Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
çocuk kitabı çizerleriyle söyleşi “Kitapların tılsımlı olduğuna inanıyorum” “Söz konusu çocuk kitaplarıysa ben ne ‘çok konuşan’ metinleri ne de ‘saldırgan’ çizimleri kendime yakın buluyorum.” Burcu Yılmaz Senta Urgan n En zor soruyla başlayacağım: Biraz kendini anlatır mısın? Evet, başlaması ve hatta devamını getirmesi en zor soru. Hele kendini anlatmayı pek de sevmeyen biri için. İyisi mi gözlerimi yumup suya dalayım.Her zaman kendi kendine çizen, karalayan biri olarak sanat ya da tasarım alanında bir eğitim alacağıma ilişkin keskin bir kanım oldu. Buna karşın sınavlara hazırlık ve giriş sürecinin yarattığı düş kırıklığı ile biraz yalpaladığımı söyleyebilirim. Mimar Sinan Heykel Bölümü’nü bitirdim. Grafik Bölümü’nde okumadığım için kendime biraz kızıyordum. Yatkınlığıma ilişkin benden daha iyi gözlem yapanların bu yöndeki uyarılarını kulak arkası etmekte hiç sakınca görmemiştim. Biraz da okuldan sonra büyük boyutlu işlere hiç bulaşmayacağıma kendimi inandırmıştım... Yapım gereği hep kendi köşemde, sessiz sakin, kendi dünyamda çizip kendimi eğleyebileceğim bir çalışma hayatını düşledim. Fakat gelin görün ki gerçek dünya kimselere kendi köşesinde kalma izni vermiyor. Güzel sanatlar okulundan ortaya fırlatılan birçok acemi gibi bir alay işe, kendi disiplinimden ilgisiz şeylere bile bulaştım. Sevindirici olan, en çok mesaiyi ya çocuklarla birlikte ya da onlara yönelik işlerde geçirmiş olmam. Onlara ilişkin her şeyi şaşırtıcı ve zihin tazeleyici bulmayan yoktur sanırım. n Çocuk kitabı illüstrasyonuna bakış açından, sana esin veren çizerlerden ve nasıl bu alana yöneldiğinden söz eder misin? Çocukken kitapların tılsımlı olduklarına inanırdım, büyüdüğümde kesinlikle tılsımlı olduklarına ikna oldum. Özellikle resimli kitaplar söz konusuysa iştahlı bir okur oldum. Çizerlik serüveni de buradan tomurcuklandı, hani o tılsıma ucundan kıyısından bulaşabilirsem diye. Ama asla kolay bir serüven olduğunu söyleyemem. Yayınevlerine ulaşmak, genelgeçer beğeni ve taleplerle yüzleşmek ve kendi çizim tadında diretmek, çizer olarak geçinmeye çalışmak da bu serüvenin bir parçası. Söz konusu çocuk kitaplarıysa ben ne “çok konuşan” metinleri ne de “saldırgan” çizimleri kendime yakın buluyorum. Metnin resimlerle kurduğu ortak iklimde, ikisinin berrak ve anlamlı diyaloğuna, söyleşisine tanıklık ettiğim yalın kitaplara çabu cak kapıldığımı söyleyebilirim. Wolf Erlbruch’un çizimlerinde tam da böyle bir lezzet buluyorum örneğin. Bunun yanı sıra Kaatje Vermeire’deki gibi derinlikli ve ilmek ilmek işlenmiş ayrıntıların heyecanını Guridi’nin yalınlığında, Beatrice Alemagna, Simone Rea’daki çocuksu ve uçarı doğanın tadını Joanna Concejo’nun ve Violeta Lopiz’in duyarlı ve şairane dokunuşlarında bulabilen geniş bir hayranlık ve esinlenme izgem var. Analog, baskı, kâğıt, kalem, kolaj ile ortaya çıkarılmış işler görmekten her dem keyif alıyorum. İtiraf edeyim, dijital çizimlerin mantığını kavrasam da tadına çoğu zaman varamıyorum. Yalnızca hınzır ve yaramaz dijital çizimlere içim eriyor. Özel olarak İran ve Uzakdoğu kitaplarını da baş tacı ettiğimi söylemeliyim. Kitapta durup soluklanmama izin veren boşluklar, dokular, kurşunkalemin uçucu izleri, kırpık kâğıtlar ve katmanları, monotip baskıdaki o cızırtılı, aksak çizgiler, yalın ama özenli ifadeler ve o tılsımlı ruh... Beni bir resimli kitapta heyecanlandıran, yakın durduğum, yaklaşmaya çalıştığım tatlar tam olarak bunlar. n Anneannemin Fotoğrafları’nın yayıma hazır hale gelene dek geçirdiği süreci ve kullandığın teknikleri anlatır mısın? Öncelikle ölüm, yaşamın döngüleri gibi ıskalanmış konuların incelikle kaleme alınması ve bu türden metinleri yayımlamayı önemseyen bir yayınevinin varlığı çok önemli. Benim en büyük şansım ve itici gücüm sözünü tam kararında söyleyen bu narin metnin yazarı ve onu nasıl resimlemek istediğim konusunda sonsuz destek veren editörüm oldu. Kitapta ilk gözettiğim şey iki karakterin ilişkisini kitabın odağına yerleştirmek oldu. Torun ve anneannenin deneyimlediği şeyin tam da anımsamanın doğası gibi uçucu, yumuşak ve sakıngan olmasını arzu ettim. Kitabın efemeral bir ruhu olmasını, hem gündeliğe hem de geçiciliğe dair bir ruhu olmasını da istedim. Kolajlarda yer alan kimisi kişisel kimisi buluntu fotoğraflar editör, görsel yönetmen ve benim ortak katkım; diyebilirim ki çok kişinin eli, emeği üzerinde bir kitap oldu. n Şu anda resimlediğin bir kitap ya da üzerinde çalıştığın bir proje var mı? Hantal bir çizerim, metinle ilişki kurmam ve mayamızı tutturmam zaman alabiliyor. Uzunca bir süredir elimin altında olan bir toplu öyküler projesi var; yetişkinler için ve bünyesinde epey çetrefil öykü barındırıyor. Bir de ufukta kendini gösteren bir çocuk kitabı var, yine Nesin Yayınevi’nden. n “Ben hep çizerdim” “2017’de sıfırdan başlama kararı aldım. Artık ‘Ben bir illüstratörüm ve tasarımcıyım,’ diyor, çocuk kitapları odaklı çalışıyorum. Burcu Yılmaz Linda Nihan Lafcı n Bize biraz kendinden, nasıl çocuk kitabı resimlemeye başladığından söz eder misin Linda? Klişe olacak ama “Ben hep çizerdim.” Gelin görün ki çizim yaparak para kazanacağım aklımın ucundan geçmezdi. Lisede MatematikFen bölümü okuyup, sınava hazırlık döneminde gittiğim resim kursunun yönlendirmesiyle yetenek sınavlarına girdim. Önce Anadolu Üniversitesi Heykel Bölümü’nü, 2003 yılında da Marmara Üniversitesi Endüstri Ürünleri Tasarımı Bölümü’nü kazandım. Yüksek lisans sonrası iş hayatımda ürün tasarımı dışında hep farklı sektörlerde yer aldım. 2016 yılında ek iş olarak aldığım çocuk kitabı kapak çizimi ve resimli Ankara haritası projesi ile sektörün varlığını keşfettim. 2017’de kariyerime sıfırdan başlama kararı almamla maceram başladı. Kırmızı Kedi, K.V.A. Çocuk, İthaki ve Uluslararası Af Örgütü Türkiye için çeşitli çalışmalar yaptım. Artık “Ben bir illüstratörüm ve tasarımcıyım,” diyor, çocuk kitapları odaklı çalışmalarıma devam ediyorum. n Uluslararası Af Örgütü’yle Feminist Alfabe’yi hazırlamaya nasıl başladınız? Bize süreci, bir çizer olarak seni zorlayan noktaları anlatır mısın? Feminizm odaklı bir çocuk kitabı fikri Hatice Kapusuz ve Özge Oğuz’un akıllarında olan bir projeydi. Uluslararası Af Örgütü Türkiye’den M. Onur Yılmaz’ın da girişimleri ile hayata geçti. İllüstratörlerin yakından bildiği “az zamançok iş” beklentisi olan, ne olduğunu anlayamadan bitirdiğimiz projelerden değil. Yaklaşık bir buçuk yıl önce başlayan, üç kadın omuz omuza yürüttüğümüz bir üretim sürecine sa hip. Uluslararası Af Örgütü Türkiye’nin basımını üstlendiği ilk 1000 adet setin ücretsiz dağıtılması hedeflendi. Sete ulaşmak isteyenler ihe@amnesty.org.tr adresine email atarak talepte bulunabilir, detaylı bilgi isteyebilirler. İllüstrasyon ve tasarım sürecinde eğlendiğim kadar hassas ve dopdolu içerikli bazı kelimeleri sadece tek kareyle anlatmanın; çıkacak görselin vereceği mesajın ezber bozan, eril olmaktan uzak, eşitlikçi olmasını sağlamanın; renklerden ifadelere, çizeceğiniz karakterin beden tipine kadar her şeye dikkat etmek zorunda olmanın beni zorladığı anlar yaşadım. n Sivil toplum kuruluşlarıyla yaptığın öteki çalışmalardan ve halihazırdaki projelerinden söz eder misin? 2019 yılında Ermenistan’da, Frida Vakfı’nca desteklenen FemCollective adlı topluluğun, feminizm ve barış temalı projesine iki öykü için sekiz farklı çizimle dahil oldum. Bir yandan Ankara’nın gayriresmi gazetesi Solfasol’a gönüllü çizim ve tasarım desteği vermekte, yine bağımsız bir oluşum olan Pedallayan KadınlarAnkara ekibinde, yaş aralığı gözetmeksizin, bisiklete binmeyi bilmeyen kadınlara bisiklet sürüş eğitimi verip, tasarım ve çizim desteği sağlamaktayım. Son olarak, 2019 yılında, illüstratörlerin sektörde yaşadığı sorunların çözümü, adil koşulların sağlanması adına bağımsız olarak bir araya gelmiş çizerlerden oluşan “Ben Bir İllüstratörüm” grubu içinde görev almaktayım. Şu anda Tuçe Bakan’ın oluşturduğu Puyo & Aya serisinin beşinci kitabı ve kendi kitap projem üzerinde çalışmaktayım. www.lindanihan.com sitesinden yer aldığım projeleri, sosyal medya hesaplarımdan da bireysel işlerimi takip edebilirsiniz. n 8 23 Nisan 2020