Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
‘MURAT UYURKULAK’TAN
‘MERHUME’ VE ‘HOCA, BABA, AMCA, BEN’
Zor yaşamlar ve
anason kokulu öyküler!
Salya ve kan ve ter kuşatmasında yaşamlar... Arka sokaklar, ışık girmez evler, batakhaneler...
Hep kaybedenler, son gülenler, şahane gülenler... Murat Uyurkulak’tan, odağında ölüme giden kısa yolda
“tek başına” ilerleyen genç kadın, “müstakbel mevta” Evren Tunga’nın yaşamının diğer yaşamlarla kesişmeleriyle
gelişen bir cinayet romanı; Merhume (Can Yayınları).
Uyurkulak, Merhume’den sonra Hoca, Baba, Amca, Ben (Can Yayınları) başlığı ile yayımlanan “anason kokulu”
öykülerinde ise “devrimci-alkolik hoca, baba, amca üçgeni”nde üç yaşlı adamı, 12 Eylül’de yaşananları, çocukluk
arkadaşı Didem Madak ile yıllar sonra karşılaşmasını, gençliğininin penceresinden anlatıyor.
zarın nedense “alelâdeleştirdiği
EVREN TUNGA İLE
NURSUN EREL
YAŞAMLAR ARASINDA sert cinsellik anlatımına” hazır-
Derken, romanın Evren dışın- sanız, Evren Tunga’nın yaşam
daki önemli diğer kişileri, Hilmi öyküsünü, Merhume’yi bir oku-
‘MÜSTAKBEL MEVTA’NIN
Şerbet (Zenginlik hayaliyle yaşa-
yun derim...
BAŞINA GELENLER
yan huysuz hafiye), Davut Vah-
“Gerçekten de... “Okunması bunca zor-
det (Şerbet’in yakışıklı ortağı) ve
‘HOCA, BABA, AMCA,
sa, yazılması kolay mıydı ki acep?” di-
Alper Kenan Kaldıran (Evren’in
ye düşünmeden edemiyor insan. Bilmem BEN’
abisi veya babası!) ortaya çıkıyor,
Murat Uyurkulak’ın yazarlığına aşina mı- Merhume’nin sonrasında Hoca,
üçlünün yaşadıkları ile olay örgü-
sınız? Değilseniz kendinizi “zor”a hazır-
Baba, Amca, Ben (Can Yayınla-
sü ilmek ilmek aydınlanıyor.
layın. Sunuda “Bir cinayet romanı” di-
rı) başlığıyla yayımlanan öyküle-
Evren, “küçüklüğünden başla-
ye geçen romanda, gerçekten de pek çok
rinde ise “devrimci-alkolik hoca,
yarak uğradığı taciz olayları”nı,
cinayet yer alsa da, en önemlisi “Evren
baba, amca üçgeni”nde üç yaş-
annesi Gülsüm’ün “bir vakitlerin
Tunga”nın, yani, yazarın deyimiyle “müs-
lı adamı, 12 Eylül’de yaşananla-
namlı fahişesi” oluşuna bağlıyor.
takbel mevta”nın başına gelenler...
rı, çocukluk arkadaşı Didem Ma-
Küçük kız, belki sırf bu yüz-
Aslında o genç kadını kimse öldürmü-
dak ile yıllar sonra karşılaşması-
den, “elleri yumurta kokan, göm-
yor ama onun yaşama veda edişinin pek
nı, gençliğininin penceresinden
lekleri ter kokan, ağızları b.k ko-
çok sorumlusu var.
anlatıyor Murat Uyurkulak.
kan” erkeklerden soğuyor,
Romanın ilk sayfalarında ölümden so-
Sayfaları çevirirken “buram
dansözlük ve falcılıkta mahir
rumlu kişileri ipuçlarıyla tek tek anlatan
buram anason” kokusu gelip si-
bir başka genç kadına, Kader
yazar, “eldeki soruyu” şöyle koyuyor or-
zi buluyor.
Atmaca’ya meylediyor.
taya: “Yani, siz, hepiniz?”
Hele alkolle örülü yaşamla-
Romanın sayfalarını çevir-
Murat Uyurkulak’ın Merhume isim-
ra aşina iseniz bu öykülerin size
dikçe, kimi yerde tarihin ka-
li romanının (Can Yayınları) odağındaki
“çok tanıdık” geleceği kesin.
ranlıklarına gömülmüş
genç kadın Evren Tunga, ölüme giden kı-
Anason kokulu öyküleri okur-
“hesaplaşmalar”la karşılaşıyor,
sa yolda “tek başına” ilerlerken çok şey
ken, “acaba Murat Uyurkulak,
Ermeni mezarlığındaki ölüle-
yaşıyor, sona yaklaştığını öğrendiğinde
ri, isimleri ve yaşarken yaptıkla- gençliğini, çocukluğunu mu dile
ise bu yaşadıklarını “ayyaş yazar” Yusuf
rı işlerle tanıyor, yıllar sonra aynı getirmiş?” diye düşünüyorsunuz.
Sertoğlu’na anlatmak istiyor, çünkü
mezarlığa gömülen, acılı, işkence
Bakıyorsunuz ki bu öykülerde
istiyor ki herkes başından geçenleri
görmüş, tacize uğramış Kürt ka-
öğrensin, bir bakıma yaşama böylece geçen kimi olayları yazar zaten
ler hisseder?” sorusunun yanıtı,
dınlarını görüyorsunuz.
bir çentik atmış olsun. Merhume’de de önceden sıkça dile getirmiş.
Evren Tunga’nın anlatımıyla romanda
Bir bölümde Köşk’te rakı sofralarının
şöyle yer alıyor:
yanı sıra, sıkça düzenlenen güreş karşılaş-
FANTASTİK BİR GEZİ
UNUTULMA KORKUSU
“Öleceğim için gazeteden ayrıldım,
malarından birini heyecanla izliyor. Hatta
Roman bir bakıma Evren Tunga’nın ya-
Peki, “yazarların unutulma korkusu”
kitabına uydurup tazminat vermediler,
bir gün Hint sefirinin getirdiği Kaju fıstı-
şam öyküsü olmakla birlikte, onun yörün-
var mıdır? Yazdıkları ile “sonsuza dek ha-
mesai arkadaşlarım son gün adet yerini
ğının boğazına takılmasıyla Ata’nın ölüm-
gesinde o kadar çok kişiyi anlatıyor ki, bir
tırlanmayı” mı hedefe koyarlar?
bulsun kabilinden kısa bir veda partisi
den dönüşüne tanık oluyorsunuz.
dünyadan bir başkasına atlatıyor okuru.
Murat Uyurkulak bu olasılığı “Unu-
düzenlediler, sevgilim partide onu aldattı-
O atlamalar sırasında yazarın kalemiyle
tuluyorum” başlığı ile, yazar Yusuf
ğımı daha yeni öğrenmiş gibi maraza
VE ÖLÜM!
bir anlamda farklı zaman boyutlarında da
Sertoğlu’nun dilinden “Meftune”nin son-
çıkarıp beni terk etti, öleceğim için bir
fantastik gezilere çıkıyorsunuz. Gel zaman git zaman, Ankara günün
larında şöyle dile getirmiş:
sahaf buldum, kitaplarımı gösterdim,
birinde büyük depremde yerle bir oluyor,
Tabii Uyurkulak’ın diline alışkın olma-
“Yaşlandığıma, kocadığıma, en kötüsü
binlerce kitaba üç kuruş teklif etti,
yanlar açısından, o boyutları sorgulamak öykü bu ya, “Aksultan” da ortadan
de, unutulmaya başladığıma dair bir işa-
küfrettim, satmadım, öleceğim için son
yok oluyor, saray enkazının altında bile
çoğu kez sonuçsuz kalıyor, farkediyorsu-
ret daha. ‘Bir an önce yeni kitap yaz lan,’
kez temizliğe çağırdığım kadına kitap-
nuz ki “o zamanlar” ve “o dünyalar” as- bulunamıyor.
diyorum içimden, (...) Bir zamanlar koca
ları kolilettim, kargo şirketini kafalayıp
lında gerçek değil, birer fanteziden ibaret... Fanteziler sürerken, Osmanlı Sarayı-
bir dili yerle yeksan etmek gayesiyle, ha-
Gökkuşağı Derneğine bedavaya gönder-
na gittiğiniz de oluyor, Nazilerin gaz oda-
Bir bakıyorsunuz Cemil Meriç var
dim, öleceğim için kira vermeyeyim de- valeler geçirerek yazdığım kitaplar, şim-
karşınızda, ama o sizin bildiğiniz larından esinlenilip Haydarpaşa Garına
dim, evimi öylece bırakıp küçük bir bavul- di ucundan azar azar kopararak yediğim
monte edilen, onlarca insanın yok edilme-
Cemil Meriç değil, pek çok felaketi
la Bahar’a taşındım…” bayat ekmeklere benziyor. Vaktiyle bizzat
önceden haber veren, hatta “sırf felaket sini kolaylaştıran özel bir hela düzeneği
de karşınıza çıkıyor. Sözün özü Merhume, yeni dönem ro- var ettiğim, harflerden müteşekkil ilahlar,
olacak diye” Varna’da getirtilen beyaz
kumla Haliç’in doldurulup, kurutulmasını Zaman zaman pek çoğumuzun aklın- manına farklı bir soluk getiriyor, eğer her küçük hesapların, ucuz hovardalıkların
sağlayan bir kahin. dan geçen, “öleceğini öğrenen birisi, ne- sayfada bolca rastlanan küfürlere ve ya- tellalı artık…”
n
10 22 Temmuz 2021