28 Aralık 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

ATİLLA BİRKİYE’DEN ‘BİR YILDIZ KAYDI’ ŞUBAT 2020 Bir anayurda dönüş hikâyesi İmparatorlukların dağılması, göçler, ailelerin bu göç sonucu birbirlerini kaybetmeleri anlatılıyor Bir Yıldız Kaydı ’da. MUSTAFA K ERDEMOL P rofesör Ahmet İnam’ın bir yazısında rastlamıştım “İnsan geçmişiyle derdi olan bir varlıktır” cümlesine. “Yaşadıklarını, yaşamış olduklarını düzenlemek, yorumlamak; onlarla hesaplaşmak ister insan” diyor Ahmet hoca. Yani “hayatım roman” diyenleri çok da küçümsememek gerek. O yaşanmışlıklardan bazen olmadık dersler çıkarılır. Tabii, anlatıcının edebiyatı da iyi bilmesi gerekir ki çok az insan başarır bunu. BİR AİLE TARİHİNDEN KALANLAR Her insan bir “tarih yazıcısıdır” bu anlamda. Toplumsal izdüşümleri de vardır elbette yazdıklarının. Başka türlüsü olmaz zaten. Atilla Birkiye’nin okur okumaz çok sevdiğim Bir Yıldız Kaydı’sı da bireyleri dağılmış bir ailenin öyküsünü anlattığı için hayli önemli bir kitap bu yüzden. Bir kez gördüğü bir kadını yeniden görme umuduyla bir bara giden, orada aynı kadını görüp muhabbeti koyulaştıran roman kahramanı, aslında çok beğendiği o kadından kendi ailesine ilişkin sadece kendisinin bildiğini sandığı bilgileri dinler. Bu olay roman okurunu da sarıveriyor hemen. Bu kadın, daha önce hiç görmediği bir adamın aile öyküsünü nereden biliyor sorusu kitabın sonuna kadar aklınızda kalıyor. Merakı diri tutan, ama anlatılanları da sindirmemize yol açan bir yöntem. Kitabın sonunda buluştuğumuz bu sorunun yanıtı bana göre hayli çarpıcı. ORTAK BİR ACILI GEÇMİŞ Ülkemizin de içinde bulunduğu coğrafyada çoğu birey ya da aile “acılı geçmiş”e sahip. İmparatorlukların dağılması, rızadışı göçlerin varlığı, ailelerin bu göç sonucu birbirlerini kaybetmeleri ya da bambaşka yerlerde hayat kurmaları tarihsel arka planları da hissettirilerek tabii, anlatılıyor Bir Yıldız Kaydı’da. Çarlık Rusyasındaki büyük devrimin köklü ama sıradan aileler üzerindeki etkilerini görüyoruz roman boyunca. Ama öte yandan bir bakıyorsunuz Mustafa Suphi anlatılıyor bir yerde, bir baş ka yerde de Yahya Kahya’nın yapıp ettiklerinden haberdar oluyoruz. Resmi tarihin ya görmediği ya da görüp aktarmaya değer bulmadığı kimi bilgiler, romanda anlatılan aile üzerinden iletiliyor bize. Anlatılan sadece bir ailenin öyküsü değil. Coğrafyamızın tarihi hayli yaralı bir tarih. Büyük altüst oluşların içinden çıkmak, terkedilenin yerine gidilen yerde yenisini koymak insanın mücadele tarihinde dramatik bir evredir. Bir Yıldız Kaydı’da Birkiye bunu başarıyla aktarıyor okurlarına. Şunu anlıyoruz; anlatan, sadece kendisine ait bir geçmişi anlatmıyor. Bu coğrafyanın çoğu bireyi anlatılanlanda kendisinkine benzer yaşanmışlıklar bulabilir. Öyle bir “geçmiş” var ki romanda, herkesi kapsayan büyük bir şemsiye adeta. GELECEĞİ ANLAMAK Roman bana iyi geldi. Sürekli geleceğe odaklanmanın, en azından bende, ne kadar sıkıcı olmaya başladığını düşünecek bir döneme girdim artık, ondandır herhalde. Bugünün oluşmasında, geleceğin nasıl bir rol oynadığını anlama isteğindeyim sürekli. Anımsamanın yararlı bir tarafı var elbette. Özellikle geleceğe bakarken. Bir Yıldız Kaydı, önemli anımsatmalar yapıyor; hem geçmişimizin unutulmaması gereken yanlarını, hem de baştan aşağıya acıya kesilmiş bir coğrafyanın insan ilişkilerini öğreniyoruz elbette. Bir bar taburesinin üzerinde çapkın bir adamın, sıcak dakikalar beklentisiyle süzdüğü kadından kendi geçmişine ilişkin onca bilgiyi duyması elbette kurgu. Bir Yıldız Kaydı’da karşısındaki adama o adamın tarihini anlatan kadın belki de “tarih”tir. Bu yüzden romanın sonunda “hakkımda bunları nereden biliyorsunuz?” sorusuna tam yanıt alamaz o taburedeki adam. Tarih, bireylere tek tek yanıt vermez çünkü. Bunu bildiği için o adam “bu herkesin tarihi olabilir” sonucuna varıyor. Birkiye’nin titiz diliyle anlattığı kendi ailesinin öyküsü aslında yabancısı olmadığımız, sıkça duyduğumuz bir göç trajedisi. Geçmişiyle derdi var mı bilemem ama Birkiye’nin “geçmişine merakı” ortaya güzel bir kitabın çıkmasını sağlamış. n Bir Yıldız Kaydı / Atilla Birkiye/ Literatür yayınları./ 190 s./ 2019 17 13 Şubat 2020 Ruhun Gıdası Kitaplar, 190 sayfa Osmanlı’nın sofra ve yemek adabı Âdâbı Taâm, 18901927 yılları arasında yayımlanmış, belirlenebilen bütün Osmanlıca görgü kuralları kitaplarından yeme, içme ve sofra adabına ilişkin metinlerin yer aldığı kapsamlı bir seçki: Eş dost yemeğe nasıl davet edilir; masada kim, kimin yanına oturur; yemek nasıl dağıtılır; ziyafet düzenlemenin incelikleri nelerdir; aile arasındaki yemeklerde, kahvaltılarda nasıl hareket etmek gerekir; Avrupaî usulde yemek nasıl yenir; yemek davetleri için nasıl giyinmek gerekir... Bunlar gibi birçok konunun işlendiği, şimdiden bakınca eğlenceli de bulunabilecek ayrıntıları ve incelikleri içeren Âdâbı Taâm, Osmanlı’nın son döneminden cumhuriyetin ilk yıllarına uzanan çizgide alternatif bir tarih penceresi açıyor. Sofra ve yemek kültürü meraklılarının yanı sıra bunların toplumsal tarihle iç içe olduğunu bilenler için de önemli bir kaynak. www.iletisim.com.tr iletisim@iletisim.com.tr vimeo.com/iletisim facebook.com/iletisimyayin twi er.com/iletisimyayin instagram.com/iletisimyayin
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle