Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
MERHABA Fehîmi Kadîm Divan edebiyatımızdaki iki Fehim’den ilkini Tahir Üzgör’ün kitabı sayesinde tanıdım: Fehîmi Kadîm / Hayatı, Dîvân’ı ve Metnin Bugünkü Türkçesi (AKM, 1991). Örnek nitelikte, kapsamlı, özenli bir çalışma. Üzgör, “Edebiyatımızın bir harika çocuğu” diyor ilk Fehim için. Aşağı yukarı 1627 47 yıllarında yaşamış. O kadar genç olup, bu kadar zengin bir yapıt üreten kaç şairimiz olmuştur? Fehim’in biraz asi yönlerini de düşününce aklıma Rimbaud, Lautréamont geliyor. Ne yazık ki, sıradan okurlar olarak divan edebiyatını okuyup anlamakta güçlük çekiyoruz. Bunun temel nedeni, Üzgör’ün demesiyle “İslam medeniyetine girişimizden sonra aydınlarımızın halk dili ve kültüründen uzaklaşması neticesi meydana gelen divan edebiyatı”nın Osmanlıcaya dayanmasıdır, bence. Türkçe, Farsça gibi bir halkın binlerce yıllık dili değil, Osmanlı seçkinlerinin de günlük yaşam değil bürokrasi ve edebiyat dili olan Osmanlıcayı Tevfik Fikret bile kurtaramadı. Ne ki, Osmanlıcayı yaratıp kullananlar bizim insanlarımız, atalarımız. Osmanlıca yoluyla geliştirdikleri kültür de bizim tarihimiz, geçmişimiz. Dolayısıyla bu kültürel kalıtımı reddetmek yanlış olur. Tersine, bilmemiz gerekir. Sıradan okur, özel merakı yoksa, divan edebiyatını anlamak için yaşamında hiç kullanmadığı yüzlerce, belki de birkaç bin Farsça, Arapça sözcüğü öğrenmek zorundadır. Buna ne olanak vardır ne de gerek. Dolayısıyla uzman çalışmalarının sıradan okuru divan edebiyatına götürmeleri beklenir. Ancak, özellikle divan şiirlerinin tadına varabilmek için bugünün Türkçesine sadece düzyazı olarak aktarılmaları yeterli değildir. Şiir diliyle aktarılmaları gerekir, Tevfik Fikret için yapıldığı gibi. Gördüğüm kadarıyla bu konuda sıkıntı yaşıyoruz. HER ŞAİRİN AYRI BİR DÜNYASI VARDIR Sıradan okur için divan edebiyatı deyince önce aruz vezni akla gelir, sonra da yüzyıllarca üç aşağı beş yukarı aynı izlekleri birbirine benzer imgelerle işlemiş şairler. Divan edebiyatında genel bir türdeşlik (homojenlik) olduğu öne sürülebilir, ancak her şairin iyi okunursa ayrımsanan ayrı bir dünyası vardır. Öne çıkan adlar ana akımdan ayrılmasa da ay rımlı olmayı becermiş olanlardır. Fehim bunlardan biridir. Ayrımlı olmayı becermenin yolu bilinen kurallar, kalıpları ve manzumları güzel ve özgün şekilde kullanabilmekten geçer. Divan şairliği virtüozluktur. Sekbi Hindî akımıyla divan şiiri iyice kapalı, güç anlaşılır mecazlı bir hale gelmiştir. Üzgör’ün deyişiyle, “mânâ inceliği, hayallerin genişliği ve sözün kolay anlaşılır olmaktan uzaklaşması” gibi özellikleri olan Sekbi Hindî’yi biraz Serveti Fünun şiirine, örneğin Cenap Şahabettin’inkine, biraz da İkinci Yeni’ye benzetirim. Kanımca, sekbi hindî divan şiirinin en ilginç sayfalarından biridir. Fehim’in de bu sayfanın yıldızlarından biri olduğu anlaşılmaktadır. Fehim’in dikkatimi çeken ilk özelliği virtüozluğudur. Delikanlı yaşta bir şairin bu kadar ustalaşması enderdir. “Cengi evvelde bir edna ta’n ile maglub edip / Zahrı canından sinanı kilk yaman gösterür.” beyti şairin nasıl az sözle birçok imgeyi geniş bir anlam alanı yaratacak şekilde toparladığına örnektir. Fehim’in gözüme çarpan ikinci özelliği, Nakkaş Behzat’tan Yunan mitologyasına, Fars söylencelerine, din kitaplarına uzanan geniş bir kültür arka planına (düzlem) dayanmasıdır. HAYAL GÜCÜ “PES” DEDİRTİYOR “Rüz u şeb” redifli kasidesi en güzel şiirlerinden biri olmalı. Güneş ve ayı eksene alarak birbirinden değişik o kadar çok imge üretiyor ki, hayal gücüne “pes” dedirtiyor. Bu kaside aynı zamanda divan şiirinin tadına varmak için yüksek sesle okumak gerektiğini de anımsatıyor. Nil nehrini işlediği kaside de aynı derecede ilgi çekici, bol menderesli. Fehim, yaşamının son üç yılını Mısır’da geçirmiş. Sevmemiş o ülkeyi, bir an önce İstanbul’a dönmek istemiş ama dönüş yolunu azrail kesmiş Konya’da. Mısır nedeniyle imgelem dünyasının merkezinde Hz. Yusuf figürünü görüyoruz. Sıla, melankoli duyguları da belirip ruhsal bir derinlik katıyor beyitlere. Devlet adamlarına övgü geleneği ni sınırlı sürdürmüş Fehim. IV. Murad’ın Bağdat’ı almasını işlemiş bu çerçevede. Benim dikkatimi “sünni askerler” ve “şii kelleleri” gibi sözler çekti. Ne yazık ki, Fehim de övmüş mezhepçi şiddeti. (Aklıma geliverdi: Yahya Kemal’in Çaldıran ile ilgili dizelerinden içerikleri nedeniyle hiç hoşlanmam.) “ŞUH TABİATLI ŞAİRİMİZ” Fehim’in gördüğümüz şiirlerinin büyük bir bölümü divan geleneğine uygun olarak aşk meşk konularında. Fehim’in erotizm anlayışı da Ahmet Cevdet Paşa’nın yaptığı ayırıma göre betimlersek, “zenperest”lik döneminden öncesine uygun. Divan şiirinde sıkça kullanılan erotik imgelerin gizemci / doğaötesi arayışların eğretilemeleri gibi sunulduğunu biliriz. Bence pek az divan şiirinde bu yapılır. Fehim’de ise iyice azdır. Fehim’in bir ayrımı da erotizmi açıkca ortaya koymasıdır. Öyle ki, tinsel (manevi) arayışları anlatmak için erotizm kullanmak yerine kültürel, dinsel öğeleri, konuları erotizmi anlatmak için kullanır “şuh tabiatlı şairimiz”. Fehim’in Şehrengiz’i ve Bahrı Tavil’i Üzgör’ün çalışmasında anılmakla kalmaktadır. Anlaşılan, bu metinler müstehcenlik derecesinde erotiktir. Bahrı Tavil’i Yunus Kaplan’ın yazısı (D. E. Araştırmaları Der. 2016) üzerinden okudum. Gerçekten her şey meydanda ama yazına, yazara sınır koyamazsınız ki! Fehim’in bu metinde Arap, Arnavut, Ermeni, Yahudi, Tatar, Türk, Acem kendi ağzından olmak üzere dokuz farklı söylemle yazması da yazınsal bir beceridir. Bu “ayıp” metinler üzerinde çalışılması, sadece yazın açısından değil, sosyal tarih açısından da ilginç olabilir. Divan şairleri, bugünkü anlamıyla toplumsal gerçekleri yansıtmak için yazmamıştır ama toplum, tarih, kültür onların yazdıklarına yansımıştır. Fehim’in yazdıklarında Mısır’ı anlatmasından erotik dizelerine kadar bu yansımaları görüyoruz. Divan edebiyatını es geçmeyelim. Kendimizi daha iyi bilelim. n B u sayımızda Körlük ve Görmek romanlarıyla günümüzün salgın ortamını çok önceden edebiyata taşımış José Saramago’yu taşıdık kapağımıza. Edebiyatın gazete haberciliğinden farkı, ele aldığı konuyu insan bireyi ve toplumsal yaşamın bütün katmanlarını derinliğine içine katacak bir evrensellikte işlemesidir. 1998 Nobel Edebiyat Ödülünü alan Saramago, bu eşsiz romanlarında insanlık için virüs kadar berbat bir başka şeyin de baskıcı düzenler ve toplumsal çürüme olduğunu gösteriyor bizlere. Ütopya ve distopya kavramlarını birleştirerek yazdıklarını üstopya olarak niteleyen Margaret Atwood baskıcı bir kuzey Amerika ülkesini anlattığı Damızlık Kızın Öyküsü romanıyla bütün dünyada büyük ilgi görmüştü. Bu romanın devamı olarak yazdığı Ahitler’i arkadaşımız İpek Özbey değerlendirdi. Günümüz öykücülerinin önde gelenlerinden Mehmet Zaman Saçlıoğlu’nun yeni öyküleri Bir Gün adıyla kitaplaştı. Yazarla güncel temaların edebiyata yansımasının bir göstergesi olan kitabı üstüne arkadaşımız Gamze Akdemir konuştu. Komplo teorilerine ilgi duyanlar, toplumsal kesimler ve ülkeler arasındaki güç savaşına güvenilir bir uzmanın yaklaşımını merak edebilirler. Ekonomi, Avrupa ve demokrasi tarihi uzmanı Niall Ferguson’un Meydan ve Kule adlı kitabı böyle bir çalışma. Kitabı Kaan Egemen tanıttı. İyi okumalar. KITAP l İmtiyaz Sahibi: Cumhuriyet Vakfı adına: Alev Coşkun l Genel Yayın Yönetmeni: Aykut Küçükkaya l Yayın Yönetmeni: Turgay Fişekçi l Editör: Gamze Akdemir l Tasarım: Bahadır Aktaş l Sorumlu Müdür: Olcay Büyüktaş Akça l Yayımlayan: Yeni Gün Haber Ajansı Basın ve Yayıncılık A.Ş. l İdare Merkezi: Prof. Nurettin Mazhar Öktel Sok. No: 2, 34381 Şişli İstanbul l Tel: 0 (212) 343 72 74 (20 hat) Faks: 0 (212) 343 72 64 l Cumhuriyet Reklam: Reklam Genel Müdürü: Ayla Atamer l Tel: 0 (212) 343 72 74 l Baskı: İleri Basım Mat. Amb. Reklam Tanıtım Yay. ve Teknik Hiz. Tic. Aş., Yenibosna Mah. 29 Ekim Cad. No: 11A/41 Bahçelievler İSTANBUL. l Yerel süreli yayın l Cumhuriyet gazetesinin ücretsiz ekidir. turgay.fisekci@cumhuriyet.com.tr cumkitap@cumhuriyet.com.tr twitter: www.twitter.com/CumKitap