03 Mayıs 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

BİLEN IŞIKTAŞ’TAN ŞERİF MUHİDDİN TARGAN ARAŞTIRMASI ‘Virtüozluk, Targan’ın eserleriyle sergilendi’ Şerif Muhiddin Targan (18921967), doğumun 126, ölümünün ise 51. yılında İstanbul Üniversitesi Devlet Konservatuvarı, Müzikoloji Bölümü Öğretim Üyesi, Doç. Dr. Bilen Işıktaş’ın yeni çalışmasıyla tekrar gündemde. Bu büyük sanatçının müziksel ve tarihsel mirasını Işıktaş ile konuştuk… prof. dr. namık sinan turan * S evgili Bilen Işıktaş, İstanbul Bilgi Üniversitesi Yayınları’ndan çıkan kitabın “Peygamber’in Dâhi Torunu: Şerif Muhiddin Targan”, müzikoloji alanına önemli bir katkı. Çalışmanın oluşum süreci hakkında neler söylemek istersin? n Şerif Muhiddin’in müziksel sunum yapma kapasitesini soruşturmaya gerek bile yok. Biçimlendirdiği özgün malzemeyi eserlerinde serbest bırakır. Başka bir zaman ve mekân algısı var. Çağının öncesindeki ses evreninden haberdar, sonrasındaki seslere de güzellik yasalarına göre biçim verir. Sorunuzu farklı bir bağlamda yorumlamama müsaade edin. İnsan bir nesneler evreni içinde yaşar, bu nesnelerle çeşitli ilgiler içinde bulunur. Tanıma ve onları bilme güdüsü bu doğrultuda bir bilinç yaratır. Bilme eylemi dışında belli nesnelere gereksinim duyarız. Müzikteki sesler işte böylesine bir ihtiyacın karşılanmasıdır. Zihinle soyutlamalar yaparak bilgi için kavramlar dünyası oluştururuz ve sesin izini takip ederiz, simgeler oluştururuz. Böyle bir süreç, İstanbul Teknik Üniversitesi Türk Musikisi Devlet Konservatuvarı’ndaki öğrencilik yıllarımda, ud çalan genç bir icracı olarak Şerif Muhiddin’i yakından tanıma, bilme, araştırma isteğiyle devam etti. Ud’un özellikler taşıyordu? Bu merakla akade sınırlarını genişletmiş, bilinenin dışında mik sahaya çok taşınmamış hayatın var en yeniyi söylemiş sanatçı hakkında lığından haberdar oldum. Yüksek lisans acaba neler biliniyordu? “Kapris”, “Ko tezim, müziğin belirli görünümlerinden şan Çocuk” veya “Dügâh Saz Semâi” gibi daha çok genel olarak müzikle ilgilenen çalgı repertuvarına armağan edilen eser sistematik müzikoloji çerçevesinde da leri ortaya çıkaran bir sanatkâr ne tür ha ampirik, veri yönelimli bir çalışma olmuştu. Şerif Muhiddin’in ud tekniğine katkısı ve altı ud taksiminin kompozisyon açısından analizini içeriyor du. Ancak, müzikoloji ve müzik teorisi doktorası sü recinde farklı disiplinlerin perspektiflerinin bir araya gelmesiyle sanat üzerinden geçmişi okumanın ve tarihe yaklaşmanın daha kavrayıcı bir yol olacağını anladım. Çünkü yöntemsel durumun varlığına ilişkin sorgulama larım henüz aradığım yanıt ları karşıma çıkarmamıştı. İcra, üslup, besteler, ud ve viyolonsel ne tür süreçlerin etkisinde kalmıştı? İncelik ler, müzikteki geleneksel normlar, ekonomik, toplum sal, siyasal hayatın modern leşmesi ya da seslerdeki uyum, farklılık, karşıtlık, simetri, kompozisyon gibi türlü terimlerin geçmişin bugüne taşınmasındaki en önemli somut göstergelerin açıklayıcıları olduğunu bi liyordum. Tez danışmanım merhume Prof. Ş. Şehvar Bilen Işıktaş, kendi kuşağının en değerli icracılarından biri. Beşiroğlu hocamın estetik iklimindeki deruni incelikleriyle müziksel çerçeve, ilgili bilimlerin merkezine yerleşti. O yüzden doktora tezim “Osmanlı’dan Cumhuriyet’e Geçiş Sürecinde, Modernleşme, Bireyselleşme ve Virtüozite: Şerif Muhiddin Targan” başlığına dönüştü. Tez bitmişti evet, ama yeni belgelerin, bilgilerin, görsellerin tarihsel kazıya devam ettikçe daha da artarak eklenmesine ne demeli? Bunun sonu gelmeyecek bir süreç olduğunun farkındayım. O yüzden hemen belirtmeliyim ki kitabımın şimdiki hâli böyle, son hâli bakalım uzun yıllar içerisinde nasıl olacak. “TARGAN, YÜSKEK KÜLTÜRLÜ BİR AİLENİN ÜYESİ” n Kitabın başlığı son derece dikkat çekici ve iddialı. Şerif Muhiddin, Peygamber ailesinin bir mensubu, babası Osmanlı İmparatorluğu’nun son Mekke Emiri olan Şerif Ali Haydar Paşa. Bu denli soylu, aristokrat bir aileye mensup olmak onun kişiliğinin ve sanat yeteneğinin şekillenmesinde etkilidir hiç şüphesiz. Bu konudaki düşüncelerin neler? n Kesinlikle öyle. Kitaptaki iddiam bu. Böyle soylu bir şecereye mensup oluşu ona daha doğuşundan itibaren toplumda saygın ve son derece seçkin bir konum sağlıyor. Çamlıca’da yetiştiği ortama bakmak bile çocukluğunun ve kişiliğinin şekillendiği kültürel atmosferi anlamak adına son derece öğretici. Bu atmosferde piyanist Leopold Godowsky, Udî Ali Rifat Çağatay, Türk müziği tarihi ve nazariyatının önemli isimleri Rauf Yekta ve Zekâizâde Hafız Ahmet Irsoy, şiirin üstadı Mehmed Âkif, felsefeci ve din âlimi İsmail Hakkı İzmirli gibi kalem ustaları, Karl Berger gibi keman virtüozları var. Şerif Muhiddin, Tanburî Cemil Bey’i Pera’da bir konser salonunda ya da Direklerarası’nda bir fasılda değil, köşklerinin selamlığında seçkin bir misafir topluluğu önünde çocuk yaşlarında tanıyor. Ona viyolonsel çalıyor. Düşünsenize; İngilizceyi beş yaşında Hintli Ali Asgar Efendi’den öğreniyor Şerif Muhiddin. Arapça, Farsça, Fransızca ve İngilizceyi çok iyi derecede biliyor. Bu dillerde şiir, edebiyat ve felsefe metinleri okuyabiliyor. Tüm aile böyle aslında, kız kardeşleri, erkek kardeşleri hepsi iyi yetişmiş, aydın ve yüksek kültürlü bireyler. Süleymaniye Yazma Eser Kütüphanesi’nde bir müzisyenin olduğu kadar devrinin çok önemli bir entelektüelinin de mirası barınıyor. Tüm bunlar kendi kişisel yetenekleri kadar o yeteneklerin beslendiği çevrenin de önemini ortaya koyuyor. Kitabımda bunları elden geldiği kadar ayrıntılı biçimde inceledim. n Senin aynı zamanda kendi kuşağının en değerli ud icracılarından birisi olman, Şerif Muhiddin’e bakışını da etkiledi mi? n Elbette her udî gibi beni de etkiledi >>onun eserleri. Özel bir ud repertu varı hazırlandığında mutlaka Şerif 12 20 Aralık 2018 KItap
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle