Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SETH STEPHENSDAVIDOWITZ’İN BÜYÜK VERİ ARAŞTIRMASI ‘Herkes yalan söylüyor’ Seth StephensDavidowitz, ‘İnternet ve Gerçek Yüzümüz’ alt başlığıyla kaleme aldığı “Bana Yalan Söylediler”de, Büyük Veri’nin içinde debelenen; kimliği ve kişiliği gün yüzüne çıkan insana odaklanırken kalıplaşmış düşüncelerin, sanal ortamda bırakılan izlerle nasıl yanlışlanabileceğini gösteriyor. ALI BULUNMAZ alibulunmaz@cumhuriyet.com.tr B ugün sosyal ağ mecralarında; alışveriş ve çöpçatanlık sitelerinde kendimizi aramayı sürdürüyoruz. Okumasını bilene benliğimizle ilgili bilgi veren şey, internette gezinirken ardımızda bıraktığımız izler. Reklamlar, kişiliğimize yön veren markalar, yemeiçme alışkanlıklarımız, ilgi duyduğumuz filmler ve politik görüşümüze dair her türlü veri, dijital bilgi bankasına aktarılıp bir profil oluşturuluyor. Sörf yaptığımız, satın almaya yeltendiğimiz veya biriyle sohbet ettiğimiz sırada gönlümüzü çelen içerikler karşımıza çıkınca mutlu oluyoruz. Fakat aslında verileri okuyup yorumlayan uzmanların birer marifeti olan bu iş, bizim ne düşündüğümüze ve alışkanlıklarımıza göre şekilleniyor. Seth StephensDavidowitz, buna “insan doğasının dijital deposu” diyor. Yani kim olduğumuzu, ne yaptığımızı, nelerden nefret edip hoşlandığımızı ortaya koyan izlerden sonuçlar çıkarma eylemi bu. Başka bir deyişle insan doğasını verilerden hareketle çözme. Davidowitz’in kaleme aldığı Bana Yalan Söylediler isimli kitabın alt başlığı “İnternet ve Gerçek Yüzümüz”, konuya dair önemli bir ipucu sunuyor. Büyük Veri’nin içinde debelenen; kimliği ve kişiliği gün yüzüne çıkan insana odaklanan yazar, kalıplaşmış düşüncelerin sanal ortamda bırakılan izlerle nasıl yanlışlanabileceğini gösteriyor. HEPİMİZ İSTATİĞİZ İnsan doğasını anlayıp anlatmak için filozoflara, antropologlara, biyologlara vb. ihtiyaç kaldı mı? Daha doğrusu, ne kadar ihtiyaç var? İnsafsız bir soru gibi görünebilir ancak bunu dillendiren hatırı sayılır bir kitle var ve bunlarla vakit kaybetmemek gerektiğini düşünüyorlar. Oysa insanın veriler, kodlar ve internette bıraktığı izlerle tanımlandığını ya da kişilik özelliklerinin buraya dayanarak açıklanmaya başladığını ilk söyleyenler de onlardı. Bunu aklımızdan çıkarmadan, veri yorumlama uzmanlarının açıklamalarını da dikkate almak gerekiyor. Kısacası günümüz insanını anlamada disiplinlerarası bir yaklaşım şart. Bununla birlikte Davidowitz gibi uzmanlar, çeşitli maskelerin ardına gizlenerek internette gezinenlerin aslında kim olduğunu ve alışkanlıklarının, veri ve izlerden yola çıkıp sorulacak doğru sorularla belirlenebileceğini belirtiyor. Zamanımızın yükselen “değerleri” istatistik, veri ve ölçekler, derinliklerine indiği internet dünyasının sakinlerinin kimliğini ortaya koymak için son derece önemli. Ancak Davidowitz’e göre insan zihninin karmaşıklığını ve yönelimlerini açıklamada bu tek başına yeterli değil, verileri de yorumlamak gerek. Kişiler, sanal maskeler veya klavye yardımıyla dökülen sözcüklerle mahrem bilgilerini paylaşabiliyor. Bunların birer veriye dönüştürülüp depolandığı düşünüldüğünde, elde bir hazine var. İnternet dünyasında bastığımız her tuş, aslında hangi tuşlara basma alışkanlığı geliştirdiğimizi yansıtıyor; böylece arkamızda dijital izler bırakarak ilerlerken bizimle ilgili yorumlanacak veriler bilgi bankasına atılınca bir istatistiğe dönüşüyoruz. Bunu yorumlayanlar da bir profil oluşturuyor. Trump’ın 2016’da ABD Başkanı seçilmesini sağlayan kampanya da büyük ölçüde bu tür verilere dayanıyordu. Buradan baktığımızda Steven Pinker’ın da dediği gibi sosyal bilimlerin önünde, insanı anlayıp yorumlamak için yeni (alternatif) bir yol açıldı bile. Karşımızdaki kişinin, ilk bakışta ne aradığımızı anlayamaması hiç yadırganacak bir şey değil. Tuşlara basıp alışkanlıklarımızı ve arayışımızı internete aktardığımızda, önemli sırlarımızı bir veri hâline getirip paylaşıma açarak bilgi bankasına kaydedilmesini sağlıyoruz. “ÇAĞIMIZIN MİKROSKOBU” Hepimiz birer tüketiciyiz; farklı alışkanlıkları bulunan insanlarız. İnternette gezinir ve tüketirken kolayca yalan söyleyebiliyoruz veya gerçek görüşlerimizi açıklamada ketum davranabiliyo ruz. Ancak Google’a girdiğimiz kelimeler ve gezindiğimiz siteler, benliğimizin aynası. Davidowitz, bunların da kişiye ilişkin bilgiye giden yolda hayati veriler sunduğunu, buradan hareketle dijital analizci ve istatistikçilerin mesai yaptığını söylüyor. Üstelik görünürde hiçbir anlam ifade etmeyen aramalar bile insanın yönelimlerini açık ediyor. Bundan en çok yararlanansa siyasal partilerin profesyonel ekipleri. Politik söylemler ve anket soruları verilere bakarak şekillendirilebiliyor. Davidowitz’e göre internet ve onun arka planı, görünenden fazlasını içeren bir dünya; dijital veriler, gözümüze çarpandan daha çok şey söylediğinden internet, “çağımızın mikroskobu ya da teleskopu” olabilir. Bu bağlamda tartışılması gerekenlerin başında, yazarın da belirttiği gibi her geçen gün genişleyen Büyük Veri’nin içinden bilgiyi ve olguyu nasıl çekmemiz gerektiği. Bu yüzden doğru sorular sormak gerek. Davidowitz’in, “veriler dünyanın tahmin ettiğimizin tam tersi yönde işlediğini gösteriyor” deyişi konunun hassasiyetine bir gönderme. Veriler, kişilikle ilgili bilgiler sunmasının yanı sıra kültürel farklılıkları da ortaya koyuyor. Korkuları, hoşlanılanları ve beklentileri kültürel kodlarla açıklama imkânı sağlıyor veriler. Yazar, Google aramalarından elde edilenlerin değerini sayısal çokluğa değil, insanların dürüstlüğüne bağlıyor: “İnsanlar arkadaşlarına, sevgililerine, doktorlarına, anketörlere ve kendilerine yalan söyler ama Google’da kendilerini utandıran bilgileri paylaşabilir.” Bir veri bilimcisinin hedefi dünyayı anlamaktır” diyen Davidowitz, verilerin gücünün incelenecek yeni bilgiler (kelimeler, bedenler, resimler vb.) sumasından kaynaklandığını ve Büyük Veri’nin de bu babta değerlendirilmesi gerektiğini anımsatıp dünyanın dijital veriler sayesinde büyük bir deney alanına dönüştüğünü ifade ediyor. “Herkes yalan söylüyor” diyen yazar, sözlerden çok verilerin dikkate alındığı bir çağda yaşadığımızı hatırlatıyor. Büyük Veri de bu yüzden hayatımızın bir parçası oldu zaten. Son söz Davidowitz’in: “Madem herkes yalan söylüyor, siz de benim söylediklerimi sorgulayabilirsiniz (...) Her anlatıcı güvenilmezdir.” n Bana Yalan Söylediler / Seth StephensDavidowitz / Çeviren: Ferit Burak Aydar / Koç Üniversitesi Yayınları / 256 s. 4 20 Eylül 2018 KITAP