Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
rahipler ve eğitimle ilişkisi belirsiz ve
karşıtlıklardan mı geliyor?
kirlenmiş; okula dönmek istemediğini
Bana göre o, miras kalan bu sömürge-
ve kendisi için adadan ve okuldan uzak-
cilik anlatısında ufacık bir parça olma-
ta yeni bir hayat kurmayı fena halde is-
nın gerilimi. Bağımsız bir ülkede yaşa-
tediğini biliyoruz sadece. Onun çıkış yo-
yan bağımsız bir kişisiniz, fakat yine de
lu İngiliz adamla arkadaş olmak ama
siz bu mirasla tanımlanıyorsunuz.
bunun da sonuçları var.
Bu, yaptığınız her şeyi, gördüğünüz
ve etkileşim kurduğunuz her şeyi etkili-
ERKEK ÇOCUKLAR VE
yor; dil, zenginlik, yoksulluk, din, hepsi
ERGENLİK!
bizim sömürge tarihimizle tanımlanıyor.
James romandaki bir diğer şaşır-
n
İrlanda ve Britanya’nın tam olarak ne
tıcı karakter. Eskinin yeni üzerindeki
kadar yakın olduğunu anlamak gerçek-
baskısını ve birey ile kolektif (toplum)
ten önemli. Neredeyse her İrlandalı aile-
arasındaki çatışmayı bir çocuk olarak
nin Britanya’da yaşayan akrabaları, bağ-
yakından deneyimliyor. Sizce, çeşitli
lantıları var. Ayrıca Brexit’e kadar Bri-
kimlik çatışmaları arasında büyürken
tanya en önemli ticaret ortağımızdı.
James nasıl bir adama dönüşürdü?
Yalnız çoğunlukla işlevsiz bir ilişki
Örneğin, Masson’ın Cezayirli bir an-
STEVE HUMPHREYS
bu, çünkü ya sömürgeleştirilen ya da sö-
ne ile Fransız bir babanın çocuğu ola-
mürgeci olmanın hepimizin üzerindeki
rak geçmişini dikkate alırsak James de
bu yolculuğa katılmaktan memnun olmasını umuyorum. etkisini nadiren açık açık tartışırız.
ileride bir başka Masson olur muydu? Veya Lloyd gibi
Varsa davranışlarımızdaki örtük kalıpları; yani ailele-
bir pragmatist mi olurdu?
SÖMÜRGELEŞME, DİL VE ZİHİN KARMAŞASI
rimizden, okullardan, kiliselerden, topluluklardan dev-
James’e ne olurdu, emin değilim ayrıca onun hakkın-
Roman, başından itibaren şiirsel diliyle; bol di-
n
raldığımız davranış ve tutumlardaki örtük kalıpları nadi-
da fazlaca konuşmaktan hoşlanmıyorum çünkü onun ka-
yaloglu, bilinç akışının kullanıldığı monologlar ve so-
ren tartışıyoruz.
rakterinin gelişimi romanın sonu için odak noktası nite-
ğukkanlı radyo haberleri benzeri olay aktarımlarından
Gizli alay, iğneleme, maskelenmiş aşağılama, hakir
liğinde. Beni bir hayli ilgilendiren şey, erkek çocukla-
oluşan anlatım tarzıyla ve hatta noktalamadan nere-
görme, bütün bu sessiz gerilim İngiliz-İrlandalı ilişkisin-
rındaki ergenlik deneyimlerinin etkisi.
deyse kaçınan yazımıyla dikkat çekiyor.
de hâlâ devam ediyor, tıpkı romanda da bombalamalar,
Erkek çocukları o kadar içselleştirebilirler ki ergen-
Bu türden çoklu bakış açısı kullanmayı neden ter-
silahlı saldırılar ve cinayetlerle yaratılan gürültülü geri-
lik yıllarındaki travmatik bir deneyim onların yaşamı-
cih ettiniz? Tek kişi anlatımının bir çeşit sınırlı bakış
lime karşı devam ettiği gibi.
nın geri kalanını, aynı zamanda etraflarındaki kişilerin
açısından kaçınmak için mi? Ayrıca noktalama kulla-
Anlatının bu dilsel özellikleri sayesinde roma-
yaşamlarını da tanımlayabilir. Dolayısıyla bir erkek ço- n
nımından mümkün olduğunca kaçınmak, dile yönelik
nı okurken teatral bir metin, belki bazen dramatik bir
cuğu bir şey verilmeden nasıl politikleşebilir? Bir oğlan
herhangi bir sınırlamadan kaçınmayı mı hedefliyor?
radyo oyunu dinliyormuşuz gibi hissediyoruz, sanki bu
nasıl radikalleşir? Bence konuyu burada bırakalım.
Koloni, Atlantik Okyanusu’nun ortasında bir kayanın
anlatım çağdaş dönemin görsel ve dijital kültüründen
İrlandalılar ve İngilizler arasındaki çatışmalar, İr-
n
üzerinde geçiyor. Dilin denizin hareketini çağrıştırması-
önceki eski zamanlara aitmiş gibi geliyor.
landa halkının kimlik mücadelesi, IRA’nın eylemleri
nı, (suya) daldırılma hissini çağrıştırmasını istedim.
Dilin okurlar üzerinde bu türden bir etki yaratması-
gibi gerçek hayattan tarihsel olgular da romanın arka
Dilin iki şeyi daha yapmasını istiyordum: Sömürgeci-
nı bilinçli olarak mı tercih ettiniz? Size göre işitsel ve
planında yer alıyor. Ancak bu toplumsal olgular, tıpkı
lik hakkındaki farklı perspektiflere dönük bir alan yarat-
yazılı kültür ile görsel ve dijital kültür arasında anlatı
bir adanın anakaradan uzakta ve izole olması gibi, an-
masını, bir de hem anlatıya hem de İrlanda’nın Britanya
dilinin tarzı bakımından bir fark var mı?
latıya mesafeli bir şekilde yansıyor.
tarafından sömürgeleştirilmesiyle yaratılan zihin karma-
Tiyatroyu seviyorum; ayrıca küçük yaşlardayken, 1906’da
O günleri yaşamış bir kişi olarak romanı kaleme
şası denizine daldırılma hissini kavramayı.
Berlin’de Max Reinhardt tarafından kurulmuş samimi oda
alırken bu mesafeli duruşu nasıl koruyabildiniz? Da-
Ülkenizi sömürgeleştirenlerle aynı dili konuştuğunuz-
oyunu mekânı Kammerspiele’nin anlayışına kapılmıştım.
hası, böyle bir duruşu korumak bir yazar için ille de
da, ülkenizi sömürgeleştirenlerle neredeyse tamamen
Başkalarıyla beraber bir mekâna girmek ve yanıtını zaten
önemli ya da anlamlı mıdır?
aynı göründüğünüzde birbirimize dönük sergilediği-
bildiğinizi sandığınız şeylere tekrar bakana kadar, onları
Bir yazar olarak en büyük isteğim okur için bir alan
miz üstü örtük davranışları çözüp incelemek çok güç ha-
tekrar düşünene kadar dışarı çıkmama fikrini seviyorum.
yaratmak. Okura ne düşüneceğini, hissedeceğini söyle-
le geliyor. Bu bazen pasif agresif davranış, bazen mizah,
memeye dikkat ediyorum; tek isteğim konuları kendisi Koloni, sömürgeciliğin mirasına ve etkisine bakacak
bir başka zaman da fiili saldırganlık oluyor.
bir alan yaratırken, ilk romanım The Undertaking ise
için düşünebileceği, yarattığım esere kendi düşünceleri-
Kitapta hepsinin olmasını istiyordum; bu sömürge mira-
ni ve deneyimlerini katabileceği bir ortam oluşturmak. İkinci Dünya Savaşı esnasında sıradan bir Alman olma-
sının içine daldırıldığımızı, sömürgeleştirilenler sömürge-
nın neye benzediğini sorguluyordu.
Bu yazma tarzı, ilk kez 16 yaşımda karşılaşıp tanıma-
leştirenlerle etkileşime girdiğinde ne olduğunu ve hâlâ da-
ya başladığım Fransız yazar Marguerite Duras’tan bir Her iki romanda da - politik sistemler ve onların sı-
hi ne olmaya devam ettiğini anlamak için kendi yolumuzu
hayli etkilendi. O dönemki İngilizce okumalarım Dic- radan insanlar üzerindeki etkisi hakkında üç parçalı bir
bulmaya çalıştığımızı hepimizin anlamasını istiyordum.
kens, Austen ve size ne düşüneceğinizi, nasıl hissedece- anlatının ilk iki parçasında - isteğim, okuru varsayılan
ğinizi söyleyen büyük 19. yüzyıl romanıydı ama ansızın ‘GİZLİ ALAY, İĞNELEME, HAKİR GÖRME, bilgiyi, varsayılan anlayışı yeniden düşüneceği bir alana
karşıma düşünmek, hissetmek ve hayal etmek için bana
TÜM BU SESSİZ GERİLİM İNGİLİZ-İRLANDALI mecbur bırakmaktı.
alan tanıyan bir yazar çıktı. İLİŞKİSİNDE HÂLÂ DEVAM EDİYOR’ Bunu yapmak için de her şeyi damıtıyor, dirhem dir-
Kitabın içinde yazarla birlikte olmak… Bu önce bir okur
Anlatı her ne kadar şiirsel, dingin ve sakin olur- hem azaltıyorum ki böylece okur bir alan yaratabilsin.
n
olarak sonra da bir yazar olarak benim için çok önemliy- sa olsun, roman başından sonuna büyük bir gerilim- Görsel, işitsel ya da duyusal olup olmadığı nasıl okudu-
di. Keşfetmek istiyorum, ders vermek değil ve okurun da
le akıyor. Bu gerilim, yukarıda en başta bahsettiğimiz ğuna bağlı olarak her okurun kendisine kalmış.
n
LUDWIG FEUERBACH’TAN ‘TANRILARIN DOĞUŞU’
udwig Feuerbach, Oğuz Özügül’ün çevirisiyle
“Tanrı, menşe ve öz itibariyle bir ‘akıl nesnesi’
L Say Yayınları tarafından yayımlanan Tanrıların
değildir, onu bu hale, daha sonraki kuşakların akıl-
sızlığı ya da aklı getirmiştir. O, spekülasyonun, fel-
Doğuşu adlı kitabında , tanrı biliminin (teoloji) gerçek
sefenin nesnesi ya da ürünü de değildir
anlamının insan bilimi (antropoloji) olduğunu savunu-
çünkü ortada henüz filozoflar yokken tanrılar
yor ve dinin, insan ruhunun rüyası olduğu görüşünü
vardı ve evrenin nedenleri, ateşten ya da sudan ya
ileri sürüyor. Ancak insanın, rüyada da olsa hiçlikte
da hatta hiçlikten meydana gelişi konusunda saç-
ya da gökyüzünde değil, yeryüzünde yani gerçeklik
malamak kimsenin aklına gelmediği zaman
diyarında bulunduğunu belirtiyor. Hıristiyanlığın
da onlar vardı. Tanrı, aslında bir talebin, dileğin
Özü adlı kitabında da bu düşüncenin temellerini atan
nesnesidir; o, talep edildiği, içten arzu edildiği, is-
Feuerbach, Tanrıların Doğuşu’nda klasik, İbrani ve
tendiği için, tasarlanmış, düşünülmüş, inanılmış bir
Hıristiyan antikçağ metinlerine yoğun göndermeler
varlıktır. Gözün özüne denk düşen bir varlık olarak,
yaparak bu düşüncesini çözümleme yoluna gidiyor.
n
ışığın sadece göz için gerekli bir nesne olması gibi,
tanrı da sadece genel olarak bir talebin nesnesidir,
çünkü tanrıların doğası insani dileklerin doğasına
Tanrıların Doğuşu / Ludwig Feuerbach / Çevi-
Çizim: Danita Delimont
denk düşer.” Kitaptan...
ren: Oğuz Özügül / Say Yayınları / 352 s. / 2023.
10 Ağustos 2023 9