Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
(13 NISAN 1906 / 22 ARALIK 1989)
Sessizliğin peşinde bir yazar;
Samuel Beckett!
Irlandalı usta yazar Samuel Beckett, 1948 yılında Fransızca yazdığı,
kendisini dünya çapında bir üne kavuşturan iki perdelik oyunu Godot’yu
Beklerken için “Godot’yu yazmaya rahatlamak, o sırada yazdığım
korkunç düzyazıdan kendimi kurtarmak için başladım” der.
Beckett burada uyguladığı yoksullaştırma yöntemini Oyun Sonu (1957)
ve Mutlu Günler (1960) gibi sonraki oyunlarında daha da ileri taşımış,
diyalogları iyice minimalist kılarak ulaşılması olanaksız
gözüken mutlak bir sessizliğe doğru yol almıştır.
Zira yaşamın anlamının kaybolması, sözcüklerin yok olmasıyla eşleşir ve
Hamlet’in ölmeden önce “Ve gerisi sessizlik” demesi gibi,
Beckett de son metni olan Sarsılmalar’ı (1988) “Ah, her şeyi bitirmek”
cümlesiyle noktalamıştır.
Belki bu son sözleri yazarın tüm yaşamı boyunca aradığı ve arzuladığı
sessizliğe, uzun çabalar sonucunda, bir anlamda kavuşmayı başardığı
şeklinde algılayabiliriz.
lığında bir yerde yazarın “ağaçlı kır yolu” diye betimledi- ne karşı çıkar. Binlerce yıldır filozofların çözememiş olduğu
FERDA FİDAN
ği belirsiz bir yerde buluşurlar. Boş boş konuşarak bir tür- varoluşsal sorunları ele almak için nasıl bir dil kullanabilir?
lü gelmeyen ve asla gelmeyeceği belli olan Godot’yu bek- Düşünmek hayatın mantıksızlığını ortaya çıkarmaktan
İKİ AVARE; VLADİMİR VE ESTRAGON’UN
lemekten başka hiç bir şey yapmazlar. Ama kaygılıdırlar: başka işe yaramaz: Pozzo kölesi Lucky’ye yüksek sesle dü-
BEKLEYİŞİ...
Randevu saatini unutmuş olabilirler mi? Godot gelmiş, on- şünmesini emrettiğinde Lucky’nin adeta soluksuz söylediği
İrlandalı genç yazar Samuel Beckett (13 Nisan 1906 / 22
ları bulamayıp gitmiş olabilir mi? Beklerken ne yapmalı? beş sayfalık metin ipe sapa gelmez sözcüklerden oluşan ve
Aralık 1989) Gestapo’dan kurtulmak için Fransa’nın güne-
bilimsel dilin parodisini yapan bir tirattır.
yinde saklanır. Savaşın bitiminde Paris’e döner ve bundan
BECKETT: ‘GODOT’NUN KİM OLDUĞUNU Dilin yetersizliği Estragon ve Vladimir’in diyalogların-
böyle Fransızca yazmaya karar verir. Aslında ana dili İngi-
BİLMİYORUM. VAR OLUP OLMADIĞINI da da karşımıza çıkar zira kendilerini ifade etmek için hep
lizceden vazgeçmemiş, iki dilli yazar statüsüne bürünerek
BİLE BİLMİYORUM!’ doğru sözcüğü bulmaya çabalarlar. Önünde bekledikle-
aynı zamanda kendi metinlerini bir dilden diğerine çeviren
Godot’nun kim olduğu konusunda eleştirmenler tarafın- ri bitki tam olarak nedir? Bir “çalı” mı? yoksa “ağaççık”
çok özel bir yazar-çevirmene dönüşmüştür.
dan sayısız tezler üretilmiştir ama Beckett hepsini bir çır- mı? İkinci perdede yine tartışırlar. Sıkıntıdan kurtulmak
Gönüllü sürgün olmak, Fransızca yazmak, o güne dek
pıda silip atar: “Godot’nun kim olduğunu bilmiyorum. Var için yapmaya çalıştıkları nedir? Bir “eğlenme” mi? “ra-
yazdığı şiir ve düzyazıda yalınlık arayışında olan yazarın
olup olmadığını bile bilmiyorum. Ve onu bekleyen iki kişi- hatlama” mı, yoksa “oyalanma” mı?
kelime dağarcığını ve sözdizimsel hamlelerinin çeşitliliği-
nin buna inanıp inanmadıklarını da bilmiyorum.”
ni azaltma amacıyla giriştiği istençli bir eylemdi: “Kendimi
Birinci perdenin ortasında sahneye başka bir çift girer: sert BECKETT’İN ARAYIŞ VE TEREDDÜTLERİ
daha da yoksullaştırma arzusuyla İngilizceyi bırakıp Fran-
adam Pozzo ve devamlı ezerek aşağıladığı kölesi, tasmalı bir Ancak elbette bu arayışların içinde dil değiştirmiş olan
sızca yazmaya başladım.”
alt insan olan Lucky. Yapıtın amacı insanlık durumunun pe- Beckett’in kendi arayış ve tereddütlerinin de izi olması ge-
1948’de Fransızca yazdığı iki perdelik oyunu Godot’yu
rişanlığını ortaya koymaktır. İki kafadar tüm insanlığı temsil rektir. Kısacası, işlevsiz bir araç olan dilin amacı hep bek-
Beklerken için de “Godot’yu yazmaya rahatlamak, o sıra-
da yazdığım korkunç düzyazıdan kendimi kurtarmak için ederler (Pozzo: “Siz kimsiniz?” / Vladimir: “Biz insanız”). lemekle geçen hayatın boşluğunu doldurmaktan ileri gide-
mez: “Beklerken, madem ki sessiz kalamıyoruz, fazla heye-
başladım” der.
BİLİMSEL DİLİN PARODİSİ! canlanmadan sohbet etmeye çalışalım” der Estragon.
Kendisini dünya çapında bir üne kavuşturan Godot’yu
Beklerken’in konusu çocuksu denecek kadar basittir: Hayatın anlamsızlığının başlıca nedenlerinden biri dilin ye- Fakat can sıkıntısı berduşların peşini bırakmaz: “Hiçbir
İki avare (birbirlerine Didi ve Gogo diye seslenen) Vla- tersizliğidir. Beckett gençliğinde derinlemesine okuyup ince- şey olmuyor, ne gelen var ne giden, korkunç bir şey.” Bütün
dimir ve Estragon, Godot’yu beklemek için akşam karan- lediği Descartes’ın “Düşünüyorum o halde varım” formülü- yapmaya çalıştıkları da sadece yaşadıklardan emin
>>
10 29 Aralık 2022