Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
DİMİTRİS SOTAKİS’TEN ‘YARIM KALP’
‘Gerçeklikten hiç büyülenmedim!’
Yunan Tuhaf Dalgası’nın edebiyattaki temsilcilerinden Dimitris Sotakis, gerçekte kim olduğunu
itiraf etmeye en ufak cesareti olmayan bir adamın hikâyesini anlattığı Yarım Kalp’i (Çeviren:
Fulya Aktüre Koçak / DeliDolu Yayınları) “İnsanın tarif edilemez ve dayanılmaz derecede acı
veren var olma arzusu hakkında bir kitap” olarak niteliyor.
Bugün bizim yaşadığımız en sürreal şeyin, insan yalnızlığı olduğunu vurgulayan ve yalnızlığın
yeni çağın hastalığı olduğunu imleyen yazar, “Hepimiz, insan topluluğu tarafından kabul edilmek
için birtakım toplumsal rolleri sürekli oynamaya meyilliyiz. Yarım Kalp’in kahramanı da bir
kâbustan uyanıyor gibi görünüyor ve asıl yaşamını geri kazanmaya can atıyor” diyor.
Bu nesnelere çevrilen dikkat, karakterleri-
SEZA ÖZDEMİR
min çoğunlukla her şeyi analiz edip parçala-
ra ayırarak incelediğini gösteriyor fakat ay-
ağdaş Yunan edebiyatının adın-
nı şeyi kendileri hakkında hiç yapamıyorlar.
dan hayli söz ettiren yazarı Dimit-
Ç
Romanın kahramanı, rahat hissedeceği bir
ris Sotakis’in, modern insanın ade-
mikro dünya yaratmaya çalışıyor; bu aslında
ta görünmez düşmanı haline gelen kendi
kendisinden çıkıp yine kendisine dönen bir
benliğiyle karşılaşmasını konu alan o “tu-
oyun. Bu oyun çocukça, genellikle de safça
haf” hikâyelerinden biri daha dilimizde.
bir şeyle onun arasındaki bağlantıyı kuruyor
Roman varlık, benlik, kendinle yüz-
ama ona gözle görülebilen çevresiyle istikrar-
leşme, kabullenme ve kendini gerçekleş-
lı bir durum da sunuyor.
tirme gibi konularda okuyucuyu düşün-
dürüyor. Gerçeğin içinde gerçeküstü-
İNSAN VE MEKÂN İLİŞKİSİ
cü bir yaklaşımla ve de tıpkı o en basit
n Diğer yandan adam her ne kadar diğer
ama en büyülü masallardaki gibi içiniz-
benliğinin yanına varmak için de olsa sokak-
deki cadıyla, içinizdeki tilkiyle, içinizde-
larda, şehirde uzun uzun yürümeye başlayın-
ki kurtarıcıyla, içinizdeki kralla / krali-
ca bir rahatlama hissediyor.
çeyle karşı karşıya getirebiliyor.
Günümüz insanı için mekânın -sokak gi-
Buna “gölge” yanınız mı dersiniz, al-
bi açıkhava veya eşyayla dolu ev gibi kapa-
ter egonuz veya “doppelgänger”iniz (kö-
lı bir mekânın- yaşamdaki rolü nedir? Size
tü ikiziniz) mi ona siz karar verin. Ardın-
göre bunlar arasında bir fark var mı ve/veya
dan da sahici bir yaşamanın ve varoluşun
varsa, bunu nasıl tarif edersiniz?
yollarını sorgulatıyor. Ne de olsa “Var ol-
Bence adam, hiç hareket edemese tek bir
mak isteyen kimse kaybolmaz” (s. 135).
noktada durmaktan memnun olurdu. Daha
Dimitris Sotakis ile Yarım Kalp (Çevi-
ce -en azından görünüşe göre- sakin biri; yalnız bunun sa-
ziyade hareket etmeye mecbur kalıyor nere-
ren: Fulya Aktüre Koçak / DeliDolu Yayınları) ve mo-
kinlik mi, yoksa korunmak için kendi etrafına inşa ettiği bir
deyse; çünkü zihninin berraklığını tazelemesi gerek. Varlığı,
dern insanın açmazlarını konuştuk.
sığınak mı olduğundan emin değilim. Yeni bir yön belirle-
her daim fiziksel bir uygunsuzlukla karakterize olmuş du-
mek zor, onu korumak daha da zor.
rumda, ister evin içinde olsun isterse de sokakta yürüyor ol-
KENDİNE YABANCILAŞMA VE UYANIŞ!
sun. Mekân sahiden mühim değil. Karakterin kendi içinde
n Türkçeye çevrilen yeni romanınız Yarım Kalp’te, evlen-
İNSANIN TARİF EDİLEMEZ VE DAYANILMAZ
terk ettiği mekân, kendi içindeki adımları çok daha önemli.
dikten sonra sanki hayatının akışında bir kırılma yaşamış-
DERECEDE ACI VEREN VAR OLMA ARZUSU!
n Hikâyelerinizi neden sınırlı karakterler ve sınırlı mekânlarla
çasına farklı bir yaşamın içinde kaybolan ama gündelik mo-
n Okuma boyunca -Jungcu terimlerle söylemek gerekirse-
kurguluyorsunuz? Diğer bir deyişle, anlatılarınız yalnızca tek
noton yaşamına da alışan bir adamın hikâyesini okuyoruz.
“gölgesi”yle karşılaşıp sonunda onu kabullenen bir adamın
bir mekânda veya çok az sayıda karakter etrafında geçiyor
Fakat bu adam kendi yaşamına, benliğine, algısına yaban-
hikâyesini okuyor gibi hissediyoruz. Belki başka okuyucular
meselâ. Yazarken bunun belli bir nedeni var mı sizin için?
cı gibi yaşayan biri. Size göre bu, modern insanın benliği-
buna “doppelgänger” ya da “alter ego” diyecektir.
Aslında benim kitaplarımın sadece bir karakteri var, bütün
nin bölünmesi mi, yoksa kendi benliğine yabancılaşması mı? Bu açıdan Yarım Kalp modern insanın benliğini
o edebi evren onun etrafına inşa ediliyor. O ikincil karakterle-
Bu, daha çok modern insanın kendi yaşamını tam olarak
keşfetmesi; kıskançlık, pişmanlık, inkâr, şüphe gibi
rin hepsi daha çok kitabın nihai amacına hizmet eden kuklalar.
kendi istediği gibi yaşayamama acizliği. Kendiyle yüzleş-
“gölge” özelliklerini kabullenip bütünleşmesi ve kendini
Karakterlerimin “ben ve dünya”yı içinde taşıdıkları felsefi
meyi ve gerçekte kim olduğunu itiraf etmeyi reddetmesi…
gerçekleştirmesinin hikâyesi mi?
bir plan var hep. Salt alegorik işleyecek teatral bir ortam ya-
Hepimiz, insan topluluğu tarafından kabul edilmek için bir-
Yarım Kalp, insanın tarif edilemez ve dayanılmaz derece-
ratmışız gibi görünüyor, karakterlerimin başka insanlara ihti-
takım toplumsal rolleri sürekli oynamaya meyilliyiz. Yarım de acı veren var olma arzusu hakkında bir kitap. Bizim ben-
yacı yok, hiç gelmeyecek bir geleceğin sadece hayalini kura-
Kalp’in kahramanı da bir kâbustan uyanıyor gibi görünüyor
liğimizin özünün gerçekte ne olduğu sorusunu aslında ne bi-
rak bir mağaranın içinde bile mutlu olabilirlerdi.
ve asıl hayatını geri kazanmaya can atıyor. Bununla birlikte
lim, ne felsefe ne de edebiyatın kendisi yanıtlayabilmiştir.
n Anlatılarınız, hikâyenin akışına göre birçok grotesk ve-
hayatta kalmak için benliğimizi bölmeye mecbur kaldığımız Romanın kahramanı, gerçekte kim olduğuyla ilgili en ba-
ya absürd unsuru barındırıyor. Fakat aslında gerçek dün-
koşullarda yaşıyor ya da yeni bir benlik icat ediyoruz. Roma-
sit, aynı zamanda en karmaşık soruyla acı çekiyor.
yadan gerçek bir insanın hikâyesini anlatıyorsunuz (Yapıt-
nın kahramanının uzun zamandır yaptığı şey de bu. Onu asıl benliğinden veya en azından asıl benliği sandığı
larınızdaki, fantastik bir dünya değil) Bu bir paradoks mu?
şeyden ayıran bir referans noktası, bir kavşak var. Onun, her
KAOS, YAŞAMIMIZDA KÖTÜ BİR YOL Romanlarınızdaki dünyalar için ve sizin yazma süreciniz
şeyin etrafında yeni bir ahlak yaratmaya çalıştığını görüyoruz.
GÖSTERİCİDİR FAKAT!... için gerçekliğin rolü nedir? Çağdaş zamanlarda gerçekli-
n Kahraman, benliğinin diğer yarısıyla karşılaşmasından
‘KARAKTERLERİMİN ÇOĞU TAKINTILI!’ ğin rolünü nasıl tanımlarsınız?
önce gayet mülayim ve sakin biri ama kendi dünyasına da ya- n Evdeyken etrafındaki tüm o küçük nesnelerin ona faz- Gerçeklikten hiç büyülenmedim, hele edebiyattaki gerçek-
bancılaşmış. Diğer yandan o karşılaşmadan sonra yaşamın- lalık gelmesi, adeta boğması dikkat çekici ki bunu Solu- likten hiç. Benim için edebiyat aslında gerçeklikten kaçma-
daki esas değişimin başlangıcı haline gelen bir gerilim, di- nın bir yoludur. Sırf gündelik hayatımı, her gün yaşadığım
ğun Mucizesi romanından da hatırlıyoruz).
ğer deyişle kaos başlıyor. Değişimin anahtarı kaos mu sizce? Karakterlerinizin etrafındaki tüm o irili ufaklı nesneler gerçekliği kayıt altına almak, bence tamamen sıradan bir şey.
Kaos, yaşamımızda kötü bir yol göstericidir fakat uyanıp ile özne olarak insan arasındaki ilişkiyi neden bu kadar Bundan dolayı kim olduğumla ilgili kendi kişisel izimi bırak-
gerçeklikle yüzleşmek için bu şoku yaşamaya ara sıra ihtiyaç sık vurguluyorsunuz? mak amacıyla kendi kurallarımla kendi evrenimi yaratıyorum.
duyarız. Kaosun kesinlikle bir gücü var, bu öyle büyük bir Karakterlerimin çoğu takıntılı insanlar, gerçekliğin yükün- Evet, karakterlerim uzaylı değiller, bizim gibi insanlar
güç ki yaşamımızı yeniden tanımlayabilir de bizi içine çekip den mustaripler, gerçeklikle başa çıkamıyorlar. Küçük nesne- ama öteki dünyaya ait, adeta gerçek olmayan, aynı zamanda
sonsuza kadar ortadan kaldıracak bir tehlikeyi gizleyebilir de. lere odaklanma ve onlara karşı gelişen takıntı romanın absürd, hepimiz için bir o kadar tanıdık gelen koşullar yaratmak be-
Gerçekten kahramanım diğer benliğiyle yüzleşmeden ön- abartılı, aynı zamanda da sembolik atmosferini vurguluyor. nim arzum.
n
8 12 Ekim 2023
FRAGOULIS KARAYİANNOPOULOS