Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
Sinemayla edebiyatta kol kolalık...
“Mevsim”, meteorolojinin terimi olsa da değişmeceli anlamıyla yeme-içmeden üst-başa, eğitim-öğretime, sanat-kültüre
uzanan yanıyla yaşamı bütünüyle kuşatan bir olguyu imliyor ayrıca. “Yeni bir mevsim başlıyor” derken gelin bu kez yeni
yayın dönemini, tiyatro-sinemanın yeni mevsimini anımsayalım. Onların her yeni mevsimle bizlere gereksinim duyacağını da.
anat da bilim gibi bütün- yoksulluk, dalga dalga yayılan
lüklü bir alan, herhangi sa- umutsuzluk, aralıklarla vurgula-
S nat dalı veya türünün salt
nıp geçilen sermayenin yol aç-
kendi sınırları içinde kendisiy-
tığı ağır darbe, sonrasında bu-
le, komşu sayacağı bir-iki tür-
na eklenen acımasızlık bütünün
le ilişkileneceği düşüncesi ge-
parçaları halinde roman evrenin-
nelde bilimsel veya sanatsal ya-
de yerini buluyor hep.
saların koparılamaz bağı altında-
Yine de herkes gününü kur-
ki bu türlerin, alanın parçası ol-
tarmanın peşindedir, çünkü hiç
maktan kendisini soyutlayama-
kimsenin “ertesi gün” diyebile-
yacağı gerçeğini değiştiremez.
ceği beklentisi yoktur artık. Her
Bilim dallarında olduğunca sanat
türlü hırsızlık, kötülük mübah-
dalları, türleri de kendi içlerinde
tır bu nedenle. Kısa sürede ye-
sonsuz yolculukla derinleşecek,
derinleştikçe yeni katmanlar ya- tişkinler sırasına girecek yoksul
ratacak, dal-budaklar salacaktır kenar mahallelerdeki bu çocuk-
hep ne ki her biri, alandaki pay-
ların encamı gözler önüne serilir.
daşlığını da koruyacaktır.
Pasolini yapıtında okuru çe-
Diyeceğim, “kol kolalık” sana-
len zekâsıyla Riccetto aracılığıy-
tın her dalı, her türü için geçer-
la dönemin İtalyası’nda gezindi-
li. Bu yazıda bir yanı edebiyatta
rir böylece bizi. İşin ilginci, ara-
öte yanı sinemada kimi ilişkilenişlere dayalı yapıtlar Ne ki Şima, Behram’ı terk etmiş, unutamayan
dan geçen 80 yıl sonra İtalya’nın yeniden yaşama-
üzerinde durayım istiyorum. Yoksa örneğin yontu-
Behram’sa onu bulmak üzere yollara düşmüştür.
ya hazırlandığı siyasal sarmal ortadayken okuruz
yu yazını da alabilirdik pekâlâ.
Bu yolculukta Tebriz’e, ötelere, İsfahan’a uzana-
bütün bunları. Bir dehanın sinemadan edebiyata,
cak, kendisini terk eden Şima’yı arayacaktır. Ancak
edebiyattan sinemaya yayılan hüneri.
HASAN ÖZKILIÇ: VİDEOLU ROMAN
Behram da Şima da bölünmüş gibidir, bir yanın-
DESTEĞİNDE HALK HİKÂYECİLİĞİ...
da Şima varsa, öte yanında “formalite olarak” (146)
DAVID MAMET: EDEBİYATIN VE
Hasan Özkılıç, öyküde yuvarlamayla yarım yüzyıl-
“siga evliliği” yapmış göründüğü Melike duruyordur
SİNEMANIN HİKÂYESİ...
dır üretimini sürdüren, kitaplı yazarlıkta çeyrek yüz-
sanki: “Aşk bu(dur) işte! İnsanı güzelleştirir.” (270)
Tiyatroyla sinemanın yakından tanıdığı yazar-yö-
yılını tamamlayıp romanda da dikkati çekmeyi ba-
Yazar, bu doğrultuda anlatısal gerçekliği kurmak
şarmış, anlatılarından sinemacıların film hikâyesi netmen David Mamet’in Film Yönetmek Üzerine
amacıyla, örtüşen iki farklı ana damar (aks) oluş-
ürettiği bir imza.
(Çev. Gülnur Güven, Edebi Şeyler, 2020) adlı yapı-
turuyor: “Şimdi / Oda” ve ucu açık diziliş-akış. İl-
Yazarın son yapıtı roman: Şima (Everest, 2022)
tı, bir üniversitenin “Sinema Okulu’nda verdiği bir
kinde halk hikâyecileri ve şairlerinin yol açtığı me-
Öyküde, dili-anlatımıyla özgün bir kanal açmayı ba-
dizi dersten oluş(uyor)”.
tin göndermeleri üzerinden Şima’nın aranışı buğu-
şaran Hasan, ilkine göre romanda da farklı deneyim
landırılırken ikinci düzlemde bunu pekiştiren oluntu Yazar, kaleme aldığı “önsöz”de, “Film yapmak
gösterebildi. Son yapıtında, sinemasal bir anlatımı
akışı anlatıya eşlik ediyor. için ille de gözün görmesi gerekmez; hayal edebil-
yeğliyor yine. Bununla, QR kodlu video görüntüler-
Bu arada “sabırtaşı evi”, “sabır taşı”, “şairler me- mek gerekir” diyor. Ardı sıra ekliyor David:
le yaptığı sunumu değil, sözdizimsel geçmeli anla-
zarlığı” ve ikizil kişi vb. anlatı öğeleriyle yapıt yer “İyi bir ‘yazar kesme’yi öğrenerek; süs, betim, an-
tım yerine özellikle ileri-geri sıçrayışlı karesel anlatı-
yer sarmal halde ivmelendiriliyor. Bütün bunlar
latı ve özellikle derin anlam ve duygu öğelerini ata-
mı yeğlemesini kastettiğimi belirteyim.
Şima’yı, üzerinde durulacak roman bağlamında
rak daha iyiye ulaşır. Peki geriye kalan nedir? Öy-
Bana göre yapıtı “farklı” kılan bu değil yine, bu-
öne çıkarıyor böylece.
küdür. Öykü nedir? Öykü, hedefine ulaşmaya çalı-
nu çoğu romancı uyguluyor zaten. Uzayıp giden
şırken kahramanın başına gelen önemli olaylar di-
yolculuk, arayıp bulamama, her aşamada farklı sa-
PASOLINI: EDEBİYATLA SİNEMANIN
zisidir. // Böyle bir öyküyü yazarken, görme yetisi-
paklar, uğraklar, beklenmedik, umulmadık durum-
ORTASINA DOĞAN BÜYÜCÜ!
lar, sinemada alımlamadan uzak seyirciyi de per- ne sahip olma zorunluluğu yoktur; düşünme yetisi-
Pier Paolo Pasolini (1922-1975), şair, romancı,
dede tutmanın bir yolu. ne sahip olma zorunluluğu vardır.” Neden mi? “Se-
sinemacı olarak sıra dışı dehalardan biri. Ve onun
Burada Hasan’ın, modern halk hikâyeciliğiyle ör-
naryo yazarlığı mantığa dayalı bir beceridir” çünkü.
ilk romanı: Kenar Mahalle Çocukları (Çev. Nazlı Bir-
tüştürdüğü kalıbı, tüm yapıta içirmesi ve bunu ro-
“Filmin ‘güzel’ ya da ‘çirkin’ olduğunu söylemek si-
gen, Can, 2022).
man biçemiyle örüntüleyip yapılandırması üzerin-
zin işiniz değildir” artık. (91)
Pasolini, “on dört yaşına basan”, “kendi yaşıtı
de durmak istiyorum daha çok. Gerçekten yapıt,
İskoç yönetmen Lynn Ramsey, “Film ruha değ-
çaylaklar”la (50) birlikte Riccetto’nun ve arkadaşla-
bir tür Ferhat ile Şirin, Tahir ile Zühre hikâyesi. “Bir
meli” demişti Esin Küçüktepepınar’ın sorusuna ya-
rının hikâyelerini romana yerleştirirken onların ara-
tür” diyorum, yani yazar, bildik aşk hikâyesi, arayış
nıtında (Cumhuriyet, 16 Nisan 2019). Ruhunuza
cılığıyla İkinci Savaş sonu İtalyası’nı, anlatmaya
yerine bunu adeta modern halk hikâyesi haline ge-
değecek öykü-roman yapıtlardan, oyunlarla film-
kalkmadan ama yaşanan sıkıntıları, çekilen acıları
tirip yapıta oylum kazandırırken farklı bir büyü de
lerden mahrum bırakmayın kendinizi. Edebiyatın,
o büyük çaresizliği, ezikliği, çelişkileri gözler önüne
giydiriyor.
tiyatro-sinemanın turfanda mevsimindeyiz. n
sererek anlatısını kuruyor.
Sınırdaş bir coğrafyanın yerleşiği iki kardeşten ha-
Mussolini derin bir yoksulluk bırakmıştır İtalya’ya.
la, İran’da, dayıysa Türkiye’dedir. “Dayıoğlu” Beh-
www.sadikaslankara.com, her perşembe öy-
Savaş sonrasında ülkeye gelen Amerikan askerle-
ram, “halaoğlu”nun evinde görür görmez âşık oldu-
kü-roman, tiyatro, belgesel alanlarında güncelle-
ğu Şima’yı ailesinden istetmiş, evlenip ziraat mü- riyle öteki barış güçleri de kendilerini Pasolini’nin
hendisi olarak yerleştiği kendi köyüne götürmüştür. merceğinden kaçıramaz. Her köşeden yansıyan nerek sürüyor.
10 13 Ekim 2022