26 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

GOMBROWICZ’İN “GÜNLÜK”ÜNÜN İKİNCİ CİLDİ ‘Tarihin dışınydaazkair’ “Günlük”ünün 19591969 arasını kapsayan ikinci cildinde Witold Gombrowicz Arjantin’in, Avrupa ve Polonya’nın geçmişinden parçalarla birlikte yaşadıklarını anlatmaya devam ediyor. Witold Gombrowicz alİ bulunmaz [email protected] G öçebeliğin, sürgünlüğün ve ülkesine yabancılaştırılmanın verdiği acı ve kırgınlıkla kalemine daha sıkı sarılan Witold Gombrowicz’in Günlük’ünün 19591969 arasını kapsayan ikinci cildi yayımlandı. İlk ciltte Gombrowicz, açık bir biçimde yalancılıkla ve sahtelikle derdi bulunduğunu, Polonyalı olmaktan öte, kendisi olmaya çabaladığını yazıyordu. Dolayısıyla her iki Günlük de yazarın kimlik kartı gibi; kendisini baştan yaratma ve geçmişte kaybettiklerini yeniden bulma gayreti. “ACI ERİMEZ” 1969’daki ölümüne dek yazmayı sürdürdüğü günlüklerinde Gombrowicz, Arjantin’de bir göçmen ve 1963’te Avrupa’ya dönen bir “yabancı” olarak karşımızda. Korkunun ve masumiyetin en saf halini gören Gombrowicz’in satırları, kişi selliği ve evrenselliğiyle dikkat çekiyor. İlk ciltte bıraktığı yerden yazarı okumayı sürdürüyoruz. Mektuplar, sanat eleştirileri, felsefi yorumlar ve elbette gündelik hayatın yansımalarıyla yüzleşirken yazarın zaman zaman başkasının ağzından kendisiyle konuştuğunu görüyoruz. Gombrowicz, dönemler arasında gezinip zaman atlamalarıyla geçmişgelecek bağlantısı kurarak yol alırken benliğinde yer eden acıların, aslında tüm insanlar için geçerli olduğunu söylüyor: “Üzerinde gezdiğimiz bu dünya, öylesine acıyla kaplı ki bu acıya dizimize dek batmışız; bugünün, dünün, bir önceki günün, binlerce yıl öncesinin acısı bu. Ama kendimizi kandırmayalım, acı zaman içinde erimez, otuz asır önceki bir çocuğun çığlığı, üç gün önce atılandan, bir nebze bile daha hafif değildir. Bu acı, bütün kuşakların ve varoluşların acısıyalnızca insanın değil.” Gombrowicz’in bu ifadesi, varoluşçulukla ve kendini tanımaya yaptığı atıflarla yakından ilgili. Yazar, her insana ve ülkeye tarihin verdiği sorumluluklar olduğundan bahsederken kapılıp gidilen hareketlerin içeriğini anlamanın bunların başında geldiğini Arjantin yıllarındaki satırlarında görüyoruz. At gözlüğü takanları ve muktedirler karşısında bütün düğmelerini ilikleyenleri yeren Gombrowicz, özgünlüğün ve özgürlüğün, bu kişilerin varolduğu topraklarda yeşeremediği ve yeşeremeyeceğinden dert yanar. Elbette bu eleştirilerinden Polonya da payını fazlasıyla alır. Mevcut yergilerinin dışında Günlük’ün bir başka önemli yanı, kendini savunmasız hâle getiren Gombrowicz’in kendi yargıcı, yorumcusu ve yönetmenine dönüştüğünü hissetmesi. Yani bağımsızlığını kazanması; yazar, dramını yönetirken yaşananların farkında bir “bencil” ve sinir bozan bir insan olarak önümüzde duruyor. Günlük’teki meselelerden biri de Gombrowicz’in, insanın kendi gerçekliğine yaptığı vurgu. Amerikalıların ve Arjantinlilerin sürekli “biz” deyişine kuşkuyla bakan yazar, “bizim gerçeğimiz” ifadesinin muğlaklığından söz edip “Ben ancak kendi gerçekliğimden emin olabilirim” diyerek soyutlamaların ve genellemelerin zeminin kayganlığına dikkat çekiyor. ARJANTİN’DEKİ ÖZGÜR GÜNLER Gombrowicz, Arjantin’deki buluşma, tartışma ve sohbetlerinde kendisini rahatsız eden holigan retorikten bahsediyor. Çoğunluğu etkisi altına alan ve dağ gibi dediği; kitleleri coşturan, ayrımları keskinleştiren ve bilhassa siyasete işlevsellik katan bu holigan retoriğin de evrensel bir sorun olduğunu söylüyor. Avrupa’ya gitmek için bindiği geminin sağa sola yalpalayışı gibi Gombrowicz’in zihninde sallanan soruların başında “Ben neyim?” geliyor. “Yetişkin bir adam gençlikten ayrılınca artık hiçbir şey onun gelişen yapmacıklığını frenleyemez” dediğinde Gombrowicz’in, sanat çevrelerindeki yazarların ve şairlerin sahteliğini eleştirdiğini görüyoruz. “Tarihten yirmi dört senelik kopuş” diye nitelediği Arjantin günlerinde, Polonya göz önünde bulundurulduğunda görece daha özgür bir ortamda yer alıyor yazar. Dünyaya söyleyeceklerinin büyük bölümünü Günlük’te dile getiren Gombrowicz, her iki ciltte de hayatının en önemli amacını net bir şekilde anlatıyor: “Bütün yaşamımda ‘Polonyalı bir yazar’ olmamak, sadece kendim, yani Gombrowicz olmak için mücadele ettim. Bir yazarı ‘bizim’ diye niteleme alışkanlığını saçma buluyorum. ‘Güneşte kalmış, dünyaya taşınmış, Polonya ulusundan doğmuş’; şimdi kendini yaratan Avrupa’da, bu biraz küflü kokuyor.” n Günlük: 19591969 / Witold Gombrowicz / Çeviren: Neşe Taluy Yüce / Yapı Kredi Yayınları / 400 s. KItap İmtiyaz Sahibi: Cumhuriyet Vakfı adına Orhan Erinç l Genel Yayın Yönetmeni: Murat Sabuncu l Yayın Yönetmeni: Turhan Günay l Sorumlu Yazı İşleri Müdürü: Abbas Yalçın l Görsel Yönetmen: Dilek Akıskalı l Yayımlayan: Yeni Gün Haber Ajansı Basın ve Yayıncılık A.Ş. l İdare Merkezi: Prof. Nurettin Mazhar Öktel Sok. No: 2, 34381 Şişli İstanbul, Tel: 0 (212) 343 72 74 (20 hat) Faks: 0 (212) 343 72 64 l Cumhuriyet Reklam: Reklam ve Pazarlama Danışmanı: Ayşe Cemal l Reklam Müdürü: Ayla Atamer l Tel: 0 (212) 251 98 74750 (212) 343 72 74 l Baskı: DPC Doğan Medya Tesisleri, Hoşdere Yolu, 34850 Esenyurt İSTANBUL. l Yerel süreli yayın l Cumhuriyet gazetesinin ücretsiz ekidir. l 39 Şubat 2017 OKURLARA Turhan Günay için... S evgili Turhan, Tarihten on kişi seç, bir sohbet masası kur deseler biri sen olurdun. Birlikte hapis yatacağın on kişi seç deseler yine biri sen olurdun. Dostluğunla, çelebiliğinle, edebiyat bilginle, hayata bakışındaki sağlam düşünceyle, esprinle, hoşsohbet, kimseyi kırmayan biçeminle bu da önemlidir edebiyat dünyasındaki dedikodu ve öykülerinle, şimdi aramızda olmayan birçok büyük yazardan anılarınla, türkülerinle, bağlamanla seni seçerdim koğuş arkadaşı diye. Ama önce sorardım hapis yatmak şart mı? Ben Turhan’ın bu güzel dostluğundan bir lokantada, bir evde, deniz kıyısında, dağ başında yararlansam olmaz mı? Olmaz mı tüm insanlar Turhan’ı o koca bedeniyle yüksek dağlarda, engin kıyılarda, kalabalık konferans salonlarında görseler? Sonra sorardım; hem sahi, ne diye hapse koyacaksınız ki Turhan’ı? Nasıl bir neden bulabileceksiniz ki? İftira atsanız tutmaz, üstüne suç yıksanız kimse inanmaz. Turhan kızdığı adama bile kıyamaz. Bunca okumuş, bunca dostluk yapmış, bunca anı biriktirmiş adam mı suç işleyecek? Bunca mızrap vurmuş, halkının en güzel sözlerini, türkülerini ezbere okuyan adam mı suç işleyecek? Kimse inanmaz. İnanmadı zaten. Suç da bulunamıyor ya… Turhan sen aslında o yüce dağın tepesinde, o engin denizin kıyısındasın, bizim yanımızdasın. Nâzım gibi söyleyelim, ne hukuk bunun farkında ne de polis farkında. Hep birlikte bekliyoruz, sessizce… Mehmet Zaman Saçlıoğlu [email protected] [email protected] twitter: www.twitter.com/CumKitap
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle