Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
On Üç Günün Mektupları (Can Yayınları) adlı kitap, Cemal Süreya’nın, çoğunu
kahve köşelerinde yazıp önemli bir ameliyat geçiren eşi Zuhal Tekkanat’a
gönderdiği, neredeyse her sözcüğünde eşine olan sevgisini içeren mektuplardan
Şair aşkı
oluşuyor. Mektuplar yalnızca o sevda sözleriyle değil, Cemal Süreya’nın şiirle
düzyazı arasında yarattığı özgün üslubuyla, beslendiği şiirsel kaynaklar açısından da ayrı bir değer taşıyor. Her yaşta şairler
de sanatsal yaratı yönünden kendilerini değerlendirme olanağı bulacaktır bu mektuplarda.
ŞİİR TUTKUDUR liyor düşler kadar/ Bu yüzden di- dırdan yeni çekilmiş bir yufka gibi
“Şair olunmaz, şair doğulur.” sözünü Cahit Külebi’nin yorum ki aşk eskidikçe aşktır/ her dem sıcak ve taze olduğunu
ağzından duymuştum bir toplantıda. Cemal Süreya, Sevgi eskidikçe sevgi/ Her şey anlamalısın. Yükseköğrenim yılla-
kendine özgü ayrıntılı verilerin ışığında Külebi’nin biliyor her şey/ Sen biliyor mu- rında başkent sokaklarında cep-
yargısını destekliyor: sun bakalım/ Seni nice sevdiği- lerimi ellerimle doldurarak yürür-
“Bir şair ilk dizesiyle kendini ortaya koyuyor, sonra- mi?/ Üstüne titrediğimi?” ken ileride bir karım olacağını, ço-
dan ancak gelişebilir; ama sözgelimi dönüşemez. İlk Gece gündüz, uyurken uya- cuklarım olacağını düşünürdüm.
beş yılında, ilk on yılında belli bir şiirsel onura yüksel- nıkken eşinin sevgisine sığınır Yüzsüz, bedensiz bir şeydi bu
memiş bir kimsenin sonradan önemli bir şair olması sığınmaz şair, “Anılarla düşler iç kadın; bir gölge gibi düşlerimin
beklenemez. Evet, ‘Deha, olgun yaşta gerçekleştirilen içe gelişir. Birbirinden ayrılmaz. arasından sıyrılır, geçer giderdi
bir gençlik düşüncesidir.’ Dehanın belirmesi için ol- Düşler anıların kız çocukları- zaman zaman. Sensin o kadın. O
gun yaşın beklenmesi şart değil şiirde. Ama o düşün- dır Sen yaprak bakışlı küçük kız, çocuklar Memo ile Elif. Annemle
ce olgun yaşta gerçekleşmişse, bunun mutlaka genç- eğil bir yol öpeyim yanağından” babam Bilecik Şosa’nın yanında
lik döneminde tutarlı bir kökü vardır.” (Günler, YKY) deyiverir. yan yana iki mezarda uyuyorlar.
Şiir tutkudur. Tutkunun ülkesi de sevgidir. Cemal 23 Kasım 1969’da Cemal-Zu- Annem 1938’de, babam 1957’de
de Zuhal de birbirinde ikinci evliliklerini yaşadılar. hal evliliğinden doğup, 13 Ağus- öldü. İki ölüm arasında 20 yıl-
Mektuplarda Cemal’in Zuhal’e yönelik sözlerinde tos 1990’da bir kaza kurşunuy- lık bir ara var. Bir gün gidelim.
duygu doruklara ulaşınca sevgi tutkuya dönüşü- la ölen oğlu Emrah Memo’ya da Gidelim mi? Büyük annemle
yor. Böylece şair sevgide şiiri, şiirde sevgiyi yaşı- aynı tutkuyla bağlıdır: Hasan amcam da şu koyu yeşilliğin
yor. Öyle duyumsamalarda yüreğinden Üç yaşındaki altındadır. Ama yan yana değiller.
kopan sözleri ardı ardınca sıralıyor: Memo’yu, “Memo sıradışı bir çocuk, bü- ‘Sizin hiç babanız öldü mü?’”
“Kaç yıldır evliyiz yan yanayız. Hâlâ ba- tün bir çocuk. Şimdi düş gücünü daha Şair, mektubunda eşine geçmişini açarken, nasıl
şım dönüyor senlen, esrikim senlen, se- da başka türlü çalıştırmaya başladı. Bo- bir toplumsal yapıda yetiştiğini de açıklıyor:
viyorum seni. Her geçen gün daha büyük yuna masallar, öyküler anlatıyor, olaylar “Biz gözyaşımızı gizleyen insanlarız./ Biz kahkaha-
bir aşkla”. “Ben ki sana senin şahdama- uyduruyor” diye betimler. nızı gizleriz./ Biz koşuyu kaybettikten sonra da koşan
rından daha yakınım”. atlarız./ Seni seviyorum.”
ŞİİR KAYNAĞI
“Sen ne can kadınsındır sen. Kirpikleri-
Zuhal’e gönderdiği Aragon’un ŞİİRSEL SÖYLEM
nin ucuyla şarkı söylersin. Buram buram
“Öyle derin ki gözlerin içmeye eğildim Cemal Süreya’nın yaşamıyla örtüşen kaynakları-
tütersin Cemal Süreya’nın yüreğinde”. “Bir
de” dizesiyle başlattığı 23 Temmuz na, şiir yaşına değindiği görüşlerinde varılıyor:
su akıyorsa, bir bulut geçiyorsa, hep se-
Pazar günlü mektubunda asıl adı Ce- “İleri yaşta şair olunmaz. Çünkü şair, bütün şiir
ninle...”. “Seni evrence seviyorum.”
malettin Seber’i kullanarak Dersim’den ötesi deneyimlerin yanı sıra şiirin de deneyini sürek-
ŞİİR YAŞAMAK Bilecik’e ailece sürgün edildiklerini li olarak yaşamalıdır. Dili bir süreden beri şair olarak
İki türlü şair vardır: Şiir yazanlar, şiir ya- anlatırken yaşam kaynaklarından kavrama durumunda olmalıdır. Yoksa yazdıkları şiir
şayanlar. Şiiri herkes yazar ama her şair şi- beslenen şiirlerinin özünde yerleşik değil, yalnızca şiir biçimleri olacaktır, buluşları, im-
ir yaşayamaz. Düzyazısı ile şiiri bir kazanda fokurda- bir hüznün yattığı seziliyor: geler halinde değil, terimler halinde gelecektir.
tan Cemal Süreya ne yazsam diye düşsel dünyalarda “Bizi bir kamyona doldurdular. Tüfekli bir erin neza- Şiir sadece bir deneyi değildir; bütün bilimler üs-
dolaşmaz, eline kalemi almadan düşünür-duyumsar- retinde. Sonra o iki, erle yük vagonuna doldurdular. tüne, sanatlar üstüne, tarih üstüne,siyasa üstüne,
gözler-beyninin harmanında tümünü bir araya getirir. Günlerce yolculuktan sonra bir köye attılar. felsefe üstüne, gelenekler ve görenekler üstüne, kı-
Onların kaynaşması kalbine burgu gibi saplanınca, Tarihöncesi köpekler havlıyordu. Aklımdan hiç çık- sacası bütün bir hayat üstüne, ‘bireşik’ bir duygu
sıradan bir sözcük bile örnekte görüldüğü gibi, dü- maz o yolculuk, o havlamalar, polisler. Duyarlığım bi- ve düşünceye yükselmiş olması gerekir.”
şünceler, duygular birbiriyle kaynaşarak şiire dönüşür: raz da o çocukluk izlenimleriyle besleniyor belki. Anam Cemal Süreya’da hiçbir şairin izinin olmayışının,
“Ben seni düşünüyorum seni/ Hani tıpkı o ilk sürgünde öldü, babam sürgünde öldü. anlatısını kendine özgü bir şiirsellikle kuruşunun,
günlerdeki gibi/ Kalbim diyorum kalbim/ Daha dün Memo’ya ve sana duyduğun sevgide bu ölümleri de çağrışımsal alanı geniş sözcükler kullanmasının ne-
tezgâhtan çıkmış bir su sayacı gibi/ Aşkı anılar bes- bu öksüzlükleri de değerlendirmelisin. Aşkımın tan- deni bu olmalı...
n
EDGAR LEE MATERS’TAN ‘SPOON RIVER ANTOLOJİSİ’
. yüzyıl Amerikan edebiyatının en sıra dışı eser- yazıtı olarak kurgulanıyor. Yazıtlarda, Spoon River ad-
20lerinden, Edgar Lee Maters’ın, 1915’te ilk kez
lı bu varsayımsal Amerikan Orta Batı kasabasının me-
yayımlandığında, cinsellik, ahlaki çürüme ve ikiyüzlü-
zarlığına gömülen 250 kişinin yaşam öyküleri birbiri-
lük konularındaki açık sözlü yaklaşımı nedeniyle bü-
ne bağlanarak yaşamları ve ölümleri anlatılıyor; üstelik
yük sansasyon yaratmış, Amerikan kasabasının değer-
aşkları ve nefretleri, başarıları ve başarısızlıkları, sırları
lerine yönelttiği eleştirel bakış açısı birçok yazarı etki-
ve suçları da ifşa ediliyor.
n
lemiş Spoon River Antolojisi (Çeviren: Tamer Gülbek /
Beyoğlu Kitabevi), kurgusal bir kasabanın yaşamını yi-
Spoon River Antolojisi / Edgar Lee Maters / Çe-
tirmiş insanlarının bakış açılarından yazılmış bir şiir ko-
leksiyonu. viren: Tamer Gülbek / Beyoğlu Kitabevi / 292 s. /
Kitapta her bir şiir, o şiire adını veren kişinin mezar
2022.
16 Mart 2023
6