21 Mayıs 2024 Salı English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Sinemayla edebiyatta kol kolalık... “Mevsim”, meteorolojinin terimi olsa da değişmeceli anlamıyla yeme-içmeden üst-başa, eğitim-öğretime, sanat-kültüre uzanan yanıyla yaşamı bütünüyle kuşatan bir olguyu imliyor ayrıca. “Yeni bir mevsim başlıyor” derken gelin bu kez yeni yayın dönemini, tiyatro-sinemanın yeni mevsimini anımsayalım. Onların her yeni mevsimle bizlere gereksinim duyacağını da. anat da bilim gibi bütün- yoksulluk, dalga dalga yayılan lüklü bir alan, herhangi sa- umutsuzluk, aralıklarla vurgula- S nat dalı veya türünün salt nıp geçilen sermayenin yol aç- kendi sınırları içinde kendisiy- tığı ağır darbe, sonrasında bu- le, komşu sayacağı bir-iki tür- na eklenen acımasızlık bütünün le ilişkileneceği düşüncesi ge- parçaları halinde roman evrenin- nelde bilimsel veya sanatsal ya- de yerini buluyor hep. saların koparılamaz bağı altında- Yine de herkes gününü kur- ki bu türlerin, alanın parçası ol- tarmanın peşindedir, çünkü hiç maktan kendisini soyutlayama- kimsenin “ertesi gün” diyebile- yacağı gerçeğini değiştiremez. ceği beklentisi yoktur artık. Her Bilim dallarında olduğunca sanat türlü hırsızlık, kötülük mübah- dalları, türleri de kendi içlerinde tır bu nedenle. Kısa sürede ye- sonsuz yolculukla derinleşecek, derinleştikçe yeni katmanlar ya- tişkinler sırasına girecek yoksul ratacak, dal-budaklar salacaktır kenar mahallelerdeki bu çocuk- hep ne ki her biri, alandaki pay- ların encamı gözler önüne serilir. daşlığını da koruyacaktır. Pasolini yapıtında okuru çe- Diyeceğim, “kol kolalık” sana- len zekâsıyla Riccetto aracılığıy- tın her dalı, her türü için geçer- la dönemin İtalyası’nda gezindi- li. Bu yazıda bir yanı edebiyatta rir böylece bizi. İşin ilginci, ara- öte yanı sinemada kimi ilişkilenişlere dayalı yapıtlar Ne ki Şima, Behram’ı terk etmiş, unutamayan dan geçen 80 yıl sonra İtalya’nın yeniden yaşama- üzerinde durayım istiyorum. Yoksa örneğin yontu- Behram’sa onu bulmak üzere yollara düşmüştür. ya hazırlandığı siyasal sarmal ortadayken okuruz yu yazını da alabilirdik pekâlâ. Bu yolculukta Tebriz’e, ötelere, İsfahan’a uzana- bütün bunları. Bir dehanın sinemadan edebiyata, cak, kendisini terk eden Şima’yı arayacaktır. Ancak edebiyattan sinemaya yayılan hüneri. HASAN ÖZKILIÇ: VİDEOLU ROMAN Behram da Şima da bölünmüş gibidir, bir yanın- DESTEĞİNDE HALK HİKÂYECİLİĞİ... da Şima varsa, öte yanında “formalite olarak” (146) DAVID MAMET: EDEBİYATIN VE Hasan Özkılıç, öyküde yuvarlamayla yarım yüzyıl- “siga evliliği” yapmış göründüğü Melike duruyordur SİNEMANIN HİKÂYESİ... dır üretimini sürdüren, kitaplı yazarlıkta çeyrek yüz- sanki: “Aşk bu(dur) işte! İnsanı güzelleştirir.” (270) Tiyatroyla sinemanın yakından tanıdığı yazar-yö- yılını tamamlayıp romanda da dikkati çekmeyi ba- Yazar, bu doğrultuda anlatısal gerçekliği kurmak şarmış, anlatılarından sinemacıların film hikâyesi netmen David Mamet’in Film Yönetmek Üzerine amacıyla, örtüşen iki farklı ana damar (aks) oluş- ürettiği bir imza. (Çev. Gülnur Güven, Edebi Şeyler, 2020) adlı yapı- turuyor: “Şimdi / Oda” ve ucu açık diziliş-akış. İl- Yazarın son yapıtı roman: Şima (Everest, 2022) tı, bir üniversitenin “Sinema Okulu’nda verdiği bir kinde halk hikâyecileri ve şairlerinin yol açtığı me- Öyküde, dili-anlatımıyla özgün bir kanal açmayı ba- dizi dersten oluş(uyor)”. tin göndermeleri üzerinden Şima’nın aranışı buğu- şaran Hasan, ilkine göre romanda da farklı deneyim landırılırken ikinci düzlemde bunu pekiştiren oluntu Yazar, kaleme aldığı “önsöz”de, “Film yapmak gösterebildi. Son yapıtında, sinemasal bir anlatımı akışı anlatıya eşlik ediyor. için ille de gözün görmesi gerekmez; hayal edebil- yeğliyor yine. Bununla, QR kodlu video görüntüler- Bu arada “sabırtaşı evi”, “sabır taşı”, “şairler me- mek gerekir” diyor. Ardı sıra ekliyor David: le yaptığı sunumu değil, sözdizimsel geçmeli anla- zarlığı” ve ikizil kişi vb. anlatı öğeleriyle yapıt yer “İyi bir ‘yazar kesme’yi öğrenerek; süs, betim, an- tım yerine özellikle ileri-geri sıçrayışlı karesel anlatı- yer sarmal halde ivmelendiriliyor. Bütün bunlar latı ve özellikle derin anlam ve duygu öğelerini ata- mı yeğlemesini kastettiğimi belirteyim. Şima’yı, üzerinde durulacak roman bağlamında rak daha iyiye ulaşır. Peki geriye kalan nedir? Öy- Bana göre yapıtı “farklı” kılan bu değil yine, bu- öne çıkarıyor böylece. küdür. Öykü nedir? Öykü, hedefine ulaşmaya çalı- nu çoğu romancı uyguluyor zaten. Uzayıp giden şırken kahramanın başına gelen önemli olaylar di- yolculuk, arayıp bulamama, her aşamada farklı sa- PASOLINI: EDEBİYATLA SİNEMANIN zisidir. // Böyle bir öyküyü yazarken, görme yetisi- paklar, uğraklar, beklenmedik, umulmadık durum- ORTASINA DOĞAN BÜYÜCÜ! lar, sinemada alımlamadan uzak seyirciyi de per- ne sahip olma zorunluluğu yoktur; düşünme yetisi- Pier Paolo Pasolini (1922-1975), şair, romancı, dede tutmanın bir yolu. ne sahip olma zorunluluğu vardır.” Neden mi? “Se- sinemacı olarak sıra dışı dehalardan biri. Ve onun Burada Hasan’ın, modern halk hikâyeciliğiyle ör- naryo yazarlığı mantığa dayalı bir beceridir” çünkü. ilk romanı: Kenar Mahalle Çocukları (Çev. Nazlı Bir- tüştürdüğü kalıbı, tüm yapıta içirmesi ve bunu ro- “Filmin ‘güzel’ ya da ‘çirkin’ olduğunu söylemek si- gen, Can, 2022). man biçemiyle örüntüleyip yapılandırması üzerin- zin işiniz değildir” artık. (91) Pasolini, “on dört yaşına basan”, “kendi yaşıtı de durmak istiyorum daha çok. Gerçekten yapıt, İskoç yönetmen Lynn Ramsey, “Film ruha değ- çaylaklar”la (50) birlikte Riccetto’nun ve arkadaşla- bir tür Ferhat ile Şirin, Tahir ile Zühre hikâyesi. “Bir meli” demişti Esin Küçüktepepınar’ın sorusuna ya- rının hikâyelerini romana yerleştirirken onların ara- tür” diyorum, yani yazar, bildik aşk hikâyesi, arayış nıtında (Cumhuriyet, 16 Nisan 2019). Ruhunuza cılığıyla İkinci Savaş sonu İtalyası’nı, anlatmaya yerine bunu adeta modern halk hikâyesi haline ge- değecek öykü-roman yapıtlardan, oyunlarla film- kalkmadan ama yaşanan sıkıntıları, çekilen acıları tirip yapıta oylum kazandırırken farklı bir büyü de lerden mahrum bırakmayın kendinizi. Edebiyatın, o büyük çaresizliği, ezikliği, çelişkileri gözler önüne giydiriyor. tiyatro-sinemanın turfanda mevsimindeyiz. n sererek anlatısını kuruyor. Sınırdaş bir coğrafyanın yerleşiği iki kardeşten ha- Mussolini derin bir yoksulluk bırakmıştır İtalya’ya. la, İran’da, dayıysa Türkiye’dedir. “Dayıoğlu” Beh- www.sadikaslankara.com, her perşembe öy- Savaş sonrasında ülkeye gelen Amerikan askerle- ram, “halaoğlu”nun evinde görür görmez âşık oldu- kü-roman, tiyatro, belgesel alanlarında güncelle- ğu Şima’yı ailesinden istetmiş, evlenip ziraat mü- riyle öteki barış güçleri de kendilerini Pasolini’nin hendisi olarak yerleştiği kendi köyüne götürmüştür. merceğinden kaçıramaz. Her köşeden yansıyan nerek sürüyor. 10 13 Ekim 2022
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle