Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
Vazgeçmemek umuda götürür Öyle anlar olur ki herkesi karşımıza alabiliriz. Çevremizdeki herkes bir anda sırt çevirebilir bize. Düşünmemek, derin derin düşünmekten; bırakıp gitmek, inatla devam etmekten daha zor olabilir. Ancak ne denli zora düşse de insan, her zaman yapacak bir şeyler vardır. Vazgeçmek, alışkanlıklara bağlanmak gibi, hayatın ışığını kısmaktır. Y. BEKİR YURDAKUL T ory kasabası neredeyse bütün gelirini turizmden sağlamaktadır. Bunun da dayanağı bir dünya harikası olan Asılı Dağ’dır. Kasabanın, tuttuğunu koparan turizm müdürü Jessica McMadden’ın girişimiyle Asılı Dağ’ın yamaçlarındaki bir düzlüğe, çelikten yürüme yoluyla ulaşılan bir manzara platformu yapılır. Ne ki platformun sabitlenmesi için dağda açılan delikler bir faciaya yol açacak, Kanada Dominyonu’nun kuruluşunun yüzüncü yılını kutlamak için kasabaya koşan turistler, çevre kasabaların sakinleri ve Tory’liler 100. Yıl Parkı’nı doldurmuşken meydana gelen heyelan Tory’nin haritadan silinmesine yol açacaktır. Yalnızca hasarlı bir ev kalmıştır geride. Ve kurtulan bir kişidir: Kutlama sırasında taşımayı istediği ama sabah çıkarken almayı unuttuğu bayrak için evlerine dönen Sandie! hatsızlık duymazlar. Tory’nin yıkılmasıyla heyelan alanını görmeye gelen turistlerin ilgi odağına dönüşen Rollins’in belediye başkanı, yıkıntılar arasında Tory Heyelan Müzesi’ni açmayı, kasabaya yeni gelir kapısı sağlamayı tasarlar. Alberta Kayalık Dağları’nın tarihindeki bu en büyük trajediden kâr elde etme fikrine meclis üyeleri başlangıçta karşı çıkarlar ama paranın gücü vicdanlara baskın gelir. Böylece felaket sonrasında kimsenin yaşamak istemediği hayalet kasaba Tory’de; bütün binalar yıkılmış, yollar temizlenmiş, Tory Heyelan Müzesi’nin ortasında bir tek ev, Sandie’lerin evi bırakılmıştır. Ve Sandie, heyelan sonrası adıyla Mırlanan Kassandra; sıcak soğuk, yağmur çamur demeden her gün Rollins’ten Tory’deki eve gitmeyi bir SANDIE’DEN MIRLANAN KASSANDRA’YA Sandie’yi en çok, kulaklarının delinmemiş olması, elektrik çarpmış gibi bir türlü şekle girmeyen simsiyah saçları mutsuz etmektedir. Aslında meraklı, neşeli bir çocuktur. Ara ara başını derde soktuğundaysa annesiyle babası ona Kassandra diye seslenirler. O büyük faciadan sonra halası Mildred’ın yanında, Tory’nin yakınlarındaki Rollins’te yaşamaya başlayan o neşeli Sandie; o günden sonra çevresiyle ve hayatla bağlarını koparmış, Mırlanan Kassandra’ya dönüşmüştür. Rollins’liler, kimseye zarar vermeyen, kendi kendine mırıl mırıl konuşan, turistlerin ilgisini çeken ve gün boyu kasabada dolaşan bayraklı kadından ragün olsun aksatmaz. Elli yıl sürer bu yolculuk. Mırlanan Kassandra’nın altmış ikinci doğum gününde tuhaf bir şey olur... TUMANOV’U OKURKEN Yazıyı buraya kadar okuyan dostlar, romanın özetini çıkarmakta olduğum duygusuna kapılmış olabilirler. Sonrasını “merak etmeniz” için değil ama Tumanov’un bizi çağırdığı yolculuğa ilişkin diyeceklerim nedeniyle bundan ötesine ilişkin ayrıntı verecek değilim. Kaldı ki yalnızca diri tutulmuş merakın bizi sürüklediği yapıtların söyleyecekleri de kısıtlıdır. Rus asıllı Kanadalı yazar Vladimir Tumanov’un önceki yapıtlarını (Kraliçeyi Kurtarmak, Haritada Kaybolmak, Böcek Çocuk...) bilenlerin Asılı Dağ’ın Kâhini’ni okumaya durduklarında yine şaşırtıcı bir yolculuğa çıkacaklarını, sağlam bir kurguyla karşılaşacaklarını, kısacık dokunuşlarla sanki yanı başlarında yaşamakta olan karakterlerle sevinip üzüleceklerini, metnin katmanları arasında dolaşırken hem dünyada olup bitene hem kendi hayatlarına ilişkin özgün sorular üreteceklerini tahmin etmeleri hiç de zor değildir. TUMANOV’UN FARKI Kitabın ikinci bölümünün daha ilk tümcelerinde, unutulmaz yapıtı Kırmızı Pazartesi’yle Gabriel Garcia Marquez yanı başımdaydı sanki. Asılı Dağ’ın kaymasına, o büyük heyelana yalnızca yirmi gün vardı ve bu bilgiye sahip tek kişi de Sandie’ydi. Bir ara kitaba ara verip Marquez’in bende de derin izler bırakan yapıtını yeniden okumaya yeltenmedim değil ne ki Vladimir Tumanov’un usta işi anlatısı bana bu olanağı tanımadı. Sonra televizyonun siyahbeyaz yayın yıllarının unutulmaz dizisinin kahramanı Komiser Kolombo! Seyirci/ okur, Kolombo’nun sonuca varışını yine de heyecanla izliyordu. Metin boyunca Sandie, Mırlanan Kassandra ve öteki karakterlerin, başka yol arkadaşları da olacaktı. Uyuyan Güzel, Hansel ve Gretel, Peter Pan, Superman, Fareli Köyün Kavalcısı... Tumanov’un çağrısı öylesine güçlü ki andığım yapıtları okumamışsanız/ anımsamıyorsanız tez elden onlara ulaşmaya kışkırtıyor sizi. Son bölümde ortaya koyduğu sürprizle de (Sandie ve arkadaşlarının vazgeçmeyi unutmalarıyla) Tumanov, aklımıza düşenin ötesinde, başka, farklı bir bütünlüğe ulaştırıyor anlatısını. SORULAR... SORULAR... Tumanov, bir gerçeklikle (1903 Frank Heyelanı) mitolojik bir anlatıyı (Troya kralı Priamos’un kızı, Apollon Tapınağı rahibesi lanetli Kassandra) ustaca harmanlayıp fantastik bir yapıta dönüştürürken aslında hayata ilişkin tutum, yaklaşım, yorum, karar ve davranışlarımız üzerine yeniden, bir daha düşünmeye; yer yer bir türlü anlayamayacağımız duygu ve korkusuna kapıldığımız olguları anlaşılır kılmanın ipuçlarını aramaya, bulmaya çağırıyor; okurunu, narin bir kavrayışla inceden silkeliyor: İnsanları, kendilerine rağmen yakınuzak tehlikelerden kurtarmak olası mıdır? Başı dertte olanı yalnız bırakmak mıdır marifet (ya da maharet), değilse ona destek olmak mıdır? Arkadaşlarımızı bizim yerimize başkaları seçebilir mi, seçerse ne olur? Sıkıştığımızda, zoru gördüğümüzde vazgeçmek mi yoksa doğru bildiğimiz yolda kararlılıkla yürümek mi? Yazıldığı dilde değil de kendi dilimizde okuduğumuz yapıtları elimizden düşürmeyişimizde büyük pay sahibi olan bir kişi daha vardır: Türkçeleştiren. Türkçemize aktardığı öteki yapıtlar gibi Tumanov’un bu yapıtına incelikli emeği için Mine Kazmaoğlu’na gönülden teşekkürümüzü eklemezsek kitaba ilişkin sözlerimizin eksik kalacağını belirtmeliyim. Müren Beykan’ın editörlüğü, Sadi Güran’ın kapak deseni de öyle... n Asılı Dağ’ın Kâhini / Vladimir Tumanov / Çev.: Mine Kazmaoğlu / Desen: Sadi Güran / Günışığı Kitaplığı / 292 s. / 12+ / 2020. 18 4 Şubat 2021