Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
Buluşma da büyük, çağrısı da
Biri (Nazmi Ağıl) sözcüklerle resimler yapıyor, biri (Dilek Yördem) renklerle şiirler yazıyor.
İki usta el ele vermişler, bize, haydi siz de gelin demişler... Bana kalırsa koşun! Ben öyle
yaptım. Ama ödeviniz/ ivedi bir işiniz varsa önce onu bitirin...
virmeden. Ve bir arada, ni bilmediğimiz o inanıl-
Y. BEKİR YURDAKUL
olağanüstü uyumlu bir maz dünyada yarattığı-
ekip olarak yer alıyorlar mız kirlilik düşüyor
kyanuslardalar, denizlerde-
sahnede. aklıma.
ler... Irmaklar hatta dereler
Çocuklar için de yer Bence her biri birbi-
O de evi onların. Onları tanıyor-
yer gülümseten, arada rinden ilginç balıklardan
sunuz. Belki de hepsini. Arada bil-
şaşırtan ne ki hiçbir ka- yirmi dokuzunun kimli-
medikleriniz / aşina olmadıklarınız
labalığa yer vermeyen; ğini resimli şiir-bilmece-
varsa iki usta, Nazmi Ağıl ve Dilek
Desen: DİLEK YÖRDEM
sımsıcak, yalın dizeler lere saklarken ve bu hoş
Yördem, sizi şirin mi şirin bir tanış-
kaleme alan Nazmi Ağıl, oyuna çekerken bizi,
ma oyununa bekliyorlar. Şiir-bilmece
nelim oyun içinde hem de şairin is-
bu kez balıklarla el ele Ağıl’ın asıl derdi parçası
demişler adına; bana sorarsanız çok teğini yerine getirip yeni dizeler ka-
daha fazlası. denizlere açılıyor. olduğumuz doğa, tüken-
talım bu güldesteye. n
Kitabın sayfalarını do- mez sandığımız denizler
laşırken suların, su altı- dolayısıyla su üstüne ye-
‘EVLER’İ TEMİZ KALSIN Büyük Balık Buluşması / Nazmi
nın varsıllığının bütünüy- niden düşünmemiz.
Desenler, renkler, çizgiler, sözcük- Ağıl / Resimleyen: Dilek Yördem /
ler, uyaklar... Hepsi ayrı bir dünya le farkına varamadan günden gü- Haydi, katılalım bu oyuna! Hem YKY Doğan Kardeş Kitaplığı / 72
olarak sesleniyor daha kapağı çe- ne daha çok kirlettiğimiz, kıymeti- onları bulalım/ tanıyalım hem düşü- s. / 9+ / 2022.
On iki fotoğraflık bir albüm!
Figen Şakacı’nın yaptığı sıraya uyup kulak veriyorum on iki konuğuna. Hepsinde geniş geniş soluklanıyorum.
“Aklımın sineması”nda 1950’den ‘90’a değişen Türkiye ve dünya filmi oynuyor. Konukluğum süresince açık
tutuyorum kapımı, pencerelerimi. Ve biliyorum; Figen Şakacı’nın özenle hazırladığı bu bahçeye yeniden döneceğim.
yolculuğa çıkacağımızı; yazarlarımı- nukluğum süresince açık tutuyorum ka- Otuz-kırk yıl
Y. BEKİR YURDAKUL
zın, o “hiçbir yere gitmeyen gökyüzü pımı, pencerelerimi. öncesinin, he-
öyküleri”nin bahçesinde dolaşırken bir Derken bir anda Ankara’da, aynı yıl- le ki şu her şe-
aha adı bir çağrıya dönüşüyorsa
yandan da ülkemize, ilişkilerimize, insan larda, belki de aynı günlerde; Meh-
ye “para” diye
o kitabın sayfalarında bir an önce
olma hallerimize... kısacası değişen ha- met Zaman Saçlıoğlu’yla Kurtuluş
D yitip gitme heyecanıyla çalıyorum bakılan çağda
yatımıza bakacağımızı fısıldıyor. Parkı’nın çevresinde koşarken, Konak
kapıyı. Bu kez zilde Figen Şakacı’nın adı bize daha kıy-
Bir anda kendimi kendi oyunumda Sineması’nda bilet kuyruğunda, Kızı-
okunuyor. Demek ki bir şölene çağrılıyız. metli gelişi, oralarda kendi çocukluk anla-
buluyorum; 1950’lerin son çeyreğin- lay’daki gökdelende... Buket Uzuner’le
Konuklar mı? Banu Özyürek, Buket Uzu-
rımızın saklı oluşuyla bir ilgisi yok.
de, 60’larda. Onlarca an, yüzlerce fısıltı, Kuğulu Park’ta, Sevgi Soysal’ın
ner, Deniz Poyraz, Fatih Altınöz, Gülten
Zeynep Uzunbay’ın yeniyetmelik gün-
binlerce ses... Sonra sorular... “Yenişehir’de Bir Öğle Vakti”ni okurken
Dayıoğlu, Kerem Eksen, M. Zaman Saç-
lerini dolduran ıslığını duyunca, genç
Glück’ün deyişiyle o “bir kez bakışı- buluyorum kendimi.
lıoğlu, Mıgırdıç Margosyan, Mine Söğüt,
Gülten Dayıoğlu’nun içercesine oku-
mız” neden kazınır aklımıza, üzerine on- Ve Mine Söğüt’le kasetli, “walkman”li
Tuğba Doğan, Yiğit Bener, Zeynep Uzun-
duğu gazeteyi bugüne getirince Meh-
ca yığılana karşın inatla, kararlılıkla, sa- yıllara uzanıyorum. İrfan abinin, listeme
bay. Bir de siz elbette...
met Zaman Saçlıoğlu’nun deyişiyle, “in-
bırla durur durduğu yerde? uygun doldurduğu kasetleri hâlâ sakla-
Parmağımı zile uzatırken (çevirirken
san ruhunun mutlu hayallerle oyalandığı
“Sonrası”nı varsıl kılan onca hatıra ki- dığımı anımsıyorum.
kitabın kapağını) çoğunu okumuş / ta-
yıllar”ı düşününce yazık ki yitip gidenler
mi gün alıp başını giderken ya da ka- Sonra Gülten Dayıoğlu’nun, kız ço-
nımış olmanın sevinci eşlik ediyor heye-
gelip dikiliyor karşıma.
lakalırken bir yerlerde; onca hüznümü- cuklarımıza yönelik sözde “koruma-
canıma. Dahası aralarında yakın dost-
Ne ki Kerem Eksen’in Ufuk, Arma-
zü, kırgınlığımızı, kederimizi, acımızı ya- cı” hallerimizle nasıl bir kararlılıkla başa
larım var; öncelikle onların sözcüklerine
ğan ve Ateş’iyle buluşunca, Tuğba
nı sıra neşemizi, coşkumuzu, düşlerimi- çıktığını alkışlarken bir türlü değişme-
mi uzansam derken “Dur, acele etme.”
Doğan’dan “insanın kaçmak isteyeceği
zi nasıl da saklar o bir anda büyümeleri- yen, inatla sürüp gelen “mahalle baskı-
diyorum kendime.
okulu seçebileceği”ni duyunca aldırma
mizin hemen öncesi! ları” çukurumuzu düşünüyorum.
diyorum “insan tükenmez!”
Eduardo Galeano’nun “Bana nasıl oy-
ON İKİ ÖYKÜ, ON İKİ TANIK
Ve biliyorum; Figen Şakacı’nın özen-
ÖYKÜLERİ SIRAYLA OKUYUNCA nadığını söyle, sana kim olduğunu söy-
Figen Şakacı, zarif bir ev sahibi; No-
le hazırladığı bu bahçeye yeniden döne-
bel ödüllü şair Louise Glück’ün “Dünya- Sonra Figen Şakacı’nın akışına uyup leyeyim” dizelerinin serinliğinde, Yiğit
ceğim. n
ya bir kez çocukken bakarız, gerisi ha- sırayla okuyorum on iki seslenişi / anıyı Bener’in anlattıklarını okurken bugün
/ öyküyü. Hepsinde geniş geniş solukla- sahalarda olağan olmaktan çıkıp alabil-
tıradır” dizeleriyle kapıda karşılıyor ko-
Herkes Bir Anda Büyür / Derleyen:
nuklarını / beni. nıyorum. O soluklanma aralarında ken- diğine seyrekleştiği için büyük alkış alan
1990’lardan geriye, 50’lere; on iki ko- di anlarım çalıyor kapılarımı, pencerele- nezaket halkalarıyla çevrili kendi oyun Figen Şakacı / Kırmızı Kedi Yayınları
nuğunun kaleminden dökülenlerle bir rime minik çakıl taşları yolluyorlar. Ko- yıllarıma uzanıyorum. / 180 s. / 10+ / 2022.
5 Ocak 2023
15