Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
Yusuf Atılgan’ın aynası
Yazdıkları bir yazarın aynasıdır. Hayata, kendine, hatta yaşadıklarına, tanıklıklarına dair bir surettir. Sözcüklerle örülen, gösterilen…
Anayurt Oteli’nin kahramanı Zebercet’in öyküsünden yansıyanları anlatan / aktaran / gösteren yazar / anlatıcı
kendisini de öykünün içinde yerleştirmiştir. Basitliğin, sıradanlığın akışkan biçimde seyir izlediği taşranın o bungun havasını hisseden,
gören, hatta anlayıp anlamlandırandır anlatıcı. Zebercet orada yansıtıcı “ayna”dır aslında.
Bize “yazara gitmek” bakışını veren yazarlardandır Yusuf Atılgan. Bir konuşmasında şunu diyecektir: “…daha çok roman ve
öykülerimde kendi yaşantılarımdan, duyarlıklarımdan kalkarak kurduğum bir kişiye ya da kişilere aktarırım bunları.” (*)
UYUM SAĞLAYAMAYAN ‘AYLAK’ İLE
odağındaki izlekler: Psikoloji, siyaset, tarih, cin-
TAŞRADA SIKIŞIP KALMIŞ ‘UYUMSUZ’
sellik, uyumsuz yaşama, yabancılaşma, aylaklık.
Aktarma eylemi yazarın yazma eyleminin de çı-
Ardından her iki romanda yer alan imgeler,
kış noktası. Yusuf Atılgan’ı bir anlatıcı olarak Aylak
konunun işleyişi, yansıtılan gerçeklikler anlatıcı-
Adam’dan Anayurt Oteli’ne taşıyan düşünce sevgi
nın anlatım tutumunda asal belirleyicidir.
arayışındaki insanın sıkışıp kalmışlığının öyküsüdür.
Burada da zaman kavramına bakışı, bunu işle-
“Benim yazarlığım yaşamamdan sonra gelir”
yişi Atılgan’ın kuşağının (1950 kuşağı) varoluşçu
düşüncesi de Atılgan’ın yaşamdan beslenen bir çizgisine denk gelen bir bakışı içerdiğini de söy-
edebiyatın kaynağını gösterir bir bakıma.
lemeliyim. Her iki romanın birleştirici ana örgesi
Hissedilenin, toplumsal ortamda yaşanılanın
olan zaman, anlatanla anlatılanı, gösterenle gös-
yansımalarıdır her iki romana konu edenilen. “Dönem terileni o aynada içli / dışlı biçimde ortaya koyar.
romanı”dır her iki romanda. İçinden geçilen zamanın
ZEBERCET’İN ÖYKÜSÜNDE SANRILI SIKIŞIP
ruhunu yansıtmaları açısından sorgulayıcılık içerir.
KALMIŞLIĞIN GERÇEKLİĞİNİ BULURUZ!
Bu anlamda birbirini bütünleyen romanlar ola-
Özelikle giden>gezen>umursamayan>
rak bakmak gerekir Aylak Adam ile Anayurt
içlenen>sıkışıp kalan>iç sıkıntısının sey-
Oteli’ne. Biri kente uyum sağlayamayan “aylak”
rine çıkanla (C.’dir bu); bekleyen>gelene
insanı, diğeri taşrada sıkışıp kalmış “uyumsuz”
tutulan>sanrılar yaşayan Zebercet o zamanın
Zebercet’i anlatmaktadır.
kahramanıdırlar. Sıkıntı içindeki kahramanın ara-
Atılgan, burada, varlığın varoluşuna dair tespit-
yışı, sürüklenişi anlatıya yansır:
lerinde o sıkışıp kalmışlığın felsefesini anlatır. Öy-
“Çağımızda geçmiş yüzyılların bilmediği, kısa
le ki, bir zaman sonra da Zebercet’in kişiliğinde
ömürlü bir yaratık yaşıyor. Sinemadan çıkmış
ifadesini bulan sevgisiz bir ortamda sevgi arayı-
insan. Gördüğü film ona bir şeyler yapmış.
şındaki insanın tepkisinin dışavurumunu yansıtır.
Salt çıkarını düşünen kişi değil. İnsanlarla
İntihar, şiddetin bir başka biçimidir. Hem ken-
barışık. Onun büyük işler yapacağı umulur
öykülerini bir araya getiren Atılgan, özellikle Anayurt
dini cezalandırma hem de topluma dönük öfke-
ama beş, on dakikada ölüyor. Sokak sinemadan
Oteli’nde tutkuyu, bağlanmaya, aykırı olanı, çözüleni,
nin dile getirilişi… Toplum “yeni”yi inşa ederken ihmal
çıkmayanlarla dolu; asık yüzleri, kayıtsızlıkları, sinsi
dünle bugünü yaşadığı anla karmaşıklaştıran insanın
ettiği “insan”ın dramını yakalar anlatıcı. Gittiği kentte,
yürüyüşleriyle onu aralarına alıyorlar, eritiyorlar... (…)
dramını iç içe anlatması bakımından Anayurt Oteli öne
kaldığı taşrada “ne halde”dir bunu gösterir.
Dünyada hepimiz sallantılı, korkuluksuz bir köprü-
çıkar, öyle ki Aylak Adam kurgu olarak da dağınıktır.
Kendi yalnızlıklarında toplumun seyrine de çıkarır
de yürür gibiyiz. Tutunacak bir şey olmadı mı insan yu-
Yazarın “mesele”si tam olarak kendini gösteremez.
okuru her iki kişilik. Atılgan, tipleştirme yerine karak-
varlanır. Tramvaylardaki tutamaklar gibi. Uzanır tutu-
Tıpkı Sabahattin Ali’nin (yazıldığı dönem de düşünülür-
terize etmeyi önceler. Zira toplum henüz o bireyi inşa
nurlar. Kimi zenginliğine tutunur; kimi müdürlüğüne; ki-
se) İçimizdeki Şeytan (1940) romanında eksik / aksak
edememiştir. Anlatılan ise “tekil insan”ın öyküsüdür.
mi işine, sanatına. Çocuklarına tutunanlar vardır. Her-
bıraktığı gibi.
TAŞRADAN İNSAN ÖYKÜLERİ
kes kendi tutamağının en iyi, en yüksek olduğuna ina-
Yerdeş anlatıcıdır Atılgan. Dönem romanı yazsa da
Ama şu da var ki kapitalizmle tanışacak toplumun ilk
Aylak Adam (1959), Anayurt Oteli (1973) iki uçta du- nır. Gülünçlüğünü fark etmez. (…)
nüvelerinin insan yaşamındaki izlerini vermesi bakımın- Ben, toplumdaki değerlerin ikiyüzlülüğünü, sahteliğini,
rarak birbirine bütünler gene de. Yani Yusuf Atılgan’ın
dan kayda değerdir anlatılanlar. Siniklik, yabancılaşma,
anlatı aynasının iki yüzünü gösterir bize. İlke daha sır- gülünçlüğünü göreli beri, gülünç olmayan tek tutamağı
şiddet arzusu, cinsel fetişizm, sıkışıp kalmışlık… Sana-
lananı, diğeri ise yansıtılanı. arıyorum: Gerçek sevgiyi! Bir kadın. Birbirimize yeteceği-
yileşemeyen toplumda “küçük işletmeci” zihniyetinin var Romanlar hem tematik hem de anlatım biçimi açısın- miz, benimle birlik düşünen, duyan, seven bir kadın!” (**)
ettiği o “küçük insan”nın dar görüşlülüğü…
dan uzak / yakın durur birbirine. Kuşkusuz bunda yaza- O arayışın, bekleyişin, yalnızlığın yabancılaşma-
Taşrada ağır aksak akan yaşamın sürüklediği insan rın kişiliği / kimliği / yaşama ortamı etkindir. İkin romanın
nın, çağın huzursuzluğunun dramı-
dır Aylak Adam’ın aynasına yansıyan.
Zebercet’in öyküsünde de bu içe çe-
kilmenin, sanrılı sıkışıp kalmışlığın bir
başka gerçekliğini buluruz: “Sağdı da-
ha, her şey elindeydi. İpi boynundan çı-
karabilir, bir süre bekleyebilir, kaçabi-
lir, karakola gidebilir, konağı yakabilir-
di. Dayanılacak gibi değildi bu özgürlük.
Ayaklarıyla masayı itip aşağıya yuvarla-
dı; bir boşluğa düşerken durdu.” (***)
(*) Siz Rahat Yaşayasınız Diye, Yu-
suf Atılgan, Can Yayınları, 261 s., 2018.
(**) Aylak Adam, Yusuf Atılgan,
Can Yayınları, 192 s., 2025.
(***) Anayurt Oteli, Yusuf Atılgan,
Can Yayınları, 128 s., 2025.
4 27 Mart 2025