Katalog
                    Yayınlar
                
                - Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
                        Yıllar
                    
                    
                
                    Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
                    Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
                    Sayfayı Satın Almak İstiyorum
                
            
                koyan bir insanın acımasızlığı insanın kanını donduruyor. Kitapta 12 Kasım 1914 ile 5 Ocak 1915 arasında iki aydan az bir sürede yüz yirmi bin kişilik 3. Ordunun 18 Ocak 1915’te 8900 askere inmesinin gün gün öyküsünü tüylerim ürpererek okudum. Harbiye’den yeni çıkmış, buyruğundaki askerlerin hepsi ölmüş, bir ağacın dibinde kara kara düşünen yorgun argın bir teğmeni o durumda görünce kurşuna dizdirecek kadar zalim bir Enver.  SARAYIN DAMADI  Enver Paşa, orduyu Al  man komutanlara teslim et  miş bir Osmanlı subayı.  Balkanlarda çetecilik yap  mış, Edirne’den geri çekilen  ordunun ardından İstanbul’a  giren sahte kahraman; sara  ya damat olmuş, yarbaylık  tan on sekiz günde paşalığa  yükselmiş bir asker.  Burnu Kaf Dağı’nda. Ap  talca şeylere inanıyor. Ka  şındaki beyaz bir kılın ken  dini cihangir bir komutan,  bir Napolyon, bir İskender yapacağına inanmış.  Enver Paşa  Enver Paşa’nın savaşa gi  den bir orduyu her şeyiyle  donatması, yiyeceğini, içe  zanılan Çanakkale Zaferi’nde de cep  ceğini, giyitlerini sağlaması gerekirken heye gidiyor, Alman Generali Liman  şu buyruğu Sarıkamış felaketinin nede Von Sanders’i kutluyor ama Musta  nini açıklıyor: “Saldır ve düşman toprak fa Kemal’in ününü kıskandığından gör  larında karnını doyur!”  meden İstanbul’a dönüyor. Mustafa Ke  Bu arada İttihat Terakki’nin askerliğe mal, onuruna yediremiyor, istifa ediyor.  meraklı Doktoru Bahattin Şakir’le, ünlü Alman generalin diretmesiyle Enver Pa  çetecisi Yakup Cemil’in Ardahanlılara şa özür diliyor, Mustafa Kemal görevi  nasıl bir düş kırıklığı yaşattığını da acıy ne dönüyor. Zaten Çanakkale’den sonra  la öğreniyor insan kitaptan.  Mustafa Kemal’i Kafkas Cephesi Komu  Her şeyi buyruklarla çözmeye kararlı bir komutan. Öylesine ki dağılmış, tükenmiş orduları sürekli saldırı için sağa sola yerleştiriyor, görev veriyor. Karakışta açlıktan, hastalıklardan, tifüsten kırılan Anadolu çocuklarının ayaklarında çarık, sırtlarında mintanlarından başka bir şey yok. Karınları aç, günde otuz  tanlığına Silvan’a göndermemiş miydi? Almanların Karadeniz’e çıkardıkları Yavuz’la Midilli’nin Rus limanlarını topa tutmaları, bitmiş, tükenmiş Osmanlı ordularının Birinci Dünya Savaşı’na girmesine neden oluyor. Bu ayrı bir dram elbette.  kırk kilometre yürütülüyor, yürüyüşün bitiminde düşmana saldırmaları isteniyor Enver Paşa tarafından.  HAFIZ HAKKI DA ENVER’LE YARIŞIYOR! Padişah damadı Hafız Hakkı da  SARIKAMIŞ DRAMI Bir yandan İstanbul basınında Turan türküleri söyleniyor, Sarıkamış’ta askerlerimizin kesin zafer kazanacağından söz ediliyor. Dahası 122.000’den fazla bir sayısı bulunan 3. Ordu Allahuekber Dağları’nda donarak sekiz on bin kişiye indiği zaman bile İstanbul gazeteleri gerçeği yazamıyorlar. Zafer çığlıklarıyla dolduruyorlar sayfalarını. Çünkü Enver Paşa, sansür uyguluyor. Sarıkamış’tan kaçarken İstanbul’a çektiği telgraflarla kamuoyunu sürekli zaferlere inandırıyor. Bu arada o kadar duygusal ki (!) karısı Naciye Sultan’ın sağlığıyla köpeğinin  Sarıkamış’tan bir yıl önce yazdığı Bozgun kitabında gerçek bir asker gibi savaş biliminin gereklerini yazdığı halde Enver’i kıskanarak “Benim neyim eksik” dercesine yazdıklarının tersine davranıyor, Enver’le yarışıyor. 3. Ordu’nun karlara, açlığa, hastalıklara, tifüse kırdırılmasında etkin görev yapıyor. Enver, Sarıkamış’tan kaçarken Yarbay Hafız Hakkı’yı general yapıp bacanağını ödüllendiriyor. Ne var ki Yarbay Hafız Hakkı, generalliğinin tadını çıkaramadan Sarıkamış’tan döndükten sonra 12 Şubat 1915’te Erzurum’da tifüsten ölüyor. Yakın tarihimizin unutulmaz dramını  sağlığını soruyor telgraflarında.  bin dolayında kaynaktan araştırarak ya  Türkiye, Sarıkamış Dramı’nı ne ya  zan sayın Alptekin Müderrisoğlu’na bin  zık ki tutsaklıktan beş buçuk yıl sonra  teşekkür… n  Sibirya’dan 1920 yılının ortalarında dönen  Yarbay Şerif’in anılarından öğreniyor.  Sarıkamış Dramı / Alptekin Müder  Enver Paşa, 1915’in 18 Martı’ında ka risoğlu / Bilgi Yayınevi / 608 s.  13 11 Haziran 2020  HAZİRAN 2020  Çeviren: Mehmet Özgül, İletişim Klasikleri, 371 sayfa Çehov’dan türlü insanlık hallerine açılan bir sosyal ve edebi panorama... Düello, çağdaşlarının görkemli başyapıtlarının aksine ölçeğine insanı alan mütevazı yapılar kurarak Rus toplumunun yalın hakikatlerini betimleyen Anton Çehov’un 18901892 arasında yazılmış öykülerinden oluşuyor. Modern öykücülükte bir ekol oluşturan Çehov’un olgunluk dönemine ait kısa ve uzun öykülerinden oluşan, her zamanki gibi lezzetli bir kitap.  www.iletisim.com.tr iletisim@iletisim.com.tr  vimeo.com/iletisim  facebook.com/iletisimyayin  twi er.com/iletisimyayin  instagram.com/iletisimyayin   
            
    
