05 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

DAN SOLSTAD’TAN ‘LİSE ÖĞRETMENİ’ 68 düşleri... 68 Kuşağı’nın tüm enerjisi, dünyayı değiştirme arzusu, hayalleri Solstad’ın; Lise Öğretmeni Pedersen’in Ülkemize Musallat Olan Büyük Siyasi Uyanışa Dair Anlatısı adlı romanında, Norveç kırsalını nasıl hareketlendirdiği üzerinden anlatılıyor. EMİNE TOPRAK N orveç’in yaşayan en büyük yazarı olarak nitelenen Dag Solstad’ı 2018’den bu yana Türkçede de okuma fırsatı bulabiliyoruz. Solstad’ın Türkçede yayımlanan ilk romanı Mahcubiyet ve Haysiyet’i pek çok okur hatırlayacaktır. Çok geçmeden de yazarın Türkçedeki ikinci romanı olan Lise Öğretmeni Pedersen’in Ülkemize Musallat Olan Büyük Siyasi Uyanışa Dair Anlatısı yayımlandı. Lise Öğretmeni Pedersen’in Ülkemize Musallat Olan Büyük Siyasi Uyanışa Dair Anlatısı, Solstad’ın 1982 yılında yayımladığı ve ses getiren bir romanı. Solstad, dünyanın önemli toplumsal kırılmalardan geçtiği bir zaman diliminde yayımladığı romanında, o zaman diliminden yakın zaman önce yaşanmış bir başka kırılmayı konu alıyor; 68 Kuşağı’nı. Kuşağın ve anlayışlarının Norveç kırsalındaki bir kasaba okulunda, bir öğretmenle birlikte nasıl yeşermeye başladığının, bu olaydan insanların nasıl etkilediğinin ve ister istemez bir parçası hâline gelişlerinin hikâyesi oluşturuyor romanın konusunu. Roman her ne kadar Norveç kırsalındaki bir kasabada geçse de Solstad’ın üslubundaki derinlikle ve anlatımındaki ayrıntılarla tüm dünyayı ve sorunlarını çevreleyen bir hâl alıyor. 68 Kuşağı’nın tüm enerjisi, dünyayı değiştirme arzusu, hayalleri Solstad’ın romanında, Norveç kırsalını nasıl hareketlendirdiği üzerinden anlatılıyor. Bu anlamda Solstad’ın hikâyesinin kuşakla paralel olarak müthiş enerjik olduğunu söyleyebiliriz. Fakat bilindiği gibi bu kuşak, dünya çapında büyük hareketlenme yaratmışsa da amaçlarına ulaşamamış, insanlık için büyük bir iz bırakarak sönümlenmiş. Solstad’ın romanında bu hayal kırıklığı da çok güzel aktarılıyor. Tam da kuşağın ruhuna uygun bir şekilde mizahın ve hüznün çok iyi kullanılmasıyla yansıtılıyor okuyucuya. HAYAL FABRİKASI Romandaki tüm olaylar yeni öğretmen olarak Norveç’in bir kasabası olan Larvik’e atanan Knut Pedersen üzerinden anlatılıyor. “Benim için her şey,” diyor anlatıcımız Pedersen romanın bir bölümünde, “yeni mezun bir lise öğretmeni olarak 1968 yılının Ağustos ayında Larvik’e gelmemle başladı.” Pedersen, kasabaya ilk geldiğinde aile kurmaktan, saygı gören bir öğretmen olmaktan ve sade bir hayat sürebilmekten başka hayal kuramıyordur. Ne ki, yıllardan 1968’dir. Yani zaman, insanları âdeta başka hayaller kurmaya zorluyordur. Pedersen de bu hayallere kapı lanlar arasında çok geçmeden yerini alır. Dünyanın her yerinde esen değişim rüzgârları, Norveç kırsalına kadar ulaşmıştır. Kahramanımız Pedersen de okulda yaşayacağı beklenmedik bir olayın ardından gittikçe büyüyen bir siyasi harekete kapılacağından ve hayatını başka türlü amaçlara adayacağından habersizdir. Solstad’ın romanı, her şeyden önce 68 kuşağının nasıl hayal kurdurabildiğine çok güzel bir örnek. Dönemin tüm renkleri ve yeri geldiğinde renksizliği bir hayaller dünyasının içinde doğan yakıcı bir gerçeklikle anlatılıyor. Türkiye’de de yansımaları ciddi olarak görülen bir dönemin, Norveç kırsalından görülen portresini çiziyor yazar romanında ve bu portre kelimenin gerçek anlamıyla “vurucu”. n Lise Öğretmeni Pedersen’in Ülkemize Musallat Olan Büyük Siyasi Uyanışa Dair Anlatısı / Dag Solstad / Çeviren: Banu Gürsaler Syvertsen / Yapı Kredi Yayınları / 226 s. / 2020. AKIN ÇETİN’DEN ‘KEŞKE BURADA OLSAYDI’ Bir yalnızlık güncesi Roman Türkiye’nin doğusunda bir askeri birlikte geçiyor ve okurunu erkeklik halleriyle ölüm, yaşam ve yalnızlık üzerine içsel sorgulamalara yöneltiyor. SENA KESKİN 1988 doğumlu Akın Çetin’in ilk romanı Keşke Burada Olsaydı Dedalus yayınları tarafından yayımlandı. Genç yazarın ayrıca Futuristika ve Altzine dergilerinde yayımlanmış öyküleri bulunuyor. Roman Türkiye’nin doğusunda bir askeri birlikte geçiyor ve bize erkeklik halleriyle askerliği ilk elden yaşatıyor. Fakat kitabın bilindik askerlik anılarından ibaret olduğunu düşünmek haksızlık olur. Her şeyden önce ana akım televizyon dizileri veya filmlerde pompalanan kahramanlık veya milliyetçilik anlatısından kitapta eser yok. Tersine, romanda sivil hayat hafifliği, askerlikse ağırlığı temsil ediyor. Adını bilmediğimiz ana karakterimiz de bu ağırlık altında ezilmekten mutsuz. Fakat sergilenen memnuniyetsizlik ve iç sıkıntısı herhangi bir sistem veya otorite eleştirisini de doğrudan hedeflemiyor. Bunun yerine okur olarak bizi sık sık ölüm, yaşam ve yalnızlık üzerine içsel sorgulamalardan geçiriyor. Bulunmak istemediği bir yerde hayatta kalmak zorunda olan ve yalnızlık çeken bir gençle baş başa kalıyoruz. ÖZLEM Roman, günlük biçiminde yazılmış ama kaç gün geçtiğini romanın başkahramanı saymadığından okurken biz de “Şafak kaç?” bilmiyoruz. Buna karşın okuduğumuz kesitler özenle seçilmiş, her biri hayatın saçmalığına ve ölümün sıradanlığına tekrar tekrar vurgu yapıyor. Dil içten ve akıcı, okuru doğrudan koğuş yaşantısının ve erkek sohbetinin içine sokuyor. Erkek karakterlerin gerçekçi tasviri yanında kahramanın annesinin ve platonik aşkının betimlenişi oldukça sönük kalıyor. Yazar, kahramanın platonik aşkı için özel likle Özlem adını seçerek askeriyenin dışında kalan, güzel ve canlı olan her şeyi onda yüceltmiş gibi. Anlatıcının Özlem’e duyduğu hisleri okurken anlatana dair çok şey barındıran ama anlatılanı anlatmayan, yazarın deyişiyle, “Kendi içine doğru kıvrılan bir labirentin tam ortasında” gibi hissediyoruz kendimizi. Özlem’in bu denli idealize edilmesi kahramanın yalnızlığıyla temellendirilmeye çalışıl sa da kurgudaki inandırıcılığın zayıflamasına neden oluyor. Kitabın ilerleyen sayfalarında kahramanın tanık olduğu bir intihar olayı, anlatıda dramatik bir kırılmanın yaşanacağı ve karakterin dönüşüm geçireceği beklentisini yaratmakta. Buna rağmen hikâyenin devamında karakterin ruh hali kurgusal bir keskinlikte değil de gerçek hayata yaraşır bir olağanlıkta evriliyor. Yazar roman boyunca sürdürdüğü varoluşsal sorgulamalarla birlikte kitabın sonlarına doğru okura umut aşılamaktan da geri durmuyor. Ve günün sonunda her şey derin bir yalnızlık çeken anlatıcı için şunu söyleyelim diye yazılmış sanki: “Keşke burada olsaydı”. n Keşke Burada Olsaydı / Akın Çetin / Dedalus Yayınevi / 168 s. 8 23 Temmuz 2020
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle