29 Nisan 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Arkadaşım eşek Türkçe yazında eşek deyince akla gelen bir yapıt Şeyhî’nin Harnâme’sidir. Faruk Kadri Demirtaş bu “ufak mesnevî”yi hiciv türünün bir başyapıtı sayar. Ancak, Harnâme’deki hicvin niteliği pek ilginçtir. M esnevî’de işlenen sorun, “zayıf, çelimsiz bir eşek”in otlakta öküzleri görünce onlar gibi bolca yemeyi, besili olmayı istemesinden doğar. Bunu sağlamak için ne yapması gerektiğini, “Mesih’in eşeğinin” bile saygı gösterdiği bir ulu eşeğe danışır. Aldığı öğüdün anlamı kesindir: “Öküzler insana rızk olmak, eşekler de insanın yükünü taşımak için yaratılmıştır. Sakın öküzlere öykünme, kendi kaderine razı ol.” Bence ulu değil statükocudur bunu söyleyen eşek. Onun öğüdünü haliyle kulak ardı eder bizim eşek, öykünür öküzlere. Sonuç: Kulağı kesilir ceza diye; boynuz isterken kulaktan olur. Kıssadan hisse: haddini bileceksin. Sanki mutlak bir düzen vardır. Her yaratığın yeri, işlevi belirlenmiş, değiştirmeye kalkarsan yandın. “Emredersiniz” deyip yaşadığına şükredeceksin. Nitekim, “Bir iki kendini bilmez de kimdir / Padişahın emrine nasıl karşı gelir” anımsatmasını yapar okuduğumuz Mesnevî. Durağan, hiyerarşik, kaderci bir toplum anlayışının yansımasıdır. Eşeğin, gene Mehmet Kanar’ın Manzum Çeviri Denemesi’ndeki Türkçeyle, “Arpaya muhtaç olmuş yoksul bir eşeğim / Ama başıma taç koyulmasanı beklerim” demesi gülünç ve yasaktır. Eşeğin vur sırtına yükü, sopayı, bas kahkahayı. Yakınmasın mı eşek, isyan etmesin mi? Hele “sırtından sopayı, karnından sıpayı eksik etmeyeceksin” sözü yok mu? Buna sadece eşek mi isyan etsin? Sesi, şekli şemaili bozuktur, güçsüzdür diye dalga mı geçmeli eşekle? “Gam yükü altındaki topal eşek benim / Keder çamuruna saplanmış şaşkın eşek benim” dizelerinin neresi komik? Şeyhî’nin yapıtı bir fabl da sayılabilir. Bu türün ustası La Fontaine de eşek üzerine yazmıştır. Kutsal nesneler taşıyan bir eşek halkın hayranlıkla ona baktığını sanır. Oysa ilgi yükünedir. Kıssadan hisse: Yönetici anlamaz ama saygı ona değil rubasının temsil ettiği maka mınadır. Ne yazık ki, bu fablda da eşek alay ve hor görülme konusudur. Kendini bilmeyen ahmaklar eşeğe benzetilmiştir. ALTIN EŞEK Eşeği ele alan ünlü yapıtlardan biri Lucius Apuleius’un Altın Eşek’idir. “Başkalaşımlar” olarak da bilinir. Ülkemizde ilk kez Nurullah Ataç’ın Türkçesiyle, 1950 yılında çıkmış bir klasiktir. Lucius adlı bir adam, büyü yoluyla yanlışlıkla kuş yerine eşeğe çevrilir. Neler görür geçirir eşek olarak zavallı Lucius? Sonunda yeniden kavuşur insanlığına. Yapıt, genel olarak, bir doğru hayat / yanlış hayat ayırımını işlemektedir. Sefih bir hayat yaşayan Lucius’un cezalandırılmasıdır. Bununla birlikte, eşek olmak ona insanları dışarıdan gözlemlemek olanağını sağlayacaktır. Böylece kendilerini hayvanlara üstün sanan insanların ne mal olduklarını çok daha iyi görecektir. İnsanlara, “siz eşekten betersiniz” diyen bir yapıttır bu. Birbirinden ilginç ve renkli olaylar M.S. 2. yüzyılın Roma İmparatorluğunda, büyük ölçüde Helen illerinde geçer. Yapıt o dönemde ortalığa egemen olup insanların ruhlarına da yansıyan düzensizliğin ve değer yitiminin eleştirisidir. Aklın yerini yabanıl içgüdüler almıştır. O kadar karışıklığa karşın bir yargı mekanizmasının işletilmeye çalışılması da Roma hukukunu düşününce şaşırtmaz okuru. Doğru yolu bulmak gerekir. O dönemde İmparatorluk’ta Mısır’dan gelme İsis / Osiris inancı da yönetim katında kendine yer bulmuştur. Lucius da o yöne gider. Hıristiyanlık 2. yüzyıla Antakyalı İgnatius’u kurban vererek girmiştir. Roma’nın Hıristiyanlığı devlet dini yapmasına ve aslından uzak şekilde iktidarına yol açmasına daha yüzyıldan fazla vardır. Bu hava içinde Apuleius kitabın sonlarına doğru bir dinsel geçit töreni betimler. Bildiğimiz bütün tanrılarla insanlar iç içe nasıl da renkli bir cümbüştür bu. Sanki ömrünün sonuna yaklaştığını anlayan pagan dünyanın veda törenidir. Biliriz: Hıristiyanlık ya da İsevîlikle ilgili ilk çizim, bazı tahminlere göre I. yüzyılda, Roma’da bir duvara kazınmıştır. 1857’de bulunan ve Alexamenos Grafitti’si olarak bilinen bu çizimde çarmıha gerilmiş eşek kafalı bir insan gövdesi ve ona tapınan bir adam betimlenir. Çizimin amacının o günün Roması’nda dışlanan Hıristiyanlık dinini aşağılamak olduğu açıktır. Roma’da halkı aldatmak için Yahudilerin eşeğe taptıkları söylenirmiş. Eşek imgesinin buradan kaynaklanıyor olsa bile tek tanrılı dini kötü göstermenin aracı olarak kullanılmıştır. Bence çarmıha gerilmiş eşeğin anlamını İsevîliğin çıkışında da aranabilir. NEDİR EŞEĞİN İNSANLARDAN ÇEKTİĞİ? “İsyan etmesin mi?” demiştik yukarıda. Etmiş bir kez. Tevrat’ta Mesih’in Kudüs’e eşek sırtında gireceği yazar. İsa, belki bunu okuduğu için, Kudüs’e eşek sırtında girmiştir. Harnâme’de anılan “Mesih’in eşeği” budur. Bence bizim statükocu eşeğe saygı gösterse de onun yolundan gitmez. Çünkü danışsaydı statükocu uluya, “Alma sırtına asi İsa’yı / sararsın başına belayı” öğüdünü alırdı. Şaka bir yana, eşeğin değerinin bilindiği bir sahnedir bu. Kim bilir hangi densizin İsa’ya aşağılamak için yaptığı o çizim aslında eşeği İsa’nın arkadaşlığı mertebesine çıkarmaktadır. Gel de Anadolu hümanizmasının bir temsilcisi olan Barış Manço’nun “Arkadaşım Eşek” şarkısını anımsama! Sadece eşeği değil, köyünde birlikte yaşadığı öteki hayvanları da özleyen bir kişinin ağzından söylenen bir şarkı. Hayvanlarla insanları üst ast ilişkisi içinde değil, birlikte yaşama sevincini paylaşma halinde gösteren bir şarkı. Çocuk şarkısı diye bilinir ama büyükler dinleyip söylemelidir bence. Hele insanın “eşrefi mahlukat” (Böyle bir tanımlama Kur’anı Kerim’de yoktur) değil, “muzır mahluk” olduğunun gitgide daha iyi anlaşıldığı bugünlerde. n MERHABA S algın günlerinin başlamasından bu yana ilk kez sayfa sayısı eski günlere ulaşan bir Kitap Eki’yle karşınızdayız. Yayın dünyasının yeniden uyanışına mı yormalı bu artışı?.. Dileyelim böyle sürsün. Bu sayımızın kapağında son yılların ilgi çeken öykücülerinden Ahmet Büke var. Çağdaş öykücülüğümüzün geçen yüzyılın başından bu yana zenginleşerek gelen hayat odaklı geleneğinin günümüzdeki önemli bir sürdürücüsü. Son kitabı Varamayan’ı Ümit Cingöz inceledi. Romanlarında savaş dönemlerini ve bunların ardındaki büyük toplumsal devinim ve değişimleri işleyen Irlandalı yazar Glenn Meade’le arkadaşımız Gamze Akdemir konuştu. Kavala’da doğup büyüdükten sonra otuz yaşında asker olarak Mısır’a giden ve burada peş peşe kazandığı başarılarla ülkenin valisi olan Kavalalı Mehmet Ali Paşa, bugün çağdaş Mısır’ın kurucusu sayılıyor. İlginç yaşamöyküsünü, doktorasını bu konuda yapan Cambridge Üniversitesi öğretim üyelerinden Khaled Fahmy kaleme aldı. Kavala’ya yolu düşünler, bugün müze olan, çocukluk ve gençliğinin geçtiği evi, evin bahçesine dikilmiş görkemli heykelini ve doğup büyüdüğü kente armağan olarak yaptırdığı İmarethane’yi görebilirler. Sula Bozis’le, İstanbul’dan Anadolu’ya Rumların Yemek Kültürü kitabı üstüne yaptığımız konuşma aynı zamanda yazarın ilginç yaşamöyküsünden aktarılan parçalarla, örtülü dünyaların tarihine de bir yaklaşım sunuyor. Hidayet Karakuş, bütün şiirlerinin dilimize çevirisi tamamlanan Rilke’nin kitaplarını değerlendirdi. İyi okumalar… KITAP l İmtiyaz Sahibi: Cumhuriyet Vakfı adına: Alev Coşkun l Genel Yayın Yönetmeni: Aykut Küçükkaya l Yayın Yönetmeni: Turgay Fişekçi l Editör: Gamze Akdemir l Tasarım: Bahadır Aktaş l Sorumlu Müdür: Olcay Büyüktaş Akça l Yayımlayan: Yeni Gün Haber Ajansı Basın ve Yayıncılık A.Ş. l İdare Merkezi: Prof. Nurettin Mazhar Öktel Sok. No: 2, 34381 Şişli İstanbul l Tel: 0 (212) 343 72 74 (20 hat) Faks: 0 (212) 343 72 64 l Cumhuriyet Reklam: Reklam Genel Müdürü: Ayla Atamer l Tel: 0 (212) 343 72 74 l Baskı: İleri Basım Mat. Amb. Reklam Tanıtım Yay. ve Teknik Hiz. Tic. Aş., Yenibosna Mah. 29 Ekim Cad. No: 11A/41 Bahçelievler İSTANBUL. l Yerel süreli yayın l Cumhuriyet gazetesinin ücretsiz ekidir. [email protected] [email protected] twitter: www.twitter.com/CumKitap
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle