Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
olarak Petersburg’ta büyük bir ilgiyle karşılanır. Bu ilgi Yarım kalan bu yapıtında Lermontov, yazma konusun- keyi bilir misin?/ Koruların ve solgun çayırların çiçek-
karşısında, yalnızca edebiyatla ilgilenmek için ordudan ay- da büyük bir deney kazanıyor. Yaşadığı dönemin gençliği- lendiği?/ Kurnazlığın ve kaygısızlığın kötülükle birleştiği/
nin toplumsal yapısını gözler önüne sermek için çabalıyor.
rılmak ister ama istifası kabul olmaz. Kıtasına dönerken Korkuyla kıvrandığı insan yüreklerinin?/.../ Tutsaktır ve
Sonra Çağımızın Bir Kahramanı doğuyor bu yarım ka-
Pyatigorsk’ta mola vermek ister. Burada, ordudan ayrılmış zincir altında inler orada insan/ Dostum! İşte o ülke yur-
bir subayla aralarında çıkan tartışma, kavgaya sonra düel- lan romanın kazandırdığı deneyimle. Lermontov önsö- dumdur benim!” (Yabancı Bir Dosta Mektup)
zünde şunları dile getiriyor bu romanın daha iyi anlaşıla-
loya dönüşür. 5 Temmuz akşamı, düelloda Lermontov ölür. İşte böylesine baskı altındaki bir ülkenin şairidir Lermon-
bilmesi için: “Bu kitap, daha pek yakında bazı okuyucu-
tov. Lermontov’un şiirinde geleneksel Rus halk şiirinin, tür-
BİTMEMİŞ YAPITLARI...
ların, hatta bazı eleştirmenlerin kadersiz, evet sözcüğün
külerinin, Slav ve Kafkas folklorunun derin izleri vardır.
27 yaşında öldürülen şairin kısa yaşamında kalıcı yapıt-
tam anlamıyla kadersiz, güvençlerinin süzgecinden geçti.
Özgürlük vurgusunun yanında tutsaklık, direnme, tut-
lar bugüne kadar okunagelmiştir: Çağımızın Bir Kahra-
Bazıları, Çağımızın Bir Kahramanı gibi ahlaksız bir insa-
ku, aşk, sevgi de büyük yer tutar imgelerinde, dizelerinde.
manı, Vadim ve Prenses Ligovskaya adında bitmemiş iki
nın kendilerine örnek gösterilmesine çok bozuldu, bazıla-
19. yüzyıl Rus edebiyatının devrimci şairi Lermontov’u
roman. Âşık Garip adlı bir Türk masalı, Peomalar, bitme-
rı da yazarın, kendisi ve dostlarını çizdiğine incelikle de-
toplumsal yaşamdaki dramlar, yaşanan ve hiç dinmeyen acılar
miş iki öykü kalır.
ğindi. Ne bayat ne acınacak bir espri! Açıkça anlaşılıyor:
onu derinden etkilediği için yapıtlarında hep öne çıkmıştır.
Çağımızın Bir Kahramanı, Tolstoy’un yapıtlarında-
Rusya’da her şey iyiye gider, bizim değindiklerimizin dı-
Direnişi elden bırakmadan eleştirilerini dile getirmeyi
ki realizmin öncüsüdür. Dostoyevski için de öncü bir reh-
şında... Bizde öykülerin en sihirlisi bile kişilere yöneltil-
de hep sürdürmüştür. Puşkin’in devamı, mirasçısı gibi al-
berdir. Bu romanı yazana kadar Lermontov pek çok kazı
miş bir aşağılama sanılmaktan kendisini kurtaramaz.”
gılanmıştır hep. Onun için de pasif aydınları eleştirmiş,
çalışması yapmıştır. Vadim adını verdiği tarihi dokunun
Şiirlerinde yaşadığı dönemin Çar baskısını, insanların
çağdaş yazarları, şairleri, direnmeye çağırmıştır.
n
ağır bastığı romanı daha 18 yaşındayken yazmaya başla-
nasıl bunalıma sürüklendiklerini, çare arayışlarının izle-
mış ama tamamlayamamış. ri, sezdirmelerinin yanı sıra geleceğin de karanlık oluşu, Şiir alıntıları: Ataol Behramoğlu’nun çevirdiği
Prenses Ligopvskaya da bitmemiş bir roman. Romanda Hançer’den (Adam Yayınları / 1983)
umut ışığının görülmemesi işlenmiştir.
Rusya’daki toplumsal yaşam ele alınıyor. Soylu ve zen- Sonra daha da derine iniyor ülkesinin konumunu ele Diğer alıntılar: Çağımızın Bir Kahramanı’ndan
gin bir subayla yoksul bir memurun çatışması işleniyor. alırken: “Güneşin yakıcı ışınları altındaki o yabancı ül- (Çeviren: Nedim Önal, Varlık Yayınları, 1970)
ERGİN YILDIZOĞLU’NDAN
‘Bir Günün İkinci Yarısı’
Ergin Yıldızoğlu’nun Bir Günün İkinci Yarısı (Cumhuriyet Kitapları) adlı romanı, görsel verileri en aza indirerek
içe doğru bakmamıza olanak sağlayan bir kitap. Yazar klasik anlatı tekniklerinden uzaklaşarak zaman akışında,
karakterlerin iç dünyalarına “Nerden geldik biz buraya?” sorusunu sordurtacak bir yaşam yolculuğuna çıkartıyor.
Yıldızoğlu, Türkiye’nin yakın tarihine, sol hareketin çözülmesine, bireylerde bu çözülmenin ne zaman başladığına ve
nasıl tepki verildiğine ilişkin gözlemler de aktarırken, romanın felsefi ve politik zeminini de ustaca girmemizi sağlıyor.
lamaya çalışıyor: Z’nin ölümü,
ESAT KALEMLİ
bireysel bir karar olmaktan çok
toplumsal çöküşün ve bireysel yenilginin bir sonucu mudur?..
rgin Yıldızoğlu’nun Cumhuriyet Kitapları tarafından
yayımlanan romanı Bir Günün İkinci Yarısı’nın en
Z VE DENİZ
E dikkat çekici yönlerinden biri, zamanın ve olayların
Romanın merkezinde Z ve Deniz karakterleri yer alır. Z,
iç içe geçerek karakterlerin psikolojik ve duygusal dünyala-
68 kuşağının bir temsilcisi olarak, devrimci ideallerini za-
rını şekillendirmesi.
manla kaybetmiş, sistemin çarkları arasında sıkışıp kalmış
Yazar, aynı zamanda toplumsal hareketler ve popüler kül-
bir figür olarak karşımızdadır. Onun hikâyesi, sol hareketin
tür öğelerini, geçmiş ve şimdi arasında sürekli gidip gelen
çöküşüyle paralel ilerler.
bir anlatı şeklinde yapılandırıp kurgulamış...
Gençken devrimci mücadeleye tüm benliğiyle sarılan Z,
Romanın Önsöz’ünde Yıldızoğlu, yaşam boyu topladığı in-
yaşadıkça bu mücadelenin yerini düş kırıklığı almaya baş-
sanlara, olaylara, mekânlara ilişkin anı kırıntılarını bolca kul-
lar. Yıldızoğlu, Z karakteri aracılığıyla sadece bir bireyin de-
lanacağını belirtiyor, okuyucuya “tanıdık birisine rastlarsa-
ğil adeta bir kuşağın çöküşünü anlatır.
nız takılmayın, o kişi gerçekte yaşanan olayların bir parçası
Deniz ise Z’nin tam zıttı bir karakterdir. O, babasının ak-
değil, kurgulanan öykünün bir ‘portmantosu’ olacak” diyor.
sine, yeni bir neslin temsilcisidir. Deniz, geçmişten çok
Aslında Bir Günün İkinci Yarısı’nda Yıldızoğlu, bir öm-
geleceğe odaklanmış bir karakterdir ve onun hikâyesi,
rün ikinci yarısına da işaret ediyor. Baş karakter Z’nin,
Türkiye’nin yeni kuşağının nasıl bir umut taşıdığına da-
Nilgün’ün, Filiz’in, Deniz’in anıları, aynı zamanda yenilgi-
ir ipuçları sunar. Ancak Deniz’in de kendi içsel çatışmaları
leri, vazgeçişleri, arayışları, kaçışları ve daha birçok olayı
vardır; babasının intiharı, Gezi Parkı direnişindeki kayıplar
ele alırken bu süreçte bireylerin yaşadığı içsel ve toplumsal
zamanın dolaşıklığında ele alıyor.
ve kimlik arayışı karakterini derinleştirmiştir.
çatışmaları gözler önüne seriyor.
Karakterlerin zaman içinde nasıl değiştiklerini ve olayla-
Z ve Deniz’in karakterlerinin bu karşıtlığı aslında romanda
Z’nin devrimci kimliği, yalnızca bir politik figür değil, geç-
rın onlarda bıraktığı etkileri çok katmanlı bir anlatım tekniği
anlatılan iki farklı dünyanın, iki farklı kuşağın ve iki farklı si-
mişiyle ve hayal kırıklıklarıyla yüzleşen bir birey olarak da
ile gözler önüne seriyor. Bu zaman kurgusu, okuyucuya yal-
yasetin de bir yansımasıdır. Z, geçmişin hayaletleriyle boğuşur-
karşımıza çıkıyor. Bu anlamda romanın bireysel ile toplum-
nızca karakterlerin geçmişlerini değil aynı zamanda o geç-
ken Deniz geleceğin belirsizlikleriyle yüzleşmek zorundadır.
sal olanı bir arada işleme çabasında olduğunu söyleyebiliriz.
mişin bugüne nasıl taşındığını da gösteriyor.
Yıldızoğlu’nun bu iki karakter üzerinden verdiği mesaj
Yazarın politik eleştirisi, özellikle Gezi Parkı direnişi-
Şehirlerin yapısı, hareketlilik, mekânlar, davranışların ve du- açıktır: Geçmişin ve geleceğin hayal kırıklıkları arasında sı-
ne göndermelerle belirginleşiyor. Genç kuşak içinde bulun-
rumların tanımı, mevsimler ve daha pek çok değişkeni de göz-
kışan bireyler, toplumun genel çöküşüyle de başa çıkmak
duğu olaylara umutlanırken Z gibi eski devrimciler için bu
lemleme olanağı sunuyor. Bir günün ikinci yarısında zaman zorunda kalmışlardır.
olay, geçmişteki mücadelelerinin bir yankısı olarak ortaya
algısı, Bergson’un “süre” kavramını çağrıştırıyor. Karakter-
çıkıyor. Ancak bu yankı, artık eski heyecanını kaybetmiş bir
SONUÇ
ler, sürekli olarak geçmişin izlerini taşırken bu izlerin bugünkü
mücadele olarak karşımızdadır.
Bir Günün İkinci Yarısı, felsefi ve politik derinliğiyle
kararlarına ve eylemlerine nasıl yansıdığını deneyimliyorlar.
Yıldızoğlu, geçmişle geleceği, umutla hayal kırıklığını ay-
Türk edebiyatında dikkat çeken bir yapıt. Zaman akışındaki
Hatıraların birey üzerindeki etkisini, özellikle Z’nin Nil-
nı metin içinde harmanlıyor. Romanın felsefi boyutu da bu
özgün yapısı, karakterlerin içsel çatışmalarını ve toplumsal
gün ile olan ilişkisinde “Bu kadın onun hayatının aşkı de-
politik eleştiriden bağımsız değil elbette. Yıldızoğlu, karak-
eleştiriyi ustaca harmanlaması, bu romanı klasik bir anlatı-
ğil. Hayatının aşkından sonra gelmiş olan bir kadın. Onu da
terler aracılığıyla varoluşsal sorular soruyor.
dan çok daha ileriye götürüyor.
sevdi kendince…” ile aşkın durum ve biçimleriyle karşı kar-
Z’nin kendisiyle, geçmişiyle ve hayalleriyle hesaplaşma-
Yıldızoğlu, karakterler aracılığıyla Türkiye’nin politik ta-
şıya bırakıyor okuyucuyu.
sı, “Camus’nun Sisifos Söylemi”ne yapılan göndermeler-
rihine derin bir eleştiri getirirken bireyin bu tarihsel süreç
le birleşiyor. Z’nin kendini yok etmeye doğru sürüklenmesi,
FELSEFİ DERİNLİK VE POLİTİK ELEŞTİRİ içindeki varoluşsal sancılarını da gözler önüne seriyor. Z ve
Bir Günün İkinci Yarısı, yalnızca kişisel hikâyeler an- Sisifos’un “anlamsız” çabasını hatırlatıyor.
Deniz’in karşıt ama bağlantılı hikâyeleri romanın temel ça-
Yaşamak bedensel ve zihinsel olarak zaten zor bir iştir. Z,
latmakla kalmıyor aynı zamanda derin bir politik eleşti- tısını oluştururken hem geçmişin hem de bugünün yüklerini
ri de sunuyor. Yıldızoğlu, Türkiye’nin sol hareketine ilişkin yaşamında bir anlam bulamamış, mücadeleleri boşa çıkmış
taşıyan bir toplumu anlatıyor.
bir karakter olarak intiharı çıkış noktası olarak görür. Ancak
önemli tespitlerde bulunuyor. Türkiye’deki solun, özellikle Bu anlamda, roman, yalnızca bir dönem anlatısı değil, va-
1970’lerden günümüze kadar yaşadığı dönüşümleri titizlikle roman, bu intiharın arkasındaki derin varoluşsal sancıyı an-
roluşsal ve toplumsal bir sorgulama olarak da karşımızda.
n
24 Ekim 2024 9