Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
Ayhan Geçgin:
Tanıklığın ötesine geçmek!
“Ben”in öyküsü… Kendini, değerlerini hemence ele vermeyen ama o anlatı sarmalı içinde anlatırken varlık-yokluk halini; geniş
açılı bir objektifin gözerimine yansıyan her bir ışık, ses, görüntü adım adım çalışmaya başlar.
Bir anda anlatının sesini yakalarken konunun, izleklerin, yansıtılan (uzak-yakın) gerçekliklerin ne olduğunu, hatta “dil”ini
yakalarsınız. Böylece Ayhan Geçgin anlatılarının karakteristik özellikleri de dalga boyu yaratarak karşımıza çıkar.
ANLATILARININ KARAKTERİSTİK kan bireyin kimlik / aidiyet / varoluş
ÖZELLİKLERİ... sorgusu; bu kez anlatı/cı kahrama-
Ayhan Geçgin, gösteren olduğu nının derdi devası oluyor.
kadar hissettiren, düşündüren, yer
ROMANININ NEREDEYSE ANA
yer sorgulayan bir anlatıcıdır.
İKLİMİ / KARASI: KARANLIK
Anlatının açılış cümlelerinde
ZAMANLARIN KAOTİK ORTAMI!
birine baktığınızda o sesi / tınıyı,
İçinden geçilen karanlık zaman-
yazarın söyleminin rengini çıkarabi-
ların kaotik ortamında olup bitenle-
liyorsunuz:
rin yansısı onun romanının neredey-
“Bir kuyunun dibinden bakar gi-
se ana iklimi / karasıdır. Bunun için-
bi bakıyorum, ters dönmüş bir uçu-
de yer alan yaşam/a sorgusu, düşle
rumun kenarından yukarıya bakıyo-
gerçek arasına sıkışıp kalmış insa-
rum.” (s. 7)
nın sanrısı, yaşanan korku…
Öyle ki buradaki imgeye tutunarak
Giderek onun anlatılarında var-
(anlatıcılarının da sesine) anlatı bo-
lık sorgusuyla asal meselenin anlatı-
yunca ilerlerken neyin / nelerin olup
mındaki başat öğeye dönüşmesi…
bittiğine, o insan/lar/ın neden, niçin
Geçgin, işte bu noktada anla-
savrulup yaşama girdabına düştük-
tı dengesi kurmada huzursuzluğunu
lerinin öyküsünün kahramanlarına
dışa yansıtan bir kahramanın öykü-
(adım adım) erişiyorsunuz.
sünü öne çıkarmayı yeğliyor.
ANLATININ HATIRLATTIKLARI
Dünyalararasında’da yaptığı
İçine düşülen çukur ya da hen-
biraz budur. Olup bitenlere bir
dek… Bir bakıma anlatının hatırlat-
başka gözle bakma bilinci / sezgisi-
tıklarına da dönüyorsunuz. (Özellikle
ni taşır okura.
AYAKLANAN YERYÜZÜNÜN HİKÂYESİ!
de 6 Eylül 2015’teki sur olaylarına…)
Yaşanan o acı tufanını ise bize şöyle aktarır anla-
“Ayaklanan yeryüzü”nün “hikâye”sine bizi bir adım
Ama roman, birebir bu tanıklıklar üzerine kurul-
tıcı: “Kaçıncı tufandı bu? Acaba kaç tufandan sağ
daha yaklaştırıyor imgelemiyle. Anlatıcı “dünyanın
mamıştır. Yanılsamalar içinde görünen / görülenler:
çıktım? Sağ çıktıysam tabii. Günlerce suyun çekili-
kenarı” denen yerdedir.
“Gece göğü dediğim çöl mü, taş dediğim yoksa bir
şini izlemekten başka bir şey yapmadım. Kayaya sı-
Sur şehrindedir Rayber. Yıkılan, yağmalanan
bitki mi?”
kı sıkı sarılmıştım, pençe gibi geçirdiğim parmakları-
yerdedir: “Bizi yaktılar, parçaladılar, diri diri toprağa
Hayatın diğer “saik”lerine göçmeden, yaşanan o
mın rengi kayanın rengine dönüşmüştü.”
gömdüler, şimdi üzerimize lüks binalar dikecekler-
“tufan”ın acısı / sızısı anlatıcının benliğini yakıyor:
Öyle ki “Neresi burası” diye soracak çizgiye gel-
miş. Kül soluyorum, kan soluyorum, kemik tozu
“Görmeyen gözlerimi hissediyorum. Gözlerime
miştir. Hatırlanan “yer”le, yaşanan kopulan yerler
soluyorum…”
neredeyse acıyacağım. Yazık gözlerim. Yüzümü top-
arasında sıkışıp kalmışlığın sanrısı tümüyle onun ve
Onunla hatırlayan, hatırlatan bir zamanın içinden
rağa gömeceğim, gözyaşlarımla toprağı ıslataca-
şehrin ruhuna yansır:
geçiyoruz. Yitirileni, artık “hikâye”ye dönüşeni anla-
ğım. Neler gördün gözlerim, ağlama gözlerim. Ne-
“Dokunduğum yerin en ucuyum. Bu durumda ay-
tıyor bize anlatıcı.
ler? Hiçbir şey.”
nı zamanda ne burada ne oradayım, sanki iki yüzey
Ablukaya alınan neresi, bu yıkıma uğrayan yer,
İnsanı, insanlığı hiçleştiren bir dünyanın cehenne-
arasına sıkışmışım, daracık bir geçitte, incecik bir
yağmalanan hayatlar nerede, yakılan kent hangisi…
minden söz edildiğini hissettiriyor.
boşlukta yaşıyorum.”
Anlatı boyunca sorular soruları getiriyor.
Ve yaşama sorgusunun, var olma bilincinin
Anlatılan kentin ruhuna adım adım yaklaşıyoruz.
arayan bakışını, “Hafızam olayla birlikte yitmiş” EVRENSEL SÖYLEMİ OLAN BİR ANLATICI
Toplumun yaralandığı, yıkıma uğradığı yerleri göste-
denilen yerde yaşanan, asla unutulmayan, yer yer Geçgin, günümüz dünyasının altüst oluş sürecin-
riyor anlatıcı.
acısı sızısıyla hatırlanan zamanın izlerine döndürü- de yaşanan savaşlar, kıyım kırımların insanı sürükle-
Azalan / çoğalan sesteki sessizliği, ötelere taşıyan
yor bizi anlatıcı: diği yer / durumların tanıklığını getiriyor adeta.
bakışın sanrısında derin yarılmaların yaşandığı za-
“Öyleyse ben şimdi benden sonra kalan ney-
O, “Ben değilim, konuşan da ben değilim. Söyle-
manları hatırlatıyor bize.
se oyum” derken de kalanın başkalaştırılan bir diğimi hiç söylemedim, söylemediğimi hep söyle-
Ötede muğlak gibi duran hayatların, gölgelenen
“nesne”ye dönüşmüş halinden söz eder.
dim. Ben hiç konuşmadım, başkaları konuştu” dedi-
yaşantıların izlerinden yansımaları taşıyor anlatısı-
ği yerde, o başkalarının hikâyesini de anlatır.
ADETA SÜRREAL AMA BİR O
na, Geçgin.
Kısılan sesin, silikleşen sözün tınısını sözcük söz-
KADAR DA GERÇEKÇİ BİR DÜNYA!
O yitirileni, ama ardında bıraktıklarıyla hatırlananı
cük hissettirir. Yarattığı üslup ise onun çağcıl anlatı-
Geçgin adeta sürreal ama bir o kadar da gerçekçi birkaç kez daha hatırlamamız için bize işaretler gös-
cı yanını bize anlatır.
bir dünyanın yıkımlar yaşatan olaylarının doğurduğu
teriyor adeta!
Dünyalararasında bu anlamda Ayhan Geçgin’i ev-
sonuçları anlatan bir iklime taşıyor bizi. Orada, o sur kentinde yaşananın / yitirilenin ne ol-
rensel söylemi olan bir anlatıcı arenasına taşıyor de-
“Acele etme okur, hemen sarsılma, nelerin olup bitti-
duğunu gölgedeki varlık-zaman imgesiyle de yer
meliyim.
n
ğini birlikte göreceğiz” dercesine “iyi anlatı”sını kuruyor. yer açıklıyor da aslında.
Geçgin’in “kurma”, “anlatma” ustalığı da burada İlk romanı Kenarda’da başlayan; Gençlik Düşü, (*) Dünyalararasında, Ayhan Geçgin, Metis Ya-
belirgince öne çıkar. Uzun Yürüyüş, Son Adım’da belirgince karşımıza çı- yınları, 97 s., 2024.
6 24 Ekim 2024