Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
İBRAHİM YILDIRIM’DAN ‘YARALI KALMAK-GENERAL’İ BAĞIŞLAYIN LÜTFEN’
Yazıya sığınan bir yaralının öyküsü!
brahim Yıldırım’ın “Eylülden Sonra” üçlemesinin ikinci kitabı Yaralı Kalmak-
General’i Bağışlayın Lütfen, 21 yıl sonra yeniden Kırmızı Kedi Yayınevi tara-
İ fından yayımlandı. Yıldırım romanında, 12 Eylül’ün adını vermeden, dönemin
bütün bunaltıcı atmosferini ve sonrasındaki yarı karanlık dünyayı, siyasi geçmi-
şi nedeniyle kaçmak, herkesten saklanmak, hatta adını bile değiştirmek zorun-
da kalan Müşfik’in özelinde anlatıyor. Yapıtlarında oyunlu kurgusu, imge-
sel dili aracılığıyla okuyucuyla sıra dışı bir diyalog kuran İbrahim Yıldırım
ile Yaralı Kalmak’ı ve Müşfik’i, İstanbul’un Aksaray semtindeki Karakuş
Birahanesi’ni ve müdavimleri Hubert’i, “E...!”yi, Tatyos’u konuştuk.
da - roman kişisine iyi gelecek, nefes aldıracaktır.
ra da okuyucu alıyor. Kahramanınızı
n 80 darbesi sonrası başlayan ve 90’lara uzanan ro-
terk edip çekip giden ‘E...!’yi biraz an-
manınızda, sadece kahramanlarınız bağlamında değil
latır mısınız?
genel toplum bağlamında sorarsam; “eski” Türkiye’yi
“Ah”, Türkçenin çok yönlü, kullanışlı
ve insanlarını nasıl resmettiğinizi burada da paylaşır
ünlemlerinden biri: Acı çekerken, umut-
mısınız okuyucularla?
suzluk çaresizlik anlarında; aşk, hicran,
Sözünü ettiğin on yıllık o süreci daha da geriye gidip 68
ayrılık durumlarında o tek hece, çoğu
olayları ile başlatırsak 12 Eylül’de gelinen noktayı ve son-
kez kendiliğinden dudaklarımızdan dö-
rasını - sanırım - daha iyi kavrayabiliriz.
külüverir. Kısacası insan; ruhu kanadı-
Bence 12 Eylül ile başlayan dönemi; 1971’deki 12 Mart
ğında, canı yandığında “Ah” der!
darbesini, dünyadaki öğrenci hareketlerini, Fransa’da Je-
Müşfik’in “Ah”ları ise, hem beddua
an Paul Sartre’ın, ABD üniversitelerinde Marcuse’un etki-
hem yakınma hem pişmanlık hem de in-
lerini aklımıza getirerek değerlendirmek daha verimli olur.
tikam içeriyor… Tüm bu “Ah”lara ne-
Hatta Daniel Cohn Bendit’i, Guevera’nın 1967’de öldürül-
den olan “E”nin Elif olduğu romanın
mesini, Vietnam Savaşı’nı da hatırlamalıyız.
sonunda açıklanıyor ama o adın Esin,
MEHMET S. AMAN
Böyle düşünüyorum çünkü Türkiye 80 darbesine az ön-
Emel ya da başka bir harfle başlaması hiç fark etmez.
mehmet.aman@cumhuriyet.com.tr
ce bazı mütemmimlerini ve müessirlerini sıraladığım ge-
Çünkü Müşfik’e “Ah” dedirten aslında bir tür “Seni sev-
lişmelerle ve 12 Mart 1971’den yani bir önceki darbenin
miyorum, bıktım senden” diyen boğuk, çocuksu kadın sesi-
‘12 EYLÜL’DE BİR PROFESÖR
gölgesiyle gelmişti.
dir. Bu durumda yara işlemeye, kanamaya devam edecektir.
SAĞCI-SOLCU FARK ETMEZ GENÇ
SİYASİLERİ HAPSETMEYİ ÖNERMİŞTİ!’
‘PASAJLAR BATILI, AKSARAY
‘HAYALLER, DÜŞLER YAZIYA
n Yaralı, ruhu kanayan orta yaşlı bir kahramanımız
MEYHANELERİ DOĞULUYDU!’
DÖKÜLDÜĞÜNDE ZİHİN RAHATLAR’
var: Müşfik. “Umarsızlık benim için sürekli olan, aynı za-
12 Mart’ın amacı çok geçmeden Balyoz harekâtı deni-
n “Yazar, hayal kurmanın büyüsünü bozan kişidir”
manda içselleştirdiğim bir edimdir” diyor. Müşfik’e umar-
len araçla gerçekleştirildi: İdamlar, infazlar, tutuklama-
diyor yazar kahramanımız Müşfik. “Çünkü hayaller,
sızlık hali niçin bu kadar çöktü, bu pratiği neye borçlu?
lar, sürgünler… İşte 12 Eylül’e böyle süreci yedeğine ala-
düşler yazıldığında her şey başkalaşır, büyü bozulur.”
Yaralı Kalmak’ın anlatıcısı Müşfik, “içselleştirilmiş umar-
rak gelinmişti… İdam edilenlerden hapsedilenlerden, de-
Fakat Müşfik aynı zamanda yazarak intikam alma
sızlık” diyerek, öğrenilmiş çaresizlik kavramına benzer bir
lirenlerden söz etmiyorum, sıradan gündelik hayata yapı-
peşinde. Yazı edimi ve intikam dürtüsü peşinde yazıya
şeyden söz etmiş olmalı… Günümüzde çokça konuşulan bu
lan bir iki müdahaleye dikkat çekeceğim:
sığınışı Müşfik’e neler yaşatıyor?
kavramın Yaralı Kalmak’ın yazıldığı dönem-
Yaralı Kalmak’ta sık sık adı geçen Havuzlu Meyhane-
Müşfik, yazarak pıhtılaşmakta olan kirli ka-
de - neredeyse yirmi üç yıl önce - kullanıl-
ler, Aksaray’da Vatan Caddesi’nin hemen girişinde ye-
nı ruhundan uzaklaştırmak istiyor… Yaptığı
dığını hiç sanmıyorum. Belki gündemdeydi
raltı metro istasyonun bulunduğu alandaydı.
bir tür yazılı akaçlama, kendini tedavi etme,
ama ben böyle bir kavramdan habersizdim.
Beyoğlu’ndaki Çiçek Pasajı’nın Aksaray’daki karşılığı
yaralardan kurtulma eylemi… Aslında yerin-
Öğrenilmiş çaresizlik, mobbing ile birlikte
olan bu mekân, Anadolu’nun havuzlu lokantaları- meyha-
de belirttiğin gibi hayaller, düşler yazıya dö-
yaşamımıza girmiş olabilir zira her iki kavram
neleri geleneğini sürdürüyordu. Pasaj Batılıydı ama Aksa-
küldüğünde zihnin baskı altındaki bölümle-
da yıldırmak fiiliyle ilintili. Müşfik’in böyle
ray meyhaneleri Doğuluydu. Burası 12 Eylül döneminde sı-
ri rahatlatılmış olur. Böylece yazıya sığını-
bir cümle kurmasının nedeni ise 12 Mart’ta
kıyönetim emriyle bir gece içinde yerle bir edildi.
larak beklenmeyen durumlar için bir savun-
başlayan, 12 Eylül’de zirve yapan cezalan-
ma düzeni de kurulmuş olur.
‘12 EYLÜL SONRASI TOPLUMSAL
dırma sürecinden kaçmasıdır.
Büyünün bozulmasına ve intikam dür-
Çaresizlik ya da umarsızlık bu dönemler- YAŞAM ARAŞTIRILMALI’
tüsüne yönelik açıklama ise romanda yer
Darbe sonrası ilk sivil belediye başkanı ise Tarlabaşı’nı,
de insanların üzerine basa basa öğretiliyor-
alan “Bir şey, bir başka şeyin içinden geç-
daha doğrusu çoğu tarihi binayı istimlak etmekle işe başla-
du: Sürgüne gönderilenler, yurt dışına ka-
sin, içinden geçtiği şeyi yok etsin” cümle-
çanlar, hapsedilenler, ibret olsun diye idam mıştı. Böyle bir yıkımın bir gayesi trafiği rahatlatmak, di-
si ile açıklanabilir zira içinden geçilen şey
ğeri ise uyuşturucu ve fuhuşu önlemekti.
edilenler, katledilenler; “bunlardan ders
yok edildiğinden büyü bozulacak, hiçbir
alın” dercesine topluma duyuruluyordu. Tam tersi oldu; uyuşturucu ve fuhuş Tarlabaşı’nın ye-
şey eskisi gibi olmayacaktır.
raltı canlıları, kedileri ve köpekleri ile birlikte bütün şeh-
12 Eylül’de ruh hekimi bir profesör,
n Bir bölümde sıklıkla dile getirilen “giyinip soka-
genç siyasileri - sağcı solcu fark etmez - 40 yaşlarına ka- re yayıldı, böylece belediyenin itlaf ekipleri göreve başla-
ğa çıkmak” ediminden hareketle; Müşfik’in uzun süre
dar hapsetmeyi önermişti, o yaştan sonra eyleme geçe- dı. 1987 yılının ocak ayında bir gazete 900 köpeğin, 200
sonra ağzından dökülen bu sözcüklerin, edimin derinin-
kedinin katledildiğini duyurmuştu. Darbe romanlarına
cek halleri olmayacağını düşünerek… Kısacası ülkemiz-
deki karşılığını açar mısınız?
de çaresiz kalma pratiğinin, birtakım kişilerin eliyle çeşit- eğilen akademisyenlerin, hapishane koğuşlarını, işkence
Romanda dördül kutu diye tanımlanıp sınırları belir-
odalarını, hücre evlerini hiç olmazsa biraz da darbe son-
li yöntemler kullanılarak öğretildiği söylenebilir.
tilen odadan ayrılmak büyük çoğunluk gibi olmak isteği
rası toplumsal yaşamı araştırmalarını diliyorum.
olarak değerlendirilebilir.
YARA İŞLEMEYE, KANAMAYA
DEVAM EDECEK! Bir yandan da giyinip sokağa çıkmak, eski kimliği- “ARABİ” YAŞAMA GEÇİŞ!
n Romanda sevgilisinin ismini hemen her yerde ‘Ah, ni yenisiyle değiştirmesine sebep olanlardan da değişti- n Müşfik, “giyinip sokağa çıktığı” gün, otelden atıldıktan
renlerden de bağımsız hareket etmek anlamına gelebilir. sonra bir süre çalıştığı ve yaşadığı Karakuş Birahanesi’ne
E...!’ diye haykıran Müşfik Naci Adatepe’ye - darbe-
den sonra adı değişerek Tahsin Türkyılmaz’a - sürekli Hem Müşfik olarak geçmişle hem de Tahsin olarak şim- gidiyor. Karakuş Birahanesi’nin ve müdavimlerinin hikâyede
“Ah” çektiren ‘E...’! Okurken her “Ah” çekişte bir ya- diyle hesaplaşmak, yaşamla didişmek - bazı riskler taşısa önemli bir yeri var. Bunu anlatır mısınız?
>>
8 15 Aralık 2022
VEDAT ARIK