23 Aralık 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

CENGİZ TAŞÇI ILE ‘İNSANLIĞIN SONU MU?’ KITABI ÜZERINE... ‘İnsan yeniden ikinci plana itilebilir!’ Cengiz Taşçı, İnsanlığın geçmişi ile geleceğini birlikte düşünme olanakları yarattığı kitabında; çelişkiler içinde bir “varlık” olarak ele aldığı insanın gelişimi ve teknolojinin evrimini, dinin, bilimin, ahlakın, hukukun, sanatın, felsefenin, siyasetin gelişimiyle birlikte değerlendiriyor. Teknolojinin oyun kurucu yapısını ortaya koyuyor. Ve felsefenin, dinin, siyasetin, hukukun, ahlakın ve eğitimin çözümlemeleri için temel bir soruya yanıt arıyor: “Özgür irade var mı?” GAMZE AKDEMİR gamze.akdemir@cumhuriyet.com.tr ÖNCESİNİ SORGULAYAN BİR OTOPSİ! n ‘İnsanlığın sonu’ndan neleri kastettiğinizi açar mısınız? Kitapta 100 yıl ya da 1000 yıl sonra ne olacak türünden, sonrasını irdeleyen “gelecekçi” (fütürist) bir anlayıştan çok, öncesini sorgulayan bir “otopsi” anlayışı hâkim. İnsanın gelişimi ve teknolojinin evrimini, dinin, bilimin, ahlakın, hukukun, sanatın, felsefenin, siyasetin gelişimiyle birlikte değerlendirdim. Göbeklitepe’yi tüm bu bileşenlerin kesiştiği, hepsinin çocukluğunu el ele yaşadığı çok özel bir yer olarak ele aldım. Uygarlık bileşenlerinin Göbeklitepe’den sonraki gelişmelerini irdeledim. Bu arada teknolojinin her dönemde nasıl belirleyici bir aktör olduğunu göstermeye çalıştım. Eleştirilere rağmen bir yandan da insanı rahat ettiren ve yeni çalışma alanları yaratan bir endüstriden bahsediyoruz. İyi ve kötü sonuçlarını tartışmamız gerekiyor. ÖZGÜR İRADE! n İnsanlık ve yaşam! Hangi insanlık ve nasıl bir yaşam diye sorsam... İnsanın ve yaşamın anlamı birlikte değişiyor. Kitapta, bilgisayarlarınalgoritmaların keskin / tutarlı gerçeklik algısı karşısında, anlam (sanal gerçek) peşinde koşan insanın zorunlu olarak çelişkilerle dolu yaşamı vurgulanıyor. Felsefenin, dinin, siyasetin, hukukun, ahlakın ve eğitimin çözümlemeleri için yanıtlanması gereken temel soruya yanıt aranıyor: “Özgür irade var mı?” Öte yandan teknoloji bilimsel olarak tanımlanmış olguların doğada olmayan şekilde yeniden üretilmesini sağlarken, hem gerçekliğin daha ileri boyutlarda anlaşılmasını sağlıyor, hem de yeniden üretilmesini ve değiştirilmesini... Böylece bir yandan gerçekliği sanallaştırıyor. İnsan gittikçe daha çok şeyin farkına varıyor, öte yandan onca bilginin içinde kendine yabancılaşıyor. Şimdilik buna verilen isim posttruth. SANATIN, EDEBİYATIN GELECEĞİ n İnsanlığın geleceğinde edebiyatın, şiirin, sanatın rolü nedir sizce? İnsanla birlikte sanatedebiyat da var olacak, ama geleceğin ileri teknoloji çağlarında eski önemini koruyacak mı, ondan şüpheliyim. İnsan, iş yaşamında ve giderek yaşamının her alanında algoritmalara uyuyor. Şimdiden üstinsanın (posthuman) tasarımları üzerinde çalışılıyor. Hayal gücünün gerçeği aştığı yerde sanat olur, altında kalırsa kölesindir… Fütürist filmlerin en temel karakterleri akıllı robotlar ve siborglar. Bu filmlerde sanat yaşamın kendisi görünümünde, insan bedenleri, robotlar, taşıtlar, mimari, şehirler estetiğin en üst seviyesinde. Sanattaki tartımın gittikçe daha matematik / teknik bir şey olduğu anlaşıldıkça, ilgi insan yaratıcılığından yapay zekânın yaratıcılığına yönelecektir. Böyle bir atmosferde insan değersizleşebilir. Buna “insanı biricik yapan bir ruhu var” diye itiraz edenler olabilir. Bugünden bakınca sanatın ve edebiyatın adil olduğunu zannedebiliriz. Ancak Antik Yunan döneminin eserlerine bakın. Tanrılarla konuşan kralların ruhu var fakat halk satir korolarıyla temsil ediliyor. İnsan yeniden benzer şekilde ikinci plana itilebilir. Kitap, böyle bir geçiş noktasında olabileceğimizi haber veriyor ve Göbeklitepe’den Bereketli Hilal’i seyreder gibi geçmiş ve gelecek günleri düşünme ve çözüm üretme olanağı sağlıyor. ‘İNSAN ÇELİŞKİLER İÇİNDE BİR VARLIK’ n Kitabınızda; insanı, doğasını, bilinci hangi yönleriyle ele alıyor, çözümlüyorsunuz? İnsanın doğa durumunu tek başına, iyi, kötü, hayvan, kul, birey vb. olarak indirgeyici bir şekilde ele almadım. Onu evrimle ortaya çıkmış bir nitelik, kendi doğrularını üretmeye çalışan çelişkiler içinde bir “varlık” olarak ele aldım. Böyle bakınca, fizik kurallarının doğayı üretirken insanı da ürettiğini, insanın kendinden önceki her şeyle bir bağı olduğunu görüyorsunuz. Doğa yasalarının seçim yapmak için ahlaki / dini / ideolojik bir gerekçesi yoktur. Peki ya tarih? Tarihi insan yaptığına göre, gelişmeleri insani ya da etik saymak mümkün mü? Tarih yapımında bilinç mi gerçekler mi etkili, Hegel mi Marx mı haklı? Devrimler sadece kralı devirdiği için iyi olabilir mi? Yoksa, yeni yönetimlerin Kohlberg’in tanımladığı ahlakın aşamalarından bir üst düzeye çıkmasını da kriterlere eklemeli miyiz? Güçlü yapay zekânın ortaya çıkmasıyla tarihin yönü nasıl seyredecek? Bunları kitabımda uzun uzun tartıştım. ‘YAPAY ZEKÂ, ORGANİK ZEKÂNIN YERİNİ TUTABİLİR’ n Soru net: Yapay zekâ, organik zekânın yerini tutabilir mi? Ben de net bir yanıt vereyim: Evet. Evrim nasıl organik zekâyı üretebildiyse, güçlü yapay zekâyı da üretebilir. Yapay zekâ bize göre yapay, doğa açısından her şey doğal. Belki de insan nesli akıllı bir yapay zekâ yaratmak için bir ara formdur. n İnsanlığın “Belki de sona doğru ilerliyoruz” tespitinde bulunduğunuz uygarlık serüveninde hangi anlara ve/ veya çağlara özel bir önem vererek ortaya koyuyorsunuz? İş gücünün yapay zekâya aktarılması yaşamda büyük bir devrim yaratır. Nitekim, “eşitlik, özgürlük, kardeşlik ve adalet”in bir arada yaşanabilmesi, ancak insan emeğinin temel alınmadığı yüksek teknolojik bir yaşamla mümkün olabilir. Postmodern parçalanmış çoklu gerçeklik yerine, birbiriyle çeşitli düzeylerde bağı olan biricik şeylerin göreli gerçekliğinin kabul görmesi, anlam/değer arayışına temel olabilir. Tüm bunlar bilgi üretiminin ve paylaşımının en üst düzeyde olduğu bir toplum inşasını gerektirir. Böyle bir toplumda eşitsizliğin kaynağı mülkiyet paylaşımı değil, bilgi paylaşımı ile ilgili olacaktır. En yüksek düzeyde veri paylaşımı, en yüksek düzeyde denetim ve gözetim toplumu demektir. İnsanın özgür ve mutlu hissettiği bir denetim. Aşk gibi… Bu ütopyanın karşısında ise şimdiki gerçekler duruyor. İnsanın karşısına koyarsanız, algoritmalar kolayca insan düşmanı olabilirler. İşinizi elinizden alabilirler. Hem size kolaylık sağlarlar hem de sizinle ilgili bilgi toplayıp paylaşabilirler. Yine bir gözetim ve denetim toplumu, ancak bu defa siz hedeftesiniz? Algoritmaların belirlediği gerçeklik içinde robotlaşmaya mahkum olabiliriz. Teknolojiden bahsediyorsak, o bizi daima hizaya sokmaya ve denetlemeye çalışacaktır. n İnsanın Sonu mu? / Cengiz Taşçı / Doruk Yayınları / 512 s. / 2020. 18 21 Ocak 2021
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle