyle anlatacağım (gülüyor). u Yaş almak deneyim ve mutluluk getirmesi gerekirken neden hepimizin kâbusu? Yaşlanmak ve ölümden neden bu kadar korkuyoruz? Yaşlanma korkusu ve uzun yaşama isteği daha çok maddi imkânı yerinde olanların derdi. Sahip olduklarının daha fazla tadını çıkarmak isteyenlerin derdi. Halk düzeyine bakarsanız insanların yaşlanmaktan korkmak gibi bir dertleri yok. u Evlilik ömür uzatıyor mu? En uzun yaşayanlar eşini kaybetmiş kadınlar (kahkahalar) Şimdi buradan istediğiniz sonucu çıkartın (gülüyor). Yani “erkekler kadınların ömür törpüsüdür” diyebilirsiniz veya “Adam gidince kadın rahat etti” diyebilirsiniz (gülüyor). İşin şaka yanı bir tarafa bilimsel araştırmalara göre, kadınlar yalnız kalsalar da hayatla daha iyi başa çıkıyor. Arkadaş topluluğu oluşturuyorlar, daha çok dayanışma içindeler. Bunun sağladığı avantajlar mevcut. Tehlikeli olan erkeklerin yaş dönümü dedikleri dönemde, ki aslında bunun yaş dönümü ile ilgili değil de hayatla hesaplaşma ile ilgili olduğunu düşünüyorum. Herkes için hayatla iki aşamada hesaplaşma var. Biri 30’lu yaşların ortasında, yani hayaller, idealler, her şey olabileceğini zannederken, bulunduğu nokta, insana gidebileceği menzil konusunda fikir veriyor. İkinci hesaplaşma ise özellikle erkekler açısından ellili yaşlar civarında oluyor. Bu yaşlarda yeni bir arayışa girmek erkeklere yaramıyor ve çoğunlukla ciddi sağlık sorunlarına yol açabiliyor (gülüyor). Tabii ki bunun istisnaları da var. u Günümüzün gençleri erken evlenmek istiyorlar sanki ? Ne dersiniz? Erken evlilik tehlikeli çünkü, değerlerin hayatta ne kadar önemli olduğunu bilmiyor gençler. Kendisinin ve karşısındakinin değerlerinin farkında değiller. Dolayısıyla duygusal ve cinsel çekimle bir araya geliyorlar. Bu çekim de taş çatlasın iki yıl sürüyor. Evlenecek kişilerin beyinlerini berraklaştırmak için 56 sorunun karşılıklı olarak konuşulması gerekir. Evlilikten ne bekliyorsun? Kadın erkek rolünden ne anlıyorsun? Annebaba olma sorumluluklarını nasıl düşünüyorsun? Cinsellikten ne bekliyorsun? Sadakat sence nedir? Beni hangi özelliğimle çekici buluyorsun? Elinde olsa hangi özelliğimi değiştirmek istersin? Mutlu evlilik için eve işi götürün u Kaç yıldır evlisiniz? Boşanma oranlarının hızlıca arttığı mutlu evliliğin sırrı nedir? Bizim arkadaşlığımız elli, evliliğimiz 45 yıl. Ortak heyecan, içeriğinden bağımsız, insanları birbirine yakınlaştırır, duygusal ve cinsel çekim yaratır. Onun için toplantılarımda “İş’teki problemlerinizi eve götürün” derim, insanlar şaşırır. Ben de “Flört ederken anlatmaz mıydın iş’teki problemini? Anlatırdın. Niye evlenince anlatmıyorsun? Eşin başkasına anlatsa daha mı iyi olur?” diye espriyle karışık sorarım. u En sevdiğiniz yemek? Tarif? Kayınvalidem hayattayken ciğer sarma yapardı. Çok severdim (gülüyor). CİĞER SARMA Eşim Zuhal yemekleri belirli bir tarife bağlı kalmadan spontan yapar. Elinin değdiği herşeyi lezzetli kılar. Fakat spontan yapıldığı için tekrarı yoktur (gülüyor). Ancak kurduğu gündelik sofra bile çok özenlidir. Abartmıyorum kurduğu her sofra tablo gibidir. MALZEMELER: •Bir takım kuzu ciğeri • Körpe kuzu gömleği • 1 büyükbaş soğan • 1,5 su bardağı pirinç • 2 baş taze soğanın yeşil yaprak kısımları • 1 yemek kaşığı kıyılmış dereotu • Yarım çay bardağı kuş üzümü • Yarım çay bardağı dolmalık fıstık • 1 çay kaşığı kuru nane • 1 yumurta sarısı •Yarım çay bardağı sıvı yağ • Tuz, karabiber • Kaynar su HAZIRLANIŞI : • Kuzu gömleğini bir tepsiye alıp üzerine sıcak su ilave edip çözülmesini bekleyin. • Derince bir tavaya sıvı yağı alıp, dolmalık fıstıklarla ince kıyılmış soğanları pembeleşinceye kadar çevirin. • Küçük kuşbaşı şeklinde doğranmış ciğerleri ekleyip sürekli çevirerek pişirmeye devam edin. • Ardından yıkanıp nişastası süzülmüş pirinçleri ilave edin. • Pirinçleri çevirirken ince kıyılmış soğan yapraklarını, kuş üzümü, kuru nane ve dereotunu ilave edip, baharat ve tuzunu ayarlayın. • Pilav hazırlar gibi kaynar su ilave edip, bir iç pilav hazırlayıp demlendirin. • Çözülmüş kuzu gömleklerini 15 X 15 cm gibi ebatlarda bıçakla kesip, içerisine iç harcı bolca koyun. • Kuzu gömleğini iç harç taşmayacak şekilde sıkıca sardırıp, sardığınız taraf alta gelecek şekilde bir fırın tepsisine dizin. • Üzerine yumurta sarısı sürüp, yüksek hararette ( 180200 derece ) fırında nar gibi oluncaya değin fırınlayın. • Sıcak veya ılık olarak servise alın.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle