Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
19 Aralık 2020 Cumartesi 3 En mutlu olduğum yer kendi bedenim Çok şanslıyım u Kendini en mutlu hissettiğin yer neresi? Kendi bedenim. Çok şanslı olduğumu düşünüyorum ve şükrediyorum. Bunu bir şekilde dünyaya geri döndürmem gerektiğini düşünüyorum. Bunu yapabildiğim takdirde tam anlamıyla en mutlu hissettiğim yer, kendi bedenim olacak. uYanında en mutlu olduğun kişi kim? Ne yaparsınız? Galiba öyle en’lerim yok. Benim hayatımda çok değerli 6 yakın arkadaşım var, ailem var. Çok güzel aile ilişkilerim var. Sevgiyle büyümüş bir insanım. Yakınlarımı çok seviyorum ve hepsiyle geçirdiğim her an benim için çok değerli ve en keyifli an oluyor. ‘Sadakatsiz’de canlandırdığı Selçuk karakteriyle insanların tüylerini diken diken eden Taro Emir Tekin’de sizlere tanıdık gelen bir şeyler olmalı. 23 yaşındaki oyuncu, Şevval Sam ile Metin Tekin’in oğlu. Oxford’da oyunculuk eğitimi alan Taro Emir kendini dürüstçe anlatabildiği için bu mesleği seçmiş, “Bir sürü varoluşu kendi bedeninde keşfediyorsun” diyor. Adaletsizliğe sinirleniyor, gücü olanın bunu kötüye kullanmasına ve canlıların alanının ihlal edilmesine... Taro Emir Tekin’le Sadakatsiz’den girdik, Oxford yıllarına kadar konuştuk... u Oyuncu olmaya nasıl karar verdin? Hayatta çeşitli deneyimler ve tecrübelerden geçince insan bunu bir şekilde anlatma ihtiyacı duymaya başlıyor. Benim de kendimi en dürüstçe anlatabildiğim yolun oyunculuk olduğunu keşfettim. Annem ve anneannem bu konuda bana örnek oldular. u 23 yaşında bir genç olmak sence kolay mı? Ben yaşımın tadını çıkaran bir adamım. 15 yaşında da öyleydim, 12 yaşında da öyleydim. Yaşımı çok seviyorum, yaşanmışlığımı çok seviyorum. Şu anki algımın belki ileride değişeceğinin ve muhakememin yetersiz olabileceğinin farkındalığındayım. Bu farkındalığı hep kafamın bir kenarında tutup bugünün bana sunduğu her şeyi tecrübe etmeye çalışıyorum. Fatih TÜRKMENOĞLU u Biraz Oxford yıllarını anlatır mısın? Muhteşem yıllardı. En âşık olduğum işi u Sadakatsiz’de canlandırdığın Selçuk Dağcı karakterinden bahseder misin biraz? Selçuk Dağcı, aslında günlük hayatımızda haberlerde maalesef karşımıza çıkan bir karakter. Ciddi psikolojik sorunları olan, neredeyse sosyopat denilebilecek seviyede empati yoksunluğunda olan bir karakter. Babasını tanımıyor, annesi alkolik, bu yüzden de çok göz ardı edilmiş Selçuk büyürken. Bundan dolayı da aidiyet duygusu eksik. Sevginin ne demek olduğunu bilmediği için hastalıklı bir sevgi algısı var; kız arkadaşından hem ayrılamıyor ama hem de ona şiddet uyguluyor. KARTALA BENZETTİM en güzel yerinde tecrübe etme şansım oldu. Ben aktörlüğü hiçbir zaman kariyer seçimi olarak düşünmüyorum. Aktörlük benim karakterimin tanımı aslında. Hayatta o şekilde var oluyorum. Fakat benim için eğitim bitmiş değil. Ben doğru zamanı yakaladığımda geri dönüp biraz daha eğitim almayı planlıyorum. u Orada şansını denemeyi düşünmedin mi? Düşündüm tabii ki. Orada biraz iş de yaptım hatta tiyatro yaptım daha çok. İskoçya’da müzikalde oynadım mesela. Orada da devam etmeyi düşünüyorum. Ben göçebe gibi yaşayan bir insanım, çok fazla bir noktada duramıyorum. Orau Role nasıl hazırlandın? Uzman psikolog Zehra Olcay Tuna’yla Selçuk karakteri üstüne konuştuk. Onun karakter özellikleri üstüne de bana fikir verdi. Benim de gözlemlerimle ve araştırmalarımla Selçuk’un genel hatları ortaya çıktı. Selçuk’un Tekirdağlı olduğu ve oranın şivesiyle konuşması gerektiği bana söylenmişti. Onun üzerine ben de kaya gittiğimde de şansımı yeniden deneyeceğim ama ana dilimde oynamayı çok merak ediyordum. Ben 8 yıl İngiltere’de yaşadım ve 8 yıl İngilizce eğitim aldım. Dilin fonetik kimyası, insanların ifade ediş biçimi ve beden dili kullanımı bambaşka olduğu için; acaba Türkçe’den uzak mı kaldım gibi bir düşünceyle gelip burada ana dilimde oynamak istedim. rakterin fonetik notalarını tanımlayıp kendi konuşmamı biraz ona göre değiştirdim. Sonra karakterin fiziksel yapısını belirledik. Kartal gibi bir hayvan seçtik. Mesela Selçuk’un omuzları geride duBENİ ÖZGÜR BIRAKTILAR u Çok güçlü bir aileden geliyorsun. Şevval Sam ve Metin ruyor; postürü, göğüs dışarıda omuz geride durması bana kanatları andırıyor, kartal üzerinden ilerlediğim için. Sürekli tek başıTekin’in oğlu olmak nasıl bir duygu? Muhteşem bir duygu. Çünkü aslında onlar da kendi bireysel yena olması ve her an saldırma potansiyeli de bu hayvanı seçmem tenekleriyle bu hayatta bir yerlere gelmiş insanlar ve annemle badeki sebeplerden biri. Fakat dediğim gibi yolda daha çok keşfetbamı tanıdığım kadarıyla o çizgilerini bozmamış intik Selçuk’u. Aynı zamanda partnerim Nazlı Bulum’un fikirleri ve sanlar. Herhangi bir menfaat ve çıkar önünonun karakteriyle arasındaki dinamik de Selçuk’u de duruşlarını değiştirmedaha doğru tanımladı. ALET KUTUM OLDU u Gelecekten neler bekliyorsun? miş insanlar. Bu bana çok güzel bir örnek oluyor. Kendi yeteneğimin u Oxford’da tiyatro okuduğunu biliyorum. Benim gelecekten hakkını vermem için Müthiş olmalı. Nasıl girdin? beklentim nefsi bir çok güzel bir moİngiltere’de okuma fırsatı çıktı, ben de bunu değerlendirdim ve lisede İngiltere’ye yerleştim. İlk senemde sosyoloji, fotoğrafçılık, sanat tarihi ve drama okudum. Sonra ‘University of the Arts London’ın yürüttüğü bir ön hazırlık programına girdim. Bunun için tabii 2 klasik 2 modern metin hazırlayıp bir seçme sürecine giriyorsunuz. Bu taraftan gelmiyor. Benim kendi büyüme olgunlaşma sürecimde başka hikâyeler anlatabilmeyi tivasyon sağlıyor. Benim her zaman sırtımda bir el vardı, fakat hiçbir zaman kısıtlanmadım. Her zaman özgür bırakıldım ve kendimi süreç 5 etaplı oluyor; doğaçlama, şan, dans, habekliyorum. ifade etmek için sonsuz reket ve bu materyallerin sunumu olarak. Bu deBaşka varoluşları bir alan verildi bana onneme çekimi sürecinden sonra ‘University of the Arts London’ın bu ön hazırlık programına girdim. Orada kompozisyon, caz tarihi, ışık ve yoğunlukla drama eğitimi aldım. Ondan sonraki sene Cambridge’de ‘Royal Academy of Dramatic Arts’ın yürüttüğü bir hazırlık programına girdim. Burada drama üzerine daha detaylı çalışmalarda keşfedeyim istiyorum, gelecekten beklentim aslında sadece sanat yönünde. lar tarafından. Bunun da onlarında kendi tecrübelerinden geldiğini düşünüyorum. O yüzden muazzam bir duygu ve ikisini de birbirinden çok seviyorum. İKİ KEZ OKULDAN ATILDIM bulunduk; hareket, ses, nefes vb. Ondan sonra bir u Çocukluğun nasıl geçti? Nerede? yıl eğitime ara verdim. Çocukluğum çok güzel geçti. Çocukluğumda baBir yıl durmak istedim. Ve o süreçte de daha sonra almak istebam bazı takımları çalıştırdığı için çeşitli şehirlerde kısa zamandiğim eğitime karar verdim. Çünkü aslında biraz sahaya çıkmaya lar geçirdim ama o zamanlar daha ufaktım. Genelde İstanbul’dayihtiyacım vardı. Yaparken öğrenmenin bendeki karşılığını biliyo dım. Annem, özellikle bana çok güzel aktiviteler yaratırdı her zarum, hayatı deneyimleyerek öğrenen bir insanım. Bana bir alet ku man. Aktif olarak oturup hayal kurduğumuz egzersizler yapartusu verebilecek bir program arayışına girdim. Üniversite derece dık. Yani benim çocukluğum çok güzel geçti ama ergenliğim biraz sinden ziyade, drama okullarının kapsamlı bir yıllık eğitimlerini sert geçti. Ergenlikte biraz zincirlerimden kopup kendi konfor alaaraştırdım. Birkaç üniversitenin seçmelerine girdim. Oxford Scho nımdan çıkmaya başladım. ol of Drama da dünyanın ilk 10 okulundan biriydi. Oranın da seçu Üniversiteye kadar iyi bir öğrenci miydin? melerine girdim ve çok güzel geçti. Bana bir şans tanıdılar ve oku Hayır, katiyen değildim. 2 kere okuldan atıldım. Akademik hala kabul edildim. Woodstock’ta bir çiftlik havasında her şeyden yatım hep çok kötüydü. Benim dikkat eksikliğim var. Büyük ihtiizole bir şekilde çalışıyorduk. Bütün drama okullarından hocalar malle bundan kaynaklı, aldığım ders benim fiziksel olarak içselvardı ve hepsiyle orada bire bir zaman geçirebiliyorduk. Bu da as leştirebildiğim bir şey olmadığı zaman genelde çok dikkatim dalında bizim kendi materyalimizi anlamamız açısından çok yarar ğılırdı. Fakat çok kötü bir öğrenci olmama rağmen, çok değerlı oluyordu. Oxford’da beni en çok etkileyen olay da şudur ki; bize li ve bana destek veren insanlarla kesişti yolum. Şişli Terakki’de okula ilk girdiğimizde bir konuşma yapmışlardı ve bu okulda re okudum zaten 8.sınıfa kadar. Ondan sonra Pera Güzel Sanatkabetin olmadığını aksine bu okulun bir keşif ve oyun alanı oldu lar Lisesi’nde okudum. 2 okulda da benim durumumun farkında ğunu söylemişlerdi. Beni en çok bu etkilemişti aslında. olup bana yardım etmek için çok çabalayan insanlar oldu. İyi yemek yaparım u Tatillerinde ne yaparsın? Ben biraz evcimen bir adamım, biraz asosyalim. Çok fazla tatillerimde; çıkıp şuraya gidelim, buraya gidelim demem. Benim okuduğum okulda 68 ülkeden öğrenci var, bu yüzden dünyanın her yerinden çok fazla arkadaşım var ve hepsi beni çağırıyor. Dolayısıyla tatillerde zaman zaman onları ziyarete gidiyorum ve onların sosyal ortamlarını tecrübe ediyorum. Bu bana çok keyif veriyor. u Yemek yapar mısın? Neler? Hiç mütevazı olamayacağım, iyi yemek yaparım. Yemek yapmak en sevdiğim şeylerden biri. Hatta meşhurdur arkadaşlarım arasında sofram. Çok sıklıkla sofra kurarım onlara. Cheesecake’ten daha gurme yemeklere kadar… Futbola ilgim yok u Sporla aran nasıl? Babanın unutulmaz maçlarını izledin mi? 99 depreminde bizim Değirmendere’de bir evimiz vardı, İzmit taraflarında ve Değirmendere’deki evdeydi babamın bütün kayıtları. Ondan dolayı depremde biz o kasetleri kaybettik ve ben YouTube’dan gördüğüm kadarıyla biliyorum babamın futboldaki performansını. Benim futbola hiç ilgim yok bu arada. Fakat sonuna kadar koyu bir Beşiktaşlıyım sadece. Bunun dışında spor ile alakalı olarak buz hokeyi oynadım yıllarca. Daha çok ekstrem sporlar yapıyorum; yamaç paraşütü, kaykay gibi... Hayranı olduğum, çok yakından takip ettiğim ve yaptığım bir de muay thai ve karma dövüş sporları var.