05 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

MERHABA Kızını övmeyen dizini döver İstanbul Sözleşmesi tartışılırken izledim Gamze Ergüven’in nice ödüllü Mustang filmini. Tam vaktiymiş. A nımsayın. Babaanneyle amcanın baktığı beş kız kardeşin öyküsü. Şirin bir sahil kasabası. Doğa, deniz harika! Kızların hayatıysa bir cehennem. Erkek sınıf arkadaşlarıyla deniz kıyısında dolaşıp oynadılar diye eve kapatılırlar. Bekâret testine tutulurlar. Artık ne okul ne arkadaş. Namus efendim namus! En büyük kızı zorla evlendirirler. İkinci kızı tanıdığı çocuk ister. “Gene de talihliymiş” diyebilir miyiz kanlı çarşaf meraklılarının arasında mutluluk aramak zorunda kalanlara? Bu kızlar için evlilik tutukevi değiştirmek gibi bir şey aslında. Ortancayı meğerse şerefsiz amcası istismar eder, babaanne de bunu bilirmiş. Bıyıklı, bir karış sakallı, sert bakışlı, ‘kodum mu oturturum’ dercesine dolanan bir yaratıktır amca. Kızları koruyucu değil, zalim bir gardiyandır. Kızcağız intiharda bulur kurtuluşu. Öteki iki kız, özellikle küçüğün uyanıklığı sayesinde kaçmayı becerecektir. İyi anlatılmış, oynanmış bir film. Beş kızın üstündeki aile ve toplum baskısını, kapatıldıkları evde yalancı mutluluk arayışlarını, dayanamayıp tehlikeli kaçamaklar yapışlarını, ortaklaşa yönleri kadar bireyselliklerini izlerken bütün bunların gerçek hayatta da olabileceğini düşünüyorsunuz. Bu filmi Türkiye’de nerelerde, kimler izledi? Araştırılsa hem sinema kültürümüz hem de kadın anlayışımıza ilişkin ilginç sonuçlara ulaşılabilir. ERGÜVEN COPPOLA Ancak, filmin sadece Türkiye’ye özgü bir sorunsalı ele aldığını düşünmeyelim. Ergüven’in filmi Sofia Coppola’nın onbeş yıl daha eski Masumiyetin İntiharı (Virgin Suicides) filmine benziyor. Coppola’nın filmi Ergüven için çıkış noktası olmuş, gibi. İki film arasındaki bu kesişme anımsatılınca Ergüven Alcatraz’dan Kaçış filminden daha çok etkilendiğini söylemiş. Zekice bir yanıt. Buradan kalkarak, Coppola’nın filmindeki beş kız kardeşin Alcatzar’dan kaçamadıklarını düşünebiliriz. Coppola’nın filminde Amerikan yobazı bir karı kocanın beş kızına hayatı nasıl zindan ettiklerini seyrederiz. Anneyle baba, çocuklar, toplumsal çevre özenle irdelenmiş, ayrıntılar üzerinde iyi çalışılmış. Beş kız kardeşin acı(k)lı halini etkilenerek izliyoruz. Gelenekçi Amerikan orta sınıfının yaşam tarzında gençlerin uymaları beklenen bir sürü kural vardır. Mutluluğa eşit saydıkları mazbut bir hayat şeklinin böylece süreceğine inanırlar. Bir kesim bu kuralları abartır, dinsel temellere dayandırır. Kuralları çiğnediğinde çocukları sert şekilde cezalandırır, bunun da çocukları iyi yetiştirmenin gereği olduğunu düşünürler. Dahası: çocuklarına, onları sevdikleri için baskı ve yıldırı uyguladıklarını öne sürerler. Anneyle baba beş kız kardeşin aslında çocukluk ve gençlikten gelen taşkınlıklarını kabul edemez, hele erkek arkadaşlarıyla yakınlaşmalarını aktöreye aykırı bulur. Aldıkları önlem kızları eve kapatmaktır. Bu arada okuldaki erkek çevrenin de kızlara yaklaşımlarının cinsel istismar yönünde olduğunu görmek gerekir. Aile ve toplum: cendere. Kızlardan biri baştan kendi canına kıyar. Filmin sonunda diğer dört kardeşin de aynı yola başvurduklarını görürüz. Anneyle baba evlerinde sevginin hiç eksik olmadığını hâlâ söyleyebilmektedir. Beş kız kardeş çocukluklarını, gençliklerini yaşayamadan anneleriyle babalarının sözde sevgi cehennemine çevirdikleri dünyayı terke zorlanmıştır. COPPOLA ZWEIG Coppola’nın çocukluğunu / genç kızlığını yaşayamama izleğini 2006 yılında çektiği Marie Antoinette filminde de ele aldığını görüyoruz. Filmin baş oyuncusu Coppola’nın ilk filminde de gördüğümüz gamzeli güzel Kirsten Dunst. Coppola’nın bu filmini Stefan Zweig’ın Marie Antoinette yaşamöyküsüyle biraz karşılaştırdım. Zweig’a göre, Marie Antoinette Fransa kraliçeliğini yürütemeyecek sıradan bir kişiliktir. Oysa, annesi Maria Theresia Avusturya İmparatorluğunu kırk yıl yönetmiş güçlü bir kadındır. Zweig, Kral XVI. Louis’nin de zayıf kişiliğine dikkat çeker, “güçlü bir M. Antoinette annesinin ve Katerina’nın yanı sıra Avrupa’yı yöneten üçüncü kadın olabilirdi” der. Ne ki, Marie’nin derdi güç değildir. Daha on beş yaşında, yani çocukluktan gençliğe doğru giderken Fransa veliahtına karı olarak “atanmıştır”. Evliliğinin Avrupa güç dengelerindeki öneminin bilincinde görünür ama aslında umrunda değildir bu. Doyamamıştır hayatının baharına. Bundan sonraki yaşamında hep çocuk / genç kız isteklerine doyum arayacaktır. Annesi kızının görevini ciddiyetle yapmadığını düşünerek, “Kraliçe olmaktan çok sahne oyuncusuna benziyor” diye söz eder ondan. Doğru bir tanı. Marie Antoinette saray hayatını oyuna, oyuncaklara, armağanlara doymayan şımarık ve uçarı bir çocuk gibi yaşar. Eşiyle sanki evcilik oynar. Fransa’daki hayatı altı saray arasında geçmiş, ülkenin başka hiç bir yerini görmemiş, daha doğrusu kendine çizdiği oyun alanından, yalancı cennetten dışarı çıkmak istememiştir. Coppola çok güzel anlatır Marie Antoinette’in bu yönünü. Fransız devrimcileriyse Marie Antoinette’den israfa ve lükse dalarak halkın kanını emen bir canavar imgesi türetmişlerdir. Devrimin halkça benimsenmesinde bu imge ustaca kullanılmıştır. Marie Antoinette kendinin ve hayatın ayrımına ancak devrim başlayınca varacaktır ama artık çok geçtir. Din, gelenek, töre bahaneleriyle meşrulaştırılan baskı yöntemi çocuk yetiştirmekte en kötü yöntemdir; Ataerkil kültürlerde daha çok kızlara uygulanır. Ne ki, bu filmlerde gördüğümüz gibi trajik sonuçları olabilir. Kraliçe olsa bile mutlu olmaz kızınız. Ama Deniz gibi, Sofia gibi bilinçli birey kızlar yetiştirirseniz, onlarla övünür, siz de mutlu olursunuz. n KITAP l İmtiyaz Sahibi: Cumhuriyet Vakfı adına: Alev Coşkun l Genel Yayın Yönetmeni: Aykut Küçükkaya l Yayın Yönetmeni: Turgay Fişekçi l Editör: Gamze Akdemir l Tasarım: Bahadır Aktaş l Sorumlu Müdür: Olcay Büyüktaş Akça l Yayımlayan: Yeni Gün Haber Ajansı Basın ve Yayıncılık A.Ş. l İdare Merkezi: Prof. Nurettin Mazhar Öktel Sok. No: 2, 34381 Şişli İstanbul l Tel: 0 (212) 343 72 74 (20 hat) Faks: 0 (212) 343 72 64 l Cumhuriyet Reklam: Reklam Genel Müdürü: Ayla Atamer l Tel: 0 (212) 343 72 74 l Baskı: İleri Basım Mat. Amb. Reklam Tanıtım Yay. ve Teknik Hiz. Tic. Aş., Yenibosna Mah. 29 Ekim Cad. No: 11A/41 Bahçelievler İSTANBUL. l Yerel süreli yayın l Cumhuriyet gazetesinin ücretsiz ekidir. B u sayımızın kapağında yeni romanı Nasreddin ile Hüsnü Arkan yer alıyor. Son kırk yılın kültür hayatımızın önemli kişiliklerinden biri Hüsnü Arkan. Dillerden düşmeyen şarkılarının yanında edebiyat alanındaki verimleriyle de başarılı bir yazar. Belki içinde yaşadığımız günlerin tükenmez karmaşası onu Anadolu’nun yedi yüz yıl önceki bir başka büyük çalkantıların olduğu dönemine yöneltmiş. “Yaşadığı çağın barışını” arayan Nasreddin’i roman kahramanı yapıp, onunla birlikte insani olanın peşine düşmüş. Oğuz Demiralp İstanbul Sözleşmesi tartışmalarından yola çıkıp Deniz Gamze Ergüven’in Mustang filmi ve Stefan Zweig’ın Marie Antoinette kitabındaki kadın kahramanları inceliyor. Çağdaş öykücülüğümüzün unutulmaz ismi Nezihe Meriç’le yapılmış konuşmaları bir araya getiren Kimse Hikâyeyle Aramda Geçenleri Anlamıyordu’yu Leyla Ruhan Okyay değerlendirdi. Şiir sanatı üstüne sağlıklı tartışmaların çok gerilerde kaldığı günümüz edebiyat ortamında Tahir Abacı, “Güncel Şiirin Sorunları” başlıklı yazısıyla konuyu bir kez daha anımsatıyor hepimize. Ünlü opera yapıtı Turandot’un Schiller’in kaleminden çıkmış metninin çevirisi Turankızı’nı Nedret Öztokat Kılıçeri tanıttı. Şiir Atlası’nda 1929 Nobel Edebiyat Ödülü sahibi İrlandalı şair William Butler Yeats’in güncel Ayasofya tartışmalarına da esin olabilecek “Bizans’a Yolculuk” ve “Bizans” şiirlerini sunuyoruz. Hatice Çınar Güner, çocuk edebiyatında ilginç bir deneyim olarak gördüğü kenti ve yakın tarihi anlatan Fatih Debbağ’ın Selin Beni Terk Etti adlı çocuk romanını tanıttı. İyi okumalar. [email protected] [email protected] twitter: www.twitter.com/CumKitap
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle