03 Mayıs 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

KITAP l BEBEK l ÇOCUK [email protected] l GENÇ BURCU YILMAZ l HAFİZE ÇINAR GÜNER l SİMLÂ SUNAY TAŞ KÂĞIT MAKAS Doğaya fısıldayan çocuklar Luigi Ballerini Doğaya Fısıldayan Çocuklar adlı kitabında birbirinden çok farklı iki çocuğun yaz tatilinde doğayla iç içe yaşadıkları maceraları, iz bırakan arkadaşlıklarını sıcacık bir dille ve sağlam bir kurguyla anlatırken mutluluğun sırrını da kulağımıza fısıldıyor. HAFİZE ÇINAR GÜNER Çocuklarımız evlerinden uzaktan öğretim almaya başlayalı bir ay oldu. Her gün belli saatlerde televizyon, bilgisayar karşısına geçen çocuklar aslında okuldakinden pek de farklı olmayan bir şekilde dinleyen konumundalar. Ancak okuldan farklı olarak kendi kendilerine kalma ve yaratma imkânları var. Tabii o boş saatlerini de ekran başında geçirmiyorlarsa… Çünkü okul dışındaki zamanlar farklı becerilerin gelişmesi için bir fırsat sunuyor. Tıpkı yaz tatillerinde olduğu gibi. Öğrenme denen şey sadece aritmetik ve dilbilgisiyle sınırlı değil. Okulun dört duvarla sınırlı olmadığı gibi… Doğaya Fısıldayan Çocuklar adlı roman, farklı ama aynı olan iki çocuğun yaz tatilinde doğayla iç içe yaşadıkları maceraları, iz bırakan arkadaşlıklarını sıcacık bir dil ve sağlam bir kurguyla anlatıyor. Kırsalda geçen bu anlatıda çiçeklerin renklerini tüm parlaklığıyla görebiliyor, taşları çatlatan temmuz güneşini tepemizde hissedip büyük kayın ağacının gölgesinde serinleyebiliyoruz. Derenin buz gibi sularının ürpertisini hissedip yağmur sonrası toprağın kokusunu duyabiliyoruz. Tüm duyularımıza hitap eden roman, mutluluğun sırrını da kulağımıza fısıldıyor. DOĞANIN DİLİYLE KONUŞMAK Çiftlikte yaşayan Andrea, yalnız bir çocuktur. Yaşıtlarıyla oynamaktan çok hayallerin içinde kaybolmayı sever. Çoğu zaman kedisi Pepe de ona eşlik eder. Okulda da pek başarılı değildir. Öğret meni onu sürekli azarlar; dikkatini derse yeterince vermediğinden yakınıp durur. Disleksi olduğunu öğrenen Andrea’yı bol ev ödevli tatsız bir yaz tatili bekliyordur. Andrea’nın amcasının oturmayıp tatilciler için kiraya verdiği yan eve her yaz gibi bu yaz da yaşlı tatilciler gelecek, Andrea onlara taş fırında ekmek pişirip du racaktır. Ancak işler hiç de Andrea’nın tahmin ettiği gibi gelişmez. Yan eve kiracı olarak Nico ve ailesinin çıkagelmesiyle Andrea’nın hayatında hiç unutamayacağı (hatta hayatına yön verecek) bir yaz tatili başlar. Çekingen Andera ile sıcakkanlı Nico, pek çok yönden birbirlerini tamamlayarak eşsiz günler yaşarlar. Her seferinde yeni yarışmalar, oyunlar yaratan çocuklar yaz tatili ödevlerini yapmayı da ihmal etmezler. Her sabah ödevlerin ardından onları türlü türlü maceralar bekler. Her seferinde yeni keşifler yaşarlar. Andrea yaşadığı yere bir de arkadaşının gözünden bakar. “Andrea doğduğundan beri bu kırsalda yaşıyor olsa da daha önce hiç görmediği yerler keşfediyordu. Dolayısıyla, bir yeri tanımak için orada yaşamanın yeterli olmadığını, orayı sevmeyi sağlayacak birinin olması gerektiğine öğrenmişti” (s. 60). Andrea’nın Nico ile beraber kurduğu rengârenk hayal dünyası ona yepyeni deneyimler kazandırır. Çiçekleri duyabildiğini söyleyen Nico, bir gün küçük bir Margarit’in onlardan mutluluk çiçeklerini bulmalarını istediğini söyler. Çiçek onlara; “Mutluluk çiçeklerini arayın ama dikkatli olun. Bir tanesini kopardığınızda her zaman bir başkasını ekmelisiniz. Toprak mutluluk olmadan yaşayamaz” demiştir (s. 62). Bu çocuksu oyun onları doğaya bambaşka gözle bakmaya ve öbür insanlarla empati kurmaya iter. Zamanla mutluluk çiçeğini aramaktan sıkılıp derenin dibinden altın taş aramaya soyunsalar da o çiçek gelip onları bulur. İki arkadaş ayrılık anında mutluluğun ellerinde olduğunu görürler. Yıllar sonra ünlü bir bahçıvan olarak dokuz yaşındaki oğlunu bu çiftliğe getiren Andrea, oğlunun eski defterlerini ka rıştırmasıyla yeniden anımsar bu sımsıcak yazı. Hatta bahçede gördüğü turuncu kediyi Pepesine benzetir. Nico ile yaşadığı değişim ona bambaşka kapılar açmıştır. Kitabın resimleri de metni gibi naif ve samimi. Çevirmenin su gibi akan, tertemiz dilinin metne katkısını da unutmamak gerekir. YETİŞKİNLER DE OKUMALI Andersen ödüllü romanı Parlak Fikir Pastası da yine Günışığı Kitaplığı etiketiyle Türkçeye çevrilen Luigi Ballerini’nin özgeçmişini okuduğumuzda doktor ve psikanalist olarak çalışan yazarın çocuk ve gençlik kitaplarının yanı sıra gazete ve dergilerde eğitim ve gençler üzerine yazdığını öğreniyoruz. Yazarın bu kimliği kitapta çokça karşımıza çıkıyor. Yetişkinlerin çocuk algısına, eğitime bakış açılarına, cinsiyetçi söylemlerine, hatta yaşama yaklaşımlarına dair eleştiriler sıkça çıkıyor karşımıza. Sayfa 20’de disleksi olduğunu öğrenen Andrea, ona erkeklerin ağlamaması tembihlendiğinden üzüntüsünü belli edemiyor ama sormadan da edemiyor. “Yalnızca kadınlar ağlayabilecekse Tanrı bize ne gözyaşı vermiş?” Yaşadığı kültürde cinsiyet rolleri kesin kalıplarla tanımlandığı için Andrea yaz tatili için karşısına bir kız arkadaş çıkınca da üzülüyor. Nico’nun etekleriyle tozlu yerlere oturmasına, futbola bayılmasına, tahtakurularını sevmesine, ağaçlara tırmanmasına, zeytinyağlı, tuzlu, sirkeli ekmekler yemesine şaşırıyor. Önyargılara dair ileti aslında bununla da sınırlı kalmıyor; hayallere dalıp giden, okulda başarısız olan ve üstüne üstük bir de öğrenme güçlüğü tanısı konan Andrea’nın kitabın sonunda öğrendiğimiz başarıları ki en büyük başarısı mutluğa dair olanıdır böyle tüm özel çocuklara dair algımız konusunda bizlere soru sorduruyor. Eğitimin tektipleştiği, farklıklara alan açmadığı, sadece bilişsel becerilere odaklandığını düşündüğümüzde ise içimiz bir kez daha burkuluyor. Her iyi çocuk kitabı gibi bu kitap da pek çok gerçeği tokat gibi yüzümüze çarpıyor. Nico, Andrea’ya çiçeklerle konuşabildiğini söylediğinde ona bu sırrı tek bilen sensin, diyor. Andrea da kendini tabii ki çok özel hissediyor. Aslında Nico bunu annesine de söylemeyi deniyor ama annesi, “Nicoletta, sana kaç kez söylemeliyim; bir şeyler uydurmanı istemiyorum. Bunu biliyorsun.” diyerek onu azarlıyor. Yaratıcılıkları ve hayal güçleri bastırılmak istenen, düş ve düşünce dünyaları anlaşılmayan çocuklar onlardan beklendiği gibi nasıl fark yaratabilirler, daha da önemlisi nasıl mutlu olabilirler ki… Andrea annesi tarafından düşünceleri abuk sabuk bulunan arkadaşına katılıyor, çünkü o da bunu fark etmiş durumda. Sayfa 49’da yer alan; “Büyükler çoğu zaman çocukları dinlemiyor, onlarla konuşmuyor, her şeyden önce de onların söylediklerine inanmıyorlar. Ne yazık, çünkü kendilerinin çocuk olduğu zamanları bir hatırlasalar, evet onların küçük ama bazı anlarda da sadece boy olarak küçük olduklarının farkına varacaklar!” tümceleri çocuklardan çok bizlere geliyor. Yine sayfa 69’da yer alan; “Kimse Andrea’nın hatalarını vurgulamaktan başka bir şey yapmıyordu, sadece Nico onun da bazen bir şeyleri iyi yaptığının farkında gibiydi…” tümcesi de çok değerli. Çocukların fısıltıları çığlığa dönüşmeden onları duymamız dileğimle… n Doğaya Fısıldayan Çocuklar / Luigi Ballerini / Resimleyen: Morena Forzan / Çeviren: Tülin Sadıkoğlu / Türkçe Yayın Editörü: Müren Baykan / Günışığı Kitaplığı / 100 s. / 2020 / 9+yaş. 10 30 Nisan 2020
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle