Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
1 EYLÜL 2018, CUMARTESİ SAYFA 5 Sorun kadınlarda değilGüzellik diye dayatılan şey bir kurgu, sadece onlara ait gözlerinizde Bir varmış bir yokmuş, bir gün dünya kafasını çarpıp bir beyin sarsıntısı geçirmiş ve dergiler, reklamlar, kozmetik markaları, sosyal medya bir anda kalın, ince, kısa, uzun, engelli, yaşlı, şişman, kırışık, zayıf tüm bedenlere eşit muamele yapmaya, ayrımsız tüm kadınları güzel ve değerli bulmaya ve yargılamamaya başlamış. Lane Bryant'ın #MelekDegiliz kampanyası, Victoria Secret’ın ‘melek’lerine nazire olarak kurgulanmıştı. Bİnnaz Saktanber Bir yaz daha bitti. Ve koca bir yaz yine kadın bedenlerine polislik eden manşetleri, Instagram yorumlarını, yan şezlongdaki konuşmaları duyarak geçti: “Ünlü şarkıcı aldığı kilolarla dikkat çekti”... “Ne, bikini mi giymiş? Hem de o yaşta!”, “Ay pardon da o kiloya o şort giyilir mi? Bütün selülitleri gözüküyor”… “Bu kız kesin anoreksik, baksana kemikleri sayılıyor”… “Bütün resimleri photoshop, aslında aşırı çirkin”… Bir yandan da kendi mayomuzun, kendi sosyal medya fotoğraflarımızın nasıl çıktığının, kendi özgüvenimizi ayakta tutmanın derdi var. Yorgunuz. Ama “Şöyle klimalı bir sinemada kadın dostu bir film izleyeyim hem güleyim hem de biraz moralim düzelsin” derseniz lütfen I Feel Pretty’e (Acayip Güzelim) gitmeyin. Çünkü I Feel Pretty kötü bir film. Daha da fenası, kendini akıllı ve soylu bir sosyal mesaja sahip zanneden bir kötü film. Daha da fenası, bu mesajı kadın bedeni, özgüven, güzellik standartları gibi hayatımızı kanatan mevzular üzerine veren, Amy Schumer gibi kendini bedenpozitif olarak konumlandırmış bir starı olan, yani aldanması kolay bir film. Bir nevi kuzu postunda kurt, kaçırılmış bir fırsat, bir doz ziyan. ‘O kadınlar gerçek değil!’ Amerika’daki gösterim tarihinden dört, dijital platformlara çıktıktansa bir ay sonra, gelmese de olurmuş bir zamanda Türkiye sinemalarında gösterime giren film, fragmanı çıktığı andan itibaren beden aktivistleri ve feministlerin haklı tepkilerini çekti. Ne giymeniz, nasıl gözükmeniz konusunda vaaz dinlemekten sıkıldıysanız gelin I Feel Pretty’yi biraz da birlikte yerden yere vuralım. I Feel Pretty’nin kahramanı Renee (Amy Schumer), bir kozmetik firmasının dijital bölümünde çalışan, sağlıklı, bekâr ve genç bir kadın. Ama Renee mutsuz çünkü Renee’nin Tinder profilini kimse tıklamıyor, barda garsonlar yüzüne bakmıyor, bebekler onu gördüğünde ağlıyor, spor salonunda herkes ondan zayıf ve bir dükkâna girdiğinde “buyurun beyefendi” diye karşılanıyor. Aynaya geçip korseye tıkıştırdığı vücuduna bıkkınlıkla bakıyor, bedenini sevmiyor. Renee’nin odası kremler, makyaj malzemeleri ve her türlü kozmetik ‘çareyle’; duvarları moda ve magazin dergilerinden kestiği, imrendiği güzel bedenlerle kaplı. Renee’nin en büyük hayaliyse “inkâr edilemez bir şekilde güzel olmak ve hayatta sadece o kadar güzel olduğunda yaşayabileceğin tecrübeleri tatmak”. İnsan filmi izlerken Renee’yi omuzlarından tutup sarsmak, “O dergilerde gördüğün kadınlar gerçek değil, sana güzellik diye dayatılan şey bir kur gu, o kremi satabilmek için özgüvenini kırmaya çalışıyorlar, bedenin de kamu malı değil sadece sana ait!” demek istiyor ama hikâyenin o kısmında Renee spor salonunda kafasını çarpıp ufak bir beyin sarsıntısı geçirdiğinden ve kendini birden dünyanın en güzel kadını olarak görmeye başladığından bu dramatik tiradımızı kale alma ihtimali epey zayıf. Filmin ulvi mesajı da işte tam bu beyin sarsıntısında devreye giriyor: Renee’nin görünüşü değişmiyor hayır, tüm dünya onu eski haliyle görmeye devam ediyor ama hayatı birdenbire mükemmelleşiyor. Çünkü neden? Çünkü tavrınız değişirse kaderiniz de değişir. Veya hayata gülümse o da sana gülümser miydi, yok yok ne düşünürsen osun! Çünkü kendinize güvenirseniz yapamayacağınız şey yoktur. Hı hı, evet. Elbette bir kadının kendine güvenmesi şahane. Hatta elzem. Zira tüm sosyal iskeleti kadını dibe doğru tepiklemek üzerine kurulmuş bir sistemde kendimize ve birbirimize güvenmezsek zaten ölürüz (bazen mecazen bazen fiilen). Ama özgüven ve kendi bedenimizle barışık olma hali maalesef bir kafa çarpmasıyla elde edilemiyor. Çünkü sistem bunun olmaması için elinden geleni yapıyor. Naomi Wolf’un The Beauty Myth’i yazmasının üzerinden yirmi yıldan fazla geçmesine ve bırakın üçü, sörf tahtalarımızı dördüncü dalga feminizm üzerinde sürüyor olmamıza rağmen Wolf’un eleştirdiği “demirden” güzellik standartlarında pek mesafe kat etmiş değiliz maalesef. Ne diyordu Wolf, hatırlayalım: Kadınlar yasal ve dünyevi engelleri aştıkça; daha fazla hakka sahip oldukça; politik ve sosyal hayatta güçlendik çe; uymaları beklenen güzellik standartları daha da zorlaştırıldı. Kadınlar domestik rollerinden sıyrıldıkça ulaşılması imkânsız bu güzellik miti daha da yaygınlaştı ve ideal güzellikle ilgili görseller gözümüze daha çok sokulur oldu...Anneannelerimizle karşılaştırdığımızda, görünüşümüzle ilgili memnuniyetsizliğimiz çoğaldı. Beslenme bozuklukları, estetik operasyonlar arttıkça arttı. Fiziksel takıntılar ve yaşlanma korkusu, özgürlüğümüzü zehirlemeye başladı…. Düşük özgüven pazarı Araştırmalar, medyanın gerçekdışı beden algısı yaratan imajlarına maruz kalmanın özellikle genç kızlarda yeme bozukluklarına, düşük özgüvene ve kendi bedenlerinden memnuniyetsizliğe yol açtığını gösteriyor. Düşük özgüvense reklam verenlerin tam da aradığı şey: istenen, dergilerde, filmlerde sosyal medyada gördüğünüz mükemmelleştirilmiş karelere bakıp kendimize güvenimizin azalması ve daha çok ürün satın almamız. Üründen kasıt sadece allık ve botox değil elbette, medya ve eğlence endüstrisinin ürünleri de cezamıza dahil. Yani Renee’ciğimiz beyin travması geçireceğine keşke o dergileri duvarından indirseydi, belki işi biraz olsun kolaylaşırdı. I Feel Pretty’nin şakası Amy Schumer görünümünde bir kadının kendine güvenmesi üzerine kurulu. Renee güzel bir kadın gibi davranmaya başladığında her sahnede göz devirmeler, şaşırmalar, havalarda uçuşuyor. Mesela sadece güzel kızların alındığı resepsiyon görevlisi pozisyonu için patronu Amy Schumer I Feel Pretty filminin bir karesinde. Avery LeClaire (döktüren bir Michelle Williams) ve Naomi Campbell’ın karşısına geçtiğinde “Modellik de benim için bir opsiyon tabii” diyor ve gözbebekleri kafataslarında ters dönüyor. Aman ne komik. Sene 2018 arkadaşlar, her tür bedenin modellik yaptığı, Ashley Graham’ların Naomi’lerle podyumları çatlattığı bir çağdayız, neye bu kadar şaşırdınız pardon? Aynı şekilde Renee’nin bikini yarışmasına katılması ve erkek arkadaşının buna şaşırması da filmin en komikli sahnesi olarak kurgulanmış. Peki. Kimlerin bikini giymesi caiz siz haber verin, biz ona göre Erdek postanesine telgraf çekelim. Bu arada filmin önermesinin çalışması için gereken başat koşulun ne olduğunun hepimiz farkındayız değil mi? Karakter önce şişman ve tipsiz olmalı, sonra da kendini zayıf ve güzel görmeli ki hikâyeye inanalım. Peki, Schumer gibi tüm dergi kapaklarını süsleyen, sarışın, taş çatlasa 4042 beden, beyaz, natrans ve engelsiz bir bedene sahip, hadi adını koyalım “güzel” ve her yönden ayrıcalıklı bir kadın neden bize çirkin olarak sunuluyor? Eğer yıllardır önümüze dış görünüş standartları olarak konulan şartları yerine getiren bir kadın bile kendine güvenecek kadar güzel olarak paketlenemiyorsa, bu filmi izleyen ve Amy Schumer’dan çok daha avantajsız hayatlar süren kadınlar ne yapsın? Kendini nerede konumlandırsın? Nasıl kendine güvensin? Beden polisliğine son! I Feel Pretty’nin en can sıkıcı tarafıysa patlamış bir yanardağı bir yara bandıyla söndürmeye çalışması. “Kendine güven gerisini merak etme sen” bedenleri yüzünden sistemik ayrımcılığa, dışlanmaya, alaya ve nefrete maruz kalmış bireyler için bir çözüm değil maalesef. Sabun reklamları, furyadan nemalanmaya çalışan pop şarkıcıları ve Amy Schumer ne kadar ısrar ederse etsin yazılı, görsel ve sosyal medyanın; güzellik, film ve televizyon endüstrilerinin çapraz ateşinde kalmış beyinlerimize yıllardır dayatılan ve özgüvenimizi paramparça eden ulaşılmaz güzellik standartlarını yıkmanın ve beden polisliğinden kurtulmanın yolu sistemi reforme etmekten ve beden polisliğine son vermekten geçiyor, tüm yükü kadınların sırtına ve psikolojisine hammallayıp kolaya kaçmaktan değil. Her şeye rağmen başaran tek bir kadının hikâyesi yerine, o her şeyin değiştiği bir film olsa mesela, nasıl olur? Bir varmış bir yokmuş, bir gün dünya kafasını çarpıp bir beyin sarsıntısı geçirmiş ve dergiler, reklamlar, kozmetik markaları, sosyal medya bir anda kalın, ince, kısa, uzun, engelli, yaşlı, şişman, kırışık, zayıf tüm bedenlere eşit muamele yapmaya, ayrımsız tüm kadınları güzel ve değerli bulmaya ve yargılamamaya başlamış. O günden sonra tüm kadınların kalpleri birden özgüven ve mutlulukla dolmuş… Onlar ermiş muradına biz çıkalım kerevetine. İşte bu filme gidilir. 1 EYLÜL 2018 SAYI: 18 İmtiyaz Sahibi: CUMHURİYET VAKFI adına MEHMET Orhan Erİnç İcra Kurulu Başkanı Akın Atalay Genel Yayın Yönetmeni MURAT SABUNCU Yazıişleri Müdürü BÜLENT ÖZDOĞAN Yazıişleri Müdürü (Sorumlu) Faruk Eren Yayın Yönetmeni ZEYNEP MİRAÇ TANER Yayın Koordinatörü ÖZGÜR ÖZKÜ Sayfa Uygulama EMİNE BİLGET Reklam Direktörü Deniz Tufan Rezervasyon ve Planlama Koordinatörü Bülent Gürel Yayımlayan ve Yönetim Yeri: Yenigün Haber Ajansı Basın ve Yayıncılık AŞ. Prof. Nurettin Mazhar Öktel Sk. No: 2 34381 Şişli/İstanbul Tel: (0212) 343 72 74 (20 hat) Faks: (0212) 343 72 64 eposta: posta@cumhuriyet.com.tr Reklam Yönetimi: Yenigün Haber Ajansı Basın ve Yayıncılık AŞ. Prof. Nurettin Mazhar Öktel Sk. No: 2 34381 Şişli/İstanbul Tel: (0212) 343 72 74 (20 hat) Faks: (0212) 251 98 68 eposta: reklam@cumhuriyet.com.tr Yaygın süreli yayın. Cumhuriyet Gazetesi’nin ücretsiz ekidir. Baskı: DPC Baskı Tesisleri Hoşdere Yolu 34850 Esenyurt/İstanbul Dağıtım: Demirören Dağıtım Satış Pazarlama Matbaacılık Ödeme Aracılık ve Tahsilat Sistemleri AŞ Esenyurt/İstanbul C MY B