24 Kasım 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

4 3 Ekim 2020 Cumartesi Taylan Kümeli’den Püf Lokmaları HADI, GIYIN eşofmanları... Haftanın püf lokması Biliyor musunuz, her gün 20 dakika egzersiz bile bizi var olan ruh durumumuzdan 10 kat mutlu yapar. ? Spor yapıyoruz, peki ne yiyoruz Sağlıklı beslenmenin en önemli tamamlayıcılarından biri olan fiziksel aktivitenin hayatımızda gerekliliği tartışılmaz. Peki, hareketlilik, fiziksel aktivite, spor yapmak aynı şeyler mi? Sporun öncesinde ve sonrasında nasıl beslenmeliyiz? Spor yaparken su içebilir miyiz? Kilo verirken kas yapıcı hareketler yapmak dogru mu? gibi onlarca sorunun aklınızda dönüp dolaştığını biliyorum. Gelin sizlere tatlı tatlı hepsini anlatayım. Öncelikle hepimizin bilmesi gereken bir şey var ki sağlıklı olmak multidisipliner bir yaklaşımla gerçekleşiyor. Sadece sağlıklı beslenmek, sadece spor yapmak, sadece kendimizi medite etmek ya da vitamin mineral kullanmak bunu sağlamıyor. Hepsini doğru oranda, doğru zamanda takıntı haline getirmeden yapmalı... NEDEN EGZERSIZ YAPMALI? Düzenli aktivitenin faydaları daha iyi duruş, özgüven ve kilo yönetimi, gelişmiş enerji seviyeleri, kaslarda ve kemiklerde artan güç ve düşük kalp hastalığı riskidir. Mutluluk hormonunu salgılamak için fırsat kollayan vücudumuzun butonuna egzersiz yaparak basarız. NE KADAR EGZERSIZ? Yetişkinler, her hafta en az 150 dakika ortaşiddetli fiziksel aktivite yapmayı hedeflemelidir. Herkes bir çeşit egzersiz yapabilir. Daha fazlası daha iyi olsa da yapılan her küçük egzersiz bile önemlidir. Daha aktif olmak sandığınızdan daha kolaydır. Çünkü işleyen demir pas tutmaz mantığıyla spor sporu çeker ve vücut ışıldar. Bazen haftada bir yürüyüş, ama 45 dakikadan az olmayan... Önemli olan dönemsel değil, sporu hayatımıza sokmak, ömür boyu yapmaktır. SPOR ÖNCESI VE SONRASI NASIL BESLENECEGIZ? Spor öncesinde düşük yağlı, yüksek kompleks karbonhidratlı yiyecekleri seçin. Vücudun tercih ettiği yakıt karbonhidratlardır çünkü kolayca glikoza dönüştürülebilirler ve bu hücreler bunu enerji için hemen kullanırlar. Alternatif olarak, karbonhidratlar, hücrelerinizin daha sonra kullanacağı glikojen olarak depolanabilir. Egzersizden yaklaşık bir saat önce karabuğday ekmeğine sürülmüş incecik bir labne gibi düşük yağlı, yüksek karbonhidratlı yiyecekler veya 1 kuru kayısı doğranmış probiyotik yoğurt ve çiya tohumlu yoğurt yemek, aktivite için vücudunuzun yakıt kaynağını dolduracaktır. En iyi karbonhidratlı yiyecekler kahverengi pirinç, tahıllar, tam buğday ekmeği, karabuğday haşlama, içinde posa oranı daha yüksek sebzeler ve meyvelerdir. 30 dakikadan fazla egzersiz yaparsanız, egzersizinizden hemen sonra veya bitirdikten sonraki 15 dakika içinde bir elma veya az yağlı ayran veya içine yarım meyve koyularak hazırlanmış 1 bardak kefir shake gibi düşük yağlı, yüksek karbonhidratlı yiyecekler yemek veya içmek egzersiz sırasında kullanılan kas glikojenini değiştirmeye yardımcı olacaktır. NE KADAR PROTEIN? Spor sonrasında protein almak vücudun yağını daha doğru yakmasına ve kasını daha doğru geliştirmesine yardımcı olacaktır. 200 gram az yağlı et, tavuk, balık yanına haşlanmış 23 yemek kaşığı kinoa ve bol yeşil salata, spor sonrası şahane bir öğün önerisidir. Eğer spor yaptığınız için kendinizde daha çok yemek hakkı hissediyorsanız yanılıyorsunuz. Harcadığınız enerji daha fazla yemek için yer açmaya değil sizi enerjik ve fit kılmaya yönelik olmalıdır. Spor esnasında protein tozu kullanmak yapılan araştırmalara göre son derece yanlış yan etkilere sahiptir. SPOR YAPARKEN HANGI VITAMINLERI KULLANALIM? Birkaç çalışma, aktif olmamanın hücrelere ve genetik materyale (DNA) zarar verebilecek zararlı parçacıklar olan serbest radikaller ürettiğini ileri sürdü. Yaptığımız spor esnasında doğru beslenmek, su içmek ve C vitamini, E vitamini, co enzim q10 gibi destekler almak sporun antioksidan üretimine desteğini artıracaktır. C vitamini ve E vitamini gibi antioksidan yönünden zengin yiyecekler yemek de ayrıca önemli olabilir. Bu vitaminler açısından zengin besinler arasında çilek, portakal, kivi, zeytinyağı, buğday tohumu ve fındık bulunur. DEMIRDEN ZENGIN YIYECEKLER YEMEK Araştırmalar, spor yapan kadınların demir değerlerinin düşük olabileceğini buldu. Bunun nedeni, daha az demirin emilmesi, daha az et yenmenin seçilmesi, periyodik kanamalar, kalorilerin kısıtlanması. Spor yapan kadınlarda demir ve B12 değerlerinin kontrol edilerek düzenli olarak desteklenmesi spor verimliliğini ve devamlılığını artıracak unsurlardır. Kuru meyve, zenginleştirilmiş tahıllar ve et gibi demir açısından zengin yiyecekler yemek önemlidir. Vücudunuzu susuz BIRAKMAYIN Su çok önemli bir besindir ve iyi bir egzersiz programının bir parçasıdır. Egzersizden yarım saat önce yaklaşık bir bardak su veya şekersiz hindistancevizi suyuyla kendinize su desteği verin. Fiziksel aktivite sırasında, her 15 ila 20 dakikada yarım ile 4’te 3 bardak arasında, oda ısısında su için. Egzersizden sonraki 30 dakika içinde, terle kaybedilen sıvının yerine koymak için bol su için. Dengeli yiyeceklerden oluşan beslenme, düzenli egzersiz de dahil olmak üzere günlük aktiviteleriniz için ihtiyacınız olan kalori ve besinleri almanıza yardımcı olacaktır. Hareketli olmak günklük hayatınızın içinde tercih ettiğiniz bir davranış biçimi iken, fiziksel aktivite bunu disipline etmek, spor ise bunu ritme ve zamana taşıyıp yaşam biçimi haline getirmektir. Bir yanda eğlenceli bir gençlik, diğer yanda köhnemiş bir vazgeçmişlik varken tercih sizin... Harika bir cumartesi olsun... Hadi giyin eşofmanları başlayın yürümeye... Başrol kadınların u Türkiye’deki evlerin çok büyük bir bölümünde mutfak kadınların hakimiyet alanı. Bu durum yemek ve iktidar ilişkisi bağlamında bize ne söylüyor? Kilerin anahtarı kadının elinde. Dahası, kendi bahçesinde ve ağılındaki hayvanlardan ürettiklerini pazarlarda satan; modern tarım işletmeleri kurup artı değeri yüksek organik sebzeler, salatalar yetiştiren eğitimli ve hırslı kadın girişimciler, yani modern hanımağalarımızın sayısı da her geçen gün artıyor. Kadınların hem mutfakta hem de kasada başrolde olduğu “Ev yemekleri” tarzı lokantalar da bu olumlu tabloya dahil edilmeli. Emrah KOLUKISA Son çalışması “İktidarların Sofrası” kitabının arkasında onun için şunlar yazılmış: Siyaset bilimi profesörü, sosyolog, yemek ve mutfak kültür araştırmacısı gurme. Gerçekten de Artun Ünsal tüm bu unvanları fazlasıyla belli eden hacimli kitabıyla literatüre önemli bir başvuru kitabı kazandırmış. Bize de onunla iştahla söyleşmek kaldı haliyle… u Kitapta yemek ve siyaset ilişkisini irdeliyorsunuz. İktidarın sofrası deyince neyi anlamamız gerekiyor, siyasetin yemekle alıp veremediği nedir? İktidarların sofrasında her davetli, merkezdeki iktidar sahibine göre “yerli yerince” yani siyasal ve sosyal mevkwi ve statüsüne göre “oturur”. Nasreddin Hoca’nın ünlü deyişiyle, “Ye kürküm ye!” hali yani. İktidar sahibinin verdiği şanına layık yemekleri paylaşanlar, yani alanlar (beyler, vezirler, üst düzey askerler, üst düzey din adamları ve saray görevlileri) ise siyasal meşruiyetini tanıma ve itaatle cömert velinimetlerine olan borçlarını öderler. Egemen, ayrıca sıradan askerlerine ve halka da ağızlarına bir parmak bal çalarcasına yemek ikram eder, yiyecek bağışlarında bulunur. Başka bir anlatımla, “Besle ki, askerin olsun”, otoriten güçlensin…” u Bugün hâlâ fakir kesime yiyecek yardımı yapılması diye bir siyasi taktik var. Günümüzde de bunun sürüyor olmasını nasıl yorumlamalı? Gıda siyaseti, iktidarın gıdasıdır. Günümüz Türkiyesi’nde de gerek iktidarın gerekse muhalefet partilerinin elindeki yerel yönetimlerde ramazan çadırları kurmaları veya muhtaç ailelere gıda yardımları yapmaları şaşırtıcı değildir. Tıpkı, buğdaydan fındığa, çeşitli ürünler için her yıl saptanan taban alım fiyatları konusunda, iktidar, üreticiler ve muhalefet partileri arasındaki tartışmalar gibi. u Dönem dönem bazı yemeklerin siyasi simgelere dönüştüğünü görüyoruz. Maklube, ejder meyvesi, altın çilek gibi... İnsanlar öteden beri, yedikleri yiyeceklere göre ayırt edilir. Bizdendirler ya da ötekilerdir. Sözgelimi, Müslümanlar ve Museviler domuz eti yemez, Hıristiyanlar yer. Ortaçağ Avrupası’nda et yemek soyluların ayrıcalığıydı. Kralların, düklerin, kontların sofrasında kuğu ve tavus kuşu gibi ikramlar da olurdu. Padişahların “nefsi hümâyun” yani özel mutfaklarında da geyik eti ve sülün piştiği gibi. 19. yüzyılın ünlü Fransız gurmesi BrillatSavarin’in, “Bana ne yediğini söyle, sana kim olduğunu söyleyeyim” aforizmasını anımsayalım. Günümüz Türkiyesi’nde de yemeğin, içeceğin bizdenleştirdiği ya da ötekileştirdiği açıktır: Şampanya ve viski içenler, ayran ya da gazoza talim edenler, suşi sevenler ya da mercimek çorbasından vazgeçmeyenler aynı kişiler değildir çoğunlukla. Muhafazakâr iktidarın düzenlediği bir 30 Ağustos resepsiyonunda konuklara “ejder meyveli smoothie”, “altın çilek” (güvey feneri) ve “liçi” gibi Türkiye’de çok tüketilmeyen egzotik meyvelerin katıldığı kokteyllerin yanı sıra naneli limonata, taze sıkılmış portakal gibi içecekler, zencefilli somonlu suşi dışında Antakya usulü humus ve Aydın usulü kuzu çöp şiş gibi yerli ve milli yiyecekler ikramı; simgesel olarak, küresellik ve yerelliği bir arada sunuyordu. Her ne kadar, ejder meyvesi, altın çilek ya da liçi meyve suyuna kokteyllerin sunulması kamuoyunda büyük ilgi veya tepki çekmiş olsa da alkollü içki servisi yapılmaması, davet sahibinin daha önceki mevkidaşlarından farkını vurgulayan bir dinsel/ kültürel simgesel mesaj olarak da yorumlanmalıdır. Maklubeye gelince; bu Arap kökenli yemeğin, bir zamanlar dinci çevrelerde ön plana çıkan, giderek devlet organlarına sızan ve ancak darbe yapmaya kalkışınca maskesi düşen Cumhuriyet ve laiklik karşıtı dinci/siyasal bir hareketin önderiyle özdeşleştirilmesinin payı olsa gerek: Bir zamanlar simgesel olarak maklubeye bayılırım diyenler, şimdi de maklubeden nefret ediyor. Oysa, yemeğin kendisinin bunda hiçbir dahli yok.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle