Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
folklorik, etnolojik vb. değerlerinin sergilendiği ala- akışının bunlara eş rol oynadığı bir anlatı bükümüne Biz gerek Gelincik Günler Boğa Dağları gerek Er-
bildiğine zengin bir kültür sofrasına buyur ediliyor. dönüşmekte gecikmez roman. zurum da Erzurum / Her Efsane Ardında Bir Ço-
GG’de us defterinin kurguda öne çıkışıyla Sak- Tekin Sönmez, sonuçta doğduğu ya da çocuklu-
cuk Vardır adlı iki romanda özle anlatım biçeminde-
lı Paşa / Derviş arasında adeta “Zihin kaymasıyla” ğunu yaşadığı coğrafyaya, yörenin tüm kültürel de-
ki açısal zenginlikle, çok yönlü açılımlarla, geniş bir
(129) bilinç içi sanrılar kuşatmasında ama bir üst akıl ğerlerini ekleyip çağıldayan dille, buna yüklediği dü-
yelpazeye yayılı olarak yöreyi yeniden, daha doğru-
tarafından yönlendiriliyorcasına hızlı akışa dayalı gi- şünsel, eylemsel yansıtımla bir borç ödüyor.
su belki de ilk kez tanımaya girişiyoruz sonuçta.
n
diş geliş başlar anlatıda. Yöresinden aldıkları, yaşam boyunca damıttığı ne
www.sadikaslankara.com, her perşembe öy-
Nitekim anlatı boyunca “yarı gerçek yarı yalan varsa dönüştürüp işleyip üzerine bunları da ekliyor,
kü-roman, tiyatro, belgesel alanlarında güncel-
söylenceler” de (EE, 34) katılacaktır okumalara. görece yeni baştan yaratıyor bu coğrafyayı.
lenerek sürüyor. (Yukarıdaki yazının ayrıntılarla
Söylene dayalı yer yer masal edası yansıtan, ya- Bir kültür harmanı içinde çalkayıp ürettiği farklı
nılsamalarla örülü, güpegündüz, oportada büyü ka- tatlarla sofradan zenginleşerek kalkmamızın önünü örülü daha geniş biçimi 27 Mart güncellemesin-
zanlarının da kaynadığı, bilinç kaymalarıyla bilinç açıyor böylece yazar. de yer alacaktır.)
JOHANN WOLFGANG VON GOETHE
Goethe: ‘Düşüncede ve
yazıda özgür olmak isterim.’
iyisi, el sıkışıp anlaşalım,/ Ve pek ciddiye almayalım öğretiyi,/
GÜLTEKİN EMRE
Ve iblis gösterdiğinde kendini, tuzağına düşürmek için bizi,/
Olur hâkim olan bir şey, kurtulmuş olur erdem.”
YENİ AŞKLAR, YEPYENİ ŞİİRLER...
1810’da yazılan ve 24 şiirden oluşan Günlük (Çeviren:
Goethe’nin Roma Ağıtları (1795), Günlük (1810), Batı-Do-
Hayriye Yerlikaya-Manzel, Gültekin Emre, Alakarga
ğu Divanı (1819), Marıenbad Ağıdı (1823) onun şairliğinin
Yayınları) böyle başlıyor.
düzeyini, kalıcılığını, yaratıcılığını, evrenselliğini gösteren
Goethe’nin kendini anlattığı, başından geçen bir gecenin
örneklerdir. Bu kitaplara odaklanınca Goethe’yi bir kez daha
şiiridir bu. Hem yarım kalan haz duygusu hem de pişmanlı-
çok yakından izleme, anlama, değerlendirme, yazdıklarının
ğın verdiği sıkılma iç içedir.
derinliği üzerine düşünme olanağı buluyorum.
Şiirdeki kahramanın (yani Goethe), eşinden uzun süre ayrı
1786-88 yıllarında Goethe’nin İtalya gezisinden derin iz-
kalmış, ona kavuşmak için evine dönerken arabasının teke-
ler taşıyor Roma Ağıtları’ndaki şiirler.
ri kırılır. Bir handa gecelemek zorunda kalan kahraman (ya-
Resmi görevlerinden, insanlarla olan ilişkilerinden kaçıp
ni Goethe), handaki hizmetçi kızla bir gece geçirmek ister.
İtalya’nın büyülü ortamına, Akdeniz ikliminin sinirleri ya-
tıştırıcı havasına sığınır Goethe. Ama cinsel olarak başarısız olur. Ancak sevdiği kadını dü-
Şair, İtalya’nın kültürel, tarihi ortamında, günlük yaşamın- şününce başarılı olan kahraman (yani Goethe) “evlilikte sa-
da, müzelerindeki zenginliklerde, doğasının doyumsuzluğun- dakatin değerini bir daha” anlar böylece.
da yeniden doğar sanki. Kültürel etkilenmelerinin yanında onu
Goethe’nin yayıncısı bu şiiri erotik bularak yayımlamaktan
en çok doğayla insanlar ilgilendirir.
çekinir. Şiir, Goethe’nin başlangıçta toplu şiirlerinde yer almaz.
Roma Ağıtları’ndaki şiirleri 1785’te yazmaya başlar Go-
Yayıncısı Solomon Hirtzel, 1861’de 24 kopya özel bir
ethe, bu yazdıklarına Erotica Romana adını verir. 24 şiirden
baskı yayımlar, şiir hemen dikkat çeker. 1978’de ise hepsi
oluşan bu yapıt 1790’da Weimar’da tamamlanır.
Özel yaşamları ele alan duygulu
numaralı 1000 adet basılır, şiirin önü açılır.
Bu ağıtlarda Roma’daki sevgilisi Faustina’ya, Weimar’da-
Sadakat, aşk sarmalının insan yaşamındaki önemini
şiirlerde Goethe, bireyi öne çıkarır yani
ki Christiane Vulpius’a duyduğu derin aşkı ele alır. Roma’da-
vurgulan şiir şöyle bitiyor:
kendisini. Kendisinden önceki şairlerin
ki yaşadığı ortam, tapınaklar, saraylar, bahçeler, kadınlar, ki-
“Ve her şiirsel oluşumun sonunda/ Olduğu için
duygulu şiirlerinden el almış ama onları
şiler şiirlerde canlı, renkli bir biçimde işlenir.
nasihatlerden edindiğimiz fayda,/ Ben de uyarak bu
fersah fersah aşıp evrensel bir şair
Roma Ağıtları, erotik bulunur, eleştirilir. Schiller bu şiir-
sevilen çarka,/ İtiraf etmek isterim anlatmak istediklerimi./
katına yükselmiştir.
ler için “Şiir yüklü, insancıl ve nahiv. Bir şiir demeti” der.
Tökezliyoruz bazen bu hayat yolculuğunda,/ Ancak
18. yüzyılda şairlerin şiirlerinde yer
Bu şiirler 1795’te, Schiller’in çıkardığı die Hören dergi-
iki kaldıracın vardır bu güzel dünyada/ Dünyevi
vermediği konuları ele almış ilkyaz,
sinde yayımlanır. Bu şiirlerin son dördü daha erotik sayıla-
hareketliliklere etkisi:/ Görev çok çok, aşk ise sonsuzca!”
güz, ay ışığı gibi konularla birlikte aşk cağını düşünen Goethe tarafından dergide yayımlanmaz. An-
Dilimize ilk kez kazandırılan bu kitapta ressam Nur Özal’ın
cak şiirler, eksiksiz olarak 1914’teki tüm yapıtlarında yer alır.
da Goethe’nin şiirlerinde hep yer
şiirler için çizdiği siyah-beyaz desenler de yer alıyor.
Şiirlerde duygulu, epik, dramatik anlatımın sınırları iyice
almış, işlenegelmiştir. Doğa şiirleri,
geniş tutulmuştur. İtalya gezisinden sonraki Weimar yaşa-
BİR BAŞKA AŞK, BAŞKA BİR AĞIT: MARIENBAD…
balatlar onun şiirlerinde yepyeni
mının izleri de yoğun olarak yansır.
Goethe aşkı, duyguyu, cinselliği, doğayı hep imgelerinde,
bir senteze, şiir diline, anlatımına
Şiirlerde eski Roma, Yunan mitolojisinin ağırlığı da sezi-
dizelerinde ele almıştır. Marienbad Ağıdı, Goethe’nin yalnızca
ulaşmıştır.
lir. Bu ağıtlar aşkın yanı sıra Roma’ya, geçmişe, doğaya, sa-
güzel ağıtlarından biri değil, konusuyla da çok ilgi çekicidir.
Dizelerinin oluşumu, noktalama
natsal güzelliklere övgüdür. Mizah da sezilir:
Şiirin yazılmasına neden olan öyküye gelince:
“Ah, nasıl da neşeli buluyorum kendimi Roma’da!/ geçmi-
gibi konularında geleneksel şiir
Bu konuyu Stefan Zweig, Yıldızın Parladığı Anlar’da
şi anıyor, düşünüyorum orada beni/ en kuzeyde saran iç ka-
anlayışından ayrılır. Somut konulara,
(Çeviren: Burhan Arpad, Cem Yayınevi, 1967), Goethe’nin
rartıcı günleri,/ kapalı göğü ve başımın üstüne çöken ağırlı-
imgelere ağırlık verirken bir yandan
Marienbad’la (bugünkü Çek Cumhuriyeti’nde) Weimar
ğı,/ renksiz ve anlamsız bir dünya sarıyor bitkin insanı,/ ken-
da farklı, yepyeni imgelerle şiirlerinde arasında yaşadığı aşkı nasıl ele aldığını anlatıyor.
dimin üstünde ben, doyumsuz ruhum/ ararken karanlık yılla-
Goethe, bu şiir için “Ruhi hallerin anılar defteri”
öncü bir yol izler.
rımı, dalıp gitmişim sessizce./ Şimdi parlak göklerin parıltısı
diyormuş. “Şubat 1822 tarihinde ağır bir hastalık”
Yeni sözcükler yaratır, ünlemleri
aydınlatıyor alınları;/ Apollon çağırıyor, tanrıyı, biçimleri ve
geçirmiş, “vücudu, şiddetli nöbetler içinde sarsılıyor”muş.
daha sık kullanır, halk şiirinden daha
renkleri./ Yıldızlarla ışıl ışıl gece, çınlıyor güzel türkülerle,/
“Bazı saatler kendini kaybediyor ve ölüm tehlikesiyle” kar-
daha parlak ışık saçıyor ay bana kuzeyin gündüzünden./ Bu
fazla esinlenir.
şılaşıyormuş. “Elle tutulur bir belirti göremeyen ve sadece
ne mutluluk benim gibi ölümlüye!/ Düşte miyim? Kabul eder
Yeni bir anlatımına öncülük ederken
tehlikeyi sezen hekimler şaşkına dönmüş”ler. “Fakat hekim-
mi Jüpiter baba/ ölümsüz evine bu konuğunu?” (VII. Ağıt)
şiirinde sese ve yapıya da biçime de ler gelir gelmez de pek ani olarak hastalıktan eser” kalmamış.
özen gösterir. “Söyleyin bana taşlar, AH O GÜNLÜK, AH O GECE! Goethe, bir süre sonra “iyice değişmiş olarak önemli bir
kaplıca bölgesi olan Marienbad’a” gitmiş. Bir bunalım geçir-
“Sık sık duyuyoruz bunu ve inanacağız sonunda,/ İnsan gön-
konuşun ey yüksek saraylar!/ Bir şey
lünün daima anlaşılmaz olduğuna,/ Ve ne yöne çevirisek çe- diği ortadadır. “Goethe, yepyeni ve derin bir kuvvetle genç-
söyleyin sokaklar!”
virelim,/ Hıristiyan’ın da, kâfirin de günahkâr olduğuna,/ En liği arıyor”dur. “Arkadaşları, yetmiş dört yaşındaki üstadın
>>
20 Mart 2025
9